Jeopolitika analisti Christoph Germann, Rusya’nın
Su-24 tipi uçağının Suriye-Türkiye sınırında bir Türk F-16’sı tarafından tuzağa
düşürülmesinin hemen ardından Twitter hesabından neredeyse kimsenin dikkatini
çekmeyen bir bağlantıyı paylaştı.
Bağlantı, olayın kısa zaman öncesinde yayınlanmış olan
bir makaleye yönlendiriyordu bizleri. “ABD hava kuvvetleri generali Selva,
Suriye’deki terörü tartışmak üzere Ankara’da” başlıklı makalede özel olarak şu
noktalara atıf yapılıyordu (vurgular sonradan eklendi):
“ABD
Genelkurmay Başkan Yardımcısı Selva, IŞİD’le savaş ve Türkiye’nin bölge
sınırının güvenliği konularını tartışmak üzere Ankara’ya geldi.
ABD’nin
ikinci en önemli askerî yetkilisi olan Selva’nın resmi görüşmelerine bugün
başlaması ve ilk olarak Türkiye Genelkurmay Başkan Yardımcısı Yaşar Güler’i
ziyaret etmesi bekleniyor.
Görüşmeler
sırasında Suriye’de Türkmenlerin meskûn olduğu alanlara yönelik Rus hava
saldırılarının gündeme alınacağı düşünülüyor.”
Anlaşılan, Türkiye Rusya’nın savaş uçağına karşı
Suriye-Türkiye sınırında, hem de tam olarak “Suriye’de Türkmenlerin meskûn
olduğu alanlar” üzerinde uzun süredir planladığı açık olan pusuyu
gerçekleştirdiği sırada ABD’li general, ya hazır bulunuyordu ya da Türkiye’deki
mevkidaşlarıyla işlerini henüz bitirmişti.
Mesele, Türkiye’nin (Türkiye hava sahasında en fazla
17 saniye kalmış, hatta belki de hiç girmemiş olan) savaş uçağına pusu kurmuş
olmasından ibaret değil; Suriye’de faaliyet gösteren NATO destekli teröristler
de olaya dâhil olup paraşütleriyle yere inmekte olan pilotlara ateş ederek
öldürmeye çalıştılar ve -Cenevre Sözleşmeleri’ne göre bir savaş suçu işleyerek-
birini gerçekten öldürdüler de. Ayrıca pilotları bölgeden almaya gelen
helikopterlere de saldırıldı ve bir Rus denizci öldürüldü.
17 saniye -ki o da doğruysa- savaş uçaklarının
kapışması, hedef belirlemesi ve kısa süreli sınır ihlali yapan bir uçağı
başarılı biçimde yere indirmesi için katiyen yeterli bir süre değil. F-16’ların
‘tesadüfen’ orada olması ve Türkiye’nin Suriye toprağına ineceklerini bildiği
pilotları yerde bekleyen teröristlerin varlığı pusunun günlerce ya da
haftalarca öncesinden planlanmış olmasını gerektiriyor.
NATO’nun -Rusya’nın Suriye’deki operasyonları
başladığı günden beri hayal edilen ve ABD senatosunun kulislerinde hep temenni
edilen- müthiş(!) hamlesinin sonucu dünyanın gözü önünde haince bir fesadın
icrası oldu. Bu ihanetin sonucu ise NATO’nun terörizmle mücadele etmeyip onu
beslediğinin daha açıkça ortaya konması ve Rusya’ya Suriye’de başladığı işi
bitirmesi yönünde bir itki sağlanması oldu.
Ayrıca ABD her ne kadar inkâr etse de Türkiye’nin bu
savaş hamlesini NATO adına, dahası belki de özellikle ABD adına
gerçekleştirdiği de gayet açık.
Türkiye NATO’nun “Joker”i
Türkiye ve İsrail, uzun süredir NATO’nun jokerleri
olarak işlev görüyorlar ve bilhassa ABD, sanki bu ikisi üzerinde denetimi
yokmuş gibi yapmaya gayret ediyor. Bu tutum, ABD’ye kendisinin yapamayacağı
saldırgan eylemleri maşalarına yaptırma imkânı sunuyor.
Türkiye ve İsrail’in ABD tarafından bu bağlamda
kullanıldığı 2012’de Brookings Enstitüsü’nün “Middle East Memo #21 - Rejim
Değişikliği için Seçeneklerin Değerlendirilmesi” başlıklı raporunda ortaya
konmuştu (vurgular sonradan eklendi):
“Ayrıca,
İsrail’in istihbarat servisleri Suriye hakkında çokça bilgiye ve Suriye rejimi
içinde rejime zarar verip Esad’ın gitmesini sağlamakta kullanılabilecek
unsurlara sahip. İsrail, Golan Tepeleri’nin yakınına askerî güç yığabilir ve
böylece rejimi muhalefeti bastırma işinden alıkoyabilir. Bu yığınak, Esad
rejiminde çok-cepheli bir savaş korkusu doğurabilir, hele ki Türkiye de kendi
sınırında aynını yaparsa ve Suriye muhalefetine düzenli olarak silah ve eğitim
sağlanırsa. Böylesi bir mobilizasyon, belki de Suriye’nin askerî
liderliğinin kendini korumak adına Esad’ı bizzat görevden alması sonucunu
doğurabilir. Bu yaklaşımı benimseyenler, sözü edilen türden bir baskının diğer
güçler de uygun biçimde davrandığı takdirde Suriye içinde dengeleri Esad
aleyhine değiştirebileceğini iddia ediyorlar.”
Anlaşılan o ki Rus kuvvetlerinin bölgedeki varlığı
karşısında şu sıralarda bu planın daha zayıf bir versiyonu uygulamaya konmuş
durumda. Belki de ABD Rusya’nın da, ABD’nin kendini olası suçlamalardan korumak
üzere dilsiz rolü oynadığı bu savaşın asıl yürütücüleri olan Türkiye ve
İsrail’le iki cepheli bir savaştan kaçınacağını hesap ediyordur. Niyet edilen
gerçekten de bir savaş değilse bile ABD, bu ekstra baskının denetim dışı bir
hal almaya başladığı aşikâr olan bir çatışmada eline bir koz vereceğini düşünüyor
olabilir.
Bu maksatla, Ankara, yaptıklarından pişmanlık
duymadığı izlenimini bilerek verdi. Türkiye, Rus uçağını uyardığını gösteren
kayıtlar bulunduğunu iddia ededursun, biz bu arada başka bir kaydı
hatırlayalım.
Kuzey Suriye’de “tampon bölge” oluşturmak yönündeki
başarısız girişimden önce Türkiye’nin Suriye’yi suçlamak üzere Suriye’de
bulunan Türkiye toprağına sahte bir saldırı düzenleyerek Suriye’nin kuzey
sınırını işgal etmeyi meşrulaştırma yönünde planlar yaptığı ortaya çıkmıştı.
International Business Times’ta yayımlanan bir makalede (Türkiye’de YouTube
yasağı: Erdoğan’ın görevlileri arasında geçen Suriye ‘savaş’ına dair gizli
diyaloğun tam metni) şunları okumuştuk (vurgular sonradan eklendi):
“Türkiye
Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, MİT müsteşarı Hakan Fidan ve Dışişleri Bakanı
Ahmet Davutoğlu’nun özel görüşmesinin YouTube kanalıyla sızdırılmasının
ardından video paylaşım sitesini yasaklattı.
Sızdırılan görüşme, Erdoğan’ın Suriye’ye yönelik bir
saldırıyı Türkiye için bir fırsat olarak değerlendirdiğini ortaya koydu.
Görüşmede Fidan, Suriye’ye Türkiye’ye saldırtmak üzere
birkaç adam gönderip ‘bir savaş nedeni elde edeceğini’ söylüyor.
Genelkurmay
Başkan Yardımcısı Yaşar Güler ise Fidan’ın planladığı eylemin ‘doğrudan savaş
sebebi’ sayılacağını söyleyerek karşılık veriyor.”
Uzun bir süredir Türkiye’nin terörist eylemler ve
bugün anlaşıldığı üzere savaş hamleleri ile kışkırtıcı bir rol oynadığı açıkça
görülüyor.
Sona Gelindi
Suriye ve müttefikleri, daha yapılacak çok iş olsa da
artık durumun değiştirilemez biçimde kendi lehlerine döndüğünü idrak etmiş
görünüyorlar. NATO destekli teröristleri kuşatıp NATO üyesi Türkiye’den gelen
destek hatlarını kesmeleri, savaşın Şam, Tahran ve Moskova lehine
sonuçlanmasını getirecek.
Rusya’yı kışkırtma girişimleri ne kadar cazip olursa
olsun bu tür girişimler Moskova’nın direnci ile karşılaşacaklardır. Rusya’nın
Türkiye’ye yapacağı herhangi bir misilleme, Suriye savaşını kazanmak olan
birincil hedefinden şaşmadan icra edilecektir.
Rusya’nın hava savunma sistemlerini bölgeye
yerleştirmesi durumun ciddiyetini ve sadece Türkiye’nin değil, bir bütün olarak
NATO’nun kışkırtmalarına devam etmeleri durumunda ödeyecekleri bedeli artırdı.
F-16’lıların Rus savaş uçaklarını bir daha pusuya düşürmeye kalkışmaları
kendilerinin düşürülmesi sonucunu doğuracaktır ve durum NATO’nun hava gücünün
uzun yıllardır anlattığı yenilmezlik masalının sonu olacaktır.
NATO’ya katılması için kur yapılan uluslar ve NATO’nun
hâlihazırdaki müttefikleri savaş kazanma yetisi bulunmayan bir birlikte ikincil
bir rol oynama konusunda herhalde tekrar düşüneceklerdir.
Daha şimdiden kulislerde NATO’nun Rusya’nın bir Su-24
uçağını düşürerek elde ettiği “zafer”in haftalarca zamana ve siyasi sermaye
kaybına mal olduğu, bir pilotun ve bir denizcinin öldürülmesiyle bariz biçimde
savaş suçu işlendiği konuşuluyor. NATO’nun böyle bir pusuyu tekrar
gerçekleştirmesi ihtimal dışı görünüyor ama yapabilse dahi bu Rusya’ya yüzeysel
olarak üstün gelmek için bile nelere katlanması gerektiğini dünyaya
göstermekten başka bir işe yaramayacaktır.
Suriye ve Rusya’nın hedefi, şu andan itibaren NATO’yu
Suriye’deki çatışmaya dâhil olduğuna pişman etmek olmalıdır.
ABD Başkanı Barack Obama’nın Türkiye’nin kendini
savunmaya hakkı olduğu yollu ikiyüzlü beyanları, Suriye ve müttefiklerinin de
ülkenin hava sahasını temizlemeye hakları olduğunun itirafı anlamına geliyor.
Eğer Türkiye’nin sınırlarının sadece yakınında olan ve hiçbir biçimde Türk
topraklarına saldırma niyeti taşımayan bir savaş uçağını düşürmeye hakkı varsa
Suriye’nin de kesin olarak aynını yapmaya hakkı vardır.
Suriye’de Rus varlığının sağlamlaşması ve NATO
teröristlerinin temizlenmesi işlemlerinin hız kazanması, geçelim kara
operasyonu yapmasını, NATO’yu Suriye’ye havadan müdahaleye devam etmekten bile
alıkoyacaktır. Türkiye’nin savaş hamlesi bir anlamda bu gerçeğin idrak
edilmesiyle ilgili.
Tony Cartalucci
3 Aralık 2015
Kaynak
0 Yorum:
Yorum Gönder