04 Aralık 2015

, ,

Rusya’nın Misillemesi NATO’nun Suriye’de Yenilmesi Demek

Rus S-300 ve S-400 hava savunma sistemleri Suriye’ye vardı, bu sistemlerin gelişi, Rusya’nın bölgedeki askerî etkisini ve NATO’nun kışkırtmalara devam etmesi durumunda ödeyeceği bedeli artırdı.

Jeopolitika analisti Christoph Germann, Rusya’nın Su-24 tipi uçağının Suriye-Türkiye sınırında bir Türk F-16’sı tarafından tuzağa düşürülmesinin hemen ardından Twitter hesabından neredeyse kimsenin dikkatini çekmeyen bir bağlantıyı paylaştı.

Bağlantı, olayın kısa zaman öncesinde yayınlanmış olan bir makaleye yönlendiriyordu bizleri. “ABD hava kuvvetleri generali Selva, Suriye’deki terörü tartışmak üzere Ankara’da” başlıklı makalede özel olarak şu noktalara atıf yapılıyordu (vurgular sonradan eklendi):

“ABD Genelkurmay Başkan Yardımcısı Selva, IŞİD’le savaş ve Türkiye’nin bölge sınırının güvenliği konularını tartışmak üzere Ankara’ya geldi.

ABD’nin ikinci en önemli askerî yetkilisi olan Selva’nın resmi görüşmelerine bugün başlaması ve ilk olarak Türkiye Genelkurmay Başkan Yardımcısı Yaşar Güler’i ziyaret etmesi bekleniyor.

Görüşmeler sırasında Suriye’de Türkmenlerin meskûn olduğu alanlara yönelik Rus hava saldırılarının gündeme alınacağı düşünülüyor.”

Anlaşılan, Türkiye Rusya’nın savaş uçağına karşı Suriye-Türkiye sınırında, hem de tam olarak “Suriye’de Türkmenlerin meskûn olduğu alanlar” üzerinde uzun süredir planladığı açık olan pusuyu gerçekleştirdiği sırada ABD’li general, ya hazır bulunuyordu ya da Türkiye’deki mevkidaşlarıyla işlerini henüz bitirmişti.

Mesele, Türkiye’nin (Türkiye hava sahasında en fazla 17 saniye kalmış, hatta belki de hiç girmemiş olan) savaş uçağına pusu kurmuş olmasından ibaret değil; Suriye’de faaliyet gösteren NATO destekli teröristler de olaya dâhil olup paraşütleriyle yere inmekte olan pilotlara ateş ederek öldürmeye çalıştılar ve -Cenevre Sözleşmeleri’ne göre bir savaş suçu işleyerek- birini gerçekten öldürdüler de. Ayrıca pilotları bölgeden almaya gelen helikopterlere de saldırıldı ve bir Rus denizci öldürüldü.

17 saniye -ki o da doğruysa- savaş uçaklarının kapışması, hedef belirlemesi ve kısa süreli sınır ihlali yapan bir uçağı başarılı biçimde yere indirmesi için katiyen yeterli bir süre değil. F-16’ların ‘tesadüfen’ orada olması ve Türkiye’nin Suriye toprağına ineceklerini bildiği pilotları yerde bekleyen teröristlerin varlığı pusunun günlerce ya da haftalarca öncesinden planlanmış olmasını gerektiriyor.

NATO’nun -Rusya’nın Suriye’deki operasyonları başladığı günden beri hayal edilen ve ABD senatosunun kulislerinde hep temenni edilen- müthiş(!) hamlesinin sonucu dünyanın gözü önünde haince bir fesadın icrası oldu. Bu ihanetin sonucu ise NATO’nun terörizmle mücadele etmeyip onu beslediğinin daha açıkça ortaya konması ve Rusya’ya Suriye’de başladığı işi bitirmesi yönünde bir itki sağlanması oldu.

Ayrıca ABD her ne kadar inkâr etse de Türkiye’nin bu savaş hamlesini NATO adına, dahası belki de özellikle ABD adına gerçekleştirdiği de gayet açık.

Türkiye NATO’nun “Joker”i

Türkiye ve İsrail, uzun süredir NATO’nun jokerleri olarak işlev görüyorlar ve bilhassa ABD, sanki bu ikisi üzerinde denetimi yokmuş gibi yapmaya gayret ediyor. Bu tutum, ABD’ye kendisinin yapamayacağı saldırgan eylemleri maşalarına yaptırma imkânı sunuyor.

Türkiye ve İsrail’in ABD tarafından bu bağlamda kullanıldığı 2012’de Brookings Enstitüsü’nün “Middle East Memo #21 - Rejim Değişikliği için Seçeneklerin Değerlendirilmesi” başlıklı raporunda ortaya konmuştu (vurgular sonradan eklendi):

“Ayrıca, İsrail’in istihbarat servisleri Suriye hakkında çokça bilgiye ve Suriye rejimi içinde rejime zarar verip Esad’ın gitmesini sağlamakta kullanılabilecek unsurlara sahip. İsrail, Golan Tepeleri’nin yakınına askerî güç yığabilir ve böylece rejimi muhalefeti bastırma işinden alıkoyabilir. Bu yığınak, Esad rejiminde çok-cepheli bir savaş korkusu doğurabilir, hele ki Türkiye de kendi sınırında aynını yaparsa ve Suriye muhalefetine düzenli olarak silah ve eğitim sağlanırsa. Böylesi bir mobilizasyon, belki de Suriye’nin askerî liderliğinin kendini korumak adına Esad’ı bizzat görevden alması sonucunu doğurabilir. Bu yaklaşımı benimseyenler, sözü edilen türden bir baskının diğer güçler de uygun biçimde davrandığı takdirde Suriye içinde dengeleri Esad aleyhine değiştirebileceğini iddia ediyorlar.”

Anlaşılan o ki Rus kuvvetlerinin bölgedeki varlığı karşısında şu sıralarda bu planın daha zayıf bir versiyonu uygulamaya konmuş durumda. Belki de ABD Rusya’nın da, ABD’nin kendini olası suçlamalardan korumak üzere dilsiz rolü oynadığı bu savaşın asıl yürütücüleri olan Türkiye ve İsrail’le iki cepheli bir savaştan kaçınacağını hesap ediyordur. Niyet edilen gerçekten de bir savaş değilse bile ABD, bu ekstra baskının denetim dışı bir hal almaya başladığı aşikâr olan bir çatışmada eline bir koz vereceğini düşünüyor olabilir.

Bu maksatla, Ankara, yaptıklarından pişmanlık duymadığı izlenimini bilerek verdi. Türkiye, Rus uçağını uyardığını gösteren kayıtlar bulunduğunu iddia ededursun, biz bu arada başka bir kaydı hatırlayalım.

Kuzey Suriye’de “tampon bölge” oluşturmak yönündeki başarısız girişimden önce Türkiye’nin Suriye’yi suçlamak üzere Suriye’de bulunan Türkiye toprağına sahte bir saldırı düzenleyerek Suriye’nin kuzey sınırını işgal etmeyi meşrulaştırma yönünde planlar yaptığı ortaya çıkmıştı.

International Business Times’ta yayımlanan bir makalede (Türkiye’de YouTube yasağı: Erdoğan’ın görevlileri arasında geçen Suriye ‘savaş’ına dair gizli diyaloğun tam metni) şunları okumuştuk (vurgular sonradan eklendi):

“Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, MİT müsteşarı Hakan Fidan ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun özel görüşmesinin YouTube kanalıyla sızdırılmasının ardından video paylaşım sitesini yasaklattı.

Sızdırılan görüşme, Erdoğan’ın Suriye’ye yönelik bir saldırıyı Türkiye için bir fırsat olarak değerlendirdiğini ortaya koydu.

Görüşmede Fidan, Suriye’ye Türkiye’ye saldırtmak üzere birkaç adam gönderip ‘bir savaş nedeni elde edeceğini’ söylüyor.

Genelkurmay Başkan Yardımcısı Yaşar Güler ise Fidan’ın planladığı eylemin ‘doğrudan savaş sebebi’ sayılacağını söyleyerek karşılık veriyor.”

Uzun bir süredir Türkiye’nin terörist eylemler ve bugün anlaşıldığı üzere savaş hamleleri ile kışkırtıcı bir rol oynadığı açıkça görülüyor.

Sona Gelindi

Suriye ve müttefikleri, daha yapılacak çok iş olsa da artık durumun değiştirilemez biçimde kendi lehlerine döndüğünü idrak etmiş görünüyorlar. NATO destekli teröristleri kuşatıp NATO üyesi Türkiye’den gelen destek hatlarını kesmeleri, savaşın Şam, Tahran ve Moskova lehine sonuçlanmasını getirecek.

Rusya’yı kışkırtma girişimleri ne kadar cazip olursa olsun bu tür girişimler Moskova’nın direnci ile karşılaşacaklardır. Rusya’nın Türkiye’ye yapacağı herhangi bir misilleme, Suriye savaşını kazanmak olan birincil hedefinden şaşmadan icra edilecektir.

Rusya’nın desteklediği Suriye kuvvetleri Halep’in doğusunu aldı, bu bölge Fırat Nehrinin batı kıyısından sadece birkaç kilometre mesafede. Daha batıya doğru yapılan hamlelerle Suriye ve Rusya NATO teröristlerinin Türkiye’den gelen destek hatlarını kesip savaşı bitirmeye hazırlanıyorlar.

Rusya’nın hava savunma sistemlerini bölgeye yerleştirmesi durumun ciddiyetini ve sadece Türkiye’nin değil, bir bütün olarak NATO’nun kışkırtmalarına devam etmeleri durumunda ödeyecekleri bedeli artırdı. F-16’lıların Rus savaş uçaklarını bir daha pusuya düşürmeye kalkışmaları kendilerinin düşürülmesi sonucunu doğuracaktır ve durum NATO’nun hava gücünün uzun yıllardır anlattığı yenilmezlik masalının sonu olacaktır.

NATO’ya katılması için kur yapılan uluslar ve NATO’nun hâlihazırdaki müttefikleri savaş kazanma yetisi bulunmayan bir birlikte ikincil bir rol oynama konusunda herhalde tekrar düşüneceklerdir.

Daha şimdiden kulislerde NATO’nun Rusya’nın bir Su-24 uçağını düşürerek elde ettiği “zafer”in haftalarca zamana ve siyasi sermaye kaybına mal olduğu, bir pilotun ve bir denizcinin öldürülmesiyle bariz biçimde savaş suçu işlendiği konuşuluyor. NATO’nun böyle bir pusuyu tekrar gerçekleştirmesi ihtimal dışı görünüyor ama yapabilse dahi bu Rusya’ya yüzeysel olarak üstün gelmek için bile nelere katlanması gerektiğini dünyaya göstermekten başka bir işe yaramayacaktır.

Suriye ve Rusya’nın hedefi, şu andan itibaren NATO’yu Suriye’deki çatışmaya dâhil olduğuna pişman etmek olmalıdır.

NATO’nun Suriye’ye devam eden müdahalesinin bedelini katbekat ödetmek için İran, hatta Çin, Batılı güçlere burada onlara yer olmadığı mesajı vermek üzere Suriye’ye barış gücü gönderebilirler.

ABD Başkanı Barack Obama’nın Türkiye’nin kendini savunmaya hakkı olduğu yollu ikiyüzlü beyanları, Suriye ve müttefiklerinin de ülkenin hava sahasını temizlemeye hakları olduğunun itirafı anlamına geliyor. Eğer Türkiye’nin sınırlarının sadece yakınında olan ve hiçbir biçimde Türk topraklarına saldırma niyeti taşımayan bir savaş uçağını düşürmeye hakkı varsa Suriye’nin de kesin olarak aynını yapmaya hakkı vardır.

Suriye’de Rus varlığının sağlamlaşması ve NATO teröristlerinin temizlenmesi işlemlerinin hız kazanması, geçelim kara operasyonu yapmasını, NATO’yu Suriye’ye havadan müdahaleye devam etmekten bile alıkoyacaktır. Türkiye’nin savaş hamlesi bir anlamda bu gerçeğin idrak edilmesiyle ilgili.

Tony Cartalucci
3 Aralık 2015
Kaynak

0 Yorum: