26 Mart 2016

Serbest Ticaret Efsanesi


Medya uzmanları, Bernie Sanders’ın “serbest ticaret”e saldırdığı için Michigan’daki Demokrat Parti önseçimini kazandığını iddia ediyorlar.

İnsanlar, kendi aralarında binlerce yıldır ticaret yapıyorlar. Ağızlara bunca sakız edilen bu “serbest ticaret” ne peki? Şu: kapitalist tekelci ticaret.

Küreselleşme, beş yüz yılı aşkın bir hikâye. Kapitalist dünya pazarı, tarihte iki büyük cürüm üzerinden hızlı bir başlangıç gerçekleştirdi: Afrika’daki soykırım süreci ve Amerika kıtasında yerli halkların imha edilmesi.

Karl Marx Kapital’de şunu söylüyor: “Avrupalı işçilerin sömürülmesi, yeni dünyada köleliğe dayalı o saf ve basit temele ihtiyaç duydu.” Yüzlerce yıl köle emeği çalıştıran Bolivya’daki Potosí gümüş madenleri yeni kapitalist ticaret sisteminin çarklarına gerekli yağı temin etti.

Sanayi Devrimi’ni başlatan köle ticaretiydi. Bağımsız Trinidad-Tobago cumhuriyetinin ilk başbakanı Eric Williams Kapitalizm ve Kölelik isimli kitabında şunu yazıyor: “James Watt’ı ve buhar makinesini finanse eden, Batı Hint Adaları’ndan yapılan, kölelerin ürettiği şeker ticareti üzerinden birikmiş sermayedir.”

Kapitalist tüccarlar için birer kâr kaynağı olmak için insanlar açlıktan öldüler. Hindistan ile ilgili olarak Marx Kapital’de şunu yazıyor: “1769-1770 arası dönemde İngilizler tüm pirinci satın alıp geri satmayı reddederek ya da çok yüksek fiyatlara satarak kıtlığa yol açtı.”

Büyük Açlık kitabında Cecil Woodham-Smith’in ifade ettiğine göre, “1840’larda çok yüksek miktarlarda yiyecek İrlanda’dan İngiltere’ye ihraç edildiği için bir milyon İrlandalı açlıktan öldü.”

1943’te, bir yüzyıl sonra, tüm yiyecek İngiliz askerlerine tahsis edildiği için üç milyon Bengalli açlıktan öldü. Başbakan Winston Churchill ABD ve Kanada’nın yaptığı yiyecek yardımı tekliflerini geri çevirdi ve bir yandan da ölenler arasında Mahatma Gandhi’nin olmadığına üzüldüğünü söyledi. [International Business Times, 22 Şubat 2013]

Peki Bernie Sanders, 11 Şubat’taki Demokrat Parti içi tartışmada Churchill’i neden övdü? Hillary Clinton’ın HIV/AIDS konusunda “oldukça etkili, gösterişten uzak bir destek verdiğini” söylediği Nancy Reagan’la ilgili yalanları da aynı ölçüde berbattı. Oysa hem Ronald Reagan hem de karısı salgınla mücadele ile ilgili her türden seferberliğe mani olmuştu.

“Serbest Ticaret” Adı Altında Yapılan Uyuşturucu Satışı

Kapitalistler, her daim kâr elde etmek amacıyla mallarını satmak için yeni pazarlar bulmaya çalışırlar. İngiltere’nin sahibi olduğu Doğu Hindistan Şirketi Çin’e kaçak yollardan afyon sokmak suretiyle muazzam kârlar elde etmişti.

Çin imparatoru, bu uyuşturucu satışını durdurmaya çalıştığında kapitalist İngiliz hükümeti 1839’da “serbest ticaret” adına arka arkaya yaşanan bir dizi “afyon savaşı”nın altına imza attı.

ABD’li uyuşturucu satıcıları arasında büyük bir servet biriktiren isimlerden biri de Başkan Franklin Delano Roosevelt’in torunu Warren Delano. (Hudson Nehri Vadisi Mirası) Bu uyuşturucu bağımlılığına ancak Çin’de gerçekleşen sosyalist devrim son verebildi.

Serbest ticaretin elde ettiği büyük bir zafer de 1846’da Britanya’ya yapılan buğday ithalatı ile ilgili gümrük tarifelerinin kaldırılmasıdır. Kapitalistlerin iddiasına göre bu sayede işçiler “ucuz yiyecek” temin edebileceklerdi.

Oysa aynı kapitalistler, günlük on saatlik çalışma süresinin kabul edilmesi için mücadele ediyorlardı. O günlerde Britanya’daki pamuk tekstil fabrikalarında on iki saatlik işgünü standart bir hâl almıştı. Pamuksa gece gündüz aralıksız çalışan ABD’li kölelerce toplanıyordu.

Britanya’daki fabrika sahipleri ucuz ithal yiyecekler talep ediyordu, bunun sebebi büyük ölçüde örgütsüz olan işçilerin ücretlerini azaltmak istemeleriydi. ABD’li kapitalistler ise ucuza ithal edilmiş kıyafetleri ücretleri düşük tutmak için kullanıyorlardı.

Bu onlara ayrıca kiraları artırma imkânı da sunuyordu. Deutsche Bank’ın tahminlerine göre, bugün New Yorklu ailelerin yüzde otuzu gelirlerinin en az yarısını ev sahiplerine ödemek zorunda kalıyor.

Sömürgeciliğin Yeni Biçimi

1993 tarihli Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması büyük işletmelere Meksika’daki serbest ticaret bölgelerinde [Maquiladora] bulunan düşük ücretlerin ödendiği fabrikalar açma izni verdi.

New York Queens’deki Swingline tel zımba fabrikasında çalışan Kamyon Şoförleri Derneği üyeleri de bu süreçte işlerini kaybettiler. Fabrika doksanların sonunda kapandı. Irkçı belediye başkanı Rudolph Giuliani o günlerde fabrikanın kapatılması sürecinden övgüyle bahsetmişti. [New York Daily News, 8 Temmuz 1997]

Ama Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması’nın [NAFTA] en önemli mağdurları Meksikalı işçiler ve köylüler oldular. Bu anlaşma Meksika Cumhurbaşkanı Lázaro Cárdenas’ın otuzlarda gerçekleştirdiği büyük toprak reformunu pratikte altüst etti. Sierra Kulübü’ne göre, yiyecek genelde ABD’den ithal edildiği için, o günden beri iki milyon Meksikalı köylü mecburen topraklarını terk etmek durumunda kaldı.

Ayrıca NAFTA Meksika’daki çevre kanunlarını da hükümsüz kıldı. Michigan’ın Flint kasabasında çocuklar içme suyundaki kurşun üzerinden zehirlenirken, eski bataryalar Meksika’daki Monterrey kasabası yakınında bulunan Eléctrica Automotriz Omega fabrikasına götürüldü. Buradaki işçiler de zehirlendiler. [Washington Post, 26 Şubat]

Kapitalist “serbest ticaret” 24 Nisan 2013’te 1.130 konfeksiyon işçisinin Bangladeş’in başkenti Dakka’da bulunan, çalışma koşullarının berbat olduğu Rana Plaza fabrika binasının çökmesi sonucu enkaz altında kalmasıdır. Bu rakam, New York’ta 1911 yılında Üçgen Bluz Yangını’nda patronlarca katledilen, büyük çoğunluğu Yahudi ve İtalyan genç kadın göçmenlerin oluşturduğu 146 işçinin yaklaşık sekiz katıdır.

Tepeden tırnağa bağnaz bir adam olan Donald Trump ise öfkemizi bizleri işsiz bırakan, iş imkânlarını azaltan şirketlere değil, diğer ülkelerin işçilerine yöneltmemizi istiyor. Kapitalist adaylar Pentagon’un bir numaralı hedefi Çin Halk Cumhuriyeti’ne saldırıp duruyorlar.

Flint’teki on otomobil fabrikasının dokuzunu kapatan Çin değil, General Motors.

Bizim muhtaç olduğumuz şey işçilerarası dayanışmadır. Şikago işçilerinin 4 Mayıs 1886’da sekiz saatlik işgünü için harekete geçmeleri ardından bu işçilerin dört lideri, George Engel, Adolf Fischer, Albert Parsons ve August Spies asıldı. Ama 1 Mayıs gününe ilham veren bu olay üzerinden uluslararası işçi hareketi Rus Devrimi’nin yardımı ile milyonlarca işçi için sekiz saatlik işgününün bir hak olarak kazanılmasını sağladı.

Stephen Millies
19 Mart 2016
Kaynak

0 Yorum: