13 Ocak 2016

,

Sopa


Devrimciler vardır ama artık devrimci olmamanın kılıfı daha kalındır, teorisi daha derin.

Devrimciler vardır ama artık devrimciliği sahte burjuva cenneti masallarının bir şövalyesi olarak ele alan okumalar daha güçlü ve daha rahattırlar. Devrimcilik olağan, doğal, gerçek olmaktan çıkmak zorundadır.

Teorik-fikrî planda devrimcilik artık sadece özel insanların, özel ve ulvi meşgalesi hâline getirilmiştir. Onun kitlelerden uzak ve azade kılınmasını isteyenlerin sesi ve özü gürdür.

Kitlelerden azade kılınmış politika, dolayısıyla, sadece kendisi gibi özel bireylere seslenir, onlarla varolur. Özele hapsedilmiş politika, devrimi özelleştirir, metafiziğe kilitler, gerçekten kopartır, sahte cennet masalları anlatır, tarihteki, toplumdaki, hayattaki çelişkilerin silindiği bir illüzyona bağlanır. Devrimi tüm çelişkilerin buhar olduğu bir alan/an olarak yutturmak kolaydır. Onu çelişkilerle fitili tutuşmuş bir dinamit kılmak zordur.

Bu cennet tasavvurunda yaşanan gerçek savaşsa her zaman kirlidir. Savaşın kirli olduğu, doksanlardan beri söylenmektedir. Doksanlarda savaşı kirletenin devlet olduğu söyleniyor idi, ama şimdi kirletenin PKK olduğu iddia edilmektedir. Belki de o gün de öyle düşünülüyordu ama açıktan söylenemiyordu.

* * *

Doksanların mahsulü olan Ödepe’nin internet tetikçisi olarak Deli Gaffar nam yazar, Sur’da, Cizre’de ve diğer yerlerde yaşanan savaşın kirli olduğunu söylemektedir. Ama aslında onun kir gördüğü şey PKK’nin ta kendisidir. Çünkü PKK, “o güzelim halkın maalesef aldandığı bir yalan”dır. Filistin, Cezayir veya Vietnam uzak olduğu için güzeldir. Onlar içimizde ise artık bir kirdir.

PKK, Ödepe’nin ardındaki örgütü eleştirerek bugünlere geldiği için kirlidir çünkü. Yolun devrimcileşmesine izin vermediği için bir sapmadır. Uzak durmadığı, içimize kadar girdiğinden bakteriye benzer. Yolun temizliği için ondan kurtulmak gerekir. Birileri, yolun devrimcileşmesi noktasında bu temizliğe ikna edilmelidir. Deli Gaffar yol temizliği yapmaktadır. O yolsa burjuvazi için temizlenmektedir.

Deli Gaffar, özünde burjuva siyaset kurgusu dâhilinde bir öz, cennet hâli, temiz bir düzlem tasavvur etmektedir. Aslında bu kelimelerin ardında bu delinin sopası dur duraksız salınmaktadır. Sopa, burjuva siyasetine kolektif bir güç olarak, kafa göz yara yara giren her kolektif özne içindir. Burjuvazi, kendi özünü, masalını koruyacak birilerini hep bulmuştur, bundan sonra da bulacaktır.

Bu kesimin bunca zaman dilinden silmek için uğraştığı “halk” sözcüğü Kürd konusu olunca derhal akla gelmektedir. Halkla bir bağ mevzubahis değildir ama o bir sopa olarak Kürd’ün kafasına indirilmektedir. Kürd, üzerine yağan mermilerden bu sopanın darbelerini hiç hissetmemektedir. Onun halkı gerçektir, masa başı kurgusu, fotoşoplu bir fotoğraf, reklâm metni ya da çeklere atılan imza değildir.

O sopa ki bugün devletin kitleleri en azından tarafsız tutma gayretinin bir silâhına dönüşmektedir. Denmektedir ki “bunlar halka düşman olan, savaşan iki taraf. Ey halk, olan sana olur, bu kavgaya karışma!”

Bu akıl hocalığının sebebi, halkın her daim “saf çocuk” olarak görülmesidir. Deli Gaffar, yazısını son cümleyi etmek için yazmıştır.[1] Birleşik Haziran Hareketi’nin bu “kirli savaş”tan uzak duran, kirin ana kaynağı PKK’den kaçan halka yardım eden siyasetini övmektir derdi. Haksöz gibi çevrelerin onun yazısını kıymetli bulup yayınlamalarının sebebi de buradadır: yazı, yıllardır husumet duyulan örgüte küfretmek için kaleme alınmıştır. Bu, Haksöz gibiler için bulunmaz nimettir.

Söz konusu tezviratın ve küfrün gerekçesi ise “halk” soyutlamasıdır. Bu kelime, küçük burjuva siyasetin alı pulu, cilâsı niyetine kullanılmaktadır. “Halk sosyalizm için mücadele eden sınıf ve katmanlardır” [Mahir Çayan] sözü unutulmuş, o, sınıf ve katmanlar içi ve arası gerilimlerin üzerini örten bir zırha dönüştürülmüştür. O çelişkilerin askıya alındığı, silindiği, yokmuş gibi davranıldığı cennet hâlidir artık. Deli Gaffar Kürd’e bu cennet hâline halel getirdiği için kızmaktadır.

“Halk” ve kimileri için “silâh” kelimesi de birbirlerine rakip olan ama aynı işlevi gören zırhlardır. İşçi’cilik, halk’çılık, Kürd’cülük kadar devrimci’cilik de marazîdir. Verili çelişkilerin üzerini örten, milleti bulutların üzerine çıkartan her kurgu yanlıştır. Küçük burjuvalar arasındaki yarışa aldanmamak gerekir.

* * *

Dövüşenler, büyük, başsız-sonsuz, kökleri derin bir kolektifin isimsiz bileşenleri olduklarını, pratikte bilmektedirler. Gürültü patırtı çıkartmadan işlerini yapmaktadırlar. Onların edebiyatı ile gündelik hayatlarına banci camping gibi renk kattıklarını sananlar, bu sayede verili politik sorumluluktan kurtulanlar, o kolektiften kaçtıklarını bilme(me)ktedirler.

Deli Gaffar da “savaşan iki taraf aslında birdir, olan halka olmaktadır, o halk dediğin şey de her zaman bizim malımızdır, bizden sorulur” derken, o kolektiften kaçtığının bilincindedir. Onun gibilerin dilindeki “halk” sınırsız, sınıfsız, yekpâre, bütün, çatlaksız, kirsiz bir öznenin eğretilemesidir. Bu ülkenin doğuşundan beri bölünmüş olduğunu bilen devletin bu tip eğretilemelere her daim ihtiyacı vardır.

Bölünmüşlüğü unutan, unutturduğu için bugünlere gelmiştir. Parçaya tutunan, onu bütün belleyen, parçalamayı unutacağı için yarına uzanacaktır.

Eren Balkır
12 Ocak 2016

Dipnot:
[1] Gaffar Yakınca, “Sur, Cizre… İslamcıların Kazandığı Solun Kaybettiği Bir Mücadele Daha”, 5 Şubat 2016, Doğru Haber.

0 Yorum: