19 Haziran 2015

Charleston Katliamı ve Beyaz Üstünlükçülüğün Şeytanlığı


Kuzey Karolina-Charleston merkezli olarak yayın yapan Atlantic sitesinin yazarı Matt Ford’a göre, bu kentte bulunan, silâhlı bir beyazın dokuz kişiyi katlettiği kilise,

“Güney Baltimore’un en eski siyah kilisesi ve ABD’deki en önemli siyah cemaatlerinden birine sahip. Emanuel Afrikan Metodist Piskopos Kilisesi’nin tarihi, Charleston’daki Afro-Amerikanların hayatı ile derinlemesine bir ilişki içerisinde. Cemaatin kurucularından biri olan Denmark Vesey, Güney Karolinada iç savaş öncesinde yaşanan kitlesel bir köle isyanını örgütlemeye çalışma suçundan 1822de idam edilmiş olan eski bir köle. Bir biçimde bastırılan ayaklanmaya tepki olarak beyaz Güney Karolinalılar kiliseyi yakıp kül etmişler. Diğer siyah kiliseleri ile birlikte 1834te kapatılmış. Kilise, 1865te yeniden örgütlenmiş ve kısa süre içerisinde Denmark’ın oğlu Robert Veseynin tasarladığı yeni binaya yerleşmiş. Şimdiki bina ise 1891de inşa edilmiş. Bu kilise, insan hakları mücadelesinde bugüne dek öncü bir rol oynamış.

Denmark Vesey, Amerika’nın ırkçı terörünün o uzun tarihinde en fazla öne çıkan isimlerden birisi. Katil, sadece Vesey’nin kilisesini değil, onun ölüm yıldönümü olan günü de bilinçli olarak seçmiş. Eldeki bölük pörçük deliller üzerinden beyaz Charlestonlılar, 1822de Veseynin isyanının tam olarak 16 Haziran Pazar gece yarısından, 17 Haziran Pazartesiye döndüğü an olduğuna inanmaya başlamışlar. Sonrasında da Veseynin kilisesini komplonun merkezi olarak tanımlamışlar.

O hafta sonu beyaz milisler hem azat edilmiş kölelerden hem de hâlihazırda köle olanlardan onunu tutuklamaya başlamış, ertesi gün ise daha fazlasını tutuklamış. Azat edilmiş bir köle olan Vesey 22 Haziranda yakalanmış. İşkenceyi tarif etmek için kendilerince belirli örtmecelere başvurma konusunda teröre karşı savaş”ın icracıları yalnız değiller. Charleston’lı bir memur, yakalananların maruz kaldıkları soruşturmaları o günlerde şu şekilde anlatmış: Bu fesadın kökünü kurutmak için hangi tecrübenin ya da ustalığın devreye sokulduğunun bir önemi yok.

Ardından hızlı bir yargılama ve suçlu olduğuna dair hüküm ardından Vesey ve beş arkadaşı 2 Temmuzda asılmış. Bu olayı başka tutuklamalar ve idamlar izlemiş. Büyük kalabalıklar önünde tam 35 kişi idam edilmiş.

Tarihçi Ira Berlin, Vesey’nin hayatı hakkında şu özet bilgiyi veriyor:

“Gerçekten anlatmaya değer bir hikâye bu. Milyonlarca genç Afrikalıdan biri 18. yüzyılda Atlantic köle pazarında satılmış, sonrasında Denmark ismini alan genç, Kaptan Vesey’nin komutasındaki 400 köle taşıyan gemiden, ‘güzelliği, açıkgözlülüğü ve zekâsı’na istinaden sökülüp alınmış. Vesey genci kamarasına almış, ona okuma-yazmayı öğretmiş, onun ticareti ve başka konuları öğrenmesini sağlamış. […] Kaptan ve kölesi, nihayetinde Kuzey Amerika kıtasının en büyük köle limanı olan Charleston kentine yerleşmiş. Burada Kaptan Vesey, saygın bir adam olarak emekli olmuş ve o rahat hayatını sürdürmüş. Kazancının önemli bir bölümünü bu kölesinin desteğiyle elde etmiş. Onu başkalarına kiralamış. […] Denmark, kölelikten özgürlüğe adımını atmış […] ama Charleston’da giderek büyüyen özgür siyahlar cemaatine katılmamış. Melez ırksal kökenlerine ihanet etmiş açık tenli bu zanaatkârların ve tüccarların gözü efendiler sınıfının imtiyazlarındaymış. Bu efendilerin duruşuna, konuşma tarzına ve değerlerine, hatta köle sahibi oluşlarına imrenmişler. İçi geçmiş bir üslup içerisinde özgürmüş gibi yapma konusunda asla tatminkâr olmayan Vesey’nin hoşnutsuzluğu giderek büyümüş. Arka sokaklardaki meyhanelerde ve haftalık İncil sınıflarında kutsal metinlere, Bağımsızlık Bildirgesi’ne, hatta cemaat içi tartışmalara atıfta bulunarak, bir gasp suçu olduğunu söylediği köleliği kınayıp durmuş. Esareti kabul edenlerin ve beyazlara boyun eğenlerin köle olmayı hak ettiklerini söyleyerek onları küçümsemiş. Bu öfkeli yaşlı adam, tehditler savurmadığı insanlar arasında bile korku salar olmuş. Vesey, köleliğin ancak silâhla son bulabileceğine inanmaya başlamış ve başarılı bir ayaklanmanın paramparça olmuş siyah halkın birleştirilmesi üzerinden mümkün olacağına inanmış. Özgür ama asimilasyoncu zencileri bir kenara atarak, siyah toplumun diğer unsurlarının bir araya getirilebileceği fikrine ulaşmış. Hıristiyanlığa bağlı olanlara İncil’den alıntılar yaparak seslenmiş. İktidarın önemli olduğunu bilenlere, beklemede olan Haitili askerlere çağrıda bulunmuş. Ruhani dünyadan korkanlarla temas kurmuş. Herkesçe Gullah Jack olarak bilinen Jack Pritchard harekete katılmış. Bu bıyıklı, kavruk adam Afrikalıların dinî pratiklerine hâkim bir büyücü imiş. Bu özelliği onun Charleston’ı kuşatan plantasyonlarda yaşayan köleler arasında baş üstünde tutulan bir kişi olmasını sağlamış. Bir yandan köle mahallesinden, zanaat atölyelerinden insanları saflarına kazanırken bir yandan da efendilerin malikânelerinde çalışan isimleri örgütlemiş. Öyle ki Güney Karolina valisinin şahsî hizmetçisi bile harekete katılmış. Vesey, programını yürürlüğe sokana dek insanları tatlı dille, güzel sözlerle, gururlarını okşayarak ya da zorla örgütlemiş.”

Berlin’in yazdığına göre, “beyaz köle sahipleri Denmark Vesey’yi darağacına göndermişler ve isimsiz bir mezara gömmüşler ama tarihsel açıdan onun unutulmasını sağlayamamışlar. […] Eski köle sahipleri inkâr etseler bile, eski köleler onun hatırasını diri tutmuşlar. Bugünse şu çok açık: Denmark Vesey’nin daha fazla toprağın altında kalması artık mümkün değil.”

Belki de başkaları da hatırlıyordur onu. Belki de yeni tıraş olmuş, saman sarısı saçları olan, gri bir svetşört, kot pantolon ve Timberland bot giymiş 21 yaşındaki beyaz adam, Vesey’nin kurduğu cemaate saldırıp dokuz kişiyi katletmek için Vesey’nin sonuç alınamayan o isyanının yıldönümünü tesadüfen seçmiştir.

Ya da belki de tarih, o beyaz üstünlükçülük ile birlikte, belirgin bir şeytanlık içerisindedir.

Greg Grandin
18 Haziran 2015
Kaynak

0 Yorum: