11 Haziran 2015

Eline, Beline, Diline


Altan Tan, “Selahattin Bey ‘Ben inançlı bir Müslüman’ım. Tek kıblemiz var o da Kâbe’dir’ dedi.[1] Böyle bir laf daha Kılıçdaroğlu’ndan duyulmadı.” lafını etti, kıyamet koptu. Birileri derhal “emanet oylar”ı sopa gibi sallamaya başladı. Altan Tan’ın bu lafı sarfettiği bağlam, Kılıçdaroğlu’nun da “solcu” olduğuna dair diğer program katılımcılarının vurgusuyla ilgili. Tan ise seçimlerde dindar Kürd seçmenden aldıkları oya binaen, söz konusu kıyaslamaya müdahale etmek istedi. Ardından yüzde 13’lük oy oranına sevinen kimi HDP’liler, o oy oranındaki Müslüman Kürd’ün payını hiçe sayarak, Altan Tan’ı neredeyse aforoz etme noktasına geldiler. Herkesi içine alan HDP gemisine kıblesi Kâbe olanları almak istemiyorlardı. Kazanım namına ne varsa mülk edinmek, hanesine yazmak tek alışkanlıklarıydı zira. Oysa seçim sonuçları, Müslüman olan Kürd’ün kendi mazlum millet davasına sahip çıktığını gösterdi. Başarı da zafer de onundu.

Misal, Kete isimli bir friksiyonist şahıs, Altan Tan’ı iktidar ağzıyla konuşmakla suçladı. Onu IŞİD’cilerle kıyasladı. Onların kıblesiyle Tan’ın kıblesinin aynı olduğunu söyledi. Kendisinin dinsiz-imansız olduğunu hatırlatarak, Tan’ın seçimden önce aday olmaması için başlatılan kampanyayı sürdürmeye çalıştı. Bu kampanyanın sahipleri, HDP’nin de kendilerinin o güdük sol örgütleri gibi sığ kalmasını istiyorlardı aslında. O kıbleye yüzünü dönenleri sopalamak, kendileri gibi, burjuva bireyliğine tapmayı öğütlemekti dertleri. Bir insanın kendisi dışında bir değere, kolektif bir gerçeğe yüzünü dönmesi, bağlanması ahmaklıktı onlar için. Altan Tan, Hüda Kaya ve diğer isimler, aptal Müslüman Kürdleri avlamak için atılmış birer gereksiz oltaydı. Bu kesim, Allah olmayı burjuvaziden öğrenmişti, dolayısıyla bu yalana örgütlenmek, bu yalanı sürekli örgütlemek zorunda.

* * *

Sol, halktan, milletten her şekliyle daha zeki olduğuna inanmaya dair bir vehim. Bundan başka bir şey değil. Kitlelerin bir kısmının akıldan yoksun bir biçimde bir avuç makarnaya (AKP) ya da silâh korkusuyla (HDP) oy verdiğine inanıyorlar. Her yerde var bunlardan.

Apo’nun çıkmasını da bu yüzden istiyorlar (DSİP). Çıksın ki politik ağırlığı kalmasın. “Bireyi aşan unsurları bir bir temizleyelim” diyorlar. Siyasetleri, ideolojileri bunun üzerine kurulu. Aydınlanmanın ve burjuvazinin öğrettikleri üzerinden, kitlelerin din denilen gericilik ve akıldışılıkla hareket ettiklerini söyleyip, kendilerini yüceltiyorlar aslında. Güya herkesin kendileri gibi özgür bireyler olmasını, burjuvazinin akıl denilen tanrısına tapmasını istiyorlar. Ama döne dolaşa burjuvazinin pazarına ait gerilimlerin birer dışavurumu oluyorlar. Sonra başarısız olup tekrar aynı bataklığa gerisin geri yuvarlanıyorlar.

Kendisini cümle âlemden zeki ve kurnaz zanneden bu eşhas, Alevîleri de korkutarak onları kendi burjuva tanrılarına mürit kılacaklarını zannediyorlar. Hak-Muhammed-Ali üzre olan, eline-beline-diline sahip olmayı ana düstur bellemiş bir kesimin taşa taptığını düşünüyorlar.

IŞİD de böyle düşünüyor. O çok zeki arkadaşlar IŞİD gibi bakıyorlar dünyaya. Kur’an’da “dağa taşa yemin olsun ki” diye başlayan ayetlerle birlikte düşünülmesi gerekiyor Aleviliğin. IŞİD bu ayetlere küfrediyor, din düşmanı ateist de IŞİD gibi Allah’ı kendi iradesine bağlıyor. Kendi ağızlarından çıkan sözü helva misali çiğneyip belli bir şekle döküyorlar ve sonra ona tapıyorlar. El harama, bel günaha, dil yalana örgütleniyor.

Onca zekilik, sosyal âlemde zır cehalet olarak tezahür ediyor birden. Tevhid bayrağını IŞİD bayrağı zannedenlere, Bahreyn’de iktidara karşı yapılan yürüyüşte binlerce çarşaflı kadını köle pazarının mağdurları olarak sunanlar eşlik ediyor. Bu akıl, en fazla IŞİD’e yarıyor. Kara çarşafı yakıp ondan kurtulma törenleriyle CHP’ye eklemleniyorlar. “Renkli hayat” teraneleri en fazla burjuva pazarına eklemleniyor.

Bu eşhas da ellilerde Sünniliğe Mevlevîliği, Alevîlere ise Bektaşîliği dayatan resmi nizamın diliyle konuşuyor. Ellilerde Konya, altmışlarda Nevşehir-Hacı Bektaş iktidarın kurduğu yerler olarak vücud buluyor. O iktidarın burjuvazi için, ona içrek, onun içinden düşündüğünü görmeyen solcular, en fazla, burjuvazinin sol kanadına bağlanabiliyorlar. En azından o mekânlar “sevgi bizim dinimizdir” diyor ama bu eşhasın bir dini de olmadığından, bu söze de karşılar. Sevgisizler. Sevmedeki teslimiyeti bile küçük görüyorlar.

* * *

2005’te Paris banliyölerinde gençler araba yakıyorlardı. Oradan öğrenen Kürd gençler, özellikle İstanbul’da, arabaları ateşe verdiler sonra. Ama o gençler, şarlici emperyalistlerin saraylarına saldırdıklarında, o Kürd gençler adına birileri o sarayları ziyarete gittiler. Altan Tan’a kızılması bu yüzden. O saraylara yaranmaya çalışanların Altan Tan’ı kurban seçmeleri tesadüf değil.

2005’te banliyöler yakılırken Fransız KP’si içerisinde çalışmış biri o günlerde o gençlere “faşist” diyordu. “Biz, o mahallelere sendikayla bağlantılı bürolar açtık, gelmediler” diyerek, o gençlerin “akılsız it sürüleri” olduğunu söylüyordu. Oysa görülmeyen şu: o sendika da sizin savunduğunuz karikatür dergisi de devletin bir uzantısı. O gençler pratikte bunu gayet iyi biliyorlar, görüyorlar. Bugün Kuaşi Kardeşler’e küfredenlerin Amedli, Batmanlı Kürd gençlerine küfretmesi an meselesi.

* * *

AKP’liler, Menderes-Özal üzerinden bir tarih bilinci oluşturmaya gayret ediyorlar. Dolayısıyla bu isimlerin eksik bıraktıklarına bakıyorlar. Ama bir yandan da onların gidişlerinden ders çıkartıyorlar. Eksik olanı ideolojik manada sıkı duran, belirli bir kitle oluşturmamış olmakta buluyorlar. Muhtemelen de, özellikle Gezi’den beri, böylesi bir kitleyi inşa etmek için hamleler yapıyorlar.

Solcular, dünyaya birey merkezli baktıklarından ve Tayyip denilen bireyi aptal, cahil gördüklerinden, gerideki hamleleri görmüyorlar, AKP'nin saldırısını derhal "faşizm" olarak etiketleme yoluna gidiyorlar. Bu hamlelerde devletli bir yan varsa, devlet dışı, hatta karşıtı bir yan da var. Devrimci olan da bu ayrımı yapabilmekte. Kemalizmin ve burjuvazinin pişirdiği hazır kitleye biat etmekte değil.

Bu açıdan yüzde 40 oy hâlâ yüksek ve başarı addedilmeli. Solcuların halka, değerlerine, imanına, kavgasına küfretmesinin bir sonucu bu başarı. Burjuva aklıyla düşündüklerinden, söz konusu kitlenin egemenlere kul edilmesine hiç ses etmiyorlar. Bu kitlenin parçalanmasını, her bir parçanın burjuvazinin bir koluna tutunmasını istiyorlar içten içe. Bunu “ilerleme” sanıyorlar.

Kemalizm ve müesses nizam, kestaneleri sobadan başka maşalarla almak zorunda. Gerekirse kendisine düşman olan kesimleri birbirine düşürmeye mecbur. Bugün Hüdapar meselesi üzerinden “ateşe benzin dökmeyelim” diyen batı solcularının, bu toprakların dinamiklerine kör yaklaşımlarıyla, o gerçeğe küfreden yanlarıyla her daim benzin olduklarını görmeleri gerek. Müesses nizamın aklıyla düşünenin başka bir şey yapması da mümkün değil.

Eren Balkır
11 Haziran 2015

Dipnot:
[1] “Altan Tan’ın Kılıçdaroğlu’na Yönelik Sözleri Kızdırdı”, 9 Haziran 2015, CNNTürk.

0 Yorum: