09 Nisan 2020

, ,

Katkı


Her Devrim Marksizme Katkıdır
Samora Moisés Machel [29 Eylül 1933-19 Ekim 1986] 1975 yılında Mozambik’in bağımsızlığında önemli rol oynamış bir devrimcidir. 1962’de FRELIMO’ya [Mozambik Kurtuluş Cephesi] katıldı. Kısa sürede ordu komutanı oldu. 1974’te Portekiz’de Karanfil Devrimi olunca Angola, Mozambik ve Gine-Bisseau bağımsızlığını kazandı. 25 Haziran 1975’te Machel ülkenin ilk devlet başkanı oldu. 1986’da geçirdiği uçak kazası sonucu hayatını kaybetti. Aşağıda Almanya ziyareti sırasında Marx’ın ölüm yıldönümü ile ilgili olarak 11 Nisan 1983 günü gerçekleştirilen bir etkinlikte yaptığı konuşmaya yer verilmektedir.
● ● ●
Değerli yoldaşlar, insanlığın en çok sevdiği evlatlarından biri olan Karl Marx’ın ölümünün yüzüncü yıldönümünü anan, ilerleme ve sosyalizmin tüm ırk ve milletlere, tüm kıta ve halklara mensup temsilcilerinin bir araya geldiği bu görkemli toplantıyı en derin duygularımla selamlarım.
Marx’ın naaşı Londra’daki mezarlıkta toprağa verilirken ona eşlik edenlerin sayısı çok azdı. Bugünse o, zaman karşısında payidar kalmayı bilen fikirleriyle milyonlarca insanın hayatını etkileyip değiştiriyor. Bugün dört kıtada kendi kaderlerinin dizginlerini ellerine alan işçiler, mutlu bir geleceği, sosyalizmi inşa ediyorlar.
Emperyalizm, Marksizme ve bugün içinde bulunduğumuz çağın Marksizmi olan Leninizme karşı yürüttüğü mücadelede yığınla insanî ve maddi kaynağı seferber etti. Marksizm-Leninizmi etkisizleştirip yok etmek için emperyalizm, en gelişkin silâhlarını, termonükleer tehdidini, bakteriyolojik ve kimyasal felâketi, okyanusun derinliklerinde ve uzayda geliştirdiği imkânları devreye soktu.
Yüz yıl evvel Avrupa’ya musallat olmuş olan hayalet, hâlen daha onların baş belası ve o artık bugün tüm dünyanın farkında olduğu bir şey.
Marksizm, kendi kaderlerinin dizginlerini ellerine alan ezilen halklar ve sınıflar, emekçi kitleler ve işçiler için aydınlık yol, umut ışığı, hiçbir vakit bükülmeyen bir kesinlik ve her daim tepemizde ışıldayan bir güneştir.
Devrim bilimi olarak Marksizm, pratiğin, iyi bir gelecek için verilen mücadelenin bir ürünüdür, dolayısıyla Marksizm, insanların pratikleri üzerinden yenilenir ve geliştirilir. Mozambik halkının devrimci mücadele dâhilinde ortaya koyduğu deneyim, bu ilkenin somut bir göstergesidir.
Değerli yoldaşlar, tarihimizin de doğruladığı biçimiyle tarihin itici gücü sınıflar mücadelesidir. Bu mücadele, dün olduğu gibi bugün de Afrika kıtasında hüküm sürmektedir.
Sömürgecilik öncesinde toplumumuz, Monomatapa ve Gaza gibi karmaşık devlet oluşumlarını biliyordu. Bunlar, feodal tarzda toplumsal sistemlerdi ve gelişim sürecinin farklı aşamalarına denk düşüyorlardı. Bazı örneklerinde kölelik dönemine ait unsurlar da muhafaza edilmekteydi. Bazı örneklerinde ise toplumdaki yeni süreci biçimlendiren, tarihin başka bir aşamasına denk düşen tüccar sınıfına rastlanmaktaydı. Tüm bu örneklerde sömüren-sömürülen ayrımı hâkimdi.
Bu devlet formasyonları üzerinden sömürgecilerin uyguladıkları baskılar ve yeni dönemde ortaya çıkan kapitalist ve emperyalist sistem, tarihsel düzlemde yeni değişikliklerin yaşanmasına neden oldu.
Sömürgecilerin ülkeleri işgal etmelerini mümkün kılan ise toplum bünyesinde tanık olduğumuz uzlaşmaz çelişkilerdi. Sömüren sınıfların temsilcileri, milli davaya ihanet ettiler ve kendi insanları üzerinde hâkimiyet kurup onları sömürmeye devam edebilmek için yabancılarla ittifak kurdular. Ülkenin hainlerce fethedilmesi ile birlikte halk egemenlere teslim oldu, zira halk, bir zamanlar kendisiyle müttefik olanların ihanetine uğradı.
Sömürgeciler, ülkeye büyük plantasyon ve toprak sahipliği sistemini getirdi, madenleri sömürdü, demiryolları ve karayolları inşa etti, böylelikle köylülerin proleterleşeceği sürecin oluşmasını mümkün kıldı.
Bizim ülkemizde kurtuluş mücadelesi, sömürenle sömürülen, sömürgeciyle sömürge arasındaki çelişkinin bir sonucu olarak ortaya çıktı. Sömürgeci faşizm, milliyetçi hareketin reformist bir hatta yürümesini imkânsızlaştırdı.
Mozambik’te toplumsal örgütler kurmak hukuken imkânsızdı, bu ülkede milliyetçi bir parti veya bir sendika bile kurulamazdı. Sömürgeci güçle diyaloga girip kendi kaderini tayin hakkını veya bağımsızlığı asla konuşamazdınız.
Halkımız, tarihsel açıdan gerekli seçeneği faşist şiddete son verme noktasında devrimci şiddette buldu. Barışa ulaşmak için savaşa savaş açmaktan söz eden Marksist tez, doğru olduğunu bir kez daha ortaya koydu.
Mozambik Kurtuluş Cephesi’nin kuruluşunda plantasyon işçileri, zorla çalıştırma pratiklerine maruz bırakılan yoksul köylüler, örgütün toplumsal tabanını teşkil ettiler.
Silâhlı kurtuluş mücadelesi süreci dâhilinde kurtarılmış bölgeler oluşturuldu. Pratikte bu bölgelerde ne tür bir iktidarın teşkil edileceğine karar verme zorunluluğu ile yüzleştik. Gerekli ürünlerin üretilmesi noktasında karşılaştığımız sorunlar daha da ağırlaştı. Asıl mesele, mücadelemizin kimlere hizmet ettiği idi, zira o dönemde burjuvaziyle aynı statüye gelmek için yanıp tutuşan eski feodaller ve yeni sömürücüler kendi iktidarını tesis etmek istiyorlardı.
1967-1970 arası dönemde Mozambik Kurtuluş Cephesi içerisinde açığa çıkan çelişkiler, temelde sınıfsal çelişkilerdi.
Bu çelişkilere doğru çözümler bulunmadıkça Mozambik devriminin niteliksel bir ilerleme kaydetmesi mümkün değildi. Tarihsel ilerlemelerin ana sebebinin sınıf mücadeleleri olduğunu bu sayede bir kez daha anlamış olduk.
Kurtarılmış bölgelerin oluşturulması, mülkiyet ve iktidar meselelerinin yakıcı bir hâl almasına neden oldu. Dolayısıyla hepimiz, bağımsızlığın elde edilmesi sonrası ne tür bir toplumsal düzen kurulacağı sorusuyla yüzleşmek durumunda kaldık.
Kurtarılmış bölgelerde ve Cephe içerisinde sınıflar mücadelesi süreci bu şekilde işledi. Marksist-Leninist partinin, sosyalist devrimin ve halk demokrasisine dayalı devletin tohumları bu süreçte ekildi.
Zamanla devrimci süreç ivmelendi. İşçi sınıfı, sayıca güçsüz olmasına ve kendi sınıfsal çıkarlarının yeterince farkında olmamasına karşın hareket yüzünü sosyalizme döndü.
Savaş, politik çalışmalar sayesinde süreci hızlandırdı ve herkesin mücadelenin gerçek amaçlarını idrak etmesini sağladı. Toplum, büyük fedakârlıklarda bulunması gerektiğini anladı ve iç ilişkileri dâhilinde köklü değişikliklerin yaşanması gerektiğini gördü.
Sömürüye karşı tüm insanlığın verdiği mücadelelerin ortaya koyduğu deneyim Marksizm üzerinden özümsendi, bu sayede Mozambik devrimci hareketi, bu deneyiminden istifade etme imkânı buldu. Süreç içerisinde Marksizm bu şekilde zenginleşti.
Mozambik koşullarında yürütülen devrimci mücadele, sosyalist devrime alan açtı ve hepimizi okuryazar oranının çok düşük seyrettiği, işçi sınıfının sayısal açıdan zayıf olduğu ama köklü bir Marksist-Leninist partinin mücadele yürüttüğü koşullar bağlamında sosyalizmi inşa etme sürecini başlatmaya sevk etti. Mozambikli işçilerin Kurtuluş Cephesi’ni kurduğu öncü çekirdeğin liderliğinde yürüttüğü mücadele, bizim bahsini ettiğimiz sorunlara doğru cevaplar bulmamızı sağladı.
Bu anlamda her ne kadar her halkın devrimci deneyimi kendine has ise de bu deneyim, Marksist düşüncenin dışında uzanan bir yola asla sahip olamaz.
Değerli yoldaşlar, kendi deneyimimizin ilerlediği kimi ana yollar, bizi belirli bir senteze, o sentez üzerinden de temel kimi sonuçlara ulaştırdı. İlk sonuç şuydu: sınıflar mücadelesi, genel bir olgudur ve tarihi harekete geçiren çelişkidir. İkinci sonuç ise işçi sınıfı ideolojisinin liderliği ve oynadığı rolün, bugünkü toplumda hâkim olan çelişkilerin doğru bir biçimde çözüme kavuşturulmasında önemli bir yere sahip olduğunu söylüyordu.
Bizim gibi sanayisi zayıf olan ülkelerde bile sosyalist devrim mümkündü.
Mozambik’te sosyalist devrim zafere, halkın verdiği kurtuluş savaşının zaferle sonuçlanması ile birlikte ulaşmıştı. Bu zafer, Lenin’in gösterdiği gibi, mevcut güç ilişkileri dâhilinde sosyalizmi inşa etmeye kararlı insanların zaferiydi. Çünkü halk, proletaryanın dizginleri ele alacağını söyleyen anlayışı desteklemiş, bunu kendi çıkarına olan bir gelişme addetmişti.
Marx’ın düşüncelerinin de ortaya koyduğu biçimiyle, iktidarda kimin olduğuna ve gücün nerede bulunduğuna bakmak gerekiyor.
Bugün proletarya diktatörlüğü, Komün döneminde olduğu kadar canlı bir olgudur. İnsanların eğitimi, maddi ve bilimsel zeminin oluşturulması, en genel anlamda toplumsal ilişkilerin dönüştürüleceği o uzun ve karmaşık süreçte devletin tüm faaliyetleri, proletarya diktatörlüğü esası üzerinden icra edilir. Devletin bu türden faaliyetleri ve toplumun yönetilmesi, öncü işçilerin proletaryanın bilimsel ideolojisiyle donanmış bir partide örgütlenmelerini gerekli kılar. Bu sebeple 1977’de düzenlediği üçüncü kongresinde Marksist-Leninist Parti’miz, Mozambik Kurtuluş Cephesi içerisinde oluşmuş bulunan rahmi yırtmış, kendini var etmiştir.
Değerli yoldaşlar, dünyadaki tüm sömürülenlerin birliği anlamında enternasyonalizm, Marx’ın düşüncelerinin temel sabitelerinden biridir. Bu dönemde emperyalizmin gerçekleştirdiği, sayıları giderek artan saldırıları karşısında devrimci hareketin bileşenleri arasındaki birliğin daha sıkı bir biçimde gerçekleştirilmesi gerektiği görülmüştür.
Bu dönemde enternasyonalizm, yeni bir boyuta ihtiyaç duymaktadır. O, barış için, nükleer felâkete karşı mücadele etmelidir.
Bugün kontrolsüz bir biçimde seyreden silâh yarışına tanık oluyoruz. Bugün emperyalizm, ısrarla dünyanın muhtelif yerlerine kitle imha silâhları yerleştirmektedir. Bugün emperyalizm, insanlığın en gerici güçlerine, işçilere zulmeden, onları sömürüp kıyımdan geçiren faşist rejimlere desteğini giderek artırmaktadır.
Emperyalizmin bu türden eylemleri barış yanlısı, ilerici insanların direnişiyle karşılanmakta, bu eylemlere mani olmak için işçiler kararlı bir biçimde mücadele yürütmektedirler.
Barış mücadelesinde Marksist güçler, insanlığın hayatta kalma mücadelesine öncülük etmelidirler. En geniş cephe, bu mücadele etrafında inşa edilmiştir.
Bilimin, sanatın, dinin, her türden kurumun, gençlik, kadın ve kilise hareketlerinin önde gelen isimleri, insanlığa saygısını muhafaza eden tüm o dürüst insanlar, barış talebinde bulunan politik güçlere iştirak etmişlerdir.
Bu bağlamda nükleer felâketten ve savaşın yayılmasından kaçınma konusunda gerçekçi ve adil öneriler sunduğu, barış yanlısı insanların arzularını dile getirdiği için Varşova Paktı danışma komitesince ortaya konulan tüm çalışmaları selamlıyorum.
Barış mücadelesi, savaşa yol açacak sebeplerin ortaya çıkmasına mani olmak zorundadır.
Savaşın bir sebebi emperyalist sömürü ise bir sebebi de zalim beynelmilel ekonomik düzendir.
Emperyalizmin kendisine teslim olmayı reddeden ve devrimci değişim yolunu benimseyen devletlere karşı yürüttüğü istikrarsızlaştırma ve saldırı politikası, savaşı kışkırtmaktadır. Avrupa, Asya, Latin Amerika ve Afrika’daki sosyalist devletlere yönelik ekonomik, finansal ve askerî şantajlar, savaşa yol açabilecek ana etmenlerdir.
Emperyalizmin el üstünde tuttuğu müttefikler olarak İsrail’in ve Güney Afrika’nın yürüttüğü saldırgan politika, savaşı kışkırtmaktadır. Irkçılık, ırk ayrımcılığı, Siyonizm, yabancı toprakların işgali ve sömürgeci yayılmacılık savaşa yol açabilecek ana etmenlerdir. Emperyalizmin belirli ülkelerde kışkırttığı savaşların herkesi içine çekecek bir savaşa yol açması ihtimal dâhilindedir.
Güney Afrika’daki rejim tüm bölgede barışı tehdit edecek bir savaşın muhtemel sebebidir. Başkentteki (Pretoria’daki) Nazi benzeri faşist rejim Angola Halk Cumhuriyeti’nin topraklarının belirli bir kısmını işgal etmiş, Namibya’yı sömürgeleştirmiş, bugün de Mozambik, Angola, Zimbamve, Zambiya ve Lesoto’da silâhlı çeteleri beslemektedir. Güney Afrika’daki savaştan buradaki ırk ayrımcısı rejim sorumludur. Bu rejim herkesi içine çekecek bir savaşı kışkırtan en önemli tehdittir.
Mozambik’in bağımsızlığı, Mozambik halkının barış mücadelesine yaptığı bir katkıdır. Bugün bölgesel ekonomik işbirliği temelli kimi amaçlar doğrultusunda diğer güney Afrika ülkeleriyle birlikte, ırk ayrımcısı rejimin yol açtığı savaş tehdidine mani olmak amacıyla hareket eden bir ülke olarak biz, barış mücadelesinde önemli bir cephe açmış bulunuyoruz.
Zaruri olan bir mücadele olarak ırk ayrımcılığıyla ve sömürgecilikle mücadeleyi şart koşan barış mücadelesi dâhilinde Afrika’nın güneyindeki barış hareketi açısından Afrika Ulusal Kongresi ile Güneybatı Afrika Halk Örgütü, desteklediğimiz araçlardır.
Sosyalist ülkeler, cephenin parçası olan devletler, ilerici ve demokratik güçler, barış, özgürlük ve ilerleme talep eden tüm halklar, bu haklı mücadeleye desteklerini eksik etmemektedirler.
Bir halk hareketi olarak barış mücadelesi, bu ölçeğe ulaşmak zorundadır. Bu aynı zamanda, Marx’ın düşünce ve eyleminin evrensel bir nitelik arz ettiği ölçektir.
Değerli yoldaşlar, Marx’ın ölümünün üzerinden tam yüz yıl geçti ama sosyalizm ve komünizm davası bir düş olarak varlığını muhafaza etti ve zaman içerisinde dünyayı değiştiren bir gerçeklik hâlini aldı. Marx’ın sistemleştirdiği devrimci bilimin yaşamsallığının en iyi kanıtı, yaşanan gerçeklerdir.
Sosyalist ülkeler, varlıklarını ispatladılar ve ilerleme kaydettiler. Sosyalizmin toplam sicilinde büyük başarılar kayıtlı. Sosyalist devrimin, sosyalist inşanın edindiği deneyim, Marx’ın özgün öğretilerinin zenginleşmesini ve kapsam itibarıyla genişlemesini sağladı. Her ülke ve her devrim, bilimimizin gelişimine ve elimizdeki mirasa yeni bir katkıda bulunuyor.
Demokratik Almanya Cumhuriyeti’nde, sosyalizmin zafere ulaştığı bu ülkede Marx’ın ölümünün yüzüncü yılını anıyoruz. Bu ülke öyle bir ülke ki burada işçiler, zekâlarının, enerjilerinin, becerilerinin tüm yönlerini ortaya koyma, refaha, ilerlemeye ve mutluluğa katkıda bulunma imkânı buluyorlar. Bu ülkede militan enternasyonalizm, halkların sömürüye karşı mücadelelerini kendi mücadelesi görüyor.
Almanya Sosyalist Birlik Partisi Merkez Komitesi Genel Sekreteri Yoldaş Erich Honecker şahsında sosyalizm ve barışın elde edeceği zafer için Marx’ın o dehasıyla geliştirdiği teoriyi yenilgi bilmez bir maddi güce tüm yaratıcıyla dönüştürmeyi bilmiş olan işçileri, köylüleri ve devrimci aydınları selamlıyorum. Öncü partisinin liderliğinde Demokratik Almanya Cumhuriyeti’nde Marx’ın düşüncelerinin hâlen daha canlı, genç ve ölümsüz olduğunun bir teyidi olarak dünya işçileri temsilcilerinin bu toplantısını tüm görkemiyle örgütlemiş olan işçi sınıfını selamlıyorum.
Dünya halkları barış, ilerleme ve sosyalizm için verdiği haklı mücadelede Marx’ın geliştirdiği anlayışlarla zafere ulaşacaktır.
Mücadele devam ediyor!
Zafer devrimin olacak!
Sosyalizm muzaffer olacak!
Samora Machel
[Kaynak: An African Revolutionary: Selected Speeches and Writings, Yayına Hazırlayan: Barry Munslow, Zed Books Ltd., 1985, s. 104-108.]

0 Yorum: