16 Ocak 2016

,

İnternet Dönemi


1973 tarihli filmi Gösteri Toplumu’nda Guy Debord, yirminci yüzyılda insanlığın ruh hâline endüstrileşmiş kapitalist ekonominin nasıl tümüyle hâkim oluşunu izah eder ve modern kentli toplumun gerçeklikten koptuğunu söyler.

Bürokratik devletin sunduğu imajlarda sunulan, kentli tüketicilerin gerçekdışı rolüne dair önerme, yönetici sınıfın bilinci kontrol etmesini mümkün kılar. Bugün gerçekten kopma süreci, soykırım ve kitlelerin yersiz-yurtsuzlaştırılmasını da içerecek biçimde, savaş ekonomisinin büyük ölçüde herhangi bir itirazdan mahrum kalması sonucu tamamlanmıştır. Oysa insanlığa karşı işlenen bu suçların ana ortağı, reklâmcılığın gerçekleştirdiği gösterinin yarattığı tüketici talebidir.

Otomobil ve elektronik eşyalar gibi lüks mallara dönük tüketici talebini karşılamak için gerekli kaynaklara yönelik savaş, artık olağan kabul edilmekte, hiper-tüketiciler, bu savaşı ilerlemenin kötü ama kaçınılmaz sonucu olarak görüp umursamamaktadırlar.

Öğrencilerin ve kentte yaşayan toplumdaki marjinal kesimlerin altmışlarda bürokratik hâkimiyete karşı ortaya koydukları kendiliğinden direnişe rağmen yirmi birinci yüzyılda mülksüzleşme ve kitlesel katliama yönelik tüketici tepkisinin içeriğini belirleyen, yönetici sınıftır.

İnternet dolayımı ile, kitle iletişim araçları üzerinden bilincin kontrol altına alınması, Fransız felsefeci Debord’un “Aptallar Kültürü” dediği şeyi yaratmıştır. “Bu kültürde yegâne etmen, reklâmcılıktır.”

İnternet üzerinden, Avaaz, Purpose ve 350 gibi yönetici sınıfa ait yapılarca hazırlanmış dilekçelere imza atan sözde yurttaşlar üreten endüstriyel uygarlıktaki toplumsal dağılma, dikişsiz gösterinin dizginlenemeyen gücüne dair bir göstergedir. Söz konusu dağılma televizyon çağında başlamış, internet döneminde ise zirvesine ulaşmıştır.

Bilincin halkla ilişkiler üzerinden kontrol edilmesi “söylem düzeyinde bir monokültür” üretmiş, bu kültür dâhilinde kendi kendisini örgütleyen demokratik yenilenme süreci tahayyül bile edilemez bir hâl almıştır. Bu ortamda iletişim, Amerikalı kültür eleştirmeni Neil Postman’ın 1985’te “Kendimizi Ölümüne Eğlendirmek” dediği şey hâline gelmiştir. Otuz yıl sonra Postman’ın iddialarının aksine teknoloji, insanî değerlerin yerini almıştır.

Jay Thomas Taber
15 Ocak 2016
Kaynak

0 Yorum: