21 Mart 2016

, ,

Kuzey Kore

KDHK ücretsiz kamu evleri. Batı’nın Kuzey Kore’de nefret ettiği işte bu.
Kuzey Kore, Afrika’nın Özgürleştirilmesi Sürecine
Katkı Sunduğu İçin Cezalandırıldı
Kısa bir süre sonra muhtemelen Kuzey Kore’ye yeni, oldukça ağır yaptırımlar uygulanacak. Ayrıca ABD ve Güney Kore’nin dâhil olacağı, provokatif askerî tatbikatlara tanık olunacak. Hâsılı, her şey “eski hamam eski tas”. Batı Kuzey Kore’ye uyguladığı işkenceye devam ediyor; onu kışkırtıyor, tecrit ediyor, şeytanîleştiriyor, canavarlaştırıyor, bu ülkenin gelişip serpilmesi şöyle dursun, olağan bir işleyişe sahip olmaması için uğraşıyor.
İtaatkâr Batı kamuoyu ana akım medyanın servis ettiği, utanmak nedir bilmeyenlerin tüm yalanlarına teslimiyetçi bir tavırla inanmaya devam ediyor. Avrupalıların ve Kuzey Amerikalıların devletin ürettiği resmî dogmaları sorgulamaya çok uzun süre önce son vermiş olmaları hiç de şaşırtıcı değil.
Kuzey Kore kafayı yemiş, açlıktan ölmek üzere olan, normal olmayan, azgelişmiş, keşişlere has bir devlet olarak resmediliyor. Bu devletin liderleri sürekli içen, sağa sola sırnaşan, her daim birbirlerini öldüren, dünyayı yok etmek için ölümlere yol açacak ilkel nükleer silâhlar yapan kişiler olarak gösteriliyor.
Kuzey Kore’yi bilen kişiler olarak bizler ise tüm bunların arsız insanların uydurduğu, içi boş bir avuç yalan olduğunu biliyoruz. Pyongyang şık, gayet iyi işleyen bir şehir. Burada barınma, mükemmelen çalışan ulaşım araçları ücretsiz, kamusal alanlar ve dinlenme tesisleri, tiyatrolar, spor tesisleri ve yeşil alanlarla dolu kent burası. Onca yaptırıma rağmen taşrası Endonezya ve Filipinler gibi Batı’nın uşağı olan devletlerdeki taşradan daha müreffeh.
En azından Batı propagandası ve tuhaf yalanlarına dair az da olsa düzgün haberler yapanlara rastlanıyor.
Esas soru şu: “Batı Kuzey Kore’yi şeytanlaştırma meselesine neden bu kadar kafayı takmış?”
Namibya’daki Kuzey Koreli askerî trafik kontrolörü
Bu sorunun cevabı basit: tıpkı Küba gibi Kuzey Kore de Batı sömürgeciliğinin ve emperyalizminin damarına basma cüretini gösteriyor. Kendi evlatlarını feda eden bu ülke geçmişte birçok Afrika ülkesinin özgürleşmesine katkı sundu, yağma ve yıkıma tanık olmuş kıtadaki birçok ilerici güce yardım etti.
İşte Batı, Kuzey Kore’nin bu suçunu hiçbir zaman affetmedi. Batı her daim tüm kıtalara dönük dizginlenemeyen yağma pratiği ile geçimini sağladı; o sömürgelerini yağmalayarak ayakta kaldı. Kurtuluş mücadelelerine yardım eden bu ülkeler, sömürge dünyanın özgürlüğü için dövüşen o uluslar, Sovyetler Birliği/Rusya, Çin, Küba ve Kuzey Kore, Batılı ideologlarca dünyadaki en “tehlikeli” ve en “kötü” yerler olarak gösterildi.
Avrupa ve Kuzey Amerika’da onlarca, hatta yüzlerce yıldır sömürgecilikten kâr elde eden, koşullanmış kitleler Kuzey Kore halkının İmparatorluk eliyle on yıllardır neden çile çektirildiğinin ana sebebini idrak etmeye inatla karşı çıktı.
* * *
Kuzey Kore’de bir köy yolu.
Senegal’in başkenti Dakar’daki Afrika Sol Dayanışma Ağı Forumu (ALNEF) Yürütme Komitesi üyesi, yoldaşım Mwandawiro Mghanga şunları söylüyor:
“Kenya Sosyal Demokrat Partisi, ABD öncülüğünde emperyalizmin Kuzey Kore’ye uyguladığı gerekçesiz her türden yaptırımı kınıyor. Bizler emperyalizmin, en büyük vatansever, kahraman, devrimci, sömürgecilik ve emperyalizm karşıtı silâhlı ulusal kurtuluş mücadelelerinden birinin Kore’nin kuzey yarısında gerçek bağımsızlığı elde etme başarısı göstermesini sağlayan o soğuk ve sıcak savaşına hiçbir zaman son vermediğini biliyoruz. ABD emperyalizmi daha öncesinde Japon sömürgeciliği gibi Kuzey Kore’yi istila ettiğinde gerici tarihi boyunca hiç unutmayacağı en aşağılayıcı askerî yenilgilerinden birini yaşadı. Bizler ayrıca ABD ve Batı’nın Kuzey Kore Halk Cumhuriyeti’nden Güney Kore denilen emperyalizm kuklası gibi olmaya dönük o kötücül reddiyeden nefret ettiğini de biliyoruz. Kuzey Kore’ye karşı kirli ve temelsiz bir propaganda savaşı yürütülüyor. Bunun sebebi Kuzey Kore’nin kapitalizme ve yeni sömürgeciliğe has kölelik yoluna, azgelişmişliğe ve insanın insanı sömürmesine karşı çıkması, bunun yerine özgürlük ve insanlık için gelişmenin yolu olarak sosyalizmi seçmiş olması.
Afrikalılar olarak bizler her daim yaşadığımız sorunların esasını teşkil etmiş olan emperyalistlerce aldatılmayı kabullenmeyeceğiz. Emperyalizm eskiden olduğu gibi bugün de Afrika’nın dostu değil düşmanıdır. Afrikalı vatanseverler ve devrimciler emperyalizmin dostlarımızın kimler olduğunu söylemesine asla izin vermeyeceklerdir. Çünkü kimlerin dostumuz olduğunu biliyoruz! Kuzey Kore her zaman Afrika’nın gerçek dostu olmuştur. Tüm Afrika kıtası Batı sömürgeciliğine tabi olduğunda yoldaş Kim Il Sung’un devrimci liderliğinde Kore Japon sömürgeciliğe ile savaşmış, bir yandan da Afrika ile dayanışma ilişkisi kurmuştur. Kuzey Kore kurulduktan sonra sosyalist enternasyonalizm sayesinde Afrika ülkelerinin sömürgecilik, emperyalizm ve ırk ayrımcılığından kurtulmak için verdikleri mücadelelerine ahlakî, askerî destek sunmuş, başka türden maddî katkılar yapmıştır. Altmışlarda sömürgecilikten bağımsızlığını elde etmesinden hemen sonra Kenyalılar dâhil binlerce Afrikalı, Kuzey Kore’de ücretsiz yüksek eğitim, teknik eğitim ve uzman eğitimi almıştır. Kuzey Kore Namibya, Güney Kore, Angola ve Mozambik’e emperyalizm ve ırk ayrımcılığına karşı verdikleri savaş esnasında silâh, para sağlayıp somut dayanışma ilişkisi kurmakla kalmamış, Afrika ve Afrikalıların safında yan yana dövüşmeleri için enternasyonalist devrimciler göndermiştir. Kuzey Kore 1967 savaşı esnasında Mısır ve Afrika ile birlikte Batılı ülkelerin desteklediği Siyonist İsrail rejimine karşı savaşmıştır. Bugün Kuzey Kore yeni ve adil bir enternasyonal düzen talebi doğrultusunda Afrika ülkeleri ile birliktedir. Bu ülke emperyalizm ve onun kuklası olan rejimlerce sadece kapitalizm ve emperyalizm karşıtı değil, aynı zamanda sosyalist olması gereken yeni, adil enternasyonal düzen konusunda öne çıktığı, kendisini bir örnek olarak takdim ettiği için suçlanmaktadır.”
Kuzey Kore’nin enternasyonalizmi efsanevîdir, tıpkı Küba’nınki gibi. Devasa ve ağır güçlüklerle yüzleştiği bir dönemde en azından bizim onun insanlık için kendisinden ne çok şeyi feda ettiğini, dünyaya ne kadar çok şey verdiğini anımsatmamız gerekir.
Namibya’nın başkenti Windhoek’ta insanlarla konuşuyorum. Hem Namibya hem de Angola’daki ırk ayrımcısı (Güney Afrika) devletinin desteklediği rejimlere karşı Kuzey Kore’nin verdiği mücadeleyi hatırladıklarında gözlerinden yaşlar geliyor bu insanların. Güney Afrika’daki ırk ayrımcılığının Batı’nın desteğini görmesi gayet doğal. Bu iyiliğin karşılığını ödemek için Güney Afrika Kore Savaşı esnasında Kuzey Kore ve Çin’e karşı yapılan savaşa asker gönderiyor.
Mwandawiro Mghanga’nın da belirttiği üzere, Kuzey Kore İsrail ile de savaştı. 1973 Arap-İsrail Savaşı’nda Mısır savaş uçaklarını Kuzey Koreli pilotlar kullandı. Bu ülke Angola’daki kurtuluş mücadelesinde de yer aldı, Rodezya (şimdiki Zimbabwe), Lesotho, Namibya ve Şeyseller’de da savaştı. Afrika Ulusal Kongresi’ne, onun Güney Afrika’daki ırk ayrımcılığından kurtulmak için verdiği destansı mücadeleye yardım etti. Geçmişte Gine, Etiyopya, Zimbabwe, Maili ve Tanzanya gibi o dönemde ilerici olan Afrikalı uluslara destek sundu.
Uganda Halk Kongresi Partisi’nden muhalif siyasetçi Arthur Tewungwa Kuzey Kore’nin ve Batı’nın ülkesine ve Afrika Büyük Göller bölgesine müdahalesini şu şekilde kıyaslıyor:
“Uganda seksenlerde Kuzey Kore ile kurduğu ilişkiden epey istifade etti. O dönemde bu ülke ABD ve İngiltere’nin desteklediği Museveni isyancılarıyla savaşma konusunda hükümete yardım etmişti. Ahlakî bir kıyaslama ile bakıldığında, ABD ve İngiltere Büyük Göller Bölgesi’nde dökülen kana ortakken, Kuzey Kore masumdur.”
* * *
Panmunjom’daki sınırın Kuzey Kore tarafı.
Herkes Kuzey Kore’ye sırtını mı döndü, o kaderine mi terk edildi? Bu ülkeye “ihanet” mi edildi?
Kanada’nın Toronto şehrinde yaşayan, önemli bir uluslararası avukat olan Christopher Black şunları aktarıyor:
“[…] gerçek şu ki ABD’nin bizzat tehdit ettiği bir ülkeye yaptırımlar dayatması ikiyüzlüce ve hiç de adilane değil. Rusların ve Çinlilerin bu konuda ABD’nin yanına hizalanmaları, Kuzey Kore’ye yönelik tehditler konusunda ABD’ye yaptırımlar uygulanmasını istememeleri, açıktan bu ülke için tehlike arz eden askerî tatbikatların altına imza atılması utanç verici. Eğer Ruslar ve Çinliler samimi ise o vakit ABD’nin oradaki güçlerini çekmesi ve Kuzey Kore’nin güvenliğinin güvence altına alınmasına dönük adımlar atıp ona yönelik tehditlerin azaltılması konusunda neden ısrarcı davranmıyor? Bu adımlarını izah edemiyorlar ama söz konusu adımlar onları Kuzey Kore’ye yönelik faaliyetlerinde ABD’nin birer işbirlikçisi hâline getiriyor.”
Mevcut durum vahim değilse de gayet iç karartıcı. En azından şimdilik vahim bir boyuta ulaşmış değil.
Pekin’de yaşayan, önde gelen Çin uzmanlarından biri olan Jeff J Brown Çin-Rusya’nın Kuzey Kore ile ilişkiler konusunda iyimser:
“Uluslararası arenada Kuzey Kore’nin eli Pekin’in eline kıyasla daha güçlü. Altmış beş yıl önce iki kardeş komünist ülke vardı. Çin Kuzey Kore’yi Batı’dan kurtarmak için çok kan ve çok para döktü. Kore Savaşı’nda Mao’nun oğlu Yanki emperyalizmi ile savaşırken öldü. Kuzey Kore sınırı boyunca iki milyon Koreli var, Çin’de yarım milyon Kuzey Koreli yaşıyor ve çalışıyor. Kuzey Kore’yi dünyada Çin kadar kimse anlayamaz. Bu yakınlığın simgesi ortak sınır kabul edilen Yalu Nehri. Sığ olan bu nehri yürüyerek geçmek mümkün. İki ülke aynı zamanda önemli bir müttefik olan Rusya ile sınırdaş. Çin Kuzey Kore’nin en büyük ağabeyi ve koruyucusu. Dürüst olmak gerekirse, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin Kuzey Kore’ye dayattığı yeni yaptırımlar Batı’nın diş gıcırtısı.”
Çin ve Rusya Kuzey Kore ile uzun sınırlara sahip. Kara ve demiryolları üç ülkeyi de birbirine bağlıyor. Moskova ve Pekin’deki kaynaklarıma göre Kuzey Kore’nin iki en sıkı müttefikinin resmî açıdan “ister destek versinler ister vermesinler”, yeni yaptırımlara razı gelmesi asla pek mümkün değil.
Ama Christopher Black’in başvurduğu mantık da doğru: en sert yaptırımların çilesini çekecek olan Kuzey Kore değil, Batı’nın kendisi.
Tarih boyunca bir milyar insanı öldüren Kuzey Kore değil batı. Gezegenin her köşesinde insanları sömürgeleştiren, yağmalayan, köleleştiren, onların ırzına geçen Batı. O, yaptırımların uygulanmasının önerilmesi ve dayatılması konusunda herhangi bir yetkiyi haiz mi?
Çarpık, gerçek manada sapkın bir dünyada yaşıyoruz. Bu dünyada kitle katliamları gerçekleştirmiş olanlar hâkim gibi hareket ediyorlar ve tüm yaptıkları yanlarına kâr kalıyor.
Kuzey Kore Afrika’nın kurtuluşu için kan döktü. Frantz Fanon’un “yeryüzünün lanetlileri” dediği, soyup soğana çevrilmiş, işkenceye tabi tutulmuş insanlarla hakiki bir dayanışma ilişkisi kurdu. Batı’daki dinî ve kültürel köktencilikten kaynak alan o sapkın mantığa göre onun cezalandırılmak istenmesinin, aşağılanmasının, hatta mümkünse yeryüzünden sökülüp atılmaya çalışılmasının sebebi bu.
Nesnel planda “kötü” bir şeyler yaptığından değil, zira nesnellik zaten anlamını yitirmiş durumda. “İyi” ve “kötü” kavramlarını bugün tek bir kriter belirliyor: “İyi Batı imparatorluğunun çıkarlarına hizmet eden her şey iken, “kötü” küresel diktatörlüğe meydan okuyan her şey.
Eğer İmparatorluğun ırzına geçilecek ve yağmalanacak bir yer olarak gördüğü bir köyü kurtarırsanız, siz en sadist ve en zalimane biçimde cezalandırılırsınız. İşte Kuzey Kore’nin tam da yaptığı bu. Üstelik o sadece tek bir köyü kurtarmakla kalmadı ayrıca tüm bir kıtanın kurtarılmasına katkı sundu!
Metin ve fotoğraflar: Andre Vltchek
18 Mart 2016

0 Yorum: