15 Nisan 2020

,

Partideki Yanlış Fikirlerin Düzeltilmesi Üzerine

Bu makale, esasen Mao Zedung’un Kızıl Ordu’ya bağlı dördüncü ordunun dokuzuncu parti kongresi için hazırladığı kararı içermektedir. Çin halkı, ordusunu zor bir süreçten geçerek kurmuştur. Japonlara karşı verilen direniş savaşı esnasında Yeni Dördüncü Ordu ve Sekizinci Hat adıyla oluşturulmuş olan ve bugün itibarıyla Halkın Kurtuluş Ordusu’na dönüştürülen Kızıl Ordu, 1 Ağustos 1927’de, Nanchang Ayaklanması’nın yaşandığı sıralarda kuruldu ve Aralık 1929’da vücuda geldi. Bu iki yıllık dönemde Kızıl Ordu içerisindeki komünist parti teşkilâtı çok şey öğrendi ve birçok yanlış fikirle mücadele ettiği süreçte ciddi miktarda tecrübe edindi. Bu karar, söz konusu tecrübeyi özetliyor. Alınan bu karar sayesinde Kızıl Ordu, kendisini Marksist-Leninist temelde inşa etmeyi ve eski tip orduların nüfuzunu kırmayı bildi. Kararı sadece Dördüncü Ordu değil, sonrasında Kızıl Ordu içerisindeki birçok birim uygulamaya koydu. Bu sayede Kızıl Ordu, gerçek bir halk ordusu hâline geldi.

● ● ●


Komünist parti teşkilâtı ve dördüncü kolordu içerisinde proleter olmayan muhtelif fikirler açığa çıktı. Bu fikirler, partinin doğru hatta yürümesine mani oluyor. Söz konusu fikirler tüm yönleriyle düzeltilmedikçe Dördüncü Ordu, Çin’deki bu büyük devrimci mücadelede kendisine verilen görevleri asla üstlenemez.

Parti teşkilâtı içerisinde bu türden yanlış fikirler, esasen temel birimlerin ağırlıklı olarak köylülerden ve küçük burjuvalardan müteşekkil olmasından kaynaklanıyor. Ama öte yandan partiyi yöneten kurulların bu yanlış fikirlere karşı uyumlu ve kararlı bir mücadele yürütememiş, parti üyelerini partinin çizgisi konusunda eğitememiş olması da bu fikirlerin varlığının ve gelişiminin önemli bir sebebidir.

Merkez Komite’nin Eylül’de kaleme aldığı mektubun ruhuna uygun olarak bu kongre, işbu karar ile Dördüncü Ordu bünyesinde parti teşkilâtı kapsamında açığa çıkan proleter olmayan fikirlere, kaynaklarına ve onları düzeltme yöntemlerine işaret ediyor, ayrıca tüm yoldaşlarımıza bu fikirleri her yönüyle ortadan kaldırma çağrısı yapıyor.

Saf Askerî Bakış Açısı

Saf askerî bakış açısı, Kızıl Ordu’daki birçok yoldaşta fazlasıyla gelişme kaydetmiş bir bakış açısıdır. Bu bakış açısı, kendisini şu tür yollardan ortaya koymaktadır:

1. Saf askerî bakış açısına sahip yoldaşlarımız, askerî meseleleri ve politik meseleleri birbirine zıt şeyler olarak alıyor, askerî meselelerin politik görevlere eşlik eden bir araç olarak görülmesine karşı çıkıyor. Bazı yoldaşlarımız, “askerî açıdan iyiysen doğası gereği politik açıdan da iyisindir; askerî düzlemde iyi değilsen politik düzlemde de iyi olamazsın” diyorlar. Bunun bir adım sonrasında ise askerî faaliyeti politikanın üzerine yerleştirip öncülüğü ona teslim ediyorlar.

2. Bu yoldaşlar, beyaz ordu gibi Kızıl Ordu’nun da savaşmak dışında bir görevinin olmadığını düşünüyorlar. Dolayısıyla Kızıl Ordu’nun devrimin politik görevlerini yerine getirmek için teşkil edilmiş silâhlı bir yapı olduğunu hiç anlamıyorlar.

Kızıl Ordu, bilhassa bugün, kendisini savaşmakla sınırlı tutmamalı, düşmanın askerî gücünü ortadan kaldırmak için savaşmanın yanında kitleler arasında propaganda yürütme, kitleleri örgütleme, onların devrimci politik iktidarı tesis etmelerine katkı sunma ve parti teşkilâtları kurma gibi önemli görevleri de üstlenmelidir.

Kızıl Ordu, sadece savaşmış olmak için savaşmıyor, ayrıca kitleler arasında propaganda faaliyeti yürütmek, onları örgütlemek, silahlandırmak, kitlelerin devrimci politik iktidarı kurmalarına katkı sunmak için de mücadele yürütüyor. Bu hedefler yoksa savaşmak anlamını yitirir, Kızıl Ordu varolma gerekçesini kaybeder.

3. Bu sebeple, örgütsel düzlemde bu yoldaşlar, Kızıl Ordu’ya bağlı politik çalışma yürüten bölümleri askerî çalışmalara tabi kılıyorlar, buradan da “dışarıdaki işleri karargâh halletsin” diyorlar.

Bu fikrin gelişmesine izin verilmesi durumunda kitlelerden kopulacak, ordu hükümetin kontrolüne girecek, proleter liderlikten uzaklaşacak, zamanla o, Kuomintang ordusu gibi savaş ağalarının yolundan yürümeye başlayacak.

4. Bahsini ettiğimiz yoldaşlar, ayrıca propaganda ekiplerinin önemini de görmüyorlar. Kitle örgütü meselesi konusunda bu yoldaşlarımız, ordu içerisinde asker komitelerinin örgütlenmesi, en genel anlamda işçilerin ve köylülerin örgütlenmesi görevini savsaklıyorlar. Sonuçta da hem propaganda çalışmaları hem de örgütleme çalışmaları yürütülmüyor.

5. Bir muharebe kazanıldığında bu yoldaşların burunları büyüyor, bir muharebe kaybedildiğinde ise cesaretleri kırılıyor.

6. Burada bencil bir bölüm düşkünlüğü hâsıl oluyor ve bu yoldaşlar, sadece bağlı oldukları Dördüncü Ordu’yu düşünüyorlar, Kızıl Ordu’nun önemli bir görevinin de yerellikteki kitleleri silahlandırmak olduğunu görmüyorlar. Bu hizipçi tutum giderek güçleniyor.

7. Dördüncü Ordu içerisindeki sınırlı çevresinin ötesini göremeyen bazı yoldaşlarımız, başka devrimci güçlerin varolabileceğine inanmıyorlar. Bu sebeple mevcut gücü koruma ve eylemden kaçınma fikrine aşırı bir bağlılık gösteriyorlar. Bunun oportünizmin bir kalıntısı olduğunu görmek gerekiyor.

8. Öznel ve nesnel koşulları dikkate almayan bazı yoldaşlar, devrimci acelecilik derdinden muzdaripler. Bu insanlar, rapor tutma zahmetinde bulunmuyorlar, kitleler arasında yürütülen çalışmaların detaylarını ortaya koymuyorlar, vehim ve vesvese üretmekle meşgul olup sadece büyük şeyler yapmak istiyorlar. Bu, darbeci yaklaşıma ait bir kalıntıdır.[1]

Saf askerî bakış açısının kaynakları ise şunlardır:

1. Politik düzeyin düşük oluşu. Bunun sonucunda ordudaki politik liderliğin rolü görülmez, Kızıl Ordu ile beyaz ordunun temelden farklı olduğu gerçeği dikkate alınmaz.

2. Paralı askerlerde görülen zihniyet. Geçmişte yaşanan muharebelerde ele geçirilmiş birçok savaş mahkûmu Kızıl Ordu’ya katıldı ama bu unsurlar, beraberlerinde paralı askerlere has görüşleri de orduya taşıdılar, böylece saf askerî bakış açısı kendisine alt rütbeli askerler arasında ciddi bir zemin buldu.

3. Bu iki sebebe bağlı olarak askerler arasında askerî güce yönelik aşırı bir güven açığa çıktı, halk kitlelerinin gücüne dönük güvense zamanla kayboldu.

4. Birçok yoldaşta bu saf askerî bakış açısının ortaya çıkmasının bir diğer sebebi de partinin pratikte askerî çalışmalara katılıp bu çalışmaları yeterince tartışmamış olmasıdır.

Bahsi edilen hatalı görüş, şu tarz yöntemlerle düzeltilebilir:

1. Partideki politik düzey eğitim aracılığıyla yükseltilmeli, saf askerî bakış açısının teorik kökleri kesilip atılmalı, Kızıl Ordu ile beyaz ordu arasındaki temel farklılık zihinlerde iyice netleştirilmeli. Aynı zamanda oportünizm ve darbeciliğin kalıntıları yok edilmeli, Dördüncü Ordu’daki o bencil bölüm düşkünlüğü ortadan kaldırılmalıdır.

2. Erlerin ve subayların politik eğitimlerine odaklanılmalı, bilhassa eski savaş mahkûmları eğitilmelidir. Aynı zamanda mümkün olduğu ölçüde Kızıl Ordu’ya katılacak işçileri ve köylüleri yerel yönetimler seçmeli, mücadelede deneyimli olanlar alınmalı, bu sayede de saf askerî bakış açısının örgütsel gücü kırılmalı, hatta ortadan kaldırılmalıdır.

3. Yerelliklerdeki parti teşkilâtları, Kızıl Ordu içerisinde çalışan parti teşkilâtlarını eleştirmeli, Kızıl Ordu bünyesindeki erler ve subaylarla birlikte tüm parti teşkilâtları üzerinde nüfuza sahip olabilmek adına politik kitle örgütleri, Kızıl Ordu’ya eleştiri yöneltebilmelidir.

4. Parti, askerî çalışmalara aktif olarak katılıp bu çalışmaları tartışmalıdır. Tüm çalışmalar tartışılmalı, bu konudaki kararlar askerlerce uygulanmadan önce parti tarafından alınmalıdır.

5. Kızıl Ordu’nun yerine getireceği görevleri, askerî ve politik aygıt arasındaki ilişkileri, Kızıl Ordu ile halk kitleleri arasındaki ilişkileri, askerî komitelerin görev ve yetkilerini, bunların askerî ve politik örgütlerle ilişkilerini açık biçimde tarif eden kanun ve yönetmelikler hazırlanmalıdır.

Mao Zedung
Aralık 1929

[Kaynak: Selected Works, Foreign Language Press, Pekin 1965, Cilt 1, s. 105-108.

Dipnot:
[1] 1927’de devrimin yaşadığı yenilgi takip eden kısa bir dönem boyunca Komünist Parti içerisinde darbeci bir eğilim açığa çıktı. Çin devrimini “sürekli devrim” olarak gören, Çin’deki devrimci durumun “sürekli yükseldiğini” düşünen darbeci yoldaşlar intizamlı bir ricatı, geri çekilmeyi kabul etmediler ve “komuta bende olsun”cu yaklaşımın ürettiği yöntemleri benimsediler, bu düzlemde de sadece az sayıda parti üyesiyle ve kitlelerin ufak bir kesimiyle hareket etmek suretiyle, hatalı bir biçimde, ülke genelinde bir dizi yerellikte başarılı olma ihtimali bulunmayan ayaklanmalar başlattılar. Bu darbeci faaliyetler, 1927 sonunda iyice yaygınlaştı ama 1928 yılının başlarında tedrici biçimde dibe vurdu. Buna karşın darbecilik yanlısı hissiyat bazı yoldaşlarda yaşamaya devam etti.

0 Yorum: