02 Mayıs 2020

, ,

1 Mayıs

İşçi yoldaşlar! 1 Mayıs geliyor. 1 Mayıs, tüm ülkelerin işçilerinin, insanın insana zulmettiği ve baskı uyguladığı koşullara karşı verilen, milyonlarca emekçiyi açlıktan, yoksulluktan ve aşağılanmaktan kurtarma mücadelesinde dayanışma içine girdiği ve sınıf bilincine eriştiği gündür.
Bu büyük mücadelede sermayenin dünyası ile emeğin dünyası, sömürü ve köleliğin dünyası ile kardeşliğin ve özgürlüğün dünyası karşı karşıya gelmektedir.
Bir tarafta bir avuç zengin kan emici durmaktadır. Milyonlarca dönümlük arazi ve yığınla para, fabrikalara, atölyelere, aletlere ve makinelere sahip olan bu kişilerin özel mülkiyeti hâline gelmiştir. Bu zenginler, hükümeti ve orduyu hizmetkârları kılmış, biriktirdikleri servetin sadık birer bekçi köpeği hâline getirmişlerdir.
Diğer tarafta ise milyonlarca ezilen durmaktadır. Bu insanlar, para çantalarından çalışmak için icazet almak adına bu çantaların sahiplerine yalvarmak zorunda kalmaktadırlar. Tüm serveti emeğiyle yaratan, onlardır. Oysa bu insanlar, ekmek kırıntısı için mücadele etmek, sadaka ister gibi iş için yalvarmak, bellerini büken işlerde güçlerini ve sağlıklarını tüketmek, büyük şehirlerin tavan aralarında, bodrumlarında veya köylerdeki viranelerde çile çekmek zorunda kalmaktadırlar.
Gelgelelim bugün bu emekçiler, para çantalarına ve sömürücülere savaş açmışlardır. Tüm ülkelerin işçileri, bugün emeği ücretli kölelikten, sefaletten ve yokluktan kurtarmak için mücadele etmektedirler. Emekçilerin mücadelesi, müşterek emek eliyle üretilen zenginliğin bir avuç zengine değil, çalışan herkese fayda sağlayacağı toplum sistemine dairdir. Emekçiler, bugün ülkeyi, fabrikaları, atölyeleri, makineleri tüm emekçilerin ortak mülkü kılmak istemektedirler. Emekçilerin derdi, zengin/fakir ayrımını ortadan kaldırmak, emeğin ürettiği tüm ürünleri emekçilere vermek, insanlığın tüm kazanımlarını ve çalışma sürecindeki tüm ilerlemeleri çalışan insanları ileriye taşımak için kullanmak, bu noktada emekçilere yönelik zulme hizmet etmemektir.
Emeğin sermayeye karşı verdiği o büyük mücadele, tüm ülkelerin işçilerini muazzam fedakârlıklarda bulunmaya itmektedir. İşçiler, daha iyi bir hayat yaşama ve gerçek özgürlüğe sahip olma hakkı adına çok fazla kan dökmüşlerdir. İşçinin davası için dövüşenler, devlet eliyle, adı konmamış bir baskı ve zulme maruz kalmışlardır. Ama onca zulme ve baskıya karşın dünya işçilerinin tesis ettiği dayanışma giderek büyümekte ve daha da güçlenmektedir. İşçiler, bugün sosyalist partilerin çatısı altında giderek daha fazla sayılarda bir araya gelmekte, bu partilere destek verenlerin sayısı milyonları bulmakta, işçiler kapitalist sömürücüler sınıfı karşısında elde edecekleri zafere doğru adım adım ilerlemektedirler.
Bugün Rus proletaryası da gözlerini yeni bir hayata açmıştır. Bu sınıf da o büyük mücadeleye iştirak etmiştir. İşçilerin köle gibi boyun eğdirildiği günler geride kalmış, esaret zinciri kırılmış, sefil hayatı kuşatan duvarda delik açılmış, güneşin ışığı içeri düşmüştür. Sosyalizm yolunu belirginleştirmiş, binlerce savaşçı, kılavuz yıldızı olarak o kızıl bayrağın altında toplanmıştır. Grevler işçilere birliğin ne denli güçlü bir silâh olduğunu göstermiş, onlara dövüşmeyi öğretmiş, örgütlü emeğin gücünün düşmanın gözünde ne kadar ürkütücü olduğu görülmüştür. İşçiler, kapitalistlerin ve devletin yaşamasını, yağ bağlamasını sağlayanın kendi emekleri olduğunu artık anlamışlardır. İşçiler, birleşik mücadele ruhuyla, özgürlük ve sosyalizm arzusu ile ileri fırlamışlardır. İşçiler, çar otokrasisinin karanlık ve kötü bir güç olduğunu idrak etmişlerdir. İşçiler, bugün toplanma, örgütlenme, gazete ve kitap yayınlama hürriyetine ihtiyaç duymaktadır, oysa çar yanlısı hükümet, özgürlük için ortaya konulan her türden gayreti kamçı, hapishane ve süngü ile ezmektedir. “Kahrolsun otokrasi!” şiarı tüm Rusya’ya yayılmakta, toprağa sinmekte, sokaklarda, işçilerin düzenlediği o kitlesel mitinglerde daha fazla işitilmektedir. Geçen yaz Güney Rusya genelinde on binlerce işçi, daha iyi hayat kavgası ve polisin zorbalığından kurtulma talebi için ayağa kalkmıştır. Büyük şehirlerdeki tüm endüstriyel hayatı tek bir darbede durduran o ürkütücü işçi ordusunu görünce burjuvazi ve devlet tir tir titremiştir. Çarın iç düşmanın üzerine saldığı askerlerin kurşunları yüzünden işçiler için mücadele eden onlarca savaşçı toprağa düşmüştür.
Ama bu iç düşmanı hiçbir güç mağlup edemez, çünkü yönetici sınıflar ve devleti hayatta tutan, iç düşmanın emeğidir. Yeryüzünde, sınıf bilinci giderek artan ve zamanla daha fazla birlik içinde hareket edip örgütlenen milyonlarca işçinin iradesini kırabilecek hiçbir güç yoktur. İşçilerin üstesinden geldiği her yenilgi, saflara yeni savaşçıların katılmasını sağlıyor, geniş kitlelerin gözlerini yeni bir hayata açmalarını mümkün kılıyor, onları yeni mücadelelere hazırlıyor.
Bugün Rusya’da yaşanan olaylar, işçi kitlelerindeki bu bilinçlenmenin daha da hızlanıp yaygınlaşmaya mecbur olduğunu, bizimse proletaryanın her kesimini birleştirmek için ellerimizden geleni yapmak ve kararlı bir mücadele için hazırlanmak zorunda olduğumuzu ortaya koyuyor. Bugün savaş, proletaryanın en geri kesimlerinin politik meselelerle ve konularla ilgilenmelerine neden oluyor. Bugün savaş, otokratik düzenin çürümüşlüğünü, Rusya’yı yöneten hâkimler çetesinin ve polisin suçluluğunu tüm yalınlığıyla ve çıplaklığıyla ifşa ediyor. Halkımız, kendi yurdunda yokluğun ve açlığın pençesinde inim inim inliyor, bir yandan da kilometrelerce ötedeki, yabancı ırkların yaşadıkları uzak diyarlar için başlatılan yıkıcı ve anlamsız bir savaşın içine sürükleniyor. Halkımız politik köleliğin çilesini çekiyor, bir yandan da başka halkları köleleştirmek için başlatılan bir savaşın içine çekiliyor. Halkımız, kendi yurdunda politik düzenin değiştirilmesini talep ediyor ama bir yandan da onun dünyanın diğer ucunda silâhların koparttığı fırtınaya dikkat kesilmesi isteniyor. Gelgelelim çar yanlısı hükümet oynadığı kumarda haddini aşmış, ülkenin servetini ve gençlerini heba etmiş, Pasifik sahillerine onca insanı ölüme göndermiştir. Bugün açılan her savaş halkın sırtına yük bindiriyor, kültürlü ve hür bir ülke olan Japonya’ya açılmış, ciddi güçlüklere sebep olan savaş Rusya’nın belini büküyor. Üstelik bu yük, polis istibdadına dayalı mevcut yapı, bilinçlenen proletaryanın indirdiği darbeler karşısında yalpalamaya başladığı sırada biniyor ülkenin sırtına. Savaş, hükümetin zayıf noktalarını açığa çıkartıyor, yüzüne geçirdiği tüm sahte maskeleri yırtıp atıyor. Savaş, içteki çürümüşlüğü açığa çıkartıyor. O, çar otokrasisinin akıl ve mantık dışılığını herkesin gözüne sokuyor, cümle âleme eski Rusya’nın can çekiştiğini, halkın haklarından mahrum olduğu, cahil bırakıldığı ve sindirildiği ülkenin hâlihazırda polis devletine serf misali zincirlerle bağlı olduğunu gösteriyor.
Eski Rusya ölüyor. Özgür Rusya onun yerini alıyor. Çar otokrasisini koruyup kollayan karanlık güçler, yerin dibini boyluyor. Bu noktada şu bilinmeli: ölümcül darbeyi ancak sınıf bilinçli ve örgütlü proletarya indirebilir. Halk için sahte değil gerçek hürriyeti, ancak sınıf bilinçli ve örgütlü proletarya kazanabilir. Halkın burjuvazinin elinde basit bir alete dönüşmesine, onun haklarının yok edilmesine ve halkı aldatmaya dönük her türden girişime ancak sınıf bilinçli ve örgütlü proletarya mani olabilir.
İşçi yoldaşlar! O vakit yakında patlak verecek nihai savaşa iki kat enerjiyle hazırlanalım! Sosyal demokrat işçilerin saflarını daha da sıklaştıralım! Onların sözünü uzak diyarlara taşıyalım! İşçilerin taleplerinin uygulanması için gerekli kampanyaları daha da cesur bir biçimde yürütelim! Binlerce yeni savaşçıyı davamıza katmasını, tüm halkın özgürlüğü ve sermayenin boyunduruğunun çilesini çeken herkesin kurtuluşu için verilen o büyük mücadelede bu 1 Mayıs kutlamalarının güçlerimizi büyütmesini sağlayalım!
Yaşasın sekiz saatlik işgünü!
Yaşasın uluslararası devrimci sosyal demokrasi!
Kahrolsun mücrim ve yağmacı çar otokrasisi!

V. I. Lenin
Nisan 1904
Kaynak

0 Yorum: