Bu yıl Toprak Günü’nü kutladığımız dönemde
Filistin halkı Batı Şeria, Kudüs, Gazze Şeridi genelinde, tüm tarihî
Filistin’de o büyük mücadelesine devam ediyor. Sürgündeki ve diasporadaki
Filistinlilerle birlikte 1948’den beri işgal altındaki Filistin yalnızca zafer,
hürriyet, geri dönüş ve kendi kaderini tayin hakkı ile son bulacak olan ulusal
kurtuluş için verilen militan, demokratik mücadele dâhilinde, hep birlikte
ileriye doğru yürüyor.
30 Mart Filistin ulusal kurtuluş hareketi içinde
önemli bir tarihtir. 1976’da bugün Celil’de, Nekab’da ve işgal altındaki
Filistin’in diğer bölgelerinde Filistinli kitleler ve 1967’de işgal edilmiş
topraklarda ve diasporada yaşayan Filistinliler Siyonist devlet eliyle
yürütülen toprak müsaderesi politikasına karşı ayağa kalktı. Filistin halkı bin
yıldır bağrına bastığı, doğduğu, vatanı, yurdu ve kimliği olan, uğruna kanını,
terini döktüğü, düşlerine ve düşüncelerine ev sahipliği eden toprağı savunmak
için mücadele etti. Filistinlilerin Siyonist yapıya karşı verdiği mücadele kurtuluşu
amaçlayan, varoluşsal bir mücadeledir; bu mücadele toprağın özgürleştirilmesini
amaçlamaktadır ve Arap-Siyonist çatışmasının merkezinde, Filistin davasının
kalbinde duran Filistinli mültecilerin geri dönüşüyle ilgilidir.
1976’dan beri kutlanan Toprak Günü ve Filistin
gençliğinin ayaklanması aynı zamanda dünyaya Siyonistlere ait “topraksız bir
halk için halksız bir toprak” efsanesinin yalan olduğunu göstermiş, 1948’de
Filistin halkının Filistin Arap ulusunun ayrılmaz bir parçası olarak sahip
olduğu bağın, gücün ve direnişin derinliğini teyit etmiştir.
Irkçı ve ırk ayrımcısı Siyonist rejim 1948’den
beri işgal altındaki Filistin’de yaşayan Filistin halkının ulusal kimliğini
silmeye, tarihini ve coğrafyasını tahrif etmeye çalışmıştır. Devletin ırkçılık,
tarihi silme ve Yahudileştirmeye dayalı politikalarına, kararlarına ve
eylemlerine karşın 1948’den beri işgal altında yaşayan Filistinliler
topraklarını, köylerini ve kutsal yerlerini muhafaza etmekten, bu ülkede
yaşayan yerli halk olarak haklarını savunmaktan bir kez olsun geri adım
atmamıştır. Toprak Günü Sahnin, Ümmü’l Fehm, Nekab, Üçgen, Celile’deki
Filistinlilerin kanı, fedakârlığı ve gururuna dair ebedi bir simgedir. Bu simge
Filistin toprağının Filistin halkına ait olduğunu ortaya koymaktadır.
Bugün onların çocukları ve torunları kuşaktan
kuşağa aktarıyor mücadelenin meşalesini. İşgale meydan okuyorlar, intifadayı
sürdürüyorlar, Filistin halkının hakları yok olup gitmesin diye direniyorlar.
Kitlesel sürgünler, toprak müsadereleri, köylerin yerle bir edilmesi,
çocuklarının isimlerinin değiştirilmesi, Filistin toprağı üzerinde yalandan
kimi “parklar”ın ve “ormanlar”ın açılması binlerce yıldır bu topraklarda
varolan tarihsel ve coğrafi gerçekleri asla değiştiremedi. Filistin ulusal
kimliği askerlik yapma baskıları ve İsrail kimliğini dayatma çabalarına karşın
varlığını korudu. 1948’den beri Filistinliler intifadanın tüm yönleri dâhilinde
yersiz-yurtsuzlaştırma, toprak müsaderesi, yerleşimci siyaseti, işgal,
Yahudileştirme, ırkçılık ve ırk ayrımcılığı, Kudüs’te gerçekleştirilen etnik
temizlik ve Aksa Camii’nin bölünmesine karşı hep birlikte mücadele ediyor.
Toprak Günü’nü kutlayıp yaralılarımızı ve
şehidlerimizi anımsarken, bizler sömürgeciye ve onun baskıcı politikalarına
karşı koymak için tarihî Filistin boyunca mücadele eden, ayaklanan gençleri ve
altı ayı aşkın bir süredir devam eden mücadeleyi selamlıyoruz.
Bugün Filistinli gençler arasında gösterilen
muazzam fedakârlıklar halk ve yetkililer düzeyinde devasa bir desteği ve
katılımı gerekli kılıyor. Tarihimiz ve geçmişte yaşanan ayaklanmalardan
çıkartılan dersler müzakerelerin yaydığı yanılsamaya bel bağlamanın imkânsız
olduğunu gösteriyor. Bu, hiçbir işe yaramayan müzakereleri reddedip Siyonist
devlete karşı koyma konusunda kapsamlı bir siyaset oluşturmak amacıyla dar
hizipsel çıkarların ve ayrımların ötesine geçen bir ulusal birliğin tesis
edilmesinin gerekli olduğu, sahada kurulan birliğin pekiştirilmesinin gerektiği
bir andır.
Toprak Günü’nde Filistin Halk Kurtuluş Cephesi
aşağıdaki tespitleri yeniden yapmaktadır ve bunların geçerli olduğunu
söylemektedir:
1. Filistin toprağı genelinde tüm Filistin halkı
için hak ve adaletin tesisi ile tüm Filistin ulusal mücadelesi ile 1948’den
beri İşgal Altındaki Filistin’de yaşayan Filistin halkının mücadelesinin
birleştirilmesi önem arz etmektedir.
2. İşgalcinin işlediği suçlar üzerinden dava
edilmesi, Siyonist ırkçılığa karşı konulması ve meydan okunması önemlidir. Bu
noktada ırkçı işgalciye karşı koyma amacıyla politik, ekonomik ve akademik
düzeylerde süren boykot kampanyası yoğunlaştırılmalı, BDS hareketi tüm dünya
genelinde tesis edilmelidir.
3. Filistinli politik kuruluşlar, kitle örgütleri
ve sendikaları ile Filistin Kurtuluş Örgütleri yeniden kurulmalı, bunun için
kapsamlı bir demokratik süreç dâhilinde ulusal birliğin yeniden tesisi
konusunda ulusal öncelikler tekrar düzenlenmelidir.
4. BM Filistinli Mültecilere Yardım Kuruluşu’nun
[UNRWA] hizmetlerinin azaltılması, ortadan kaldırılması ya da kamplardaki
halkımızı ezme veya ona boyun eğdirmeye dönük tüm çabaların reddedilmesi
dâhilinde, halkımızın, bilhassa kamplarda yaşayan mültecilerin gündelik
hayatlarında tanık oldukları kriz ve sahip oldukları endişeler ele alınmalıdır.
5. Müzakerelere her türden bel bağlama gayretine,
resmi ve bireysel düzeyde bütün güvenlik koordinasyonlarına ve işbirliklerine
son verilmeli, Siyonist yapı ile ilişkilere dair tüm Filistin Merkezi Konsey
kararları acilen uygulanmalıdır.
6. “Yahudi devleti” sözü
Siyonist ırkçılığa ait bir ifadedir, reddedilmelidir. Asıl hedef Filistinli
mültecilerin geri döndüğü, tüm Filistin toprağı üzerinde kurulmuş tek,
demokratik, özgür Filistin’dir.
FHKC
30 Mart 2016
30 Mart 2016