24 Ocak 2016

,

Faş


Mustafa Koç’un ölümü ardından taziye kuyruğuna sol da dâhil oldu.[1] Önce “zengin ayrı, burjuva ayrı” diyerek, solun müstakbel içişleri bakanı İsmail Saymaz çıktı ortaya. Ardından da HDP. Dolayısıyla İsmail Saymaz’ın bir dönem belediye başkanı adayı, bir dönem yönetici olan, “tek tweet’imle Gezi’yi başlattım ben” diye poz kesen Ahmet Saymadi ile mideye kokoreç indirmesinde şaşılacak bir yan yoktu.

Ahmet Saymadi, Gezi günlerinde tinerci çocukların kaldığı binayı işgal ettikten sonra “hırsızlık” bahanesiyle o çocukları tekme tokat kovan solcuydu.[2] Demek ki “Berkin Elvan” ismini verince bir yer, solcu ve devrimci olmuyordu. Aynı Saymadi, Çayan Mahallesi’ndeki çatışmaları tek tweet’iyle körüklemek isteyen, bu sebeple oradan çekilen Şırnaklı Kürdleri kışkırtmak için “Ölen İbrahim isimli genç, Şırnaklı!” diyen şahıstı. Oysa ölen genç Karabüklüydü.[3]

* * *

Bu hâl dâhilinde, Marksizm hakkında ve ona dair kalem oynatmak da kimseyi solcu, devrimci kılmıyor. Taner Timur, Mustafa Koç ve burjuvazi övgüsüyle dolu yazısını bu boşlukta yazabiliyor.[4] Bu abdurrahman çelebiler, bizi burjuvaziye mecbur, kul ve hayran kılmak için varlar.

Burjuvazinin hayat hikâyesini mitolojikleştirmek, bir efsane misali, kuşaktan kuşağa aktarmak da Timur gibi solculara düşüyor. O, “her sınıf kendi ölüsüne ağlar” [Lenin] sözüne inat, Koç için ağıt yakıyor, karalar bağlıyor. Kişisel hikâyesinde bir kez tanışmış olduğu şahıs için üzülüyor. Her öznelliği burjuvadan öğrenmiş birey gibi, siyaseti kendisinden kuruyor, kendi öznel varlığını yaldızlamayı teori zannediyor. Kendisini öne çıkartıyor, önemsiyor. O burjuvazinin inşa ettiği öznelliği savunmak için herkese asker olabileceğini dolaylı olarak söylüyor.

Taner Timur’un esas derdi, burjuvazinin laikliğin güvencesi, teminatı olduğuna vurgu yapmak. Eskiden orduya güvenen solcular, bu çürümüş, içi geçmiş yaşam tarzlarını savunması için burjuvaziyi göreve çağırıyorlar. Tersten, kitleleri burjuvaziye bağlıyorlar. Tayyip’in sopası, bizi burjuvazinin ağılına toplamak için demek ki. Timur gibiler, bu sopadan korkan ve hemen öne atılan ürkek çoban köpekleri.

Oysa bugün Timur’un öve öve bitiremediği burjuvazi, Suriye’de at koşturmak, Ortadoğu’ya hamle yapmak istediği için kan akıyor. O yüzden zırhlı araçlar üretiyorlar. Bu solcular için ölmeden bir gün evvel Mustafa Koç’un Tayyip’in huzuruna neden çıktığının bir önemi yok. Onun kendisine yoldaş olduğuna iman ediyorlar. Sadece kendilerine bu gericilik meselesine odaklanma emri verildiği için, bu emir uyarınca hareket ediyorlar, doğal olarak, Mustafa Koç’un ölümünü burjuvaziye övgüler dizme fırsatı olarak kullanıyorlar. Bu sarhoşluk ve gerçekten kopukluk içerisinde AKP rejiminin ve Erdoğan’ın en az kendileri kadar laik olduğu, bu devlete ait aparatlar olarak iş gördüğü gerçeğini görmüyorlar.

Taner Timur, kendisindeki solculuğu Koç ailesine ilişkin anlattığı masalda faş ediyor. Vehbi Koç’un “dinî fanatizmden ve dar milliyetçilikten uzak” olduğu için yükseldiğini söylüyor. Sola da bunu öğütlüyor. Ona “ancak burjuvazinin ilerlemesine katılırsanız, onun kuyruğuna tutunursanız, kazanırsınız” diyor. Üstelik bu yazısını “solun, halkın, özgürlüğün kalesi” olan, “Kavala beslemesi” Birgün gazetesi yayınlıyor. Din ve millet eleştirisi üzerine kurulu bir sol ise burjuvazinin kuklasından başka bir şey olmuyor.

* * *

Timur, devletin burjuvasından memnun. Ermeni ve Rum mallarının üzerine çöreklenmiş zenginliğin karşısında ağzının sol kenarından suyunu akıtıyor. Yazının mürekkebi, bu su.

O mürekkep, Vehbi Koç’un muhteşem başarı öyküsüne aldanan cümlelere dönüşüyor. Devletin Amerika’nın güdümüne girmesiyle onun ABD’ye gönderildiğini, her daim emek ve sol düşmanı faaliyetler içerisinde başı çektiğini gizlemeye çalışıyor. 12 Eylül paşalarına, “yakalanan anarşistlerin ve suçluların mahkemeleri uzatılmamalı ve cezaları süratle verilmelidir. Polis teşkilatını teçhiz edecek ve kuvvetlendirecek imkânlar genişletilmeli, gerekli kanunlar bir an önce çıkarılmalıdır. İşçi-işveren ilişkilerini düzenleyecek olan kanunlar asgari hata ile çıkarılmalıdır” diye mektup yazan Vehbi Koç’u, hapishanede Mehmet Ağar’ı ziyaret eden torununu kendisine yoldaş belliyor. Sırf bugün Tayyip alerjisi üzerinden, kendisine doğal müttefik bulmak için.

Laik diye göğe çıkarttığı Vehbi Koç, Kenan Evren'e yazdığı 3 Ekim 1980 tarihli mektupta darbeci paşaların “ülkenin ümidi” olduğunu söyledikten sonra onlara tavsiyelerini iletiyor. Ordu gerekli düzenlemeleri yaptıktan sonra kışlasına dönsün, Batı ürkütülmesin, halkın elindeki silâhlar toplansın, militan sendikacılar tasviye edilsin, Özal desteklensin vs. diyor. Son kısımda da Taner Timur’un laik önderi Vehbi Koç şunu söylüyor: “Dinsiz millet olmaz. Din işleri, bu defa, siyasi partilerin istismar edemeyecekleri şekilde düzene sokulmalıdır.”[5]

Son cümle olarak da Koç, “kibirlenmeyin, bize kulak verin” diye ordunun kulağını çekiyor. Taner Timur da bu kudrete tapıyor. Yazısının bir yerinde ağzındaki baklayı çıkartıyor. Timur, millete diyor ki “bu Tayyip gelip geçicidir. Aslolan güç, Koç gibi laik burjuvazimizdir. Taktik de stratejik derinlik de onlarda. Enseyi karartmayın!” Tam da Evren’e mektup yazan Koç gibi konuşuyor. Bir solcu, bir burjuvaya değmeye görsün, hemen solculuğunu onun hizmetine sokuyor.

* * *

Gezi günlerinde kaçacak delik arayınca böylesi müttefikler bulunmak zorunda kalınıyor. O gün sahada, gerçekte mücadele edenler, Divan Otel’in oranın çalışanlarının iradesiyle açıldığını söylüyorlardı. Ama Taner Timur gibi solcular, bu emekçi dayanışmasını küçük, zavallı ve kıymetsiz gördüğünden, bu “kalender” yani “gösterişsiz, sade yaşamaktan yana olan” burjuvaya övgüler düzüyor. O, emekçilere “burjuva iktidarının gölgesinden ayrılmayın” diyor. Kendisindeki dinden ve milletten ari, saf, rahat solculuğuna halel gelmesin diye burjuvazinin kudretine teslim oluyor. Ağzında, zihninde kırıntı niyetine biraz “sosyalizm” kalmışsa, onun da burjuvaziyle, onun sayesinde geleceğine inanıyor. Bizim buna inanmamızı istiyor. Mustafa Koç’un cenazesinin kaldırılacağı camiin neden son anda değiştirildiğini, Osmanlı sancağı ile uğurlamanın ne anlama geldiğini hiç sorgulamıyor.

Ve “birgün” elbette ayrı yazılıyor. İki takada iki sınıf çarpıştığı için bu hep böyle.

Eren Balkır
24 Ocak 2016

Dipnotlar:
[1] Eren Buğlalılar, “Ya Burjuvazinin Başı Sağ Olacak Ya Proletaryanın”, 25 Ocak 2016, Proleteren.

[2] “Siyasi Haber’de Çıkan İbra Yazısına İtiraz Var”, 2 Mayıs 2015, Kontra Salvo.

[3] Eren Balkır, “İbrahim’iz, Öksüzüz”, 2 Ağustos 2014, İştirakî.

[4] Taner Timur, “Koç Ailesinin ‘Saga’sı ve Bir Koç’un Ölümü”, 24 Ocak 2016, Birgün.

[5] Sol Hafıza, “Vehbi Koç’un Mektubu”, 12 Eylül 2018, Twitter.

0 Yorum: