07 Mart 2016

, , ,

Angela Davis Söyleşisi


Angela Davis Söyleşisi
Frank Barat
15 Eylül 2014
Siyah hareketinin ikonu Angela Davis, adaletsizliklere karşı direnişle yüklü bir hayat yaşadı. Bu mülâkatın tamamlanması birkaç ayı buldu, bu nedenle içerik açısından bayağı yoğun.
§ § §
Sen hep bireylerden ziyade hareketlerin öneminden dem vuruyorsun. Bireyciliği kutsal bir kavrammış gibi diline dolayıp duran bir toplumda hareketleri öne çıkartmak ne kadar mümkün?
Nelson Mandela’nın da her daim ısrarla dile getirdiği gibi, onun elde ettiği başarılar kolektiftir, yoldaşı olan erkek ve kadınların başarısıdır. Buna rağmen medya, onu kahraman bir birey olarak sunup kutsamaya çalışmıştır. Aynı işlem, Dr. Martin Luther King Jr’ı yirminci yüzyılda ABD’de sürdürülen özgürlük hareketinin çekirdeğini teşkil eden çok sayıdaki erkek ve kadından ayrı tutmaya dönük çabalarda da çıktı karşımıza. Tarihin kahraman bireylerin bir işi olarak resmedilmesine karşı çıkmak gerek. Zira bugün insanlar, sahip oldukları potansiyel failliğin mücadeleye ait, giderek genişleyen bir cemaatin parçası olduğunu kabul etmek zorundalar.
Bugün siyah gücü hareketi ne tür bir anlama sahip?
Kanaatimce siyah gücü ya da bir zamanlar kullanılan ifadeye atıfla, “siyah kurtuluş hareketi”, siyahların özgürlüğü mücadelesinde özel bir momenttir. Birçok yönden o, insan hakları hareketinin sınırlarına dönük tepkinin adıdır. Biz, geçmişte sadece hukukî haklarımızı talep etmekle kalmadık, ayrıca iş, barınma, sağlık, eğitim gibi temel haklarımızı da elde etmek istedik. Bu nedenle toplumu var eden yapıya meydan okumak gerekiyordu. Taleplerimizi Kara Panter Partisi’nin On Maddeli Program’ında özetledik. Her ne kadar kimi siyahlar, ekonomik, sosyal ve politik hiyerarşiye bir biçimde dâhil olmuşlarsa da siyahların ezici çoğunluğu, ekonomi, eğitim ve hapishane hayatı alanında hâlâ ırkçılığa maruz kalıyorlar. Üstelik bu ırkçılık, insan hakları mücadelesinin verildiği dönemdeki ırkçılıktan bile daha kapsamlı. Birçok yönden Kara Panter Partisi’nin on maddeli programındaki talepler, daha çok altmışlar için geçerliydi.
Siyah feminizmini ve bugün oynadığı rolü nasıl tanımlıyorsun?
Siyah feminizmi, içinde yaşadığımız toplumsallık biçimlerinde ırk, cinsiyet ve sınıfın birbirinden ayrıştırılamayacak gerçekler olduğunu gösteren teorik ve pratik bir çaba olarak ortaya çıktı. O dönemde siyah kadınlara siyah hareketini mi yoksa kadın hareketini mi seçtikleri soruluyordu. Esasen bu, yanlış bir soruydu. Asıl doğrusu, “iki hareket arasındaki ara kesitler ve ara bağlantı noktaları nasıl anlaşılmalı?” sorusu idi. Bizler ırk, sınıf, cinsiyet, cinsellik, ulus ve becerinin iç içe geçtiği karmaşık yolları anlamada hâlâ güçlüklerle karşılaşıyoruz. Ama ayrıca ayrı ve ilişkisizmiş gibi görünen süreçler ve fikirler arasındaki ilişkileri anlamak için bu kategorilerin de ötesine nasıl geçeceğimizi öğrenmeye çalışıyoruz.
Hapishane-sanayi kompleksi, toplum için neyi ifade ediyor?
Bugün dünyada parmaklıklar ardında çok sayıda insan var ve onları orada tutmanın getirdiği kâr da artıyor. Bu durum küresel kapitalizmin yıkıcı bir eğilimi olarak tezahür ediyor. Hapishane-sanayi kompleksi sadece özel ve kamu hapishanelerini değil, ayrıca sübyan koğuşlarını, çocuk hapishanelerini, askerî hapishaneleri ve sorgu merkezlerini de kapsıyor. Dahası, özel hapishane işletmeciliğinin en kârlı kısmını göçmen gözaltı merkezleri oluşturuyor. ABD’de en baskıcı göçmen karşıtı yasanın özel hapishane şirketlerince çıkartılmasının sebebi de bu.
Filistin’e en son ne zaman gittin, izlenimlerin nelerdir?
Filistin’e en son Haziran 2011’de, yerli, siyah ve feminist akademisyen/aktivist kadınlardan oluşan bir heyetle birlikte gittim. Filistin’le dayanışma faaliyetlerine daha önce katılmış olmamıza rağmen hepimiz gördüklerimiz karşısında şoke olduk ve özgür Filistin kampanyasının kök salmasına katkı sunmalarını ve BDS hareketine katılmalarını sağlamak için bağlı bulunduğumuz insanları teşvik etmeye karar verdik.
20 Mart 1972’de Somalili kadınların Mogadişu’da Angela Davis’in serbest bırakılması için yaptıkları eylem
“Mücadele sonsuzdur” dersem sen ne dersin?
Ben de mücadelelerimizin olgunlaştığını, yeni fikirler ürettiğini, bizleri özgürlük arayışımızı sürdürdüğümüz yeni alanlarla ve yeni meselelerle yüzleştirdiğini söylerim. Tıpkı Nelson Mandela gibi, bizim özgürlüğe uzanan o uzun yolu şimdiden kabullenmemiz gerek.

0 Yorum: