Partideki Yanlış Fikirlerin Düzeltilmesi Üzerine
Bu
makale, esasen Mao Zedung’un Kızıl Ordu’ya bağlı dördüncü ordunun dokuzuncu
parti kongresi için hazırladığı kararı içermektedir. Çin halkı, ordusunu zor bir
süreçten geçerek kurmuştur. Japonlara karşı verilen direniş savaşı esnasında Yeni
Dördüncü Ordu ve Sekizinci Hat adıyla oluşturulmuş olan ve bugün itibarıyla
Halkın Kurtuluş Ordusu’na dönüştürülen Kızıl Ordu, 1 Ağustos 1927’de, Nanchang
Ayaklanması’nın yaşandığı sıralarda kuruldu ve Aralık 1929’da vücuda geldi. Bu iki
yıllık dönemde Kızıl Ordu içerisindeki komünist parti teşkilâtı çok şey öğrendi
ve birçok yanlış fikirle mücadele ettiği süreçte ciddi miktarda tecrübe edindi.
Bu karar, söz konusu tecrübeyi özetliyor. Alınan bu karar sayesinde Kızıl Ordu,
kendisini Marksist-Leninist temelde inşa etmeyi ve eski tip orduların nüfuzunu
kırmayı bildi. Kararı sadece Dördüncü Ordu değil, sonrasında Kızıl Ordu içerisindeki
birçok birim uygulamaya koydu. Bu sayede Kızıl Ordu, gerçek bir halk ordusu
hâline geldi.
● ● ●
Komünist parti teşkilâtı ve dördüncü kolordu
içerisinde proleter olmayan muhtelif fikirler açığa çıktı. Bu fikirler,
partinin doğru hatta yürümesine mani oluyor. Söz konusu fikirler tüm yönleriyle
düzeltilmedikçe Dördüncü Ordu, Çin’deki bu büyük devrimci mücadelede kendisine
verilen görevleri asla üstlenemez.
Parti teşkilâtı içerisinde bu türden yanlış
fikirler, esasen temel birimlerin ağırlıklı olarak köylülerden ve küçük
burjuvalardan müteşekkil olmasından kaynaklanıyor. Ama öte yandan partiyi
yöneten kurulların bu yanlış fikirlere karşı uyumlu ve kararlı bir mücadele
yürütememiş, parti üyelerini partinin çizgisi konusunda eğitememiş olması da bu
fikirlerin varlığının ve gelişiminin önemli bir sebebidir.
Merkez Komite’nin Eylül’de kaleme aldığı mektubun
ruhuna uygun olarak bu kongre, işbu karar ile Dördüncü Ordu bünyesinde parti
teşkilâtı kapsamında açığa çıkan proleter olmayan fikirlere, kaynaklarına ve
onları düzeltme yöntemlerine işaret ediyor, ayrıca tüm yoldaşlarımıza bu
fikirleri her yönüyle ortadan kaldırma çağrısı yapıyor.
Saf
Askerî Bakış Açısı
Saf askerî bakış açısı, Kızıl Ordu’daki birçok yoldaşta
fazlasıyla gelişme kaydetmiş bir bakış açısıdır. Bu bakış açısı, kendisini şu
tür yollardan ortaya koymaktadır:
1. Saf askerî bakış açısına sahip yoldaşlarımız,
askerî meseleleri ve politik meseleleri birbirine zıt şeyler olarak alıyor,
askerî meselelerin politik görevlere eşlik eden bir araç olarak görülmesine
karşı çıkıyor. Bazı yoldaşlarımız, “askerî açıdan iyiysen doğası gereği politik
açıdan da iyisindir; askerî düzlemde iyi değilsen politik düzlemde de iyi
olamazsın” diyorlar. Bunun bir adım sonrasında ise askerî faaliyeti politikanın
üzerine yerleştirip öncülüğü ona teslim ediyorlar.
2. Bu yoldaşlar, beyaz ordu gibi Kızıl Ordu’nun da
savaşmak dışında bir görevinin olmadığını düşünüyorlar. Dolayısıyla Kızıl Ordu’nun
devrimin politik görevlerini yerine getirmek için teşkil edilmiş silâhlı bir
yapı olduğunu hiç anlamıyorlar.
Kızıl Ordu, bilhassa bugün, kendisini savaşmakla
sınırlı tutmamalı, düşmanın askerî gücünü ortadan kaldırmak için savaşmanın
yanında kitleler arasında propaganda yürütme, kitleleri örgütleme, onların
devrimci politik iktidarı tesis etmelerine katkı sunma ve parti teşkilâtları
kurma gibi önemli görevleri de üstlenmelidir.
Kızıl Ordu, sadece savaşmış olmak için savaşmıyor,
ayrıca kitleler arasında propaganda faaliyeti yürütmek, onları örgütlemek, silahlandırmak,
kitlelerin devrimci politik iktidarı kurmalarına katkı sunmak için de mücadele
yürütüyor. Bu hedefler yoksa savaşmak anlamını yitirir, Kızıl Ordu varolma
gerekçesini kaybeder.
3. Bu sebeple, örgütsel düzlemde bu yoldaşlar,
Kızıl Ordu’ya bağlı politik çalışma yürüten bölümleri askerî çalışmalara tabi
kılıyorlar, buradan da “dışarıdaki işleri karargâh halletsin” diyorlar.
Bu fikrin gelişmesine izin verilmesi durumunda
kitlelerden kopulacak, ordu hükümetin kontrolüne girecek, proleter liderlikten
uzaklaşacak, zamanla o, Kuomintang ordusu gibi savaş ağalarının yolundan
yürümeye başlayacak.
4. Bahsini ettiğimiz yoldaşlar, ayrıca propaganda
ekiplerinin önemini de görmüyorlar. Kitle örgütü meselesi konusunda bu
yoldaşlarımız, ordu içerisinde asker komitelerinin örgütlenmesi, en genel
anlamda işçilerin ve köylülerin örgütlenmesi görevini savsaklıyorlar. Sonuçta da
hem propaganda çalışmaları hem de örgütleme çalışmaları yürütülmüyor.
5. Bir muharebe kazanıldığında bu yoldaşların
burunları büyüyor, bir muharebe kaybedildiğinde ise cesaretleri kırılıyor.
6. Burada bencil bir bölüm düşkünlüğü hâsıl oluyor
ve bu yoldaşlar, sadece bağlı oldukları Dördüncü Ordu’yu düşünüyorlar, Kızıl
Ordu’nun önemli bir görevinin de yerellikteki kitleleri silahlandırmak olduğunu
görmüyorlar. Bu hizipçi tutum giderek güçleniyor.
7. Dördüncü Ordu içerisindeki sınırlı çevresinin
ötesini göremeyen bazı yoldaşlarımız, başka devrimci güçlerin varolabileceğine
inanmıyorlar. Bu sebeple mevcut gücü koruma ve eylemden kaçınma fikrine aşırı
bir bağlılık gösteriyorlar. Bunun oportünizmin bir kalıntısı olduğunu görmek
gerekiyor.
8. Öznel ve nesnel koşulları dikkate almayan bazı
yoldaşlar, devrimci acelecilik derdinden muzdaripler. Bu insanlar, rapor tutma
zahmetinde bulunmuyorlar, kitleler arasında yürütülen çalışmaların detaylarını
ortaya koymuyorlar, vehim ve vesvese üretmekle meşgul olup sadece büyük şeyler
yapmak istiyorlar. Bu, darbeci yaklaşıma ait bir kalıntıdır.[1]
Saf askerî bakış açısının kaynakları ise
şunlardır:
1. Politik düzeyin düşük oluşu. Bunun sonucunda
ordudaki politik liderliğin rolü görülmez, Kızıl Ordu ile beyaz ordunun temelden
farklı olduğu gerçeği dikkate alınmaz.
2. Paralı askerlerde görülen zihniyet. Geçmişte
yaşanan muharebelerde ele geçirilmiş birçok savaş mahkûmu Kızıl Ordu’ya katıldı
ama bu unsurlar, beraberlerinde paralı askerlere has görüşleri de orduya taşıdılar,
böylece saf askerî bakış açısı kendisine alt rütbeli askerler arasında ciddi
bir zemin buldu.
3. Bu iki sebebe bağlı olarak askerler arasında
askerî güce yönelik aşırı bir güven açığa çıktı, halk kitlelerinin gücüne dönük
güvense zamanla kayboldu.
4. Birçok yoldaşta bu saf askerî bakış açısının
ortaya çıkmasının bir diğer sebebi de partinin pratikte askerî çalışmalara
katılıp bu çalışmaları yeterince tartışmamış olmasıdır.
Bahsi edilen hatalı görüş, şu tarz yöntemlerle
düzeltilebilir:
1. Partideki politik düzey eğitim aracılığıyla
yükseltilmeli, saf askerî bakış açısının teorik kökleri kesilip atılmalı, Kızıl
Ordu ile beyaz ordu arasındaki temel farklılık zihinlerde iyice
netleştirilmeli. Aynı zamanda oportünizm ve darbeciliğin kalıntıları yok
edilmeli, Dördüncü Ordu’daki o bencil bölüm düşkünlüğü ortadan kaldırılmalıdır.
2. Erlerin ve subayların politik eğitimlerine
odaklanılmalı, bilhassa eski savaş mahkûmları eğitilmelidir. Aynı zamanda
mümkün olduğu ölçüde Kızıl Ordu’ya katılacak işçileri ve köylüleri yerel
yönetimler seçmeli, mücadelede deneyimli olanlar alınmalı, bu sayede de saf
askerî bakış açısının örgütsel gücü kırılmalı, hatta ortadan kaldırılmalıdır.
3. Yerelliklerdeki parti teşkilâtları, Kızıl Ordu içerisinde
çalışan parti teşkilâtlarını eleştirmeli, Kızıl Ordu bünyesindeki erler ve
subaylarla birlikte tüm parti teşkilâtları üzerinde nüfuza sahip olabilmek
adına politik kitle örgütleri, Kızıl Ordu’ya eleştiri yöneltebilmelidir.
4. Parti, askerî çalışmalara aktif olarak katılıp
bu çalışmaları tartışmalıdır. Tüm çalışmalar tartışılmalı, bu konudaki kararlar
askerlerce uygulanmadan önce parti tarafından alınmalıdır.
5. Kızıl Ordu’nun yerine
getireceği görevleri, askerî ve politik aygıt arasındaki ilişkileri, Kızıl Ordu
ile halk kitleleri arasındaki ilişkileri, askerî komitelerin görev ve
yetkilerini, bunların askerî ve politik örgütlerle ilişkilerini açık biçimde tarif
eden kanun ve yönetmelikler hazırlanmalıdır.
Mao Zedung
Aralık 1929
[Kaynak:
Selected Works, Foreign Language
Press, Pekin 1965, Cilt 1, s. 105-108.
Dipnot
[1] 1927’de devrimin yaşadığı yenilgi takip eden
kısa bir dönem boyunca Komünist Parti içerisinde darbeci bir eğilim açığa
çıktı. Çin devrimini “sürekli devrim” olarak gören, Çin’deki devrimci durumun “sürekli
yükseldiğini” düşünen darbeci yoldaşlar intizamlı bir ricatı, geri çekilmeyi
kabul etmediler ve “komuta bende olsun”cu yaklaşımın ürettiği yöntemleri
benimsediler, bu düzlemde de sadece az sayıda parti üyesiyle ve kitlelerin ufak
bir kesimiyle hareket etmek suretiyle, hatalı bir biçimde, ülke genelinde bir
dizi yerellikte başarılı olma ihtimali bulunmayan ayaklanmalar başlattılar. Bu
darbeci faaliyetler, 1927 sonunda iyice yaygınlaştı ama 1928 yılının başlarında
tedrici biçimde dibe vurdu. Buna karşın darbecilik yanlısı hissiyat bazı yoldaşlarda
yaşamaya devam etti.
0 Yorum:
Yorum Gönder