Oturduğunuz yerde kafanızı bir çevirin bu
coğrafyanın hangi kesiminde kan kokusu yok? Hangi kesiminde huzur var? Hangi
kesiminde insanlar ölümle burun buruna değil?
Çok uzağa gitmeyelim hemen başucumuzdaki ülkeye
Suriye’ye bakalım. Tekfirci çetelere karşı ordu, halk, insanlık omuz omuza
vermiş durumda. Ülkelerini tecavüzcü, sapık zihniyete, zalimlere karşı korumaya
çalışan bir halk var.
Sesini duyurmaya çalıştığımız 2 köy daha var.
Bunlar Fua ve Kafraya.
Köyün nüfusu yaklaşık 30 bin kişi. Köy aylardır
mazot, elektrik, su, gıda sıkıntısı çekiyor. Köy şuanda cihatçılar tarafından
kuşatma altında. Gıda yardımı Suriye helikopterlerinin havadan yardım
paketleriyle sağlanıyor. Tabii bunun ne kadarı halka ulaşıyor orası da meçhul.
Eğer cihatçı çeteler köye girerse bu insanları keseceklerini söylüyorlar.
Ölümle burun buruna kalmış her saniye ölüm enselerinde.
Peki biz ne zaman ayağa kalkacağız? “30 bin insanı
kesmişler” haberini alınca mı? E o saatten sonra duyar kassan ne işe yarar?
Bakın açık açık diyoruz artık “DUR” demenin vakti
geldi. Bunlara artık duyarsız olmak istemiyoruz. Biz çocuğunun et parçalarını
eteğinde taşıyan, kasalara dolduran anneleri, babaları görmek istemiyoruz. Biz
çocuğunu bu yaşa kadar özenle büyüten annelerin, babaların bir koltuk sevdası
uğruna çocuklarını kaybetmelerini istemiyoruz. Biz artık sahile vuran o minik,
masum bedenlerin acımasızca katledilmesini istemiyoruz. Biz artık masum
insanların ölmesini istemiyoruz.
Masum insanların ölümü demişken Türkiye'ye
bakalım. Türkiye masum insanlar için ne yapıyor? Biz söyleyelim mi ne
yapıyorlar? Türkiye sınır kapımızdan Suriye'yi kan gölüne çevirmiş tekfircilere
silah sevkiyatı yapıyor. Yani Suriye'de ölen o kadar masum insanın bedduası
artık Türkiye'nin üzerinde.
9 yaşındaki çocuklara kafa kesmeyi bir eğlence
haline getiren bir zihniyet mi demokrasi getirecek? Türkiye o yüzden mi ilâç
sevkiyatı adı altında silah sevkiyatı yapıyor? Hem de tırlarca! Sınırlardan
vızır vızır ambulanslar geçiyor. Üstelik içi mühimmat dolu bir sürü ambulans.
Hadi bunları geçtik, sınırda yaralanan tekfirciler nerede tedavi görüyor?
Tekfirciler taşınarak sınırlardaki hastanelere getiriliyor. Yani biz hem
besliyoruz, hem tedavi ediyoruz onlar yetmiyor bir de eğitip donatıyoruz!
İnsanlıktan çıkmış bu yobazları ise orada masum insanların üzerine yolluyoruz.
Neden?
“Demokrasi gelecek”. Yahu geçin bu işleri. Kime
göre neye göre demokrasi bu? Kendinize gelin, açın artık gözünüzü. Çıkarın at
gözlüklerinizi. Bu adam bizi nereye götürüyor? Bizi adım adım çıkmaz yola
sürüklüyor. Yanında da kurban olarak Suriyeli masumları seçmiş, baksanıza.
Kendi ülkesinin masum insanlarına göz göre göre kefeni giydirdi. Sırada komşu
ülke mi var? Buna izin vermeyelim. Gerçekleri öğrenmek için sadece birkaç
kaynak, küçük bir araştırma yeterli olacaktır. Öğrenmemek için, gerçeği
bilmemek için bu kadar diretmeyin. Bir direniş içerisindeyiz.
Bu direnişi hepimizin
desteğiyle, duyarlı davranışlarıyla büyüteceğimize inanıyorum. Dayanışma içinde
oldukça büyüyeceğiz, büyüdükçe sesimiz çığlık olacak ve çığlıklarımız bizi
zafere götürecek!
Ezgi Karakuş
28 Mart 2016
0 Yorum:
Yorum Gönder