06 Aralık 2015

,

Şeyh Raid Salah


Yasaklı Müslüman Lider Şeyh Raid Salah:

“Netanyahu Bölgeyi Dini Bir Savaşa Sürüklüyor”

 

Umm El-Fehm şehrinin arka sokaklarındaki hengâmenin içinde İslami Hareket’in kuzey şubesine ev sahipliği yapan üç katlı bina boş ve karanlık bir halde duruyor, ön kapısına asma kilit vurulmuş.

Hareketin lideri Şeyh Raid Salah şehrin kenar mahallelerindeki üzeri çadır beziyle kapatılmış bir çarşıya yerleşmek zorunda kaldı; burası aceleyle İsrail’deki Filistinli azınlığın diğerlerine pek benzemeyen siyasi faaliyet merkezlerinden birine dönüştürüldü.

Bu protesto çadırına geçtiğimiz üç hafta içinde, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu hareketi “yasadışı örgüt” ilan edip olağanüstü hal yasalarına başvurduğundan bu yana binlerce ziyaretçi akın etti; bu olağanüstü hal durumuna imkân veren yasalar Filistin’de 70 yıl önceki İngiliz Mandası döneminden kalma.

Salah, Middle East Eye (MME) sitesine verdiği beyanatta bu hamleyi “sadece bizim hareketimize değil, İslam’ın kendisine ve İsrail’deki Filistinlilere yönelik bir savaş ilanı” olarak niteledi ve “herkesin hedefte” olduğunu söyledi.

Uzun yıllar İsrail’in kuzeyindeki Ummu’l-Fehm şehrinin valiliğini yapmış karizmatik bir figür olan Salah, mahkeme kararıyla yerinden edilmiş olmaktan ötürü sinmiş görünmüyor.

İsrail’in yurtiçi istihbarat servisi Şin Bet’in hareketin yasadışı ilan edilmesinin İsrail’in 1,6 milyon Filistinli vatandaşının Salah’tan yana çıkması sonucunu doğuracağı yönündeki uyarıları beklenenden daha çabuk doğrulanmış gibi görünüyor.

Teknik olarak, kendi beyanlarına göre 10.000’den fazla üyeye sahip bir dini ve siyasi hareket olan İslami Hareket’i destekleyen herkes artık tutuklanıp hapse girme tehdidi altında. Ancak yasağın pratikte nasıl uygulanacağı hâlâ muğlâk.

Washington ve Brüksel’de yerleşik bulunan ve uyuşmazlık çözümlerinde uzmanlaşmış bir düşünce kuruluşu olan Uluslararası Kriz Grubu’nun İsrailli analisti Ofer Zalzberg Şin Bet’in önlemlerin sert mi yoksa yumuşak mı tatbik edilmesi gerektiği konusunda hâlâ kararsız olduğunu söylüyor.

“Bu hamlenin Filistinli azınlığın üzerindeki etkilerinden ve hareketin üyelerini radikalleştirmesinden endişe ediliyor” diyor Zalzberg.

“Dövüşeceğiz”

Yasaktan önce yapılmış olan anketlerde Filistinli azınlığın yarıdan çoğunun Salah’ın hareketinin onları temsil ettiğini düşündükleri görülüyordu, bu insanların arasında Hıristiyanlar da vardı.

Şehirde geçen hafta sonu gerçekleştirilen bir protesto yürüyüşünde farklı siyasi kanatlardan liderler Salah’a saygılarını gösterdiler ve İsrail nüfusunun beşte birini oluşturan Filistinlilerin tümüne birden savaş ilanı olarak gördükleri yasağı lanetlediler.

Müslüman Kardeşler’in İsrail kolu olan Salah’ın hareketinin siyasi tutumu İsrailli Yahudilere aşırı gelebilir. Salah Yahudi devleti İsrail’le ilişki kurmayı reddediyor, seçimlere katılmıyor ve İsrail liderlerini Kudüs’teki Mescid-i Aksa’yı ele geçirmeye çalışmakla suçluyor.

Ancak Şeyh şiddeti savunmuyor ve hareketin Gazze’de iktidarda olan ikizi Hamas’ın mücadelesi ile arasına aleniyette mesafe koyuyor. Geçen yıl MME’ye verdiği röportajda şunları söylüyordu: “Onların mücadelesi farklı. Onlar işgal altında yaşıyorlar.”

Mevcut ruh halinin (ve İsrail meclisindeki Filistinli partilerin artık Netanyahu’nun hedefi olmasından duyulan yaygın korkunun) bir göstergesi olarak geçen hafta sonu yürüyüşe katılanlar şunu haykırıyorlardı: “Susmayacağız. Hepimiz İslami Hareket’teniz.”

Salah bu isyan halini yansıtıyor. Protesto çadırındaki röportajda MME’ye söyledikleri şöyleydi: “Ben İslami Hareket’in kuzey şubesinin başıyım ve öyle kalacağım, Netanyahu ne derse desin. Bu hareket için savaşacağız.”

Yetkililer Salah’ı kişi olarak da hedef tahtasına koydular; bir İsrail mahkemesi Ekim ayında Salah’ı şiddeti teşvik etmekten 11 aya mahkûm etti. Kararı temyize götüren Salah buna karşın birkaç gün içinde hapse girebileceğini söylüyor.

Kanıt Bekleniyor

Netanyahu’nun 17 Kasım’daki açıklamasının hemen ardından Salah Hayfa’da dört saat boyunca bir polis merkezinde sorgulandı; terörist örgütlere yardım etmekle suçlanıyordu.

Böylesi iddialar İsrail başbakanınca sıklıkla gündeme getirilse de Salah kanıt görmeyi bekliyor. Avukatları somut kanıtlar var olsaydı o sorgunun ardından Salah’ın tutuklanıp dava gününü beklemek üzere hapse konmuş olacağını belirtiyorlar.

Şeyh suçlamaları “mesnetsiz propaganda kampanyası” diye niteliyor, Netanyahu’nun İslami Hareket’i İslam Devleti ile kıyaslamasını da öyle.

“Bu, İslami Hareket’e karşı insanları kışkırtmaktan başka bir şey değil. Netanyahu’nun bütün işinin fitne ve tedhiş imal etmek olduğu geçtiğimiz aylarda iyice açıklık kazandı. Bizi tahrikçilikle suçlayacak son kişi Netanyahu.” diyor Şeyh.

Mahkemenin kararının temyiz edilmesi için gereken 30 günlük zaman bir haftadan biraz fazla bir süre zarfında dolacak. Salah avukatlarının davayı Yargıtay’a götürüp götürmemekte kararsız olduklarını söylüyor.

Tereddütleri geçtiğimiz yıllarda iyice sağa kayan mahkeme kurulunun niteliği hakkındaki endişelerinden kaynaklanıyor. Yargıçlar Salah’ın başvurusunu reddederlerse Netanyahu’nun şu an için tamamen bir siyasi manevra gibi görünen kararı mahkemenin onayını almış olacak.

Hareketin hem yerel hem de uluslararası adımlar attığını söylüyor Şeyh. Ülke genelindeki protesto çadırları ve gösteriler devam edecek. Danışmanları da uluslararası insan hakları gruplarının desteğini alıyorlar. Şeyh “bizim safımızda olduklarını açıkça beyan ettiler” diyor.

Bir diğer seçenekse BM kurullarına başvurmak.

Binlerce İnsan Yardımlardan Mahrum Kaldı

Salah’ı sıkıştıran konulardan biri de İslami Hareket’in denetimindeki onlarca dini kurumu, yardımları ve hizmetleri nasıl koruyup sürdüreceği. Bunların arasında sağlık kurumları ve eğitim projeleri de var.

Bu kurumlardan bazıları halkın yiyecek ihtiyacını karşılıyor, elektrik faturalarını ödüyor ve on binlerce yoksul ailenin çocukları ile ilgileniyor.

Tel Aviv’in yakınındaki şehirlerden Yafa’da Yafa Hayır Kurumu üyelerinin ofislerinden çıkarılıp banka hesaplarının dondurulmasından sonra yüzlerce muhtaç aile maddi yardımlardan yoksun kaldı.

Toplamda bu kapatmaların yarım milyon Filistin vatandaşını etkileyeceğini belirtiyor Salah.

Gözlemciler İslami Hareket’in İsrail’deki Filistinli azınlığa karşı on yıllardır uygulanan ayrımcılığın açtığı ekonomik ve sosyal yarıklara yerleştiğini söylüyorlar.

Netanyahu’nun hareketin popülerliğini zayıflatmak için bu bağları kesmek istediği anlaşılıyor. Ancak bu hamlesi geri de tepebilir, eğer ki oluşacak açığı kendisi kapatmayı düşünmüyorsa -ki bu pek olası görünmüyor.

Salah, kurumların çoğunun İslami Hareket’in desteğini almakla beraber siyaseten bağlaşık olmadıklarını vurguluyor.

“Onlar bizden bağımsızlar ama işlerine biz de el atıyoruz” diyor MME’ye. “Unutmayın ki Netanyahu sağlık ocaklarını ve çocuk bakımevlerini kapatırken hükümeti de bir yandan 19 yerleşimci grubu finanse ediyor, bunlara Filistinlilere terörist saldırıları düzenleyenler de dâhil.”

Salah’a göre Netanyahu sadece hareketi değil, bütün bir Filistinli nüfusu hedef alıyor. Daha spesifik olarak, alınan önlemlerin hareketin Mescid-i Aksa’daki güçlü varlığını akamete uğratmayı hedeflediğine inanıyor Şeyh.

Salah neredeyse 20 yıldır “Mescid-i Aksa tehlikede” sloganı ile bir kampanya yürütüyor. İsrail liderlerinin iki eski Yahudi tapınağının kalıntılarının bulunduğuna inandıkları bölgede denetimlerini sürekli olarak artırmaya çalıştıklarını düşünüyor.

İsrail başbakanı defaten Salah’ı Mescid-i Aksa üzerinden kışkırtıcılık yapmakla suçladı ve geçen yazdan beri Kudüs’te aralıklarla patlak veren eylemlerden onu sorumlu tuttu.

Boşluk Yaratma Hedefi

“Netanyahu bizi yasaklayarak Mescid-i Aksa’da bir boşluk yaratabileceğini sanıyor,” diyor Şeyh: “ona işgal güçlerinin (Müslüman eylemcileri alandan sürmek için yaptıkları) baskınlarını artırma şansını vereceğimizi umuyor.”

“Onun nihai hedefi Mescid-i Aksa’yı bölmek.” diye ekliyor. Burada vurgu yaptığı şey İsrail’in alanda dua edilmesine yönelik hahamların geleneksel yasaklarına uymayı bırakmaya niyeti olduğu yönündeki korkular.

İsrail’in bir gün Yahudiler için ayrı bir dua alanı ve dua zamanı dayatacağını söyleyerek uyarıyor Salah, tıpkı 20 yıl önce İbrahim Camii’nde yaptığı gibi.

Ancak Netanyahu’nun kaybedeceğini ekliyor. “Yasak sadece bizim işlevimizin ehemmiyetini artırır. Artık bütün bir Filistin halkı sadece İslami Hareket’i değil, Mescid-i Aksa’yı savunmak için harekete geçmesi gerektiğinin farkında. Yasak herkesi bu davaya örgütledi.”

Salah hareketin İsrail’de Filistinlilerin yaşadığı yerlerden düzenli olarak Kudüs’e giden, hareketin işlettiği otobüslerin sayısının hareket yasadışı ilan edildiğinden beri yüzde elli arttığının altını çiziyor. Salah otobüsleri camideki Müslüman varlığını destekleyen yaşamsal önemde bir silah olarak görüyor, zira İsrail sürekli olarak ibadet kısıtlamalarını artırıyor.

“Bu yasağın insanları korkutamayacağının ve hedefinin aksine hizmet ettiğinin bundan âlâ kanıtı olabilir mi?” diye soruyor Salah.

Arap Devletlerinin Tezgâhı

Yasağın zamanlaması bir fırsatçılığa işaret ediyor Salah’a göre; batıda İslam Devleti’nin Paris saldırılarının ardından oluşan İslam karşıtı hissiyatın sömürülmesi hedefleniyor.

“Bu yasağın kökleri İsrail ile Mısır arasındaki ilişkilerin Sisi’nin iktidara gelmesinin ardından yeniden düzenlenmesine kadar uzanıyor.” diyor Salah. Sisi 2013’te yaptığı darbenin ardından Müslüman Kardeşler’i süratle yasadışı ilan etmişti.

Şeyh, Netanyahu’nun Müslüman Kardeşler’in bölgedeki kuşatılmışlığından istifade ettiğini belirtiyor.

Daha ilgi uyandırıcı olanı ise Salah’ın ayrıca başka bir Arap devletini işaret etmesi.

İslami Hareket’in yasaklanmasının Netanyahu ile ABD dışişleri bakanı John Kerry arasında Ekim sonunda gerçekleşen bir görüşmede karara bağlandığına inanıyor Şeyh. Görüşme görünürde Kudüs’teki Aksa gerginliğini dindirmek üzere düzenlenmişti.

Sonrasında Kerry, Netanyahu ve Ürdün Kralı Abdullah (ki kendisi bir vakıf aracılığıyla Mescid-i Aksa’dan resmi olarak sorumlu olan kişi) alana oradaki her olayı görüntülemek üzere kameralar yerleştirme konusunda anlaştılar.

Salah, kendi kaynaklarına göre, bir ABD yetkilisinin bir Arap ülkesindeki mevkidaşına (Salah bunun kim olduğunu açıklamıyor) anlaşmanın bir yönüyle İslami Hareket’i yasaklamak için atılmış bir adım olduğunu söylediğini anlatıyor.

Bir diplomatik kaynağa göre, Ürdün İslami Hareket’in Mescid’i Aksa’daki rolüyle ilgili artan kaygılarını ABD’yle bir süredir paylaşıyordu.

Aynı kaynağa göre, Amman Salah’ın Ürdün’ün alandaki yetkisinin altını oyduğundan endişeli ve mevcut gerilimde Mescid-i Aksa’nın odak olmaktan çıkmasından yana.

Saldırıya Uğrayan Partiler

Salah ve hareketi üzerindeki baskının artması ile birlikte İsrail’in diğer Filistinli siyasi hareketleri de hedef alabileceği korkusu baş gösterdi.

“Bu daha başlangıç. Yetkililer Beled Partisi’ni de kapatmayı düşünüyorlar,” diyor Salah, sözünü ettiği parti İsrail meclisinde üç milletvekili bulunan demokrat, milliyetçi bir siyasi hareket.

Beled liderleri İsrail’in aynı anda hem demokrat hem de Yahudi olamayacağını söyleyerek ve eşit vatandaşlık talep ederek İsrail sağının hiddetini çekmişti.

Salah İsrail liderliğinin İsrail’deki Filistinli liderlere yönelik mevcuttaki açıktan düşmanlık halinin örneklerinin altını çiziyor.

Beled milletvekili Haneen Zoabi’nin Mart’taki genel seçimlere katılmaktan men edilmesini önlemek için bir mahkeme kararı gerekmişti.

Eski bir milletvekili olan Said Nafa Suriye’ye gittiği için aldığı bir yıllık hapis cezasını Eylül ayında çekmeye başladı.

Bölgede demokratik bir “tek devlet”i savunan Ebnâtü’l-Beled’in lideri Raja Aghbaria gibi bazı kişilerin de sorgulandığını hatırlatıyor Salah.

Şin Bet istihbarat servisi, Salah’ın gözlemlerine göre yasağın aleyhinde tutum almış, elbette bunun Filistinlileri radikalleştireceği korkusuyla.

“Normal bir ülkede siyasetçilerin kendi istihbarat servislerinin sözlerine kulak vermeleri beklenir. Ama Netanyahu onların tavsiyesini kulak arkası etti. Onun bu tutumu buradaki çıldırmışlığın boyutlarına işaret ediyor.” diyor Salah.

“Paris’ten sonra saldırıları kınayan bir bildiri yayınladık. Ama Netanyahu İslam’ı vahşi, aşırılıkçı, fitneci bir din olarak göstermek istiyor. Bölgeyi dini bir savaşa sürükleyen Netanyahu’nun kendisi.”

Jonathan Cook
5 Aralık 2015
Kaynak

0 Yorum: