04 Mayıs 2020

,

Sol Komünizm


Lenin’in Sol Komünizm’inin Yanlış Kullanımları Üzerine

ABD’de başkanlık seçimleri yakınlaştıkça liberallerin ağzından o bilindik klişelerin döküldüğüne şahit oluyoruz. Bu liberaller, “bu hayatımızdaki en önemli seçim” diyorlar ve Trump’ı mağlup edebilmek için Demokratları desteklememiz gerektiğini söylüyorlar. Bu noktada da Demokratlara yönelik her türden solcu eleştiri sahibine, “kapa çeneni, ilkelerinden vazgeç, aramıza katıl” deniliyor.

Ne yazık ki bugün bu türden liberal nakaratların sosyalistler ve komünistlerce de yinelendiklerine şahit oluyoruz. Bu insanlar, bir de Demokrat Parti’ye dönük desteklerini meşrulaştırmak için Lenin’den alıntılar yapıyorlar, buradan da sosyalistlere ve komünistlere, “dogmatikler”, “tasfiyeciler” ve “aşırı solcular” diyerek saldırıyorlar. İlkelerini terk edip sınıf düşmanlarına destek verme noktasında radikaller, Lenin’in metinleri içerisinde kendilerine en fazla zemini Sol Komünizm: Bir Çocukluk Hastalığı isimli çalışmada buluyorlar.

Oysa bu insanlar, kitabın amacını yanlış yorumluyorlar. Sol Komünizm, oportünizmi makul kılma değil, işçi sınıfına başarıyla öncülük edebilmeleri için gerekli taktik ve stratejileri düşünmeleri konusunda komünistlere katkı sunma amacını güdüyor.

Arka Plan

Lenin, bu kitabı Nisan 1920’de kaleme alıyor. Kitap, birkaç ay içerisinde Rusça, Almanca, İngilizce ve Fransızca dillerinde yayımlanıyor. Komintern’in Temmuz’da düzenlenen ikinci kongresinde Lenin’in bu broşürü her delegeye dağıtılıyor. Tabii, yayın tarihi de tesadüfen seçilmiş değil.

O dönemde sadece Rusya’da devrimciler, parti kurup iktidarı almışlar ve yeni bir sosyalist düzen kurmuşlar. 1917’den sonra her yerde işçiler, ilham kaynağı ve kılavuzluk ihtiyacı bağlamında yüzlerini Bolşeviklere çeviriyorlar. Almanya’dan İtalya’ya, İspanya’dan İskoçya’ya tüm Avrupa’da devrim havası ve huzursuzluk hâkim. Bu devrimlerin hiçbirisi, Rus örneğini taklit etmeyi başaramasa da Lenin, makul bir yaklaşımla, Avrupa’da genel bir devrimci kriz olduğunu düşünüyor ve komünistlerin bu durumu avantaja çevirmeye hazır olmaları gerektiği tespitini yapıyor.

Bolşeviklerin cesaret ve destek verdiği, yeni kurulmuş komünist partiler, bir dizi sorunla yüzleşiyorlar. Bu partiler, bünyelerinde birçok militan ve devrimci işçiye sahip olmasına karşın işçi hareketi içerisinde hâlen daha azınlıktırlar. Buna karşın Alman Sosyal Demokrat Parti gibi reformist sosyalist partilerin milyonlarca üyesi vardır ve bu partiler, örgütlü işçi sınıfı üzerinde ciddi bir hegemonyaya sahiptirler. Gelgelelim bu reformist partiler, Birinci Dünya Savaşı’nda kendi burjuvazilerine destek vererek enternasyonalist ilkelerine ihanet ediyorlar ve kapitalizmin yıkılışı önünde birer engel olarak varlıklarını sürdürüyorlar. Bu süreçte komünist partiler, reformist partilerin peşinden giden dürüst ve samimi işçilerin ekseriyetini kazanmak gibi acil bir görevle yüzleşiyorlar.

Esasen devrimci ve aşırı solcu kanatların birleşiminden oluşan bu komünist partiler, maalesef işçi sınıfını kazanmayla ilgili güçlükle başa çıkamıyorlar veya bu noktada taktik ya da stratejik açıdan yeterince esnek bir tavır sergileyemiyorlar. Bahsi edilen komünist partilerde baskın olan ana güç, Amadeo Bordiga, Herman Gorter, Anton Pannekoek ve Sylvia Pankhurst gibi isimlerin temsil ettiği sol komünizm akımı. Bu akım, her türden tavize veya reformistlerle birleşik cephe oluşturmaya karşı çıkıyor, meclis seçimlerine veya gericilerin öncülüğünde hareket eden sendikalara girme fikrine itiraz ediyor.

Lenin, bu sol komünizmin, oportünist sosyalistlerin ihanetlerine karşı toy ve deneyimsiz, yeni yeni radikalleşmiş işçilerin geliştirdikleri doğal bir tepki olduğuna kanaat getiriyor ve bu akımın sabırla yapılacak açıklamalarla aşılması gerektiğini düşünüyor. Aksi takdirde “taviz de yok manevra da” denilen sol komünist sloganının yalnızlaşmaya, taşlaşmaya ve devrimin yenilgisine yol açmaya yazgılı olduğunu söylüyor.

Hiç mi Tavizde Bulunulmayacak?

Lenin, Sol Komünizm broşürünü sol komünistleri dogmatik zihinsel yapılarından uzaklaştırma ve onların işçi sınıfını kazanma ihtimalinin bulunduğu mevcut duruma müdahale edebilmelerine katkıda bulunma umuduyla kaleme alıyor. Lenin, bu bağlamda, komünistlerin mevcut fırsatları kullanmaları, böylelikle kitleleri örgütleyip azami kazanç elde etmeleri gerektiğini, bu fırsatlardan birinin devrimci duruma yol açabileceğini, komünistlerin hepsinden istifade etmesinin şart olduğunu düşünüyor.

“Dünyadaki ekonomik ve politik krizin etkisiyle, tüm ülkelerde, şu anda her yandan uçuşup duran sayısız kıvılcım içerisindeki hangi kıvılcımın kitleleri özel olarak uyandıracak o büyük yangını başlatacağını bilmiyoruz, bilemeyiz de, dolayısıyla biz, yeni ve komünist ilkelerimizle, bütün alanları, en eskileri, en yıpratılmış ve görünürde en kısır alanları bile ‘hazırlamak’ için işe koyulmalıyız; aksi takdirde görevimizi hakkıyla yerine getiremeyiz, kendi içimize kapanmış oluruz, bütün silâhlarda ustalaşamayız ve (toplumsal yaşamın bütün yönlerini kendi burjuva tarzında örgütlemiş, onları şu an karmakarışık hâle getirmiş olan) burjuvaziye karşı zafer kazanmak ve bu zaferden sonra gelecekte yaşamın her bir alanını komünist mânâda yeniden örgütlemek için gerekli hazırlığı yapamayız.”

Fikrini tüm açıklığıyla ortaya koymak adına Lenin, Bolşevik Devrimi’nden istifade ediyor ve kapsam bakımından gerçek mânâda enternasyonal olan derslerini aktarıyor. Bu derslerden biri de Bolşeviklerin kitleleri kazanmasını mümkün kılan, Marksist teorinin kılavuzluğunda hareket eden, bağımsız ve disiplinli bir komünist partiye dönük ihtiyaçla ilgili.

“Öte yandan teorinin bu kaya gibi temeli üzerinde yükselen Bolşevizm, deneyim zenginliği yönünden dünyanın hiçbir yerinde eşi olmayan on beş yıllık (1903-1917) bir tarihsel pratiği tecrübe etti. Bu on beş yıl boyunca hiçbir başka ülke, bu devrimci tecrübeye legal ve illegal, sessiz ve fırtınalı, yeraltında ve açık, yerel çevreler ve kitle hareketi, parlamenter ve terörist gibi hareketin birbirini izleyen hızlı ve değişik biçimlerinin yakınından geçebilecek bir tecrübe yaşamamıştır. Hiçbir başka ülkede, böylesine kısa bir dönemde, modern toplumun bütün sınıflarının mücadelesinin, ülkenin geriliği ve çarlık boyunduruğunun şiddeti yüzünden görülmemiş bir hızla olgunlaşan, Amerika ve Avrupa’nın politik tecrübelerinin uygun düşen ‘son söz’ünü en istekli ve en başarılı bir biçimde özümseyen bir mücadelenin böylesine zengin biçimleri, zengin çeşitleri ve yöntemleri bir araya toplanmamıştır.”

Lenin, Marksist teoriyi bir dogma değil, eylem kılavuzu olarak görüyor. Onun farklı durumlara ve koşullara tatbik edilmesi gerektiğini düşünüyor. Lenin’e göre Marksizm, kitlelere, bazen yeraltında bazen de açık alanda saldırıya geçme veya geri çekilme noktasında öncülük edebilmeli, zira politik alan, komünistlerin işlerini yapabilmeleri için onları esnek olmaya ve kendisine uyum sağlamaya zorluyor. Lenin, bu bağlamda “taviz yok” söylemi üzerine kurulu yaklaşımın ilkesel bir tutum olarak komünistleri esnek çalışmaktan alıkoyacağını söylüyor.

“Sonuç gayet açıktır: tavizlere ilkesel düzeyde karşı çıkmak, hangi türde olduğuna bakmaksızın, en genel mânâda tüm tavizlerin kabul edilebileceği gerçeğini inkâr etmek, ciddiye bile alınmaması gereken bir çocukluktur.”

Lenin, komünistlerin bazen tavizlerde bulunma ihtiyacı duyabileceğini söylüyor ama bu, tüm tavizlerin kabul edilir olduğu anlamına gelmiyor. İlkeli tavizlere örnek olarak sendikanın grevi sonlandırması verilebilir. Zira iş sözleşmeleri, temelde bir bütün olarak sömürüye son vermek değil, sömürünün düzeyini müzakere etmek için var. Dolayısıyla asıl mesele, bir grevin sonucunun greve giden işçilerin çıkarlarında ve bilincinde ilerlemeye mi yoksa bir gerilemeye mi yol açtığıdır.

Eğer komünistler, bir grevde önemli talepler konusunda işçileri satarsa veya bürokratik liderlik eliyle hareketi yanlışa sürüklerlerse ilkesiz tavizde bulunmuş olacaklardır. Doğru tercihi yapmak, yani ilkeli ve ilkesiz taviz arasındaki farkı belirlemek, çoğunlukla bıçak sırtında durmak gibi bir şeydir ve mücadelenin sınadığı sağlam bir komünist liderliğe ihtiyaç duyar.

“Taviz var, taviz var. Dolayısıyla her bir tavizin verildiği durum, o durumun somut koşulları veya tavizin türü analiz edilmelidir. Sonuçta karşısına dikilen haydutların kendisine vereceği zararı en aza indirgemek ve onların yakalanıp idam edilmelerini sağlamak için parasını ve silâhını onlara veren insanla, ganimetten pay almak adına onlara para ve silâh veren insan arasında ayrım yapılmalıdır.”

Devrimin uzun soluklu ve karmaşık bir iş olduğunu düşünen Lenin, komünistlerin geri çekilme, düşman güçler arasındaki çelişkilerden istifade etme ve ellerini peşinen bağlamaksızın, istikrarsız bile olsalar, bazı müttefiklerle çalışma gibi tavizleri redde tabi tutamayacaklarına inanıyor.

Oy Sandığı

Lenin’in Sol Komünizm’de dile getirdiği temel argüman üzerinden komünistlere nerede kitle varsa orada çalışma yürütmeleri çağrısı yapıyor. Lenin’in kanaatine göre devrimciler, aynı zamanda hem devrimci azınlıklarla hem de işçi hareketleri içinde çoğunluğu teşkil eden reformistlerle ilişki kurmalı. Bu çalışma da doğalında komünistlerin seçimlerde kendi adaylarını çıkartmalarını gerekli kılıyor.

Lenin, parlamenter rejime ait kurumlar konusunda birçok işçinin hâlen daha kimi yanılsamalara sahip olduğunu görüyor. Bu sebeple komünistlerin kendi programlarıyla birlikte, burjuva partilerden bağımsız olarak, kendi adaylarını çıkartmalarının gerekli olduğunu düşünüyor. Reformistlerden farklı olarak komünistler, sosyalizme parlamento yolundan yürünemeyeceğine inanıyorlar. Lenin, Sol Komünizm’de burjuva meclislerinde komünistlerin görevinin “güçlükler karşısında cesareti kırılmayan, bu türden önyargıları açığa vuracak, ortadan kaldıracak ve aşacak uzun soluklu ve kalıcı bir mücadele yürütmek” olduğunu söylüyor. Başka bir ifadeyle mecliste komünistler, burjuva demokrasisinin maskesini yırtıp atmalı, onun gerçek niteliğini işçi sınıfına ifşa etmelidirler. İşçi sınıfı ve öncüsü, meclisi yok etmeye yetecek gücü elde edemedikçe meclisi, komünistlerin mesajlarını yaymak için bir kürsü olarak kullanabilir. Nihayetinde işçi sınıfı faaliyetlerinin merkezi, oy sandığı değil, fabrikalar ve sokaklar olmaya devam edecektir.

Sendikalar

Bahsi edilen dönemde birçok sol komünist, sendikalarda çalışmaya da karşı çıkıyor. Bazıları, sağlıklı bir dürtüyle, sosyal demokrat liderlere güvensizlikle yaklaşıyor ve işçi sınıfına ihanetlerle yüklü geçmişlerine bakıyor. Ama buna karşın sendikalar, örgütlü işçilerin toplaştığı yerler. Dolayısıyla onlara sırtlarını dönmek suretiyle sol komünistler, pratikte sınıf mücadelesinden geri durmuş oluyorlar. Lenin, sendika liderlerinin reformist ve gerici olduklarını gayet iyi biliyor, ama bir yandan da tam da bu gerçek üzerinden, komünistlerin sendikalara girmesi gerektiğini söylüyor. Ona göre komünistler, reformistlere ve gericilere alan açmamalı. Sendikalara girdiklerinde de liderlik konusunda hiçbir tereddüde ve kararsızlığa mahal vermemeli, sendika liderlerini kitleler karşısında ifşa etmek için her türden zor işi üstlenebilmelidir.

“Komünistlerin gerici sendikalara katılmamasını savunan gülünç ‘teori’, ‘sol’ komünistlerin ‘kitleler’ üzerindeki etki meselesini nasıl hafife aldıklarını ve bu yüzden ‘kitleler’ sözcüğünü nasıl kötüye kullandıklarını gösterir. ‘Kitleler’e yardımcı olabilmek, onların sevgisini ve desteğini kazanabilmek için, oportünist ve sosyal şoven olarak, çoğunlukla doğrudan ya da dolaylı biçimde burjuvaziyle ve polisle bağlantıları olan ‘liderlerin’ önümüze çıkaracakları güçlüklerden, başvuracakları hilelerden, kuracakları tuzaklardan, yöneltecekleri hakaretlerden, yapacakları baskılardan yılmamak gerekir.”

Aşırı Solculuk ve Oportünizm

Sol Komünizm’i oportünizmi meşrulaştırmak için kullananlar, bu işi ancak söz konusu kitabı yanlış yorumlayıp Lenin’in desteklediği her şeye karşı çıkmak suretiyle yapabiliyorlar. Oysa Lenin, bu kitabı oportünizmi meşrulaştırmak için yazmadı. Bilâkis Lenin, bu kitapta, komünistlerin, sol komünizmin “çocukluk hastalığı”na yakalanmadan, oportünizme batmış işçi hareketi içerisinde başarılı manevralar yapabilmelerini mümkün kılacak uygun taktik ve stratejilerin peşine düşüyor. Lenin’in ifadesiyle, sol komünistlerin “aşırı solculuğu”, solun yüzleştiği ana tehlike değil; o, “işçi hareketinin oportünist günahları sebebiyle bazen yüzleştiği bir tür ceza.”

Lenin’i kendi oportünizmleri için yanlış bir biçimde kullanan kişilerse solun karşı karşıya olduğu asıl tehlikenin aşırı solculuk olduğuna inanıyorlar. Bugün maceracı ve iradeci olan kimi militanlık biçimleri olduğu, bunların kitlelerle bağ kuramadıkları, bu militanlığı kendi hayrına, kendisi için ifa ettiği kesinlikle doğru bir tespittir. Sabırsızlık, kimi aşırı sol, toy, çocuksu ve sekter biçimler alabilmektedir. Bunlar tabii ki yerinde değerlendirmelerdir, ama bugün Amerikan solunun karşılaştığı ana tehlike, aşırı solculuk değildir. Hatta bu tür eğilimlerin pek esamisi de okunmaz. Bugün asıl sorun, parlamentarist akıl kitlenmesi, liberal burjuvazinin kuyruğuna tutunan oportünizmdir. Bu tehlike, devrimci politikayı tümüyle boğacak düzeye ulaşmıştır.

Bugün oportünistler “aşırı solculuk” tabirini, Lenin’in eleştirdiği sabırsız sol komünistler değil, devrimci düşünce için kullanıyorlar. Bunlara göre, burjuva devlete karşı koymak ve devleti devrimle alaşağı etmek için çalışmak, revizyonist yöntem nezdinde “aşırı solculuk” olarak damgalanıyor. Bu kesim için itidali ve burjuvazinin itibarını karşıya atan her türden açık, ilkeli ve militan komünizm çöpe atılmalı, “aşırı solculuk” ve solun yüzleştiği en büyük günah olarak görülüp mahkûm edilmelidir. Hâkim oportünizmi ve reformizmi kabule yanaşmayan, devrimci ve bağımsız sınıf siyasetini savunan herkes, “aşırı solcu” olarak değerlendirilip eleştirilmektedir.

Bugün “aşırı solcu” tabiri, oportünistlerin devrimcileri ve devrimci politikayı mahkûm etmek için başvurdukları bir tür küfür. Bu insanların ölçütlerine göre en kötü “aşırı solcu” ise Lenin.

Lenin’in kitabını tahrif edenlerin iddialarının aksine, komünistlerin sosyalizmi hedefleyen gerçek devrimci harekete kitleleri örgütlemeleri konusunda ihtiyaç duydukları taktik ve stratejiyi paha biçilmez bir içerikle açığa vuran niteliğiyle Sol Komünizm, asla Demokrat Parti içindeki işçi sınıfı düşmanlarını desteklemeleri telkininde bulunmuyor.

Doug Enaa Greene
20 Mart 2019
Kaynak

0 Yorum: