28 Aralık 2015

Ku Klux Klan


Bu hafta Amerika’nın en amansız terörist örgütü Ku Klux Klan’ın [KKK] kuruluşunun 150. yıldönümü.

11 Eylül’den beri aralarında KKK ve Yahudi aşırıcıların bulunduğu muhtelif aşırı sağcı ideolojilerle bağlantılı unsurlar ABD’de radikal İslam’ın motive ettiği kesimlerden daha fazla insan öldürdü.

ABD hükümetinin yüz yıldır konu terörizm olduğunda tatbik ettiği çifte standardın en eski örneği Ku Klux Klan. Klan İslamcı teröristlerden daha fazla insanı terörize edip öldürdü. Oysa Amerika’nın en eski terörist örgütü olmasına karşın hükümet KKK’yi terörist örgüt değil, “nefret grubu” kabul ediyor.

KKK’nin eylemlerini “terör” yerine “nefret eylemleri” olarak sınıflandırmak suretiyle ABD hükümeti IŞİD’in aksine Klan’ın Amerika’da serbestçe yürüyüşler düzenlemesine, para toplamasına, hatta ideolojilerini tanıtmak için TV ekranlarına çıkmasına izin veriyor. Kısa süre önce Klan’ın lideri Franc Ancona ekrana çıkıp siyah göstericileri “öldürmekle” tehdit etti.

KKK Amerika’da köleliğin kaldırılmasından birkaç gün sonra kuruldu. O günden beri örgüt beyaz üstüncülüğüne dayalı terörizm faaliyetlerine, bombalamalara, linç saldırılarına, katranlı tüy cezalandırmalarına devam ediyor. Yirmilerde zirvede olan hareketin üye sayısı tüm ülkede sekiz milyonu aşmıştı.

Hükümetin örgütü terörist kabul etmemesi ırksal eşitlik ve terörizmle mücadele konusunda bize epey fikir veriyor.

11 Eylül öncesinde ABD’de yaşanmış en büyük terörist saldırı Oklahoma’da gerçekleştirilen bombalı eylemdir. Fikir babası aşırı sağcı Nazi çevreleriyle derin bağları bulunan Timothy McVeigh’di. 2011’de ise savaş gazisi Kevin Harpham, Martin Luther King yürüyüşünün yapıldığı güzergâha bomba koydu. 2012’de Wade Michael Page Wisconsin’deki Sih tapınağına ateş açıp altı masum kişiyi katletti. Page beyaz üstünlükçü bir müzik grubunun üyesiydi. Grup neonazi grubu Hammerskins’le bağlantılıydı. Birkaç ay önce ise Kansas’taki KKK’ye bağlı Emperyal Büyük Usta grubunun bir üyesi “Heil Hitler” diye bağırıp ateş açtı ve aralarında on dört yaşında bir çocuğun bulunduğu birçok insanı katletti.

Kitlelerin üzerine ateş etme ve terörist saldırılardaki artışa rağmen medya radikal İslam’a odaklandı. Medya uzmanları ılımlı Müslümanların Müslümanlarca gerçekleştirilmiş şiddet eylemlerini kınamalarını istedi. Beyaz üstünlükçüler suç işlediğinde beyaz rahiplerin televizyona çıkıp “tüm Hristiyanlar böyle değil” demeye zorlandığına kimse şahit olmadı oysa. Güvenlik güçleri KKK kadar hiçbir Müslüman gruba müsamaha göstermedi. Petrol kadar ırkçılık da teröre karşı savaşın ateşini harlandırıyor.

Ülke içinde gelişmekte olan İslamî terörizm tehdidi imal edilmiş bir söylem. Bu sayede teröre karşı savaş ülke dışında kârlı militarizmi teşvik ediyor ve ülke içinde de özgürlüklerin kaldırılması için gerekli bahane elde ediliyor.

11 Eylül’ü takip eden on dört yıl içerisinde El-Kaide ABD içerisinde başarıyla sonuçlanan başka bir saldırı gerçekleştirmedi. Kısa süre önce Harvard Üniversitesi’nin yayımladığı Yurtiçinde Gelişen Terör Tehdidinin Abartılması isimli rapora göre “2001’den beri, devlet yetkililerinin ve terörizm uzmanlarının uyarılarına karşın ABD içinde Amerikalı Müslümanların terörist saldırılar düzenleme riskinin ciddi düzeylerde olduğuna ya da arttığına dair elde yeterli kanıt bulunmamaktadır.”

O hâlde ABD teröre karşı savaşa neden altı trilyon dolar harcıyor?

1980-2005 arası döneme ilişkin FBI verilerinin de gösterdiği üzere ABD içerisinde gerçekleşen terör eylemlerinin yüzde yedisinin altında Yahudi teröristlerin imzası var. İslamcıların eylemlerinden oranı yüzde altı. FBI’ın kurumsal ırkçılık konusundaki çifte standartçı yaklaşımından dolayı Yahudi aşırıcıların eylemlerini eksik sayması gerçeği göz önünde bulundurulacak olursa bu istatistik daha da çarpıcı bir hâl alıyor. Müslümanlara kıyasla daha fazla terör eylemi gerçekleştirmiş Yahudi Savunma Birliği veya Yahudi Silâhlı Direnişi’nin adını kaç Amerikalı biliyor?

Oysa Yahudi Savunma Birliği ABD’de elli yıldan fazla bir süredir faal. Nükleer tesislere yönelik terör tehditleriyle ilgili bir Enerji Bakanlığı raporuna göre “on yıldan fazla süredir Yahudi Savunma Birliği ABD’deki en aktif terörist gruplardan biridir.” Birçok Amerikalının bilmediği bu Yahudi aşırıcılar polise bombalı mektuplar gönderdi, ABD elçilerini hedef aldı, senfoni orkestrasını dinleyen insanların üzerine yangın bombası attı.

Eğer ABD hükümeti ülke içindeki terörle ve insanlara yönelik toplu silâhlı saldırılara karşı mücadele etme konusunda ciddi ise, FBI’ın istatistiğinin de gösterdiği üzere, öncelikle beyaz erkekleri gözetim altına almalı. ABD polisinin aşırı sağcıların faaliyetlerine mani olmak için muhafazakâr Hristiyan veya Yahudi toplulukların içine sızıp casusluk faaliyeti yürüttüğüne kimse tanık olmuyor. Oysa bu Amerika’daki Müslümanların iliklerine kadar yaşadıkları bir gerçek. Allah’a ibadet etmek bu ülkede şüphe edilecek bir husus.

Müslüman Amerikalılar totaliter bir polis devletinde yaşadıklarını düşünüyorlar. Tacizler, fişlemeler, gözetim giderek artıyor. Araştırmacı Arun Kundnani ABD’de her 94 Müslümana bir terörle mücadele ajanı düştüğünü söylüyor. Bu oran her 66 yurttaşa bir ajanın düştüğü Doğu Alman Stasi teşkilâtındaki orandan daha yüksek.

Beyaz Hristiyanların ve Yahudilerin kiliselerine, öğrenci gruplarına veya sosyal kulüplerine bir ajanın veya muhbirin sızması konusunda endişe duymasına gerek yok.

Amerika’da beyaz teröristlere yüzlerce yıldır ideolojilerini yayma, saldırılarını planlayıp düzenleme imkânı veriliyor. Bu da beyaz üstünlükçü terörizmin nasıl bu denli cani olduğunu, suçları işleyenlerin nasıl daha az ceza aldığını veya suçlandığını izah ediyor.

Amerika’da melez ve siyah insanlar terörist, çete, serseri kabul ediliyorlar. Bu nedenle toplum tarafından alay edilmeyi hak eden kişiler olarak görülüyorlar. Beyaz teröristlerse toplumun yardımına muhtaç, “aklen dengesiz” kişiler olarak değerlendiriliyorlar.

Toplumun bir şiddet eylemine “terörizm” demesi, bu eylemin olağan suçla mücadelenin ötesine geçilmesini gerektiren bir alana ait olduğunu ifade ediyor. Beyaz üstünlükçülerin kitleye ateş açmalarına “nefret” veya “cinayet” demek suçu işleyenin ırkçı dürtülerini görmezden geliyor ve Amerikan toplumunda ırkçılığın yaygınlaşmasına dair sorular sormaktan kaçınıyor.

Kısa süre önce James Holmes bir sinema salonunda seksenden fazla insanın üzerine ateş açtı ama sağsalim mahkemenin huzuruna çıkartıldı. Medya onun bu eylemine terör demeyi reddetti ve Holmes’u “tuhaf” ve “yalnızlığı seven” bir kişilik olarak takdim etti. Aynı şekilde beyaz üstünlükçü Dylan Roof, Charlestown’da kiliseye giden dokuz siyahı katletti. Roof da sağsalim mahkemeye getirildi. Polis tutukladığında Roof’un “gayet sakin, sessiz” olduğunu “hiç de sorunlu” olmadığını söyledi. Polis daha da ileri giderek Roof’a hamburger ısmarladı. Masum siyahlara yönelik sayısız linç faaliyetlerine karşın ABD’de hukuk düzeni kurumsal açıdan iliğine kadar ırkçı olan beyaz terörizme gayet hoşgörülü davranıyor.

ABD toplumunda ve hukuk düzeninde Amerikalı Müslümanların gerçekleştirdikleri şiddet eylemlerine mani olma konusunda pahalıya malolacak, sağlıksız bir takıntı söz konusu. Oysa bu ülkede beyaz terörizmi denilen gerçek tehdit ve polisin Amerikalı siyahlara karşı uygulamaya devam ettiği terörizm her daim görmezden geliniyor.

Garikai Chengu
28 Aralık 2015
Kaynak

0 Yorum: