10 Aralık 2015

,

Libya Petrolü ve IŞİD


Sirte kenti Libya’nın kuzeyinde.

Burası Muammer Kaddafi’nin memleketi. Kaddafi NATO füzesinin konvoyunu durdurması sonrası yereldeki milislerce öldürülmüştü.

Batıdaki Misrata’dan gelen bir milis grubu kentin kontrolünü ele geçirdi. Bu, yereldeki halkı epey kızdırdı. Kentteki yetkililer ve yaşlılar durumdan şikâyetçi. Herkes bu grubu işgal gücü olarak görüyor.

Kaddafi’yi sevenler yeraltına çekildiler. Kaddafi’ye bağlılık suç ilân edildi. Bu kesim uzun süredir suskun.

Bu yıl, yaz sonunda Sirte’de IŞİD çıktı ortaya. Bugün bayrakları Sirte’nin yüksek binalarında dalgalanıyor. Hilafetin bu kolu artık Avrupa’ya 400 mil uzakta. Örgütü buradan söküp atmak kolay olmayacak.

IŞİD Sirte’yi nasıl ele geçirdi? Bu sorunun cevabı Libya’daki genel politik kaos, petrol mücadelesi ve eski Kaddafi muhafızlarındaki hoşnutsuzlukta saklı.

Meselenin merkezinde petrol duruyor. Uluslararası Kriz Grubu’nun “Ödül: Libya’nın Enerji Zenginliği İçin Mücadele” isimli yeni raporu (3 Aralık) cevaba dair kimi unsurlar içeriyor. Rapor Sirte’nin eşiğinde yer alan petrol tesisleri üzerinden kopan savaşa işaret ediyor.

Başında İbrahim Cadran’ın bulunduğu, Trablus hükümetine bağlı Petrol Savunma Muhafızları’nın amacı petrol tesislerinde düzeni sağlamak. Ama Cadran Trablus’taki gruplardan ayrıldı ve kendi başına hareket etmeye karar verdi. Ayrılıkçı bir eğilime sahip olan Cadran Libya’nın doğusunu bölmek istiyor.

Aralık 2014’te Cadran güçleriyle Misrata’daki Fecr Libya [“Libya’nın Şafağı”] isimli güçler arasında çatışma yaşandı. Savaş alanı Sidra Körfezi boyunca uzanan petrol tesislerini içine alıyor.

Tobruk-Bayda merkezli olarak Libya hükümetince Misrata güçlerine yönelik sürdürülen bombardıman gidişatı bütünüyle değiştirdi ama kimseye avantaj sağlamadı. Libya’daki klasik açmaz bu hâli aldı. Kimse muzaffer değil.

Bölgedeki savaş petrol üretimini azalttı. Ümitsiz durumdaki halk işsiz, geleceği belirsiz. İki hükümet arasında kalan milisler petrol sahalarını ve tesislerini kontrol etmek için mücadele ettiler. Kazandılar ama birçok şeyi de yok ettiler. Libya’daki zengin petrol ve doğal gaz yatakları bu savaşın ödülü.

Savaşçılar Tunus sınırını geçerek, doğudaki kentler üzerinden geliyorlar. Ayrıca Ensaru’ş Şeria ile Libya İslamî Savaş Grubu’nun eski askerleri de bölgede.

Kaos bunların Sirte’ye yerleşmesini sağladı. Tüm cüretleriyle IŞİD’e katıldılar. Gruplar nispeten küçük. Doğu’daki Derna’da kökleşmiş olan aşırıcılık IŞİD’in yerleşmesi için bölgeden atılmak zorunda.

Selefi din adamı Halid Fercani gibi Sirte’deki yetkili isimler bile IŞİD’in yerleşebilmesi için öldürüldüler. Ferjani’nin müritleri isyan etti ve bu isyan birkaç gün içinde bastırıldı. Camisinin ismi değiştirildi. Camiye IŞİD’in atası olan Irak El-Kaide’sinin kurucusu Ürdünlü militan Ebu Musab Zerkavi’nin ismi verildi.

Bu, kentte IŞİD’e karşı çıkanların sökülüp atılması için bir bahane sundu. Ayrıca eski Kaddaficilerin örgüte katılmasına imkân sağladı. Bunun nedeni ilgili isimlerin “hilafet” ideolojisine bağlanmaya hazır olması, ayrıca (bir kaynağın bana dediği kadarıyla) örgüte katılmanın yaşadıkları tecrit durumuna son verecek bir yol olarak görülmesidir.

Sirte’de IŞİD yabancılardan müteşekkil. Mesele tümüyle bu da değil.

Örgütün lafını hiç esirgemeyen liderlerinden biri olan Hasan Keremî Bingazili ve orada iken Ensaru’ş Şeria’ya dâhil olmuş.

Bu zamana kadar IŞİD Irak ve Suriye’de elinde tuttuğu petrol sahalarına erişme imkânını Libya’da bulamamıştı. Örgüt hem önemli petrol altyapısından uzak hem de onu hiçbir şekilde kontrol edemiyor.

Son birkaç aydır IŞİD Mebruk, Dahra, Gani, Bahi ve diğer yerlerde petrol pompalama istasyonlarını ve diğer tesisleri imha etmeye çalıştı. Uluslararası Kriz Grubu’nun raporuna göre mesele “sahaları ele geçirmek değil, devleti ve Libya petrolüne tabi olan Avrupa ülkelerini zayıflatmak amacıyla ülke ekonomisinin bu can damarını kesmek.”

Geçen yıl Libya petrolünün büyük kısmı Avrupa’ya gitti. Bu akıştan en fazla istifade eden ülke İtalya. IŞİD’in de amacı bu akışı kesmek.

Libya’nın bu kâbustan uyanması imkânsız. Geçen Pazar günü Trablus’ta ve Tobruk-Bayda’da bulunan hükümetler iki yıl içinde seçim yapıp ara dönem için politik bir süreci başlatmayı kabul ettiler.

Bu hükümetlerin yaptığı anlaşma ulusal uzlaşma hükümetinin kurulmasını da içeriyor. Ancak her iki tarafta da bu birlik fikrine karşı çıkan güçler var.

Tobruk hükümetinin Trablus’taki örneklerini taklit ederek kendi merkez bankasını ve petrol bakanlığını kurma konusunda ısrarcı olması tehlikeli bir hata olacaktır. Bunlar kurulduğu vakit bölünme kaçınılmaz. Genel hissiyata göre bu kararı dayatan Birleşmiş Milletler. İddialara göre eski BM temsilcisi Birleşik Arap Emirlikleri’nden Libya’daki vekillerine yardımda bulunma karşısında bu ülkeden destek görmüş.

Bu uzlaşmanın kısa ömürlü olması kaçınılmaz.

İnsan hakları ihlalleri rutin bir hâl almış durumda. “Bitmek Bilmeyen Bekleyiş: Batı Libya’da Uzun Erimli Keyfi Gözaltılar ve İşkence” isimli İnsan Hakları Gözlem Evi raporuna (2 Aralık) göre 2011’den beri hapishanelerdeki politik tutsakların sayısı binleri bulmuş ve bu kişilere henüz hiçbir ceza verilmemiş.

Kaddaficilerin benzer bir kaderle karşı karşıya kalmayacağı konusunda bu süreç onlara hiçbir güvence sunmuyor. Dolayısıyla bu kesime göre IŞİD nispeten daha güvenli bir yatırımmış gibi görünüyor.

Vicay Praşad
10 Aralık 2015
Kaynak

0 Yorum: