14 Nisan 2020

,

Kont Heyden Anısına


Partili Olmayan Demokratlarımız Halka Ne Öğretiyor?

 

“Kont Heyden Anısına” başlığını taşıyan makale, aşağıda aktarılan yayın yönetmeni notu ile birlikte, Hayatın Sesi ismini taşıyan Bolşevik yayında yer aldı (St. Petersburg, 1907):

“Tovariş’in methiyesinin yayınlanmasından hemen sonra, Haziran ayı içerisinde kaleme alınan bu makale, ‘yazarın kontrolünde olmayan sebepler’e bağlı olarak o dönemde yayımlanamadı. Yazıyı derginin bu sayısına dâhil eden yayın yönetmenleri her ne kadar bahsi ettiği olaylar geçmişe ait olsalar da yazının bugün öneminden bir şey kaybetmediğine inanıyorlar.”

“Yazarın kontrolünde olmayan sebepler”den kasıt polis ve sansür sebebiyle ortaya çıkan engeller. Öte yandan Hayatın Sesi dergisinin Lenin’in makalesinin yayımlanabileceği tek yer olduğunu görmek gerekiyor. Makalenin altında imzaya yer verilmemiş ama içindekiler bölümünde yazının yanında “N.L.” yazıyor.

* * *

 

“Kont P. A. Heyden öldü ve Rusya’nın yaşadığı kayıp karşısında tüm ilerici basın hep bir ağızdan başsağlığı dileklerinde bulundu. Tüm partilere ve eğilimlere mensup insanlar Pyotr Aleksandıroviç’in güzel kişiliğinden etkilenmişlerdir. Nadir görülen ama herkesi mesut eden biriydi o!”

Bu cümleleri sağcı Kadet (Anayasacı Demokrat Parti yanlısı) Russkiye Vedomosti[1] gazetesinden yapılan uzun bir alıntı takip ediyor. Orada Prens P. D Dolgorukov’un “kont gibi muhteşem bir insan”ın eylemlerine ve hayatına dair coşkulu ifadelere yer veriliyor. Bunların birinde Dolgorukov, demokrasi anlayışlarının kökenini şu yaklaşımında açıktan ortaya koyuyor: “Köylülerin topraklara el koymasını beklemek yerine onlarla barış yapmanın yolunu bulmalıyız!”

Devamında ise şu cümleler sıralanıyor: “Kont Heyden’in ölümünün yol açtığı kederi, hangi partiden olursa olsun onun insanlığına değer veren herkesle paylaşıyoruz. Aramızdan ayrılmış bulunan Heyden, her şeyden önce bir insandı.” Tovariş gazetesinin 19 Haziran 1907 Salı gününe ait 296. sayısında bunlar yazılıydı.

Tovariş’teki gazeteciler, basınımızın en ateşli demokratları olmanın yanında, kendilerini “sosyalist”, tabii ki “eleştirel sosyalist” addeden kişiler. Bu insanlar, sosyal demokratlara yakın duruyorlar. Plehanov, Martov, Smirnov, Pereyaslavksi, Dan gibi Menşevikler de bu gazetede el üzerinde tutuluyorlar. Bu gazetenin sütunlarını Prokopoviç, Kusova, Portugalov gibi “resmi Marksistler”in imzaları süslüyor. Yani hiç şüphe yok ki Tovariş’teki gazeteciler, dar illegal faaliyetlere yabancı olan “aydınlanmış”, “demokrat” toplumumuzun en solcu sözcüleri.

Yukarıda alıntılananlara benzer ifadelere denk geldiğinizde bu beylere şaşırmadan edemiyorsunuz. Ne şanslıyız ki biz Bolşevikler, kibar beylerin oluşturduğu Tovariş denilen mahfile ait değiliz!

Rusya’nın aydınlanmış demokrasisinin “kibar beyler”i olarak siz, Rus halkının aklını uyuşturuyor, onlara dalkavukluk ve uşaklık zehrini aşılıyorsunuz. Bu iki zehir, sizin tüm şevkinizle, liberal bir yaklaşım dâhilinde, ucuz ama sizin için kârlı ve güvenli bir savaş yürüttüğünüz Kara Yüz hareketinin Purişkeviç, Kruşevan ve Dubrovin gibi meşhur üyelerinden daha tehlikelidir. Siz, omuz silkip bu türden davranışları çelişki olarak nitelendirenlere alaycı bir gülümseme fırlatıyor ve hemen o kibar beylerin arasına karışıyorsunuz. Evet biz, sizin bu liberallere has yavan kayıtsızlığınızı bu dünyada hiçbir şeyin rahatsız edemeyeceğini gayet iyi biliyoruz. Tam da bu sebeple biz, tüm faaliyetlerimizde Rusya’nın eğitimli dünyasına mensup kibar beylerle aramıza kalın bir duvar örmenin keyfini çıkartıyoruz.

Kara Yüzler’in halkın herhangi bir kesimini yozlaştırdığı ve yanlışa sevk ettiği bir örnek olay gösterebilir misiniz? Gösteremezsiniz.

Kara Yüzler’in basınında, oluşturdukları birlikte, yaptıkları toplantılarda, birinci ve ikinci meclis seçimlerinde bu konuda herhangi bir örneğe rastlanamaz. Polisin ve askerin de dâhil olduğu, Kara Yüzler eliyle gerçekleşen saldırılar ve mezalimler halkı öfkelendiriyor. Hileler, kirli tuzaklar ve rüşvet, nefrete ve öfkeye sebep oluyor. Devletin parası sayesinde Kara Yüzler, ancak polisin tahriki ve izniyle harekete geçebilen çeteler ve ayyaş sürüleri örgütlüyorlar. Lâkin tüm bu olaylarda halkı zerre etkileyemiyorlar, ideolojik manada tehlike arz edebilecek bir nüfuzu halk üzerinde asla kuramıyorlar.

Öte yandan bizim legal, liberal ve “demokrat” basınımızın bu türden bir nüfuza sahip olduğunu kimse inkâr edemez. Birinci ve ikinci meclis seçimleri, toplantılar, birlikler ve eğitim çalışmaları, bunun kanıtı. Tovariş gazetesinin Heyden’in ölümüyle kurduğu bağ, bu ideolojik nüfuzun ne tür bir boyuta ulaştığını ortaya koyuyor. Gazete, bu ölümün “ağır bir kayıp” olduğunu, ölenin “iyi bir insan” olarak görülmesi gerektiğini, “onun herkesi mesut ettiğini” ve “her şeyden önce insan olduğunu” söylüyor.

Kont Heyden, bir toprak ağası. Ekim devrimi öncesinde liberal rolü kesti herkese.[2] 17 Ekim 1905’te halkın ilk zaferi elde etmesinin ardından Heyden, hiç tereddüt etmeden karşı devrimci kampa geçti, Ekimci Parti’nin, yani köylülere ve demokrasiye öfkelenen toprak ağaları ile büyük kapitalistlerin yanına hizalandı. İlk mecliste bu asiller hükümetini savundu, ama bu meclisin herhangi bir anlaşmaya varılmadan dağılması sonrası bakanlıktaki yeri konusunda pazarlık yürüttü. Heyden, kariyerinin ilk basamaklarında tipik bir karşı-devrimci toprak ağası gibi davrandı.

İyi giyimli, aydınlanmış ve eğitimli beyler, bu süreçte liberalizm, demokrasi ve sosyalizm konusunda gevezelik ettiler, özgürlük davasına, köylülerin ağalara karşı verdikleri toprak mücadelesine destek çıkan konuşmalar yaptılar. Ama bir yandan da basın, örgütlenme, toplantı yapma ve seçim gibi konularda bariz bir tekele sahip olan bu beyler, başlarını semaya kaldırıp “O, nadir görülen ama herkesi mesut eden biriydi. Her şeyden önce insandı o!” dediler.

Aynen öyle. Heyden, sadece bir insan değil, sınıfının ortak çıkarlarının gayet bilincinde olan ve o çıkarları ustalıkla savunabilen bir yurttaştı aynı zamanda. Ama siz beyler, pek kültürlü demokratlar… siz, zavallı birer ahmaksınız, çünkü hepiniz bu toprak ağası sınıfının kültürlü uşaklarından başka bir şey olamayışınızı liberal salaklık kılıfı ardına gizliyorsunuz.

Toprak ağalarının halk üzerindeki nüfuzunu kırmanın âlemi yok tabii. Ama bu ağalar, işçileri ve köylüleri artık öyle uzun süre aldatamayacaklar. Öte yandan genel ifadeler ve kavramlar kullanma konusunda eğitim almış, sömürüde doğrudan paya sahip olmayan, her “iyi fikri” sahiplenen, bazen de aptal ama samimi bir yaklaşımla sınıflararası konumunu sınıf dışı partiler ve sınıf dışı siyaset düzeyine taşıyan burjuva aydınların halk üzerindeki nüfuzu tehlikeli bir husustur. Kitlelerin zihinleri tam da bu noktada kirlenir, bu aydınlar kitlelere ciddi zararlar verirler. Tüm sosyalizm güçlerinin bünyedeki bu zehri söküp atması gerekmektedir.

“Heyden eğitimli, kültürlü, merhametli ve hoşgörülü bir insandı.” Kendisinden geçmiş bir hâlde zırvalayıp duran liberaller ve demokratlar bu türden laflar ediyorlar ve kendilerini bir taraf olmayı gerekli kılan mertebenin üzerine çıkartıp tüm insanlık için ortak olduğunu iddia ettikleri bir noktaya ulaştıklarını söylüyorlar.

Pek kıymetli beyefendiler, fena hâlde yanılıyorsunuz. Bu, tüm insanlığın değil, uşaklığın ortaklaştığı bir nokta. Kölelik koşullarının farkında olan köle bu koşullarla mücadele ediyorsa devrimcileşir. Kölelik koşullarının farkında olmayan ve sessiz, bilgisiz ve sözsüz bir kölelik hayatını ot gibi yaşayan kişi ise köleden başka bir şey değildir. Kendini beğenmiş bir tavırla kölelik hâlinin verdiği tatları ballandıra ballandıra anlatan, efendisinin ne kadar iyi ve ne kadar nazik biri olduğundan bahsederken kendinden geçen biri, sahibine yaltaklanan bir köpektir. Siz Tovariş gazetesinin beyleri, işte tam da bu türden bir köpeksiniz. O mide bulandırıcı kayıtsızlığınızla devrim karşıtı bir toprak ağasını allayıp pulluyor, devrim karşıtı bir hükümeti desteklemiş olan birinin eğitimli ve merhametli olduğunu söyleyerek onu yüceltiyorsunuz. Siz, köleyi devrimciye dönüştürmek yerine dalkavuğa dönüştürdüğünüzün farkında bile değilsiniz. Özgürlük ve demokrasi ile ilgili tüm o laflarınız zırvadan, papağan gibi tekrarlanan tekerlemelerden, şık gevelemelerden ve riyadan ibaret. Dış yüzünüz rengârenk ama içiniz ceset gibi çürümüş. Siz kötü niyetlisiniz. Eğitiminiz, kültürünüz, aydınlanmanız tam bir fahişelik örneği. Çünkü siz ruhunuzu satıyorsunuz, sırf sevileceksiniz diye, hiç de ihtiyacınız olmamasına rağmen, ruhunuzu üç kuruşa pazara çıkartıyorsunuz.

Siz duygusal bir ifadeyle, Kont Heyden’in “anayasacılığa ikna olmuş biri” olduğunu söylüyorsunuz. Bu açıdan siz, ya yalan söylüyorsunuz ya da bu Heyden gibiler sizin gözlerinizi boyamış. Herkesin gözü önünde Witte, Dubasov, Goremikin ve Stolipin hükümetini destekleyen bir parti kurduğu bilinen bir adamın “anayasacılığa ikna olmuş biri” olduğunu söylemek, bir kardinalin papanın hasmı olduğunu söylemek gibi bir şey.

Siz demokratlar, insanlara anayasa konusunda doğru bir fikir sunmak yerine yazılarınızda anayasayı mayonezli som balığı gibi bir şey olarak ele alıyorsunuz. Hiç şüphe yok ki devrim karşıtı bir toprak ağası için anayasa bir tür mayonezli som balığı, köylüleri ve halk kitlelerini soyup soğana çevirmek ve onlara boyun eğdirmek için kusursuz bir yöntem.

Eğer Heyden anayasacılığa ikna olmuş biri ise o vakit Dubasov ve Stolipin de böyle biri, zira Heyden bu iki ismin politikasını destekledi. Dubasov ve Stolipin, Heyden gibi Ekimcilerin desteği olmasaydı bugünkü mevkilerinde olamazdı, benimsedikleri siyaseti güdemezdi.

Peki sinesine vurup timsah gözyaşları döken, kibar beylerin içinden gelen demokratların piri Heyden’in politik niteliğini sözleriyle ve anayasacılık maskesiyle mi yoksa toplumsal sahadaki eylemleriyle mi yargılamalıyız?

Heyden’in politik faaliyetlerinin ana özelliği ve olağan vasfı nedir? Birinci meclisin dağılması sonrası Stolipin’le bakan olma konusunda anlaşamayan o değil miydi? Heyden, bu gelişme sonrası Stolipin’le pazarlık yürütmemiş miydi? Bu tür momentlerde o, her fırsatta liberal lafazanlığa sarılmadı mı? 17 Ekim sonrası hemen Ekimci (yani devrim karşıtı) olmadı mı? Heyden’i “anayasacılığa ikna olmuş biri” olarak tarif etmek suretiyle siz, insanlara anayasacılığın asli özellik ve olağan vasıf olduğunu öğretiyorsunuz. Demek ki siz, demokrasinin esaslarını anlamadan demokratik sloganları bölük pörçük yinelemeyi iş zannediyorsunuz.

Kibar beyler, toplumun saygın kesiminin üyeleri olarak siz şunu asla unutmayın: demokrasi, Bay Heyden’in omuz verdiği, politik kariyeri boyunca varlığında somutladığı devrim karşıtı toprak ağalarının ülke genelindeki hâkimiyetine karşı mücadele etmek demektir.

Sizin gibi salon demokratlarının hissi bir yaklaşımla dile getirdiği gibi Heyden, eğitimli bir insandı. Evet bunu biz de kabul ediyoruz, onun iyi eğitimli ve (her zaman eğitimle elde edilmeyen) bir zekâya sahip olduğunu, hatta demokratlardan daha eğitimli ve zeki olduğunu görüyoruz, çünkü Heyden, kendi sınıfının ve mensubu olduğu devrim karşıtı toplumsal hareketin çıkarlarını Tovariş’in kibar beyleri olarak sizin özgürlük hareketinin çıkarlarını anlamanızdan daha iyi anlamıştı.

Bu eğitimli devrim karşıtı toprak ağası, kendi sınıfının çıkarlarını nasıl savunacağını iyi biliyordu. O, yarı feodal toprak ağalarının doymak bilmez iştahını ve bencil gayretlerini dışarıya dönük beyefendilik ve asillere has ifadelerle ustaca örtbas etmeyi bilen biriydi. Heyden, Stolipin’e bu sınıfsal çıkarları sınıfın en medeni hâkimiyet biçimleri ile korumak gerektiğini ısrarla söyledi. Heyden ve onun gibiler, aldıkları eğitimi bütünüyle toprak ağalarının eşiğine hediye olarak getirip bıraktılar. Rusya’nın radikal salonlarında gezinen saygın birer köpek değil de gerçek bir demokratsanız, bunun modern toplumda eğitimin nasıl kötüye kullanıldığını göstermek isteyen bir gazeteci için mükemmel bir örnek teşkil ettiğini görürsünüz.

Bir demokrat, ne vakit eğitim hakkında gevezelik etse okurlarının zihninde kendisinin üstün bilgiye ve kapsamlı bir görüşe, aynı zamanda asil bir zihne ve kalbe sahip olduğuna dair bir izlenim yaratmak ister. Heyden gibiler için eğitim yüzeye atılmış ince bir yaldızdır, en aşağılık ve en kirli politik işleri beyefendilere has bir biçimde yapabilmek için yürütülen öğretim ve danışmanlık faaliyetidir. Heyden’deki Ekimcilikte onun benimsediği tüm o “barışçıl ıslahçılık”[3], birinci meclisin dağılması sonrası Stolipin’le yürüttüğü tüm o pazarlıklar, esasen en aşağılık ve en kirli politik işlerin yürütülmesi için atılan adımlardan başka bir şey değildir. Bu süreçte Heyden, 1861’in öncesinde, esnasında ve sonrasında ayrıca 1905’ten sonra Heyden gibilerin hiç soluklanmadan, her fırsatta soyup soğana çevirdiği milyonlarca köylünün kanı ve teri karşısında aristokrat Rusların haklarını savunmak için bu politik işleri en güvenilir, en ustalıklı ve becerikli biçimde, sağlam adımlar atarak yoluna koydu.

Yaşadıkları dönemde Nekrasov ve Saltıkov, Rus toplumuna feodal toprak ağalarının dışarıdan bakıldığında parlak ve cilâlıymış gibi görünen eğitimlerinin ardındaki yağmacılığa dayalı çıkarlarını görmeyi, onlardaki riyadan ve nasır tutmuş yüreklerden nefret etmeyi öğretmişti. Ama bugün kendisini demokrasi mirasının bekçisi olarak gören, Kadet partisi üyesi[4] veya Kadet şakşakçıları olarak Rus aydınları, halka partili olmayan bir demokrat olarak tarafsızlığın sağladığı zevkleri ve o rezil uşaklığı öğretiyorlar. Bu gösteri, Dubasov ve Stolipin’in gösterisinden daha fazla mide bulandırıcı.

Salon demokratı büyük bir coşkuyla bağırıyor, “Heyden insandı” diye. Ardından da Heyden’in merhametli olduğunu söylüyor.

Heyden’in merhametli oluşunu bu duygusallıkla aktarılması, bize sadece Nekraso ve Saltıkov değil Turgenyev’in Avcının Notları çalışmasındaki aktarımları anımsatıyor. Burada karşımıza medeni ve eğitimli bir toprak ağası, Avrupa’nın rengine boyanmış, sosyal incelikler edinmiş bir kültür adamı tasviri çıkıyor. Toprak ağası misafirine şarap ikram ediyor ve tüm o kibriyle ilgisini çeken konularda sohbet açıyor. Bir ara uşağına dönüp “bu şarap neden sıcak?” diye soruyor. Uşağın rengi atıyor, bir cevap veremiyor. Ağa zili çalıyor, hizmetçi giriyor içeri, o an ağa sesini hiç yükseltmeden “Fyodor için gerekli ayarlamalar yapsın” diyor.

İşte Heyden’deki merhametlilik de böyle bir şey. Turgenyev’in bahsini ettiği ağa[5] da merhametliydi, hatta öyle merhametliydi ki Saltiçiha’dan[6] farklı olarak o, Fyodor’un kırbaçlanacağı ahırı bizzat gidip görmeye bile tenezzül etmiyor. Bu ağa öyle merhametli ki Fyodor’un ayaklarına indirilecek falaka sopasının önceden tuzlu suya yatırıldığını gidip kendi gözleriyle görmüyor. Bu ağa, uşağına vurmayı veya onu azarlamayı bile getirmiyor aklına. Sadece her eğitimli insan gibi belirli bir mesafede durup işini kibarca ve merhametli bir üslupla, ses çıkartmadan, gürültü patırtı çıkartmadan, âleme aşikâr kılmadan hallediyor.

Heyden’deki merhamet de bu ağadaki gibiydi. Onun köylüleri dövme, onlara kötü davranma konusunda Luzenovskiler ve Filonovlardan hiçbir farkı yoktu. Rennenkampfların, Meller-Zakomelskilerin halkı cezalandırmak için çıktıkları seferlere o da katıldı.[7] Ama Moskova’da Dubasov’un düzenlediği av partilerinde hiç bulunmadı. Öyle merhametliydi ki Heyden, bu tür faaliyetlerden hep geri durdu, gerekli ayarlamaların yapılması işini ulusun ahırında duran yiğitlere bıraktı, o barış yanlısı, kültürlü çalışmalarıyla Dubasovların hükümetini destekleyen politik partiyi kontrol etti. Bu parti ki liderleri Moskova’yı fetheden Dubasov’un sağlığına mal oldu. Peki bizzat ahıra gitmek yerine “Fyodor için gerekli ayarlamaların yapılması” noktasında Dubasovların işe koşulması çok mu merhametli bir davranıştı?

Bizim liberal ve demokrat basınımızın teşkil ettiği politik büroyu yöneten kocamış kadınlara göre bu model, merhamet üzerine kurulu. Çünkü Heyden “altın kalpliydi, tek bir sineği bile incitmezdi!” “Nadir görülen ama herkesi mesut eden” biri olarak Heyden, sonuçta Dubasovlara destek veriyor, onların intikam amaçlı faaliyetlerinin yol açtığı sonuçlardan istifade ediyor ama asla Dubasovlar konusunda sorumlu tutulmuyordu.

Salon demokratları, Heyden gibilerin bizi yönetmesi karşısında iç çekmenin demokrasinin şahikası olduğunu düşünüyorlar (ama bu salon beyleri, Heydenlerle Dubasovlar arasında doğal bir işbölümünün bulunduğunu anlamayacak kadar aptallar.) Hele şu cümlelere bir kulak verin:

“[Heyden’in] en fazla fayda sağlayacağı bir zamanda ölmüş olması gerçekten çok üzücü.[8] Artık o, aşırı sağla mücadele edemeyecek, ruhunun en incelikli yanlarını ortaya koyamayacak, onda doğal olarak bulunan aklın tüm o verimliliği ve zindeliği ile anayasanın ilkelerini savunamayacak.” [Tovariş, Sayı. 299, 22 Haziran Cuma, “Kont Heyden Anısına”, Pskov Guberniyası’ndan mektup]

Eğitimli ve merhametli bir insan olarak Heyden’in tüm o barışçıl ıslahçılığı ile, meclisi yok eden otokrasinin çaresizliğini, üçüncü Ekimci meclisin zavallılığını o anayasacı laf ebeliği ile gizleyemeyecek olması, gerçekten de üzüntü verici bir durum!

Çünkü “demokrat” bir gazetecinin işi, gerçeklerin üzerindeki perdeyi yırtıp atmak veya halka kendisine zulmeden düşmanlarını tüm çıplaklığı ile göstermek değil, Ekimcileri allayıp pullayan deneyimli riyakârların bulunmamasına ağıt yakmaktır.

Was ist der Philister? Em hohler Darm, voll Furcht und Hoffnung, dass Gott erbarm! Cahil nedir? İçinde Tanrı’nın kendisine acıyacağına dair ümit ve korkudan başka bir şey bulunmayan riyakâr bir bağırsaktır![9]

Peki Kadet üyesi veya Kadet etrafında oluşmuş kampa mensup Rus liberal demokrat cahillik nedir? İçinde devrim karşıtı toprak ağalarının kendisine acıyacağına dair ümit ve korkudan başka bir şey bulunmayan riyakâr bir bağırsaktır!

V. I. Lenin
Haziran 1907
Kaynak

Dipnotlar:
[1] Russkiye Vedomosti (Rusya’nın Yargıcı): 1863’ten itibaren Moskova Üniversitesi’ndeki liberal profesörlerce ve kent meclisleri (Zemtsvo) üyesi kişilerce çıkartılan günlük gazete. Liberal toprak ağalarının ve burjuvaların görüşlerini yansıtan gazete 1905 yılında sağcı kadetlerin yayın organı hâline geldi. 1917 Ekim Devrimi sonrası kapandı.

[2] Burada devrimci krizin derinleştiği Ekim 1905’te tüm Rusya genelinde başlayan politik grevden bahsediliyor.

[3] Barışçıl Islahçılık: Barışçıl Islah Partisi, toprak ağalarının ve burjuvazinin devrim karşıtı örgütlerinden biridir. 1906’da solcu ekimcilerle sağcı kadetlerin birleşmesiyle kurulmuştur. Lenin bu partiyi “Barışçıl Yağma Partisi” olarak adlandırır.

[4] “Heyden’i takdir etme noktasında kadetlerin Tovariş’teki beylerden yüz kat daha fazla süfli olduklarını, çok daha fazla yaltaklık ettiklerini belirtmek lazım. Tovariş’i burada Rus toplumundaki ‘kibar beyler’in ‘demokrasisine dair bir numune olarak ele alıyoruz.”-Lenin.

[5] Burada Turgenyev’in Yaşlılar Köyü isimli hikâyesinde geçen Penoçkin isimli toprak ağasından bahsediliyor.

[6] Saltiçiha (Darya Ivanovna Saltikova, 1730-1801): Toprak ağası, emrinde çalışan köylülere uyguladığı zulümle bilinir.

[7] Rennenkampf ve Meller-Zakomelsky çarın generalleri. Devrimci hareketi sert tedbirlerle bastırmalarıyla bilinirler.

[8] Aksi belirtilmedikçe Lenin’in alıntıladığı pasajlar içerisinde köşeli parantezlerle yapılan eklemeler Lenin’e aittir.

[9] Lenin burada Goethe’nin cahil tanımını aktarıyor (Goethe, Werke. Neue Ausgabe. Zweiter Band, Berlin, 1893, s. 593).

0 Yorum: