29 Haziran 2015
20 Haziran 2015
Charleston'da Beyaz Terörizmi
19 Haziran 2015
19 Haziran 2015
Charleston Katliamı
18 Haziran 2015
16 Haziran 2015
Mursi'ye İdam Cezası
17 Haziran 2015
Ortadoğu’da Karanlık Komplolar
11 Haziran 2015
13 Haziran 2015
Hayrettin Karaman
Hayrettin Karaman ve İki Sınıfsal Gösterge
“Zulme tapmak, adaleti tepmek, hakka hiç aldırmamak;
Kendi asudeyse, dünya yansa, başkaldırmamak”
[Mehmet Akif Ersoy]
Tayyip
Erdoğan iktidarının komisyonculuğunu ve kenze dayalı kazancını İslam adına
meşrulaştıran, “Yeni Türkiye”de “şeyhülislamlığa” soyunan Hayrettin Karaman, bu
defa iktidarını devraldıkları Kemalist devletin geleneklerine dayandı. “Birkaç
ırgatın bir araya gelerek AK Parti iktidarını yıktığını” söyledi.
Egemenlerin
kendilerine kul ettikleri ezilen yığınlarla övünüp “halkçılık” gösterisi
yaptığı bir yönetsel gelenek var bu topraklarda.
Karaman’ın
bağlı olduğu muhafazakâr İslamcılık geleneği, bu popülizmin en yetenekli
uygulayıcılarından. Öyleyse Karaman’ın bu beklenmeyen çıkışını nasıl
yorumlamalı?
İktidarlarının
zayıflamasına karşı verilen korkuyla karışık irrasyonel bir tepki mi? Yoksa
“derin sınıfsal güdülenmeleri” barındıran bir dil sürçmesi mi? (Erdoğan’ın
yıllar önce söylediği “ayaklar baş olursa kıyamet kopar” sözü aynı sınıfsal
güdülenmenin, egemen olma konumunun barındığı bir “dil sürçmesi”,
kendiliğinden, doğallıkla çıkan bir ifadeydi.) Hangisi olursa olsun, bu
sözlerin “makarnacı-kömürcü halkı” eleştiren burjuva aklından, “dağdaki çoban”
ile kendi oyunu eşit görmeyen mankenlerden, “bidon kafalılara” serzenişte
bulunan Kemalist kalemlerden hiçbir farkı yok.
Yeni
Şafak gazetesinde dün (11 Haziran 2015) kaleme aldığı yazısında
“Yıkmayı becerdiniz, hadi yapın da görelim” diyerek muhaliflerine meydan okuyor
Karaman. Egemenler adına yapmanın, inşa etmenin kibri ile yıkmanın değerini
düşürmeye çalışıyor. Bunu söyleyerek aslında zalimin iktidarını, mazlumun kanı
ve teri üzerinden kazandıklarını, inşa ettiklerini kutsallaştırıyor,
putlaştırıyor.
Yaşanan,
verili burjuva-parlamenter sistem içerisinde güç dengelerinin yeniden
organizasyonundan ibaret. Gerçekte zalim iktidarın henüz yıkıldığı yok;
ırgatların, fukaraların bir araya gelerek iktidarı, kapitalist sistemi
değiştirdiği de yok. Karaman bu gerçeği bildiği hâlde sınıfsal-ideolojik
refleksleriyle meramını şu iki başlık altında dile getiriyor: “Yıkmaya karşı
yapmanın erdemi” ve “birkaç ırgata karşı ülkeyi şahlandıran iktidar”…
Bilinçdışının
dil gibi yapılandığı söylenir; söylenen aslında söylenmek istenene işaret eden
bir göstergedir çoğu zaman. Karaman’ın sözlerini de böyle yorumlayabiliriz. Bu
sözlerin asıl anlamı, asıl anlatmak istedikleri, iki göstergenin işaret
ettikleri unsurlarda saklı.
“Biz
merkeze karşı çevrenin sesiyiz” diyerek fukara yoksul Müslümanların desteğini
almaya çalışan, Küçükömerci tezlerle popülizm sosuna batırılmış
ilerlemeci-kapitalist tarihsel miraslarını “halkçılık” olarak kabul ettirmeye
çalışan muhafazakâr elitlerin Kemalist elitlere karşı yürüttükleri
mücadelelerinin esasının sadece devlete ve sermayeye sahip olmaya dayalı bir
mülk savaşı olduğu gerçeğinin göstergeleridir bu sözler.
Kemalist
devletin yeni iktidar sahipleri, muhafazakâr elitler, abdestli kapitalistler
ezilenlerin, işçilerin, ırgatların bir gün iktidarı kendi ellerinden
almalarından korkmaktadırlar. Ve yine muhafazakâr elitler, bu korkularının
tetiklediği öfke ve kibirle, Allah’a şirk koşarak, kendi yapıp ettiklerini
kutsallaştırmakta, iktidarlarının yıkılamaz, geri döndürülemez olduğu vehmine
kapılmaktadırlar. Devletin bekası ve sermayenin menfaatleri doğrultusunda
burjuvazinin, devletli kanadın iki rakip fraksiyonu ortaklaşıp benzer
refleksler göstermektedir. İşin aslı budur.
İslam,
mazlumun kolektif sesi, “başka türlü” yapmak için “var olanı” yıkmanın adıdır.
Ali
Şeriati, “la ilahe illallah” şiarının ilk kısmının “la” yani “hayır” demek,
başkaldırmak olduğunu söyler. Bu başkaldırı, tek olan Allah’a kulluk etmeye,
yerde ve gökte O’ndan başka mülk sahibi tanımamaya, yeryüzünde kula kulluk
zilletine son vermek için O’nun otoritesine sığınmaya, kolektif olanın
iktidarını oluşturmaya giden yolda ilk adımdır. Bu başkaldırı ve kolektif
iradenin meydana getirdiği yol, Muhammedî devrim yoludur.
Yüzlerce
yıllık saltanatların, burjuva aklını, benliğini ve sermayeyi Tanrı kabul eden
muhafazakâr İslamcıların unutturduğu yoldur bu. Başkaldırıyı ve yıkma edimini
olumsuzlayan, egemenler adına yapmayı yücelten, aslında Allah’a değil, kendi
aklına, bireyselliğine, menfaatlerine iman ediyordur.
“Yoldaki
işaretlerimiz”, Muhammed’in, Ali’nin, Ebuzer’in yürüdükleri yol üzerinde
bıraktığı işaretlerdir. Ancak bu işaretler takip edilirse, saltanat dininin,
sermayeye ve burjuva devlete tapınan muhafazakâr elitlerin unutturduğu
Muhammedî devrim yolu yeniden açılır. Bu toprakların kendi devrimcileri
ezilen-fukara halkıyla buluşur ve ancak o zaman Hayrettin Karaman’ın korkuları
gerçek olur.
Tevfik Ziya
12
Haziran 2015
Omurga
11 Haziran 2015
Rasyonalite, Ruh, Restorasyon
Ontolojik materyalizmde varlık, düşünceye önsel bir
nitelik taşır.
“Bedeni” ezilmiş, hatta hiç oluşamamış “Gezi ruhu”nun
devlet ve burjuvazi bedenine diriltici soluk olacağı günlerin işareti geldi
seçimlerde.
Aranan, sermayenin kökensel ideolojisi olan
“rasyonalite”ye uygun politik aktörler.
Burjuva ideolojisinin kalemlerinden Cengiz Çandar’ın
“rasyonalite, restorasyon ve demokrasi” üçlemesi, aslında parlamenter Kemalist
rejim içinde HDP’ye biçilen rolün sınırlarını da açıklıyor.[1]
Çandar’ın yazısında dile getirdiği “üçleme”ye göre HDP
ve “Gezi ruhu” kendisine postmodern kapitalizmin çok kimlikli pazar modelinde
yer bulabiliyor.
Restorasyon yürütücüsü olarak Abdullah Gül’e gözler
çevriliyor. Erdoğan şahsında kurulmak istenen monolitik yapı, devletin
kırılganlığını artırmıştı. Şimdi yeniden esnek ve “kapsayıcı” olma zamanı.
Bu kapsayıcılığa Kürt hareketinin toplam varlığı,
Suriye’deki durum, Ortadoğu’daki kamplaşma sınır oluşturabilir. Ama bu sınırlar
da, “rasyonel” bir devlet-burjuvazi aklıyla, ana kütle içine massedilebilir.
Bu noktada ABD-NATO güçlerinin istekleri de üst
dereceden önemli rol oynayacak.
Tevfik Ziya
10 Haziran 2015
Dipnot:
[1] Cengiz Çandar, “7 Haziran, ‘Gezi Ruhu’, ‘İç Muhasebe’, ‘Restorasyon’”, 10
Haziran 2015, Hürriyet.
Eline, Beline, Diline
09 Haziran 2015
Oylar AKP'den mi CHP'den mi?
8 Haziran 2015