17 Şubat 2016

,

Suudilerin ve İsrail’in Sisi’si


Esasında Sisi ile İsrail arasındaki yakınlaşmanın Sisi’yi içten içe kızdırdığına dair haberler boş. Aksine general, bu tip haberlere gülüp geçiyor, okudukça keyifle dans ediyor.
İsrail’in Sisi ile kurulan özel ilişkiye dair sırlar ifşa edildiğinde Mısırlı diplomatlar suskunluğa gömülüyorlar. Buna artık şaşırmıyoruz. Sadece Mısır’ın ulusal onuruna halel getiren haberlerin neden inkâr edilmediğini merak ediyoruz. Oysa örneğin İsrail Altyapı Bakanı Sisi’nin İsrail adına Gazze’ye karşı bir su savaşı yürüttüğünü söylüyor ve buna kimse cevap vermiyor.
Sisi iktidarda kalmasının İsrail’e bağlı olduğunu biliyor. O gerçeğe Mısır’dan değil, İsrail’den bakıyor. Kendi yurttaşları arasında desteğini yitirirken, Siyonist yerleşimciler arasında sahip olduğu popülaritesi artıyor.
Kahire’nin Makor Rişon’un dün Sisi’nin Netanyahu’yu övdüğüne ve pohpohladığına dair sözleriyle ilgili haberine kimsenin tek laf etmemesi şaşırtıcı değil. Sağcı bir gazetenin muhabiri olan Zvika Klein’a göre, Amerikan Yahudi Örgütleri başkanları konferansının liderleri Pazar günü Sisi’nin kendilerine geçen Perşembe Kahire’de “Netanyahu’nun büyük güçlere sahip olduğunu, bu sayede sadece ülkesine değil, tüm bölge ve dünyaya öncülük edebileceğini” söylediğini aktarıyor.
Sisi’nin elçisinden bu tür haberlere itiraz ettiğine dair bir şey duymadık. İleride de duymayacağız. Elçiye bu türden iddiaları inkâr edip etmeyeceğini soracak bir gazeteci veya muhabir de yok ortalıkta. Bunun nedeni Mısır hükümetinin İsrail’in yörüngesine girmiş olması. Bu hükümet İsrail’in desteği olmaksızın iktidarda kalamayacağını iyi biliyor.
Bu bağlamda İsrail medyasının cüreti öyle bir noktaya ulaştı ki Sisi’den tüm kapıları açmasını isteyebiliyor. İsrail gazetesi üstelik Ahli futbol kulübü ile Maccabi Tel Aviv arasında maç yapılmasını bile talep ediyor.
Mısır bu aşağılayıcı yaklaşımlara tek laf etmiyor, öfkelenmiyor bile.
Rusya-İran ittifakına karşı Suriye’ye yapılacak muhtemel Suudi müdahalesi karşısında kimileri Mısır’ın ve Sisi’nin aldığı konuma nedense şaşırıyorlar. Bu konum, Riyad’ın tonla para akıttığı Mısır darbesinin liderinin Suudi hükümetinden gelen her türlü isteğe her daim boyun eğeceğine inanan Suudileri bile şoke ediyor. Oysa Sisi’nin Prens vekilinin Kahire’deki askerî akademide ellerini sıkmasına dair o resim hafızamızda. O gün general “bizi her zaman birlikte göreceksiniz” demişti.
Sisi’nin Suudi parasına dönük bağlılığının, onun İsrail’in onayını alma konusundaki hevesinden daha az yoğun olduğu her geçen gün daha iyi anlaşılıyor. Bu nedenle Sisi’nin Suriye meselesinde takındığı tavrı İsrail’in duruma dair yaptığı okuma tayin ediyor. Tel Aviv Esad’ı istemiyorsa, onu zayıf ve beli bükük kılmak derdinde ise Sisi’nin aksi yönde hareket etmesi mümkün değil. O her daim Suudi parasının cazibesine ağzı açık bakacak.
Durumun Yemen’e müdahale edildiği durumdan farklı olduğu kanaatinde değilim. Zira Sisi’nin Kararlı Fırtına Operasyonu’ndaki manevrası temelde bir tür şantaj siyasetine, isteksizlik ve düşülen kayıtlara dayanıyordu. Burada amaç Suudilerin para akıtmaya devam etmesini sağlamaktı. Kral Abdullah ölünce bu akış kesildi. Suriye’de görüldüğü üzere yaşanan durum Kahire’deki hükümetin öğretisinin para temin etmek için taktiklerini değiştirebileceğini, ama İsrail ile kurduğu varoluşsal ve stratejik bağı da kesemediğini ortaya koydu.
Wael Qandil
16 Şubat 2016

0 Yorum: