01 Aralık 2015

,

Femen’e Mesaj: Mücadelemizi Çalmayın


Femen grubundan iki kadın Fas’ın başkenti Rabat’ta halkın içinde üstsüz bir şekilde öpüştüler. LGBTİ hakları için mücadele eden isimler bu eylemi provokatif buldular. Bu tip bir eylem Arap dünyasında ilk kez gerçekleştirildi.

Ama bazı ilerici feministler ve LGBTİ aktivistleri bu eylemi pek hoş karşılamadılar ve bu eylemi bu türden meselelerle ilgili olarak Arap dünyasındaki arkaik ve geri kalmış toplumları “aydınlatma” amacını güden bir teşebbüs olarak değerlendirdiler.

Eylem gerçekte şu sonucu doğurdu: Fas toplumunun merkezinde yıllardır mücadele eden kadınlara yönelik horgörüyü daha da yaygınlaştırdı.

Bu türden aktivist gruplarının feminist davayı temsil etmediğini söylemek gerek.

Bu eylem feminizmin yanlış yönlendirilmiş, çoğunlukla saldırgan bir temsili. Birçok feminist Femen’in İslamofobik ve emperyalist niteliğini mahkûm ediyor ve bu grubu esas olarak iki nokta üzerinden eleştiriye tabi tutuyor:

İlki şu: bu grup itaatkâr bir üslupla ve bütünüyle Avrupamerkezci güzellik ideallerine uyum gösteren güzel simaları sergilemek suretiyle kadın bedenini sömürüyor.

İkinci olarak da Fas’taki durumu dikkate almaksızın kendi politik gündemlerini dayatıyorlar. Bu kadınlar yereldeki gerçeklerden bihaber olan bir tartışma yürütüyorlar, bu tartışmayı tekellerine alıp ona belirli bir biçim veriyorlar.

Faslıların Fas’taki meselelere odaklanması zorunlu: Faslılar açıktan birer aktivist olarak faal olan kadınlarla ilgili konuşmalı, ama kendilerini feminist olarak tanımlamayan, gizli çalışma yürütenlere kulak kesilmeli, Fas toplumunda günbegün kadınların durumunu iyileştirmek için mücadele edenlere bakmalıdır.

Femen’e bir eleştiri yöneltiliyorsa bu eleştirinin sebebi, birçok feministin grubun genel manada kadınların davasına dayattığı yönelime itiraz ediliyor olmasıdır.

Bu eleştiriler arkaik yaklaşımların birer ifadesi değildir; bunlar dünya genelinde oluşturulan ve uygulamaya sokulan feminizm formlarının yaşamsallığının birer kanıtıdır. Özetle, feminizm sınırları net bir biçimde tanımlı olan, tümüyle Avrupa kültüründen ve değerlerinden beslenen bir kavram değildir. Feminizm bundan çok daha fazlasıdır.

Femen’in eylemi temelleri Arap toplumundaki patriyarka eliyle oyulan Müslüman toplumuna dair bir imaj üretmekte, mevcut güçler dengesini bir tür kültürel patolojiye indirgemektedir.

Burada önemle not etmek gerekir ki Arap toplumunda kendi yollarını açmaya çalışan sömürge sonrası toplumlarından neşet eden birçok ses mevcuttur.

Bu sesler mevcut hareketler karşısında bize cesaret veriyorlar. Söz konusu hareketler Avrupamerkezci feminizme uyum göstermiyorlar, onun kadınların davasına yönelik bir hakaret olduğunu düşünüyorlar ve patriyarkayı savunduğuna inanıyorlar.

Bu eleştirilere belirli bir cüretle “hayır” demek gerekiyor.

Cesaretle şunu söylememiz gerek: “Faslı kadınlar artık Arap erkeklerini birer aile reisine indirgemenin bahanesi olan bir tür feminizme yedeklenmiş, yardımcı bir unsur olarak hareket etmek istemiyor.”

Bu türden seküler, indirgemeci feminizm sadece sınıfsal önyargıları ifade etmekle kalmıyor, ayrıca her şeyin ötesinde kültürümüzü belirli bir olguya indirgeyerek, Fas’ta gündelik hayat dâhilinde sürekli pratiğe dökülen kadınların direnişinin karmaşık ve muhtelif ifade biçimlerini inkâr ediyor.

Artık ayağa kalkıp kontrolü ele geçirmenin vaktidir. Feminist davanın emperyalist ve sömürgeci ideolojilerce dış müdahaleyi ve İslamofobik politikaları meşrulaştırmak amacıyla kullanılan bir kılıf olarak edinilmesine karşı çıkmak bizim sorumluluğumuzdur.

Avrupalı feministler bizim özgürleşmemizi mesele etmesinler. Biz bu sorunla ilgileniyoruz.

Süreyya Kahlauyi
18 Haziran 2015
Kaynak

0 Yorum: