22 Aralık 2015

,

Bu İslam İttifakı Kime Karşı?


Kendi dinini gerçekten seven ve onun iyiliği için sadakatle çalışan her bir Müslüman’ın arzu ve umudunun kapsamlı bir İslam birliğine götürecek bir İslam ittifakı veya örgütüne ulaşmak olduğuna şüphe yok. Bu gerçeği aklımızda tutalım, bir de kısa süre önce kimi çevrelerde coşkuyla karşılanan, 34 Müslüman ülkeden oluşan bir İslam ittifakını kuracağını duyuran Suudi Arabistan’a bakalım. Oysa gerçek şu: bu ülkeler, Suudilerin öncülüğünde kurulan bu ittifakın Kudüs’ün belki de bir bütün olarak Filistin’in özgürleştirilmesi ve onu Siyonist tecavüzden kurtarılması için mücadele eden güçle bir ittifak kuracağına dair epey umutlu olan insanlarda ciddi şüphelere yol açtığının farkında bile değiller (esasında Suudi Prensi ve Savunma Bakanı Muhammed bin Salman, terörizmle mücadele amacıyla Sünni Müslüman ittifakı kurduğunu ilân ettiği basın konferansı esnasında elindeki listeyi okuduğunda 33 ülke lideri isimlerini duyunca çok şaşırdı.)

Bu iyimser çevreler, ittifakın dünya genelinde Müslümanların desteklenmesine hizmet edebileceğine ve ilgili ülkelerde Müslümanların maruz kaldıkları zulüm ve adaletsizlikten onları kurtaracağına inandılar.

Oysa ittifakın amacı tümüyle farklı: “terörizmle mücadele”. Peki bu ittifak, Birleşmiş Milletler’in bile belirli bir tanımına ulaşamadığı kaygan bir terim olan “terörizm”i nasıl tanımlıyor? Hâlihazırda Birleşmiş Milletler’de cari olan tanım, Ürdün’deki Haşimi Krallığı’ndan feyz alıyor. Krallık, ülkesindeki Müslüman Kardeşler’e zulmediyor, öte yandan da kimin terörist olup olmadığını tayin ediyor.

Müslüman Kardeşler’in ve diğer İslamî hareketlerin “terörist” örgütler ilân edildiği haberlerin kaynağının Suudi gazetesi Vatan olmasında şaşılacak bir yan yok. Bu olguyu geçen hafta İngiliz Başbakanı David Cameron’un Müslüman Kardeşler’le ilgili bir raporu açıklamasıyla ilişkilendirmek mümkün. Cameron konuşmasında aşırıcılık ve şiddet konusuna açıklık getirmese de İhvan’ın terörist bir örgüt olduğunu reddediyor ama örgütün üye ve eylemcilerinin gözetim altında tutulması gerektiğini söylüyor. İki yıl önce tamamlanan raporun zamanlaması ve sadece raporun belirli kısımlarının açıklanması şüphelere yol açıyor. Zira rapor, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin ısrarıyla hazırlandı. Ayrıca İngiltere’deki eski Suudi Arabistan büyükelçisi raporu hazırlayan komitenin bir üyesi. Dahası, Birleşik Arap Emirlikleri İhvan’ı mahkûm ettirmek ve onu terörist bir örgüt olarak etiketlemek amacıyla İngiliz hükümetine baskı yaptı ve bu baskıyı silâh, şirketler hatta spor kulüpleri satın almak için milyarlarca dolar para akıtarak uyguladı.

Bu, raporun açıklandığı meclis oturumundan önce BAE Prensi Muhammed bin Zayid ile Cameron arasında geçen Perşembe günü yapılan gizli telefon görüşmesini de izah eden bir durum. Artık görüşmenin amacı ve Cameron’ın Zayid’e sunduğu vaatler konusunda bir sonuca ulaşmamız mümkün. Peki Cameron görüşmeden memnun kalıp Zayid’in içini rahatlattı mı? Elbette hayır, çünkü Zayid Cameron’dan son kararını söylemesini, İhvan’ın terörist bir örgüt olduğunu deklare etmesini istemişti.

Tüm bu olaylar birbiriyle bağlantılı. Zamanlama İhvan ve genelde tüm Müslümanlara karşı ne tür bir fesadın tertiplendiğini anlama noktasında önemli. Bu gelişmelerin çeşitli formları dâhilinde tüm İslam’a karşı açılmış daha kapsamlı bir savaşın parçası olduğu şüphe götürmeyecek kadar açık. İslam bayrağı dalgalandırılan herkese savaş açıldığını, bu sözde “ittifak”ın sadece Müslüman ülkelere karşı başlatılan bu yeni Haçlı Seferi’nin bir kılıfı olduğunu görebiliyoruz. Maalesef bu ittifak, Müslümanlara karşı yürütülecek savaşa öncülük edecek ve Müslümanlar savaş alanlarında kendi kardeşi olan Müslümanları katlederken (Rus müttefiki ile birlikte) Batılı ülkeler gökten bombalar yağdırmaya devam edecek.

Ancak yerlerin ve göklerin Rabbi tüm çabalarını boşa çıkaracak, alametlerini bir bir gösterecektir. Sadece kibirli olanlar Allah’ın diniyle savaşır ama bilinsin ki Allah, onların burunlarını sürtecek ve tüm adımlarına mani olacaktır: “Allah emrinde galip olandır. Lâkin insanların çoğu bunu bilmezler.” [Yusuf:21] Ümitsizliğe kapılmamalıyız, zira Allah’ın zaferi kaçınılmaz olarak gelecektir. İyinin kötüden ayrıştığı, tüm maskelerin düştüğü bir zamanda yaşıyoruz. Bu ayrışma süreci hâlâ devam ediyor ve İslam ümmeti riyakârların tecavüzünden kurtulana dek sürecek.

Amire Ebu Fetuh
21 Aralık 2015
Kaynak

0 Yorum: