Aniden
yaygınlaşma imkânı bulan Zoom ve Google Meet gibi çok ekranlı video sohbet
uygulamaları, esasen geleceğe dair rahatsız edici bir öngörüde bulunuyorlar.
Buna göre şirket politikaları ve prosedürleri, “yeni normal” denilen sürece
göre tepeden tırnağa yapılandırılacak. Bu yeni normalde insanlar, mecburen
sosyal temastan kaçınıp evlerinde veya arabalarında yaşamaya devam edecekler.
Bu
öngörüyü en fazla dillendiren kurumlardan biri de dünyanın en büyük danışmanlık
şirketlerinden biri olan McKinsey & Company. Bu şirket, salgın sebebiyle
dijital teknolojilere geçiş sürecine hazırlık yapılması gerektiğini söyleyen
doksan günlük planını dün yayınladı.
McKinsey,
1926’da kurulan bir Amerikan yönetim danışmanlığı firması. Dünya genelinde
120’nin üzerinde ofisi var. Boeing, Google, Facebook ve IBM gibi devasa
şirketlerin yönetim kademelerine getirdiği isimlerle hem özel hem de kamu
sektöründe ciddi bir nüfuz elde etti. McKinsey, muktedirler hiyerarşisinin en
üst seviyelerinde ciddi bir nüfuza sahip olduğu, ama aynı zamanda gizlilik
meselesine gösterdiği bağlılık üzerinden kapitalizmin Cizvitleri olarak
anılıyor.
Doksan
Günlük Plan
Doksan
günlük planda şirketlerin son virüs salgını ardından yüzleşecekleri yeni
gerçeklikte atılması gereken dört adım izah ediliyor ve bizim, uzaktan
çalışmanın gündeme geleceği, dijital cihazların hizmetler sahasına giriş
yapacağı tarihsel dönemin eşiğinde olduğumuzu söylüyor.
Planı
otuz günlük dilimler hâlinde hazırlayan firma, “müşteri beklentileri”nin gözden
geçirilmesini, uzaktan çalışmanın öncelikli olduğu şirket yapısına yönelmeyi ve
tüm sektörlerde dijital kanalları benimseme sürecini hızlandırmayı öneriyor.
Yani temelde şirketlere, aşina oldukları ofis ortamı anlayışını geride bırakma,
bu noktada dijital üzerine kurulu yeni paradigmaya geçişi ve bu sürecin
yönetimini pürüzsüz kılmak için uzaktan çalışma destek ekiplerini oluşturma
önerisinde bulunuyor.
Diğer
önerilerinden biri de “teknolojik imkân ve becerilerin tek tek modernize
edilmesi.” Burada, tamamıyla dijital operasyonlar esnasında yüzleşilecek “siber
riskler”in değerlendirilmesi üzerinden geçici süre bulut tabanlı bilgisayar
teknolojisinin kullanılması üzerinde duruluyor. Kepenklerini yeniden açan
ekonomi dâhilinde Amerikalıların yüzleşecekleri yığınla yapısal değişimin ana
bileşenini ise yapay zekâ teşkil ediyor.
Sonuçların
Değerlendirilmesi
Görünen
o ki buna benzer planlar, ileride de gündeme gelecek. Bu planlar, sıradan
insanlar için önemli sonuçlara yol açacak ve onların hayatlarını değiştirecek.
McKinsey’nin iddiasına göre yeni koronavirüs salgınını durdurmak için alınan
tedbirler, “tüketicilerin ve iş dünyasının dijital cihazları sekiz hafta
içerisinde benimsemelerini sağladı ve bu noktada hepimizi beş yıl ileri
fırlattı.” Bu her yanından neşe fışkıran cümlenin ardından şirket, bankalar,
okullar, hastaneler ve hizmet sektörü hep birlikte dijitalleştirilmiş bir
ekonomiye geçiş yaptığı takdirde bu sektörlerde görülmesi beklenen tüm farklı
değişim türlerini sıralıyor.
Tam
da bu noktada McKinsey, tüketim alışkanlıklarının bir süre daha salgın öncesi
düzeye dönemeyeceği konusunda uyarıda bulunuyor, buradan da şirketlere, yeni
normale geçiş yaparken “yapısal kapasite aşımı” meselesiyle uğraşmak için
hazırlık yapmalarını tavsiye ediyor. “Kapasite aşımı”, endüstriyel kapasitenin
üretim düzeylerini aşmasını ifade ediyor. Bu hâliyle, düzenli olarak cereyan
eden iktisadî dalgalanmaların olağan seyri dâhilinde çözüme kavuşturulan,
istikrarsızlıkla alakalı bir belirti olarak ele alınıyor. Oysa McKinsey,
yapısal kapasite aşımından söz ederek, şirketlere dijitalleşmiş bir ekonominin
kurulmasının biraz daha zaman alacağı, yaklaşan zor günlere ancak bu sayede
daha iyi hazırlanacağı konusunda ikazda bulunuyor.
Öte
yandan bu kapasite aşımı sorununun üstesinden gelinmesi noktasında birçok
şirket, gerekli kaynağa sahip değil. Hatta McKinsey bile dijitale geçiş
işlemini tam anlamıyla yapmak için en az 12 ilâ 18 aya ihtiyaç olduğunu
söylüyor. Ayrıca birçok şirket, McKinsey’nin bu yeni cesur dünyada başarı için
zaruri olduğunu düşündüğü operasyonel kararları alabilmesi için ellerindeki
analiz modellerini bütünüyle yeniden oluşturma imkânından yoksun.
Umurlarında
Değiliz
Zaten
bu milyarderlerin ekonomik düzeninde en altta durduğumuzdan, bu dijital
ekonomiye geçiş, bizim için adaletsizliğin derinleşmesinden başka bir anlama
sahip değil.
Elon
Musk, Twitter’da malının mülkünün büyük bir kısmını satıp savacağını yazdığında
birçok kişi, bu türden bir adımı ancak “eğitimli, kültürlü” birinin
atabileceğini söyleyerek Musk’ı göklere çıkarttı. Ama bu insanlar şu gerçeği
görmüyorlar: Salgından sonra oluşacak olan, Mckinsey’nin teşvik ettiği ekonomi
dünyasında Elon ve dostları bizim evlerimize taşınıyor.
Şirketler,
örgütlenme modellerini uzaktan çalışma esasına göre ayarladıklarında evlerimiz
onların yeni çalışma ofisleri hâline gelecek. ABD’deki şirketler, ellerindeki
binaları ve büroları satarak veya kiralayarak servetlerine servet katacak,
bizim oturma odamızsa patronumuzun yeni konferans salonu hâline gelecek. Hatta
bugün bazı çalışanlar, kimi hesaplar içine girip patronlarının büro ihtiyacını
parasal açıdan karşılayabilmek için kirası düşük ev arayışına giriyorlar.
Ekonominin
kepenklerini tekrar açması, toplumun daha fazla kendini kapatması anlamına
gelecek. Hepimiz virüs bulaşacak korkusuyla mecburen evlerimize tıkılacağız.
Gıda ürünlerine erişim, yukarıdan dayatılan bazı politikalara tabi hâle
gelecek. Amerikan toplumunun büyük bir kısmı, toplumsal ilişkilerin yeni aldığı
dijital biçimi zımnen kabullenmiş görünüyor. Muhtemelen spor etkinlikleri
seyircisiz düzenlenecek. Henüz en kötüsüyle yüzleşmiş değiliz.
Raul Diego
15
Mayıs 2020
Kaynak
0 Yorum:
Yorum Gönder