Kuzey Karolina-Charleston merkezli olarak yayın yapan Atlantic
sitesinin yazarı Matt Ford’a göre, bu kentte bulunan, silâhlı bir beyazın dokuz
kişiyi katlettiği kilise,
“Güney
Baltimore’un en eski siyah kilisesi ve ABD’deki en önemli siyah cemaatlerinden
birine sahip. Emanuel Afrikan Metodist Piskopos Kilisesi’nin tarihi,
Charleston’daki Afro-Amerikanların hayatı ile derinlemesine bir ilişki içerisinde. Cemaatin
kurucularından biri olan Denmark Vesey, Güney Karolina’da iç savaş öncesinde yaşanan kitlesel bir köle isyanını örgütlemeye çalışma suçundan 1822’de idam edilmiş olan eski bir köle. Bir biçimde bastırılan ayaklanmaya tepki
olarak beyaz Güney Karolinalılar kiliseyi yakıp
kül etmişler. Diğer siyah kiliseleri
ile birlikte 1834’te kapatılmış. Kilise, 1865’te yeniden örgütlenmiş ve kısa süre içerisinde Denmark’ın oğlu Robert Vesey’nin tasarladığı yeni binaya yerleşmiş. Şimdiki bina ise 1891’de inşa edilmiş. Bu kilise, insan
hakları mücadelesinde bugüne dek öncü bir rol oynamış.”
Denmark Vesey, Amerika’nın ırkçı terörünün o uzun
tarihinde en fazla öne çıkan isimlerden birisi. Katil, sadece Vesey’nin
kilisesini değil, onun ölüm yıldönümü olan günü de bilinçli olarak seçmiş. Eldeki bölük pörçük deliller üzerinden beyaz
Charlestonlılar, 1822’de Vesey’nin isyanının tam olarak “16 Haziran Pazar gece
yarısından, 17 Haziran
Pazartesi’ye döndüğü an olduğuna inanmaya başlamışlar.” Sonrasında da Vesey’nin kilisesini
komplonun merkezi olarak tanımlamışlar.
O hafta sonu beyaz milisler hem azat edilmiş kölelerden hem de hâlihazırda köle olanlardan onunu tutuklamaya başlamış, ertesi gün ise daha fazlasını tutuklamış. Azat edilmiş bir köle olan Vesey 22 Haziran’da yakalanmış. İşkenceyi tarif etmek için kendilerince
belirli örtmecelere başvurma konusunda “teröre karşı savaş”ın icracıları yalnız değiller. Charleston’lı bir memur, yakalananların maruz
kaldıkları soruşturmaları o günlerde şu şekilde anlatmış: “Bu fesadın kökünü kurutmak için hangi tecrübenin ya da ustalığın devreye sokulduğunun bir önemi yok.”
Ardından hızlı bir yargılama ve suçlu olduğuna dair hüküm ardından Vesey ve beş arkadaşı 2 Temmuz’da asılmış. Bu olayı başka tutuklamalar ve idamlar izlemiş. Büyük kalabalıklar önünde tam 35 kişi idam edilmiş.
Tarihçi Ira Berlin, Vesey’nin hayatı hakkında şu özet bilgiyi veriyor:
“Gerçekten
anlatmaya değer bir hikâye bu. Milyonlarca genç Afrikalıdan biri 18. yüzyılda
Atlantic köle pazarında satılmış, sonrasında Denmark ismini alan genç, Kaptan
Vesey’nin komutasındaki 400 köle taşıyan gemiden, ‘güzelliği, açıkgözlülüğü ve
zekâsı’na istinaden sökülüp alınmış. Vesey genci kamarasına almış, ona
okuma-yazmayı öğretmiş, onun ticareti ve başka konuları öğrenmesini sağlamış.
[…] Kaptan ve kölesi, nihayetinde Kuzey Amerika kıtasının en büyük köle limanı
olan Charleston kentine yerleşmiş. Burada Kaptan Vesey, saygın bir adam olarak
emekli olmuş ve o rahat hayatını sürdürmüş. Kazancının önemli bir bölümünü bu
kölesinin desteğiyle elde etmiş. Onu başkalarına kiralamış. […] Denmark,
kölelikten özgürlüğe adımını atmış […] ama Charleston’da giderek büyüyen özgür
siyahlar cemaatine katılmamış. Melez ırksal kökenlerine ihanet etmiş açık tenli
bu zanaatkârların ve tüccarların gözü efendiler sınıfının imtiyazlarındaymış.
Bu efendilerin duruşuna, konuşma tarzına ve değerlerine, hatta köle sahibi oluşlarına
imrenmişler. İçi geçmiş bir üslup içerisinde özgürmüş gibi yapma konusunda asla
tatminkâr olmayan Vesey’nin hoşnutsuzluğu giderek büyümüş. Arka sokaklardaki
meyhanelerde ve haftalık İncil sınıflarında kutsal metinlere, Bağımsızlık
Bildirgesi’ne, hatta cemaat içi tartışmalara atıfta bulunarak, bir gasp suçu
olduğunu söylediği köleliği kınayıp durmuş. Esareti kabul edenlerin ve
beyazlara boyun eğenlerin köle olmayı hak ettiklerini söyleyerek onları
küçümsemiş. Bu öfkeli yaşlı adam, tehditler savurmadığı insanlar arasında bile
korku salar olmuş. Vesey, köleliğin ancak silâhla son bulabileceğine inanmaya
başlamış ve başarılı bir ayaklanmanın paramparça olmuş siyah halkın
birleştirilmesi üzerinden mümkün olacağına inanmış. Özgür ama asimilasyoncu
zencileri bir kenara atarak, siyah toplumun diğer unsurlarının bir araya
getirilebileceği fikrine ulaşmış. Hıristiyanlığa bağlı olanlara İncil’den
alıntılar yaparak seslenmiş. İktidarın önemli olduğunu bilenlere, beklemede
olan Haitili askerlere çağrıda bulunmuş. Ruhani dünyadan korkanlarla temas
kurmuş. Herkesçe Gullah Jack olarak bilinen Jack Pritchard harekete katılmış.
Bu bıyıklı, kavruk adam Afrikalıların dinî pratiklerine hâkim bir büyücü imiş.
Bu özelliği onun Charleston’ı kuşatan plantasyonlarda yaşayan köleler arasında
baş üstünde tutulan bir kişi olmasını sağlamış. Bir yandan köle mahallesinden,
zanaat atölyelerinden insanları saflarına kazanırken bir yandan da efendilerin
malikânelerinde çalışan isimleri örgütlemiş. Öyle ki Güney Karolina valisinin
şahsî hizmetçisi bile harekete katılmış. Vesey, programını yürürlüğe sokana dek
insanları tatlı dille, güzel sözlerle, gururlarını okşayarak ya da zorla
örgütlemiş.”
Berlin’in yazdığına göre, “beyaz köle sahipleri
Denmark Vesey’yi darağacına göndermişler ve isimsiz bir mezara gömmüşler ama
tarihsel açıdan onun unutulmasını sağlayamamışlar. […] Eski köle sahipleri
inkâr etseler bile, eski köleler onun hatırasını diri tutmuşlar. Bugünse şu çok
açık: Denmark Vesey’nin daha fazla toprağın altında kalması artık mümkün
değil.”
Belki de başkaları da hatırlıyordur onu. Belki de yeni
tıraş olmuş, saman sarısı saçları olan, gri bir svetşört, kot pantolon ve
Timberland bot giymiş 21 yaşındaki beyaz adam, Vesey’nin kurduğu cemaate
saldırıp dokuz kişiyi katletmek için Vesey’nin sonuç alınamayan o isyanının
yıldönümünü tesadüfen seçmiştir.
Ya da belki de tarih, o beyaz üstünlükçülük ile
birlikte, belirgin bir şeytanlık içerisindedir.
Greg Grandin
18 Haziran 2015
Kaynak
0 Yorum:
Yorum Gönder