Langston Hughes ABD’li bir şairdir. 1901’de,
yüzyılın şafağında dünyaya gelmiş, 1967’deki Jim Crow döneminin
alacakaranlığını yaşamıştır.
Yaratıcı ve yenilikçi bir şair olarak Hughes, aynı
zamanda Harlem Rönesansı’nın ön cephesinde faaliyette bulunmuş bir yazardır.
Harlem Rönesansı, sonrasında tüm ülkeye ve dünyaya yayılacak olan Siyah
sanatının, müziğinin ve kültürünün gelişip serpildiği dönemi ve mekânı ifade etmektedir.
Şiir, tiyatro oyunu ve roman kaleme almış olan
Hughes, 1932 yılında, Siyahların ABD’de ayrımcılığa karşı yürüttüğü mücadeleyle
ilgili çekilecek bir filme katkıda bulunmak için Sovyetler Birliği’ne gider. Bu
film tamamlanamasa da bu süreçte edindiği deneyim görüşlerini epey etkiler ve
yaşadıkları üzerinden aşağıdaki şiiri yazar:
Lenin arşınlıyor dünyayı
Hiçbir sınır durduramıyor
onu.
Ne bir barikat ne bir
talimat
Pranga vurabiliyor
ayaklarına.
Dikenli teller de korkutmuyor gözlerini.
Lenin arşınlıyor dünyayı.
Siyah, melez, beyaz
Herkes kucaklıyor onu.
Dil engeli silinip
gidiyor.
En tuhaf diller bile inanıyor ona.
Lenin arşınlıyor dünyayı.
Güneş karanlıkla şafak
arasına
Çentik atarak doğuyor.
İşte tam orada
Kızıl bir yıldız yükseliyor.
Şiirde Lenin, dünya genelinde toplumsal eşitliğin
gerçekleştirdiği yürüyüşe dair bir imge olarak kullanılıyor. Lenin, şiirde
dünyadaki ırksal ve ekonomik ahenge dair umudu ifade ediyor.
Kendisini komünist olarak
tanımlamasa da Senatör McCarthy’nin başını çektiği Kızıl Korku adını taşıyan
yargılama esnasında Marksist metinleri hiç okumadığını söylese de Hughes’un bu
şiiri, dünyadaki ezilen halklarda adalet mücadelesi konusunda gerekli olan
uyanışı tarif ediyor.
21 Mart 2019
Kaynak
Kaynak
0 Yorum:
Yorum Gönder