Çavezcilik, 6 Aralık Pazar günü yapılan meclis
seçimlerinde ciddi bir darbe aldı. Darbenin şiddeti öyle büyük ki Çavezcilik
hareketi, hâlâ sersem bir hâlde. Demokratik Birlik Yuvarlak Masası [MUD] adı
verilen seçim bloğu içerisinde alabildiğine gevşek biçimde örgütlenmiş olan
Venezuela muhalefeti, Ulusal Meclis’teki koltukların çoğunluğunu elde etmekle
kalmadı, ayrıca referandum çağrısı yapma, anayasa reformu başlatma ve yasamayı
yeniden organize etme noktasında gereken çoğunluğa da sahip oldu. Uzun vadede
bu başarısızlığın derin ve kötü sonuçları olacak. Ama gene de bu sürecin seyri,
Çavezci hareketin içeride düzeni sağlama ve kendisini yenileme becerisine tabi.
Seçimde bu sonuçlarla yüzleşen Cumhurbaşkanı Nicolás
Maduro, Çavezcilik içerisinde yenilenme ve özeleştiri çağrısı yaptı. Hugo
Chávez’in beş yıl önce “Revizyon, Düzeltme ve Yeni İtki” kampanyası ile
gerçekleştirmeye çalıştığı da buydu. Ama Bolivarcı hareket, ciddi özeleştiriden
her daim uzak durdu. Özeleştiri, ahlak meselesinden çok örgütlenme meselesi:
kim kimi hangi güçle eleştirecek? Tarih, solun demokrasi ve merkezciliği genel
düzlemde taahhüt ettiği demokratik merkezcilik çerçevesi dâhilinde
dengelemesinin güç bir iş olduğunu gösterdi. Etkin bir eleştiri, genelde ancak,
altmışların ortasında tutucu isimlerden oluşan kimi grupların desteğini alan
Çin Kızıl Muhafızları türünden, içeride yeni bir güç oluştuğunda açığa çıkıyor.
Çavezcilik dâhilinde böyle bir süreç hiç yaşanmadı.
Özeleştiri, ayrıca gerçeklerle yüzleşmek, onları
önyargılardan bağımsız olarak yorumlamak zorunda. Burada önemli olan gerçek,
Pazar günü katılım oranı yüksek olan seçimde iki milyondan fazla seçmenin Çavezcilikten
çok muhalefet bloğunu tercih etmiş olmasıdır. Bunun nedeni, Maduro’nun
ifadesiyle, “ülkeye ve hükümete karşı yürütülen ekonomik savaş” mıdır? Bu
savaş, en iyi hâliyle, bu başarısızlığa kısmî bir açıklama sunmaktadır.
Geçmişte Allende’nin Şili’sine veya Devrimci Küba’ya karşı yürütülen ekonomik
savaşlar her zaman başarılı olmadı. Eğer Küba, elindeki sınırlı kaynakla elli
yıldan fazla bir zaman direnebilmişse, Venezuela hükümetinin ekonomik savaşa
karşı koyması noktasında hatalı olduğunu görmek gerek. Burada önemli faktörün
ekonomik savaş olduğu kesin. Hükümet, ekonomi alanında yapılan saldırılara
karşın, saldıranları yenmek için hiçbir tutarlı strateji önermedi. Bu da
düşmanı tanımlamayı, karargâhını kurmayı ve ardından da stratejik bir zafer
için eylemler örgütlemeyi gerekli kılıyor.
Maduro’nun bu tarz hiçbir strateji önermemiş olması,
muhtemelen, geçen Pazar günü Karakas’ın ünlü gecekondu mahallesi 23 Enero gibi
tarihsel açıdan Çavezci olan kesimlerdeki işçiler dâhil birçok işçi seçmenin Çavezcilik
aleyhine oy kullanmasının ana nedeni. Venezuela halkı, 2002-3 petrol ambargosu
gibi gelişmelerle daha da eziyetli bir hâl alan koşullarda direnç ve sadakat
gösterdi ama liderler, stratejik bir plandan mahrum olduklarından halk önünü
göremedi, sonrasında liderler itibarlarını koruyamadılar, destekçiler de
inançlarını yitirdiler.
Önümüzdeki yıl Venezuela, ekonomik alanda ciddi
yapısal sorunlar yaşayacak. Ülke, küresel ekonomik krizle boğuşacak. Demokratik
Yuvarlak Masa, o boş vaatleriyle süreç içerisinde hızla çözülecek. Bu da 2016
yılının ekonomik güçlüklerin devam etmesinden kimin sorumlu olduğuna dair bir
savaşa tanıklık edeceği anlamına geliyor. İktidarın belirli güçler arasında
dağıtıldığı koşullarda Çavezcilik, sürece avantajsız girecek, zira son seçim
sonuçlarının da gösterdiği üzere hareket, olan bitenden sorumlu tutulacak.
İçteki tutarsızlık ve ayrışma yanında muhalefetin vaatlerinin boş olduğu
görüldükçe, faşist ve soykırım yanlısı eğilimleriyle muhalefet, kitlelerin
denetimine ve eleştirisine maruz kalacak.
Çavezcilik, mirasını ve sebep olduğu en kıymetli
gelişmeleri muhafaza etmek zorunda kalacak. Muhalefet, muhtemelen Çavezciliğe ait
toplumsal programlara ve genişlettiği demokrasi alanına saldıracak. Fikirler ve
politik örneklik, bunlar kadar önemli olan diğer hususlar. Eğer Çavezci miras,
dünya genelinde insanlara ilham vermeyi sürdürmek istiyorsa, bunların onca
tavizin ve geri çekilmenin altında kalmasına izin vermemesi gerek. Son
kampanyada Çavezciliğin seçmenleri birer müşteri gibi görüp hareket etmesi
acınası bir durum (seçim öncesinde insanlara telefon ve otomobil verildi). Bu
yaklaşım dâhilinde bir de 2006-7’de muhalefetin anti-komünist propagandasına
benzer biçimde, bir tür korku kampanyası yürütüldü (halka “sağcılar evlerinizi
ve bilgisayarlarınızı alacak” dendi). Muhalefetin ve emperyalizmin Çavezciliği
sadece sahada yenmek istemediğini, ayrıca onun mirasını da silip atmak
niyetinde olduğunu hatırda tutmak gerek. Hareket, kendi içine gömüldüğü
takdirde mirasın silinmesi mümkün hâle gelecek. Avrupa’daki sosyalist
hareketler de benzer bir süreç yaşadılar. Önce “sosyal demokrat” oldular,
sonrasında ne sosyalist ne demokratik. Bu sebeple Çavezciler, devlet iktidarını
kaybetme riskiyle yüzleşseler bile, bu tarz bir soysuzlaşma [dejenerasyon]
sürecine karşı direnmek zorundadırlar.
Chris Gilbert
Karakas
10 Aralık 2015
Kaynak
0 Yorum:
Yorum Gönder