29 Ekim 2015

, , ,

Rowling'e Mektup


Değerli Bayan RK Rowling:
The Guardian gazetesinde çıkan şu makalede, sizin Boykot-Tecrit-Yaptırım (BDS) hareketine karşı kaleme alınılan mektubu imzaladığınızı ve Filistinli şair Mahmud Derviş’ten alıntı yaparak İsrail’in Filistin’i işgalini desteklediğinizi okudum.
Dilediğiniz mektubu dilediğiniz vakitte imzalamakta hürsünüz elbette. Bu, sizden geri alınamayacak bir haktır.
Ancak hanımefendi, dünyanın bu kısmında tarihin en büyük toprak hırsızlığına onay vermiş olduğunuzun, böylelikle ulusal şairleri kibarca çalınmaya çalışılan bir ulusun uğradığı, yoğunluğu giderek artan bir soykırıma destek verdiğinizin farkında mısınız?
Tweet’inizi okudum.
Hanımefendi, siz kategorik manada cahilsiniz ve Mahmud Derviş’in kim olduğunu, şiirlerinin Filistinliler için ne anlam ifade ettiğini bilmeyen bir kafasızsınız.
Ve hâlâ diğer o sayısız Avrupalı liberal Siyonistle birlikte nazik hayatınıza devam ediyor, İsrail’in ırk ayrımcısı, sömürgeci düzenine ait katliam mekanizmasından yana saf tutmayı tercih ediyorsunuz.
Üstelik bir de bu zamana kadar hiçbir Siyonist’in Filistinlilerden çalmayı beceremediği şeyi, ulusal hafızalarını kibarca ellerinden almaya yelteniyorsunuz.
Teşekkür ederim hanımefendi.
Hamid Dabaşi
,

Arap Baharı: ABD Yapımı


Arabesque$: Enquête sur le rôle des États-Unis dans les révoltes arabes ["Arap Baharı’nda ABD’nin Rolüne Dair İnceleme"] isimli çalışma, Ahmed Bensaada’nın 2011 tarihli L’Arabesque Américaine başlığını taşıyan kitabın güncellenmiş hâli. Kitap, ABD hükümetinin Arap Baharı adı altında toplanan “devrimlerin” kışkırtılması, fonlanması ve koordine edilmesinde oynadığı rolü ele alıyor. Batı medyasının bu tarihin önemli bir kısmını dikkatle sumen altı ettiği çok açık.
Yeni kitap, 2011 ayaklanmasına öncülük eden kişilere dikkat çekiyor. Bu isimlerin bazıları, CIA’den para aldıklarını açıktan kabul ediyorlar. Diğerlerininse bu konuda herhangi bir fikri yok, zira bu gerçek, onlardan kasten gizlenmiş. Az sayıda insan (Mısır ve Suriye’de) casusluk faaliyetleri için görevlendirilmiş. Yedi kişi, Mısır’da Kahire’deki ABD Büyükelçiliği’ne iltica talep etmiş ve Dışişleri Bakanlığı eliyle ülkeden çıkartılmış.
Demokrasi: Amerika’nın En Büyük İhracatı
Bensaada’ya göre, Genişletilmiş Büyük Ortadoğu Projesi dâhilînde gerçekleşen Arap Baharı devrimleri kendine has dört ortak özelliğe sahip:
* Hiçbiri kendiliğinden değil: hepsi de dikkatli ve uzun soluklu (beş yıldan fazla süren) bir planlamanın ürünü. Planlamayı yapan Dışişleri Bakanlığı, CIA vakıfları, George Soros ve İsrail lobisi.[1]
* Hepsi de hakaretlere maruz kalan despotları iktidarda tutan otokratik iktidar yapısını değiştirmeksizin onları iktidardan uzaklaştırmayı amaçlıyor.
* Arap Baharı’nda yapılan hiçbir gösteride Filistin ve Irak’taki ABD karşıtı o güçlü hissiyata bir biçimde atıfta bulunulmadı.
* Ayaklanmaları kışkırtanların tamamı orta sınıftandı, 2011’den sonra gizemli bir biçimde ortadan kaybolan iyi eğitimli gençlerdi.
Şiddete Dayalı Olmayan Rejim Değişikliği
Bensaada kitabına şiddetdışı eylemlerin rehberi durumundaki Gene Sharp’ı takdim ederek başlıyor (Bkz.: CIA ve Şiddetdışılık), onun Pentagon ve ABD istihbaratıyla ilişkilerden, Albert Einstein Enstitüsü direktörü olarak “renkli” devrimlerde (Doğu Avrupa’daki gelişmelerde ve Hugo Chávez’e karşı 2002’de girişilen darbede) oynadığı bahsediyor.[2]
ABD’nin Arap Baharı devrimlerindeki amacı, halk desteği bulunmayan despotik diktatörleri iktidara taşımış olan ABD dostu altyapıyı muhafaza etmek için uğraşırken, bir yandan da o diktatörlerin yerine başkalarını getirmektir. Tüm devrimler ilk başta Sharp’ın 1994 tarihli Diktatörlükten Demokrasiye isimli kitabın genel çerçevesi dâhilindeki şiddete dayalı olmayan eylem önerilerini takip ediyor. Libya, Suriye ve Suriye’de ABD ve müttefikleri Sharp’çı “devrimler” rejim değişikliğine yol açamayınca paralı askerlerini devreye sokuyor.
Parayı Takip Et
Ağırlıklı olarak Wikileaks belgelerine ve CIA kontrolündeki vakıfların internet sitelerine dayanan Bensaada, Arap Baharı kahramanlarının katıldıkları Dışişleri Bakanlığı’nın düzenlediği her konferansı ve atölye çalışmasını listeliyor ve bakanlığın, ayrıca önemli “demokrasi” havarisi vakfın verdiği paranın miktarını aktarıyor.[3] Kitapta Google, Facebook, Twitter’ın sürece katılımdan, Obama’nın kriptolama teknolojileri ve sosyal medya becerileri alanında Arap Baharı’nda faal olan siberaktivistlerin eğitiminde kullanılan internet kampanyası ekibinden, ABD büyükelçiliğinin ziyaretlerinden ve Hillary Clinton, Condoleezza Rice, John McCain, Barack Obama ve (2000’de Slobodan Milosevic’i deviren CIA destekli örgüt) CANVAS’tan Sırplı eğitmenlerle doğrudan yapılan görüşmelerden bahsediliyor.
Bensaada ağırlıklı olarak Mısır’daki Tahrir Meydanı’ndaki ayaklanmaya odaklanıyor. The Washington Post’un tahminine göre NED [Ulusal Demokrasi Vakfı] ]ve ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı’nın [USAID] sosyal medya ve şiddetdışı örgütlenme teknikleri eğitimlerine katılan Mısırlı sayısı yaklaşık on bin. Benim için kitabın bu bölümündeki en şaşırtıcı bilgi, sürgünde yaşayan bir Mısırlının (eski Mısırlı polis Ömer Afifi Süleyman’ın) Washington’daki bürosundan Tahrir Meydanı’ndaki gösterileri koordine etmesi. Wikileaks’e göre, parasını NED’den alan Süleyman’ın 2008-11 arası dönemde yıllık aldığı ücret 200.000 dolar civarında.
Şiddetdışı Yöntemler Başarısız Olunca
Bensaada ilk kitabına kıyasla bu kitabında daha çok Libya, Suriye ve Yemen’ bakıyor.
Libya ile ilgili bölümde Bensaada, Kaddafi’nin devrilişini sağlayan on bir ABD’li kurumu inceliyor. Bu kurumların bazıları Tunus ve Mısır’daki 2011 ayaklanmalarına denk düşen, şiddetdışı Facebook ve Twitter gösterilerine katılmış Ortadoğulu muhalif aktivistler gibi, aynı Dışişleri Bakanlığı eğitimlerinde yer almış. Sürgünde olan diğerleri ise CIA, Mossad, Çad ve Suudi Arabistan’ın desteklediği gerilla eğitimlerinden yararlanmış. Kaddafi’nin öldürülmesinden birkaç ay sonra bu militanların bir kısmı Suriye’de Esad’ı devirmeye çalışan İslamcı milislerin başına geçmiş.
2005-2010 arası dönemde Dışişleri Bakanlığı Esad’a karşı çıkan muhalif gruplara 12 milyon dolar akıtmış. ABD aynı zamanda Britanya’daki Suriyeli sürgünleri de finanse edip bunların Suriye içine yayın yapacak hükümet karşıtı bir TV kanalı kurmasını sağlamış.
Suriye ile ilgili bölümde Bensaada, ABD’den siberaktivizm ve şiddetdışı direniş eğitimleri alan az sayıdaki Suriyeli muhalif aktiviste odaklanıyor. Bu eğitimler 2006’da başlamış. Bu isimlerden biri Usame Münaced. Bu kişi 2006’da Gene Sharp’ın ziyareti ile ilgili “Bir Devrime Nasıl Başlanır” isimli 2011 tarihli filmde karşımıza çıkıyor. Münaced ve diğerleri ABD Büyükelçiliği ile yakın bir çalışma içine giriyor. Paralar Ortadoğu Ortaklık İnisiyatifi’nden (MEPI) geliyor. Bu, USAID’nin yasaklı olduğu (Libya ve Suriye) gibi ülkelerde faal olan bir ABD Dışişleri Bakanlığı programı.
Şubat 2011’de bu gruplar Öfke Günü için Twitter ve Facebook’tan çağrı yapıyorlar. Hiçbir şey olmuyor. Sharp’çı teknikler Libya’da görüldüğü türden anlamlı bir şiddetdışı ayaklanmaya yol açamayınca bu isimler ve müttefikleri (Suudi Arabistan, Türkiye, Katar ve Ürdün) hep birlikte Esad rejimine karşı savaş ilân etmek için (ağırlıklı olarak Libya’dan getirilen) İslamcı paralı askerleri devreye sokuyorlar.
Stuart Jeanne Bramhall
27 Ekim 2015
Dipnotlar
[1] Doğrusu otoriter hükümetlere karşı çalışan Arap aktivistlerin meydana getirdiği Fikra Forumu’nun parayı asıl olarak Nathan ve Esther K. Wagner Aile Vakfı’ndan aldığını duymak beni şaşırttı. Bu vakıf ayrıca çok sayıda İsrail yanlısı grubu ve projeyi, ayrıca Washington Yakındoğu Politikası Enstitüsü’nü (AIPAC –Amerika-İsrail Kamu İşleri Komitesi ile sıkı bağları olan İsrail yanlısı bir grup) de destekliyor.
[2] Renkli devrimler CIA’in demokratik yollarla seçilen Rus yanlısı hükümetlerin yerine ABD’nin şirket yanlısı çıkarlarına dost olan otokratik hükümetleri getirmek için kışkırttığı ayaklanmalara verilen addır:
Sırbistan (2000) – Buldozer Devrimi
Gürcüstan (2002) – Gül Devrimi
Ukrayna (2004) – Portakal Devrimi
Kırgızistan (2005) – Lale Devrimi
[3] Demokrasiyi destekleyen vakıflar (burada “demokrasi” kapitalizmle yani ABD’li yatırımcıların çıkarlarının safında olmakla eşanlamlı olarak kullanılıyor.) Arap Baharı’na katılan aktivistlerin fonlanıp eğitilmesi işine katılan yedi vakıf şunlar: USAID (ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı)– Dışişleri Bakanlığı’nın ekonomik kalkınma ve insanî yardımla görevli olan, özellikle Latin Amerika’daki istikrarsızlaştırma faaliyetleri konusunda uzun bir tarihi bulunan kurumu.
NED (Ulusal Demokrasi Vakfı) – Dışişleri Bakanlığı ve CIA tarafından desteklenen ulusal örgüt. IRI ve NDI’ın ana fon sağlayıcısı. Görevi tüm dünya genelinde demokratik kurumları desteklemek.
IRI (Uluslararası Cumhuriyetçi Enstitüsü) – Cumhuriyetçi Parti ile bağlantılı demokrasi yanlısı örgüt. Hâlihazırda başkanı Senatör John McCain. Parası NED’den geliyor.
NDI (Ulusal Demokratik Uluslararası İşler Enstitüsü) – Demokrat Parti ile bağlantılı demokrasiyi ilerletmeye çalışan örgüt. Başında Madeline Albright bulunuyor. Parası ise NED’den geliyor.
OSI (Açık Toplum Enstitüsü) – 1993’te George Soros tarafından kuruldu. Kuruluş amacı Doğu Avrupa’daki renkli devrimlere fon sağlamaktı. Ayrıca Arap Baharı devrimlerinin de ana fon sağlayıcılarından biri.
Özgürlük Evi [Freedom House] – Özgürlüklerin engellendiği ya da tehdit altında olduğu toplumlarda şiddetdışı yurttaş girişimlerini destekleyen ABD’li örgüt. Finans kaynağı USAID, NED ve Soros Vakfı.
CANVAS (Uygulamalı Şiddetdışı Eylem ve Stratejiler Merkezi) – İlk başta Otpor’daki Sırplı aktivistlerce kurulmuş olan merkez. ABD fonlayıp eğittiği merkez Slobodan Milosevic’i devirdi ve Arap Baharı aktivistlerinin eğitimine katkı sundu. Fon kaynağı Özgürlük Evi, IRI ve George Soros.
,

Venezuela’da Bolivarcı Devrim

Venezuela'da Bolivarcı Devrim, Beklentiler ve Halk İktidarı

Venezuela Başkanı Nicolas Maduronun sosyalist hükümeti iş dünyasının yönlendirdiği sağcıların kuşatması altında. 6 Aralıkta yapılacak Ulusal Meclis delegeleri için yapılacak oylama bir güç sınavı şeklinde geçecek. 1999dan bugüne Başkan Hugo Chávezin öncülük ettiği süreç birçok insan için yeni gerçekliklerin oluşmasını sağladı ve bu insanlar o gün için sosyalist umutların temelini teşkil ettiler.
Yeni çıkan üç habere göre, sürece iştirak edip beklentilere somutluk kazandıran insanların umutlarına ve politik beklentilerine dair üç örnek görüş ortaya çıkıyor. Bu insanlar ve muhtemelen başkaları rejime bağlılıklarını ifade ediyorlar ve bir direniş kültürü oluşturma yönünde hazırlık içerisindeler.
Venezuelalılar temel tüketim maddelerindeki kıtlığa, dükkânlar önündeki uzun kuyruklara ve paradaki değersizleşme sürecine tahammül göstermek zorundalar. Para yurtdışında saklanıyor, dağıtımcılar malları stokluyor ve vurguncular devletin sübvanse ettiği gıda ve benzini Kolombiyada satıyorlar. Muhalefet Kolombiyalı paramiliter unsurları ve sokaktaki çatışmayla sonuçlanan gösterileri istikrarsızlığı yaymak için kullanıyor. ABD hükümeti sağcı ajitatörlere yığınla para akıtıyor.
Ekim’de BM Latin Amerika ve Karayipler Ekonomi Komisyonu (CEPAL) Venezuela ekonomisinin 2015’te yüzde 5,5 oranında değer kaybettiğini söyledi; IMFye göre bu oran yüzde 10.
Ancak genel bir kötümserlik havasından da söz etmek mümkün değil. 31 Ağustos 2012de Barquisimetodaki Intercerámica fabrikasında çalışan işçiler şirket sahibinin Madridden Skype üzerinden yaptığı konuşmayı dinlediler. Patron işçilere fabrikayı kapatıp yıkacağını söyledi. Sonrasında işçiler fabrikayı 19 ay işgal ettiler. Şantaj ve tehditlerle karşılaşan işçiler makineleri ve tesisatı korudu. Sonuçta geride sadece 19 işçi kaldı.
Az sayıda işçi fabrikayı 28 Ekim 2013te tekrar faal hâle getirdi ve ismini Alfareros del Gre (Seramik Çömlekçiler) yaptılar. Venezuelada çıkan 2010 tarihli Komünal Ekonomik Sistemin Teşvik Edilmesi Kanunu kurumu Komünal ve Toplumsal Mülkiyet Olarak Şirket hâline getirdi (İspanyolcadaki isminin kısaltması EPSC). İşçiler komşu kolektiflerden eğitim ve idarecilik konusunda deneyim edinme imkânı buldular. Üretim Mart 2014te başladı. Ev inşaatı için boru şeklinde kil blokları üretildi. Yer karosu üretimine son verildi ve ihracat amaçlı seramik süpürgelikler imal edildi. Ekim 2015te toplam üretim günlük 10.000 bloğa çıktı.
Hâlihazırda fabrikada 85 işçi var, bunların çoğu 25 yaşın altında. İşçiler yakında sayılarının 150ye ulaşıp günlük üretimin 35.000 bloğa çıkmasını umuyorlar. Hükümetin Büyük Venezuela Barınma Misyonu blokların yüzde yetmişini satın aldı. Cemaat konseyleri kendilerinin yürüttükleri inşaat projeleri için diğer yüzde 15lik dilimi, hırdavatçılarsa geri kalanı aldılar. Kazanılan para eşit olarak pay edildi. Fabrika işgali sonrası kalan 19 işçiden biri olan Pedronun tespitine göre, her gün fabrikada iki saat üretici, altı saat da patron için üretim yapılıyor.
Resmî planda ESPC bir ya da birden fazla cemaat ya da komüne ait bölgede faal olan bir toplumsal üretim birimi. Bu birim katılımcılara ve kolektife gelir fazlasının toplumsal planda yeniden yatırıma döndürülmesi üzerinden fayda sağlamak için oluşturuldu. Alfareros del Gre tam anlamıyla bir ESPC. Bu da “üretim araçlarının toplumsal ve komünal mülkiyette olduğunu gösteriyor.
Venezuela’da yaşayan Kolombiyalı mültecilerin hayatları da iyiye gidiyor. Son kırk yıl içerisinde tehditler, zorla topraklarının ve evlerinin ellerinden alınması 5.600.000 Kolombiyalının Venezuela’ya taşınmasına sebep olmuş. Gazeteci Marco Terugginin haberine göre bu insanlar Büyük Venezuela Barınma Misyonuna ait evlerin yüzde 25’ini kullanıyor, 111.000 Kolombiyalı bugün (üniversite düzeyinde) Misyon Sucrede eğitim alıyor. 60.000 öğrenci Misyon Ribası (lise eğitimini) tamamladı.
Bolivarcı Kolombiyalılar Barış Hareketinin başında Juan Carlos Tanus bulunuyor. Onun Teruggi’ye ilettiği kadarıyla, Chávezci kültürün Venezuela Cemaat Komisyonları Teşkilat Kanunu üzerinden oluşturulan göçmen topluluklar dâhilindeki gelişimi doyum noktasına ulaştı. Tanus ise şu değerlendirmeyi yapıyor: Chávezci kültür bir hastaneye gidip yardım talep ettiğinizde bir yoldaşın o kişiyle ilgilenmesi ve her düzeyde dikkatle birlikte ona yardım sunması üzerine kuruludur. Bunu Kolombiyadaki modelle kıyaslamak mümkün: Kolombiyada sübvanse edilen sağlık hizmetleri hiçbir biçimde işlemiyor, hastaneler ihmal ediliyor, halka kötü davranılıyor, ilâç yokluğundan hastanelerde insanlar ölüyor.
Marco Teruggi’ye göre, Venezuela’ya yeni gelenler “kültürel bir şok yaşıyorlar. Kolombiyada eğitim düzeyi çok düşük, burada ise insanlarla tek tek ilgileniliyor. Kolektifleşmeden Bolivarcı manada özgür bir Amerika, halkların kurtuluşu, kolektif kuruluş sürecinden söz ediliyor. [] Tüm bunlar akademik, bireysel ve yurttaş düzeyinde rekabete tanık olunan Kolombiyada öğrendiklerimizden çok farklı.
Venezuela’daki Kolombiyalı mülteciler politik değişimi tecrübe ediyorlar. Venezuelalılarla birlikte onlar da bu değerli hayatı önemsiyorlar ve Maduro hükümeti için dövüşmeyi önemli buluyorlar.
Ulusal Meclis delegesi, sosyalist Blanca Eekhout TeleSur’a verdiği röportajda Chávezci hareketin halkın desteğini neden arkasına aldığını izah ediyor ve şunları söylüyor: İlk kez bu seçimlere cinsiyet eşitliği ile birlikte gidiyoruz. Ön seçimlerde adaylarımızın yarısı 30 yaşın altında, genç insanlardı. Röportajı yapan kişi ise şu açıklamayı düşüyor: Politik partilerin aynı sayıda kadın ve erkek aday sayısına sahip olması gerek ve bu isimlere listelerinde yer vermek zorundalar.
Yaklaşan seçimlerle ilgili olarak Eekhout net ve açık konuşuyor: Biz devrimin Ulusal Mecliste çoğunluğa sahip olmaya devam etmesini istiyoruz, çünkü eğer sağcılar kazanırsa, halkı devrimin tüm başarılarından mahrum bırakacaklar, katılımı engelleyecekler ve devrimi başarısız kılmak için uğraşacaklar.
W. T. Whitney
26 Ekim 2015