Genel
manada Marksizm, din karşıtı bir tutum sergilese de Rus sosyalizmi, 1917’deki
politik başkaldırı esnasında Müslüman toplum içerisinden bir ittifak bulmayı
bilmiştir. Müslümanlar, yüzlerce yıl Rus çarlarınca sistematik biçimde zulme
uğramış, dışlanmış ve ayrımcılığa tabi tutulmuştur. Dolayısıyla,
Müslümanların yeni rejimi coşkuyla kucaklamalarında şaşılacak bir yan
yoktur.
1917’nin
ilk aylarında Müslüman grupları ve örgütleri, Rusya genelinde oluşan devrimci
işçi hareketlerini desteklemişlerdir. Büyük bir kısmı, Batı Rusya’daki
Petrograd ve Moskova gibi sanayileşmiş kentlerde meydana gelen grev ve
gösterilerden çok uzakta olan Orta Asya ve Kafkasya’da yaşıyor olsa da, Rus
sosyalist hareketleri, 1917’de çar rejimini yıkma konusunda Müslüman toplumun
desteğini almaya çalışmıştır.
26
Nisan 1917’de Rus Müslümanları Merkez Bürosu Turkistanski Golos [“Türkistan’ın
Sesi”] isimli gazetede Rusya’daki Müslüman kadınlara yönelik bir çağrı metni
yayımlar.[1] Yazıda şu soruya yer verilmektedir:
“Rusya’da
Müslümanların hayırlı çalışmaları konusunda milyonlarca Müslüman kadının
desteğini nasıl heba edebiliriz?”[2]
Bu
çağrı üzerinden, Müslüman kadınlar örgütlenme, komiteler oluşturma ve oy
kullanma temelinde, yeni kurulmuş olan politik oluşum dâhilinde diğer Rus
kadınlarına katılmaları konusunda teşvik edilirler. Feminizmden çok sosyalizme
dikkatleri çekmek isteyen sosyalistler, saflarına kadınları katarlar ve onlara
oy kullanma ile özgürlük vaat ederler. 1917 Şubat Devrimi’ni tetikleyecek
olaylar zincirinin oluşmasına katkı sunan da kadınlardır.
Trotskiy
ve diğer isimlerin iddiasına göre [23 Şubat 1917’de Uluslararası Kadın Günü’yle
bağlantılı olarak] kadınlara verilen tatil gününe yönelik sosyalistler,
herhangi bir faaliyet örgütlememiş olmalarına karşın[3] kadın işçiler sokaklara
dökülürler, Uluslararası Kadın Günü’nü kutlarlar, bu gelişme, bir dizi
protestoyu ve eylemi tetikler, kadınlar, erkek yoldaşlarına işlerini bırakıp
gösterilere katılma çağrısından bulunurlar.[4] Kentlerde ve sanayileşmiş
bölgelerdeki birçok Rus kadına sosyalist örgütler bildiri ve broşürler
dağıtırlar. Bildirilerde, onlardan “erkek yoldaşlarıyla dayanışma içine
girmeleri ve hükümetle fabrika sahiplerine karşı verilen müşterek mücadeleye
katılmaları istenmektedir.”[5]
Rusya
Müslümanları Merkez Bürosu da aynı şekilde Müslüman kadınları mücadeleye
katılma konusunda teşvik eder, üstelik ilahilere özgü coşkulu bir dille:
“Müslüman kadınların
gözleri bugünün yeni hayatının o yüce görüntüsüyle dolmalı! Müslüman kadınlar
yaşamak denilen mücadeleye faal olarak katılmalı. Onlar, o büyük koronun bir
parçası olarak seslerini yükseltmeli.”[6]
Böylelikle
Müslüman kadınlar, dinlerini terk etmeksizin, devrimci davaya katılmaya
çağrılırlar.
Rus
sosyalistleri, sadece destek görmek için gitmezler Müslüman kadınlara. Her ne
kadar birçok sosyalist aydın ateistse de çoğu sosyalist lider, dindarları
dışlamama konusunda ihtiyatlı bir tavır içerisindedir. Lenin’in kanaatine göre,
dinî inançların terk edilmesi sosyalist bir partiye üyeliğin ön şartı olamaz.
1909’da teist işçilerin partiye kazanılması ile ilgili yazdığı yazıda şunları
söyler:
“Onların dinsel inançlarına karşı en küçük bir tecavüzün
kesinlikle karşısındayız.”[7]
Dine
yönelik bu hoşgörü, sadece Hristiyanları değil, emperyalist Rusya’dan büyük
baskılar görmüş Müslümanları da kapsar. Buna karşılık, birçok Müslüman da
sosyalistlerin belirlemiş oldukları amaçlara destek sunar.
Birinci
Tüm Rusya Müslümanları Kongresi 1-11 Mayıs 1917’de Moskova’da düzenlenir. Bu
konferansta bin kadar Müslüman delege (ki bunların iki yüzü kadındır) sekiz
saatlik işgünü, mülkiyetin yeniden dağıtılması ve kadınlara eşit hakların
verilmesi gibi sosyalistlerin birçok politikası lehine oy kullanır.[8] Bu
kongre, aynı zamanda yeni Rus cumhuriyeti içerisinde kültürel ve dinî bir
özerklik olarak varolma fikrine de destek sunar:
“Rusya’da devletin inşa
edilme biçimi, Müslüman milletlerin çıkarlarına uygundur. Bu, devlet
millet-toprak-federasyon temelli örgütlenmiş demokratik bir cumhuriyettir.
[...] Tüm Rusya’da yasama yetkileri bulunan merkezî bir genel Müslüman kurumu
oluşturulmalıdır.”[9]
Birçok
Müslüman, Bolşeviklerin ve diğer partilerin savunduğu sosyalizmin İslamî
değerlerle birçok ortak yönü olduğuna inanmaktadır. Her iki taraf, birçok
sloganda ortaklaşabilmektedir. O dönemde atılan sloganlardan birisi şudur:
“Yaşasın sovyet iktidarı, yaşasın şeriat”[10]
Sosyalistler,
dinî hürriyet fikrini desteklemeyi sürdürürler. 24 Kasım 1917’de başında
Bolşeviklerin bulunduğu yeni sovyet hükümeti, Müslümanlarla “Rusya ve Doğu’nun
Tüm Müslüman İşçilerine” başlıklı bir deklarasyonla temas kurar. Bu deklarasyon
Müslümanlara şunu söylemektedir:
“İnançlarınız ve
pratikleriniz, millî ve kültürel kurumlarınız sonsuza dek hürdür ve kutsaldır.
Bilin ki tüm Rusya halklarına verilen haklar size de verilmiştir ve bu
haklarınız devrimin kudretli ellerinde koruma altındadır.”[11]
İslam,
sonraki yıllarda devletin dayattığı politikadan muzdarip olsa da Bolşevik
hükümeti, en azından yeni rejimin ilk yıllarında Müslüman toplumun dinî
hürriyetten istifade etmesine imkân sağlamıştır.
1917’de
Bolşevikler, birçok Müslüman’ın ve Müslüman örgütün desteğini almışsa da aynı
yılın sonunda yapılan Kurucu Meclis seçiminin sonuçlarının da gösterdiği üzere,
Müslüman milliyetçiliği ya da Müslüman özerkliği meselesi, birçok Müslüman’ın
esas olarak odaklandığı husustur.
Müslüman
milliyetçi ve liberal partiler, seçimde bir milyondan fazla oy alırlar.[12]
Oyların büyük kısmını Orta Asya’daki Kazan kentinde alan Müslüman partilerin
buradaki oy toplamı 250.000’den (toplam oy toplamının yüzden 25’inden)
fazladır.[13] Rusya’daki Müslüman toplumu çarın devrilmesini desteklemişse de
onlar için hâlâ önemli olan mesele, kendi kaderini tayin hakkı meselesidir.
1917’de
Rusya’daki sosyalist hareketler Müslümanlarla temas kurmuş, onların inançlarını
terke zorlamaksızın, bu kesimi devrimci davaya kazanmaya çalışmışlardır. Birçok
Müslüman da bu temasa olumlu cevap vermiş, erkek ve kadınlarını yeni Rusya için
verilen kavgaya ve sosyalist davaya katılmaya teşvik etmiştir.
Gelgelelim,
Birinci Tüm Rusya Müslümanları Kongresi ve 1917 tarihli Kurucu Meclis
seçimlerinin sonuçlarının da gösterdiği üzere, Rusya Müslümanları, esas olarak
yeni sosyalist devlette İslamî açıdan ele aldıkları kendi kaderini tayin hakkı
fikrine bağlıdırlar.
Marie McGraw
6
Mart 2012
Kaynak
Dipnotlar:
[1] “Appeal to Muslim women by the Central Bureau of Russian Muslims,” Yayına
Hz.: Michael C. Hickey, Competing Voices from the Russian Revolution içinde
(Greenwood Press, Santa Barbara, CA, 2011), s. 170. Ekitap baskısı.
[2]
A.g.e.
[3]
Ruthchild, Rochelle. “War, Revolution, Victory?” Equality and Revolution:
Women’s Rights in the Russian Empire, 1905-1917 içinde (University of
Pittsburgh Press, Pittsburgh, PA, 2010), s. 220.
[4]
Ruthchild, “War, Revolution, Victory?”, s. 220.
[5]
A.g.e.
[6]
“Appeal to Muslim women”, Hickey, Competing Voices, s. 170.
[7]
Lenin, Vladimir Ilyich. “Attitude of Worker’s party toward religion”, 1909,
Andrew Rothstein, Bernard Isaacs Çev., Lenin, Collected Works içinde
(Progress Publishers, Moskova, 1973, Cilt. 15), s. 402-413. Erişim tarihi: 5
Mart 2012.
[8]
Crouch, Dave. “The Bolsheviks and Islam,” International Socialism 110
(Nisan 2006). Türkçesi: İştiraki.
[9]
“A Resolution by the First All-Russian Muslim Conference,” Hickey, Competing
Voices içinde, s. 171.
[10]
Crouch, “Bolsheviks and Islam”.
[11]
“To All Muslim Workers of Russia and the East,” Crouch, “The Bolsheviks and
Islam” içinde.
[12]
Radkey, Oliver. The Election to the Russian Constituent Assembly of 1917 (Harvard
University Press, Cambridge, MA, 1950), s. 16.
[13]
Radkey, Election, s. 27.
0 Yorum:
Yorum Gönder