Joe Biden’ın ABD’deki politik itibarı sert bir kişilik
olmayı da içeren bir izlenim sunar. O sıklıkla kentli işçi sınıfına mensup
olan, büyük ölçüde ülkedeki polis memurlarında ve itfaiyecilerinde temsil
olunan İrlanda kökenli Amerikalılarla bağlantılı bir kamusal kişilikmiş
izlenimi verir. Ancak Türkiye’ye yaptığı son ziyaretin IŞİD’e karşı mücadeleyi
güçlendirmek amaçlı gerçekleştirildiği iddia edilse de Biden’ın fiilî davranışı
bu inşa edilmiş kamusal imajla çelişmektedir.
Joe Biden Türk hükümeti ile Suriye’yi “tartıştı” ve
IŞİD’in yenilmesi için gerekli “askerî çözüm”ün masada olduğunu söyledi. O,
Suriye hükümetiyle Suudi Arabistan’ın para akıttığı şiddetten gözleri dönmüş
aşırıcılara anlaşmaya varmaları konusunda kibarca telkinde bulundu. Ancak Türk
devletinin IŞİD’e artık aşikâr olan desteğinden zerre bahsetmedi, bu desteği
kesmek için tek bir adım bile atmadı.
Joe Biden kibar, diplomatik ifadelerle konuşurken, ona
ev sahipliği yapan Türk devleti Suriye sınırını kapatmaya karşı çıkıyordu. IŞİD
petrolü hâlâ Türk sınırından geçiyor ve uluslararası piyasalara satılıyor.
Diğer yandan silâhlar Türkiye-Suriye sınırından geçip IŞİD’in eline geçiyor.
Eğer Türk devleti işbirliği yapmaya başlamışsa, o vakit Suriye sınırını
kapatması, örgütün istifade ettiği kaçakçılık şebekelerini kapatması gerekiyor.
Bu teröristler ancak bu sayede mağlup edilebilir.
Eğer Joe Biden, en azından o oynadığı karakter
bağlamında gerçekten sert bir adamsa ve IŞİD’i sahiden yenmek istiyorsa
yaptıkları toplantıların başında Erdoğan’a “kapat lan şu sınırı!” diye
bağırması gerekiyordu. Ama Biden bunu yapmadı.
Dahası eğer Biden IŞİD’i yenmeyi sahiden istiyorsa
Erdoğan’ı Rusya’yla yaşadığı o aptalca çatışmadan dolayı fırçalamalıydı. Mesela
Erdoğan’a “geri çekil dostum! Bırak Ruslar işlerini yapsın! Neden düşürdün şu
uçağı?” diyebilirdi.
Esasında Türk devleti sadece IŞİD’in para kazanma ve
silâh taşıma konusunda sınırlarını kullanmasına izin vermekle kalmıyor, ayrıca
ona karşı gerçek zaferler elde eden bir ülkeye karşı giderek daha fazla düşman
hâle geliyor. Rusya Suriye hükümetine IŞİD tehdidini yenmede yardım ettikçe
Türkiye’nin Rusya karşıtı retoriği ve provokasyonları da sürüyor.
Biden’ın şunu söylemesi de mümkündü: “Hey Tayyip ya da
ismin ne haltsa, Suriye’deki Kürdlerle neden savaşıyorsun? IŞİD buradaki bir
numaralı düşman değil miydi?” Esasında Türkiye’nin Suriye’ye dönük askerî
müdahalesi temelde IŞİD’le mücadeleye değil Kürdlerle savaşmaya odaklı.
Biden ziyareti esnasında Türkiye’ye yönelik ifade
özgürlüğü ile ilgili yumuşak kimi eleştiriler dile getirdi. Oysa şu anda 27
akademisyen ülkede Erdoğan’ın politikalarını eleştirdiği için gözaltında.
Yüzlercesi de soruşturmalarla karşı karşıya. Biden’ın yumuşak eleştirisine
karşı Erdoğan savunmasını sundu. Bunun üzerine Biden tabii ki “profesörleri
sırf seninle aynı fikirde değiller diye hapse atamazsın. Şimdi serbest bırak
onları! İnsan haklarından bahsediyorum, çok ciddiyim.” diyemedi.
ABD-NATO Liderlerinin Amacı Daha Fazla Kaos
Pazartesi günü başlayan Cenevre görüşmeleriyle
birlikte şu artık açık olmalı: Biden’ın Türkiye ziyaretinin IŞİD’in yenilmesi
ile bir alakası yok. Biden Erdoğan’dan gayet memnun. Son adımları konusunda
özelde onu tebrik etti. Oysa bu adımlar dünya barışı için çok zararlı.
ABD’nin Suriye politikasının amacı insan aklına
aykırı. Burada ABD IŞİD’i yenmeyi değil, meşru Suriye hükümetini devirmek
istiyor. Biden’ın IŞİD’e yol veren ve onu güçlendiren bir liderle dostça bir
araya gelmesi ve IŞİD’e karşı gerçek yenilgiler yaşatanlara karşı
düşmanlıkların giderek artması bunun bir kanıtı olmalı.
Cenevre görüşmeleri ilerledikçe NATO liderleri içinden
IŞİD’in çıktığı Suriye hükümeti karşıtı, dış destekli isyana dönük desteği
artırmayı konuşuyorlar. Suriye’ye bir de Ürdün’den silâh akmaya devam ediyor.
Savaş sahasında IŞİD’i fiilen yenen güçler, Ruslar,
İranlılar, Lübnanlılar, bağımsız milisler ve Suriye Arap Ordusu
şeytanileştiriliyor ve Türkiye ile NATO’dan fiilen düşmanlık görüyor. ABD’li
liderler bugün IŞİD’le mücadele için kendi “müdahaleler”ini gerçekleştirme
ihtimalini tartışıyorlar. Böylesi bir hamleye herkes karşı çıkmalı, zira IŞİD
tam da bu güçlerin gerçekleştirdiği “müdahale”nin doğrudan bir sonucu.
Eğer batılı liderler hükümet karşıtı savaşçılara para
ve silâh akıtmayı sürdürmemiş olsalardı ve kaosu derinleştirmeselerdi, Suriye
hâlâ barışın hâkim olduğu bir ülke olabilirdi. ABD ve Körfez ülkeleri para,
silâh ve yabancı savaşçıları Suriye’ye boca etmemiş olsaydı savaş bir hafta
içinde biterdi. Bugün itibarıyla ölü sayısı 250.000, zira batılı liderler kaç
masumun canına mal olacağına bakmaksızın “rejim değişikliği” için yanıp
tutuşuyorlar. Eğer Irak hükümeti zorla yıkılmamış olsaydı durum daha iyi olabilirdi.
IŞİD tam da Suriye ve Irak’ta batılı liderlerin kasten yarattıkları kaosun
içinden çıktı. Şimdi bir de bu liderler IŞİD’i daha fazla kaos yaratmak için
kullanmayı umuyorlar.
Terörizme karşı mücadelesinde dışarıdan yardım talep
etmek, halkın yüzde sekseninin yaşadığı toprakları hâlâ kontrol altında tutan
meşru bir hükümet olarak Suriye Arap Cumhuriyeti’nin hakkı. Bu karışıklığı
yaratanlar olarak batılı liderlerin Suriye’den çıkmaları gerek. Onların geri
adım atması ve vatansever Suriyelilerle güvendikleri müttefiklerinin işlerini
yapmalarına izin vermeleri şart.
Caleb Maupin
25 Ocak 2016
Kaynak
0 Yorum:
Yorum Gönder