15-22
Mayıs 2020’de Samidoun Filistinli Tutsaklarla Dayanışma Ağı, tüm örgütleri,
eylemcileri ve hareketleri, Filistin Mücadelesi Haftası çalışmalarına katılmaya
çağırıyor.
Biz
bu günlerde Nekbe’yi, Filistin topraklarının çalındığı, Filistin halkının
mülksüzleştirildiği günü hatırlıyoruz. Aynı zamanda kurtuluş ve geri dönüş için
72 yıldır süren Filistin direnişini kutluyor, ona bağlı olduğumuzu bir kez daha
teyit ediyor, mücadelenin devam edeceği konusunda ant içiyoruz.
Filistin
halkı, 15 Mayıs’ı ve onu takip eden haftayı uzun zamandır direniş, dayanışma ve
mücadele haftası olarak anıyor, devrimci mücadelenin zafere dek süreceğini bir
kez daha dile getiriyor. Bu, Filistin’de, Arap coğrafyasında uluslararası
planda süren adalet ve kurtuluş mücadelesinin damga vurduğu bir haftadır. Söz
konusu mücadele 72 yıldır, tek bir günü bile atlamadan sürmektedir. Nekbe devam
ediyor, direniş de!
Nehirden
denize tüm Filistin özgür olsun diye, Siyonizm, emperyalizm ve gericilik
karşıtı mücadele 72 yıldır sürüyor. Biz, Filistin halkının bu mücadelesinden
yana saf tuttuğunuzu göstereceğiniz bizzat veya sosyal medya üzerinden iştirak
edeceğiniz eylemlere bir hafta boyunca dâhil olmanızı istiyoruz.
Bildiğimiz
üzere Siyonistlerin etnik temizlik projesi 15 Mayıs 1948’de başlamadı. Geçen
Aralık ayı itibarıyla tarihî Filistin’in yüzde yetmiş sekizinde bu proje
neredeyse bir bütün olarak sonuca bağlandı.
Daha
da önemlisi, söz konusu proje Filistin’in ve tüm bölgenin, bilhassa Britanya’ya
bağlı mandanın ve emperyalist güç olarak Britanya’nın ön ayak olduğu Balfour
Deklarasyonu üzerinden, Avrupa eliyle sömürgeleştirildiği ve askerî
faaliyetlerin tırmandırıldığı süreçte oluşturuldu.
Bu
mücadele haftasında herkes, Filistin’deki sömürgeci rejimin temelini teşkil
eden ırkçı, emperyalist Siyonizm ideolojisinin karşısına dikilmeli.
Yedi
milyon Filistinli mülteci durumunda, on üç milyon Filistinli ise sürgünde ve
diaspora koşullarında yaşıyor. Filistin’e geri dönme hakkının uygulanması,
Filistin’in kurtuluşu mücadelesinin merkezinde duran kolektif ve bireysel bir
haktır. Son yıllarda geri dönüş hakkının ortadan kaldırılmasına dönük
girişimler iyice yoğunlaştı ve sonuçta “yüzyılın anlaşması” denilen adım ile
zirvesine ulaştı. Bu eylem haftası, Filistin’e geri dönüş hakkı için verilen
mücadelenin her yerde yoğunlaştırılacağına dair bir yemindir.
Geri
dönüş ve kurtuluş için verilen bu mücadelede Filistinliler, 72 yıl boyunca
emperyalizmle süren cedelin cephe hattındaki yerlerini asla terk etmediler;
İrlanda, Filipinler, Türkiye, Güney Afrika, Amerika kıtasında yerli halkların
yaşadığı coğrafya dâhil birçok yerde yoldaşlarıyla omuz omuza dövüşmeyi
bildiler.
Ayrıca
bu Filistin mücadelesi haftası, özellikle ABD’nin “yüzyılın anlaşması”nı
dayatmaya ve Filistin davasını tasfiye etmeye çalıştığı bir dönemde
emperyalizme karşı mücadele haftasıdır. Emperyalist güçler, kendi sınırları
dâhilinde, “terörle mücadele” kanunlarını ve baskıcı tedbirleri Filistin
mücadelesini boğmak için kullanıyorlar. Bu noktada Corc Abdullah’ı Fransa’da,
Kutsal Topraklar Beşlisi’ni ABD’de tutsak ediyorlar, Almanya’da Halid Bereket
gibi Filistinli devrimcileri politik yasaklı statüsüne sokarak hedef alıyorlar.
Halkların
mücadelesinin dünya genelinde elde ettiği her bir zafer, Filistin’in zaferidir.
Bu hareketlere yönelik her türden saldırı, Venezuela’daki darbe veya Küba’daki
abluka türünden girişimler, Filistin halkına yönelik birer saldırıdır. Gazze
kuşatması, sadece İsrail kuşatması değil, gerici Arap rejimlerinin suç
ortaklığı yaptıkları, ABD ve Avrupa eliyle gerçekleştirilen bir kuşatmadır. Bu
eylem haftası boyunca biz, Gazze kuşatmasını aşıp emperyalist yaptırımlara son
vermek ve her türden baskıya karşı gelmek için mücadele ediyoruz.
İsrail,
elbette ki halkların mülksüzleştirilmesi ve onlara ait kaynaklara el konulması
siyaseti üzerine kurulu yegâne ırkçı yerleşimci güç değil. Onun yanında, ABD,
Kanada gibi yerlerde Siyonist politikaya destek verenler de anılmalı.
Yerleşimci sömürgeci kapitalizmin yol açtığı yıkımlar karşısında kendi ülkesini
savunan yerli hareketlerinin ve tüm ezilen halkların yanında yer alıyoruz.
Filistin
davası uluslararası bir mücadeledir, ama aynı zamanda o, Arap coğrafyası ve tüm
bölge genelinde emperyalizme karşı süren mücadeleyle güçlü bağlara sahiptir.
Suudi Arabistan ve Mısır gibi ülkelerdeki gerici Arap rejimleri, normalleşmeyi
teşvik etme, Filistin halkını kuşatma ve bölge halklarının bağımsız olacağı
geleceği bugünden hükümsüz kılma noktasında İsrail ve ABD ile birlikte
çalışmaktadırlar. Filistin hareketine yönelik saldırıları, bu gerçeğin bir
tezahürüdür. Biz, mücadeleyi sürdüren, emperyalizm ve gericilik karşısında
kendi geleceğini ve egemenliğini savunan Arapların ve bölge halklarının
yanındayız.
Filistin
Yönetimi, rutin olarak işgalci İsrail ile birlikte oluşturduğu “güvenlik
koordinasyonu” gereği, ortak adımlar atmakta, bu noktada sürekli Filistin
direnişine saldırmaktadır. Bu eylem haftası, Filistin halkının işgale, zulme ve
her türden normalleşme girişimine, ayrıca Filistin’in tasfiye edilmesi
noktasında yapılan suç ortaklığına karşı direnme hakkının kayıtsız şartsız
yanında durmaktadır.
Sömürgeciliği
normalleştirme girişimleriyle mücadele ettiğimiz süreçte Filistin Mücadelesi
Haftası, Filistin’deki etnik temizlik sürecinden, mülksüzleştirme
girişimlerinden ve baskılardan fayda sağlayan, işgalciye suç ortaklığı yapan
şirketlere ve İsrail’in kendisine yönelik boykot faaliyetlerini yoğunlaştırma
amacını gütmektedir. Boykot hareketi ve BDS kampanyası, İsrail’e ve onunla
ortaklık kuran şirketlere maddi planda güçlük çıkarttığı için baskıyla
yüzleşmekte, bu baskı giderek yoğunlaşmaktadır. Bu eylem haftası boyunca biz,
İsrail’i tecrit ve boykot etme amacı güden bu hareketi büyüteceğiz.
Filistin
gençliği ve Filistinli öğrenciler tutuklama süreçlerine karşı koyuyorlar ve
özgür Filistin’in geleceği için mücadele ediyorlar. Filistin içinde ve dışında
baskılara ve hapishane koşullarına karşı direnen bu gençler, önceki nesiller
gibi bütünsel kurtuluş için kavga veriyorlar.
72
yıldır mücadelenin cephe hattında yerini almış olan Filistinli kadınlar
topraklarını savundular, mücadele içinde yer alan nesilleri eğittiler,
mücadeleye önderlik ettiler, politik örgütlenme, silâhlı mücadele ve kitle
çalışmaları içerisinde aktif olarak boy gösterdiler.
Filistinli
tutsaklar, hapishanelerde ülke ve halkın özgürlüğü için mücadelenin ön
saflarında yerlerini alıyorlar. Sömürgeci güç, Filistin’de insanları sömürgeci
proje için tutsak ediyor, böylelikle işgali, zulmü ve ırk ayrımcılığını sürekli
kılıyor, ayrıca Filistinlilerin varlığını ve direnişini suçlu gösterme imkânı
buluyor.
1948’de
işgal altındaki tarihî Filistin’in yüzde yetmiş sekizlik kısmında yaşama şansı
bulan Filistinlilere sıkıyönetim uygulandı. Bu sıkıyönetimden bugün beş bin
kadar Filistinli politik liderin, gazetecinin ve özgürlük savaşçısının tutsak
edilmesine dek uzanan süreçte tutsak etme girişimleri, işlemeye devam eden
Nekbe sürecinin birer parçası olarak varlığını sürdürüyor. Filistinli tutsaklar
demir parmaklıklar ardında da olsa direnişin merkezinde kavgaya devam
ediyorlar.
Topraklarını
savunmak, her türlü sömürüye ve zulme karşı koymak için dövüşen Filistinli
işçileri ve köylüleri selamlıyoruz. İşçi sınıfı içerisinde örgütleme faaliyeti
yürütenler hapse atılıyorlar, Gazze’de balıkçılar, İsrail kurşunlarının ve
saldırılarının hedefi oluyorlar. Filistin’de halk sınıfları, eskiden olduğu
gibi bugün de devrimin önderleridir. Ulusal kurtuluş hareketini ileriye
taşıyanlar, işçiler, köylüler, kamplardaki mültecilerdir.
Filistin’in
içinde ve dışında, Hayfa’dan Nasıra’ya, Safed’den Gazze’ye, Ramallah’a ve
Nablus’a, Kahire’den Amman’dan, Beyrut’tan Berlin’e, Brüksel’e, Santiago’ya ve
New York’a nerede yaşıyorsa tüm Filistin halkının sesini ve mücadelesini öne
çıkartmak için bu eylem haftasına iştirak edin.
Nekbe’yi
hatırla.
Yaşasın
direniş! Yaşasın muzaffer Filistin!
Samidoun
8 Mayıs 2020
Kaynak
0 Yorum:
Yorum Gönder