08 Şubat 2016

,

Güler-yüzlü Sosyalizm


Artık “Aydınlanma karşıtları”nın bile Brüksel’den, Washington’dan icazet ve meşruiyet bekledikleri, Teori ve Politika isimli dükkân şahsında “konjonktürde laikiz” dedikleri koşullarda muzaffer olan, Güler-yüzlü sosyalizmdir elbette. Bölgenin gerçeğiyle, Suphilerle Anadolu’ya girmesi engellenen Kızıl Ordu ile, ayrıca yukarıda yanda verilen fotoğraftaki Taşkent sovyetine çalışan halkla temas ve bağ kopmuştur. Bu solcular, söz konusu zafiyetin ve eksikliğin ekmeğini yemektedirler. Onlar, Mustafa Kemal’in açtığı TKP’nin efrâdıdırlar.

Yatırım yaptıkları zayıf halka ve yumuşak karın ise her daim burjuvaziye ait hassasiyetlerle ilgilidir. “Türkiye’de aydınlanma ve laiklik, nüfusun kesinlikle çoğunluğunun kırmızı hattıdır” demeye mecburdurlar. Altmış darbesi ve “ileri CHP” pozları ile bu hattın güçlendirilmesi gerekmektedir. IŞİD ve AKP karşıtlığı güçlenmek için ciddi fırsatlar sunmaktadır. Gerçeğe artık sınıf mücadeleleri değil özgürlükler mücadelesi denilen zaviyeden bakılmalıdır. Bu zaviyeden bakılan gerçek, halkın acısından değil de burjuvazinin açısından değerlendirmeye tabi tutulmalıdır.

Zira AKP gitmelidir, onun çözüleceği yer de dinsizleşmedir. Temeli, kirişi, sütunu, kolonu dindir. Dinin sınıfî niteliği, sınıfın dinî yönelimleri, din içi devrimci kopuşlar ile ilgili tartışmalar, anlamsızdır. Bugün temel çelişki, dinsizlik-dincilik arasındadır. Yığınak buraya yapılmalıdır.

Kuru kalabalık ve nicelik tapıncı siyasetin olmazsa olmaz niteliğidir. Dinsizleşme siyaseti, kısa günün kârıdır, köşe dönücülüktür, kolay yoldan para kazanma idealidir. Burjuvaziye işmardır.

Oysa AKP’nin dinsizleşme sürecinin bir piyonu olduğu görülmelidir. Halkın acısından bakıldığında görülen budur. Burjuvazinin açısından bakıldığında ise devletin kirinin pasının, Suriye konusunda emperyalistlerle kurulan ilişkilerin, rant kapılarının üzeri örtülmektedir. Dinselleşme teraneleri tam da bunun içindir. Burjuvazi ve devlet, bu sayede dikkatleri başka yöne çekmekte, kitleleri arkadan dolanıp kendisine bağlamaktadır. Burjuvazi ve devlet, kendisine karşı süren mücadeleyi bile kendi çıkarına çevirmek zorundadır. Bu sol yapılar, ilgili çabanın araçlarıdırlar.

* * *

Güler’in hakir gördüğü Hikmet Kıvılcımlı da Menderes dönemine has bir hamle ile, o gün için bu gerçeği görmekte, hayata halkın acısından bakmaktadır. O, reel politika adına Milli Birlik Komitesi’nin kapısında beklese de güleryüzlü ve güler-yüzlü sosyalistlere nazaran, o komitenin ideolojisi ve politikasına en net mesafeyi koyabilmiştir.

Eyüp Sultan konuşması Müslüman halka sesleniştir, devletin sahiplerine dair bir ikazdır. Aydemir Güler, o devletin sahiplerinin kuklası olduğu için, Kıvılcımlı’yı “fantezilerinin kurbanı bir kişi” olarak takdim etmek durumundadır.

Güler’e göre PKK, HDP ve onun içindeki sol yapılar AKP rejiminin parçasıdırlar. Bu ifadeyle AKP ile değil, asıl olarak onlarla mücadele ettiklerini söylemektedir.

Esasında ülkede sol siyaset SİP-DSİP ekseninde ikiye bölünmüştür. Ağırlıklı olarak sol, bu iki kanada hizalanmıştır. İlerleme, aydınlanma ve burjuva siyaset bahsinde her iki kanat da ortaktır. Halkın acısından bakıldığında, ne birinci ne de ikinci cumhuriyet çaredir, devrimci halk iktidarı dışı her öneri ihanettir.

İşçi’yi bir kimliğe indirgeyenlerle kimliği işçicileştirenler arasındaki kayıkçı dövüşünün manası yoktur. “Cephe savaşı olmayacak”sa, “halk savaşı köylülük”se, tek çare, burjuvazinin veya emperyalizmin sivil toplum kuruluşu olarak faaliyet yürütmektedir. Bu açıdan SİP’in kapesi bir komünist parti değil, batıda zuhur eden yeni ateizme bağlı bir STK’dır.[2]

Bu STK’nın eski başkanı, “AKP’yi burjuvazi de, emperyalizm de yıkamadı, asıl yumuşak karnı din, bunu çözelim, AKP kendiliğinden yıkılır” demektedir. Daha doğrusu, burjuvazinin ve emperyalizmin AKP’yi yıkmak için uğraştığına kani olarak, “eksik olan, bu güçlerin bu topraklarda gerekli askeri yoktu, asker olun” diye haykırmaktadır. STK’nın CEO’su olarak yatırım danışmanlığı yapmakta, AKP karşıtı haleyi başına geçirmeye çalışmaktadır.

Bu anlayışın bugün Mustafa Suphi’yi anması tuhaflıktır. Kendi yeni ateizmine tarihsel kök bulmaya çalışması nafiledir. Onda Suphi’nin kaleme aldığı Müslüman İşçilere Hitap’ında “hak ve adalet karşısında zalim kâinat titresin” diyen yürek yoktur.[3] Güler-yüzlü sosyalizm, zalim kâinatın kendi içinde evrileceğine kanidir. O sebeple hak ve adalet mücadelesine düşmandır.

Laiklik için yanıp tutuşanlar, bu savunu ile yüz yıllık burjuva devletinin, ulus-devlet sınırlarının, Nâzım’ın dediği çek defterlerinin, kasaların koruyuculuğuna soyunmaktadırlar. Halkın acısı, burjuva açılara rağmen, başka bir gerçekliğe işaret etmektedir. Selama durduğumuz dert de öfke de o acıya dairdir.

Eren Balkır
8 Şubat 2016

Dipnotlar:
[1] Aydemir Güler, “Yumuşak Karın”, 8 Şubat 2016, Sol.

[2] Luke Savage, “New Atheism, Old Empire”, 12 Şubat 2014, Jacobin. Türkçesi: “Yeni Ateizm, Eski İmparatorluk”, İştirakî.

[3] Mustafa Suphi, “Müslüman İşçilere Hitap”, 27 Ocak 2016, İştirakî.

0 Yorum: