Şu an itibarıyla birçok insan, ABD hükümetinin toprak
yönetim politikalarına, yeterince kabul ve saygı ile yaklaşmamasına karşı çıkan
Avrupalı (beyaz) milislerin Doğu Oregon’a nasıl üşüştüğünü işitmiştir. Bu
milisler Portland’ın doğusunda, beş saat uzaklıkta bulunan Burns kasabasına 30
dakikalık mesafedeki devlete ait bir kuş gözetleme alanını işgal ettiler. Bu
protestoda “gerçek Amerikan vatanseverliği”ni göstermek amacıyla Amerikan
bayrağı kullanıldı ve “Tanrı’nın takdiri”ne atıfta bulunup duruldu. Elbette bu
insanlar ortak kimi özelliklere sahip: Avrupalılardı, çoğu yaşlıydı, ideolojik
olarak sağcıydı ve büyük kısmı kurgu ile gerçek arasında ayrım yapamaz
durumdaydı. Birçoğunuz bu insanları gayet iyi tanıyorsunuz, çünkü bunlar sizin
babanız, ağabeyiniz, oğlunuz, kızınız, anneniz, kocanız, eşiniz vs. Dolayısıyla, bu insanları neyin harekete geçirdiğini anlamak için vakit harcamaya da gerek
yok. Bunları anlamak öyle zor bir iş de değil. Bunlar zulmün tadına ilk kez
varmış, kendisini haklı gören Avrupalılar. Oysa bizler bu zulme yüzlerce yıldır
maruz kalıyoruz. Dolayısıyla bu insanların tepkisi şaşırtıcı değil, kimseyi
hayal kırıklığına da uğratmamalı. Asıl bıktırıcı ve mide bulandırıcı olan,
bizim Avrupalı müttefiklerimizin bu sağcı akrabalarının, komşularının ve cemaat
üyelerinin eylemlerine sürekli tepki geliştiriyor olmaları.
Doğu Oregon’daki bu en son milis eyleminden beri
sosyal medya bilinçli beyazların tepkileriyle doldu taştı. Beyaz toplumun bu en
güzide kesiminin ürettiği tepkiyi Afrika toplumu içerisinde polis karşıtı
terörizme karşı protestolara yönelik beyaz milislerin tepkisiyle kıyaslamak
mümkün. Kanaatimce bu “müttefikler” beyaz milisler gibi bir duruş
sergilediğimiz vakit devlet eliyle öldürülmeyeceğimizi söylüyorlar. Sanki bizim
bu konuyla ilgili bir sözümüz yokmuş gibi. Beyaz solcuların analizlerinin en
güçlü yanı bu. Diğer yandan da bu milis eylemini yapan kardeşlerinin bu işte
parmağı olmadığını açıklığa kavuşturmak için beyaz milisler marjinalleştirilip
duruluyorlar.
Bunlarda yeni bir şey yok, abartılacak bir yan da.
Milislerin işgal ettikleri topraklar onlarca yıl önce o topraklardan
çıkartılmış Paiute yerlilerinin atalarına aitti. Bu yerliler hâlâ hayatta ve
bugün Burns’de çekinerek yaşıyorlar. Beyaz milisler yerlilerin topraklarını
işgal edip oralara yerleşenlerin en son versiyonundan başka bir şey değiller.
Bunların ABD hükümetine meydan okumayla ilgili gündemleri kapitalist sistemde
sömürülen emekçiler ve yerlilerin toprakları üzerinde hangi beyazların iktidar sahibi
olacağına karar vermek amacıyla Avrupa’da süren sınıflar mücadelesinin yeni bir
tezahüründen başka bir şey değil. Bu grubun lideri Ammon Bundy adında biri. Bu
adam Nevada’da beyaz milislere evsahipliği yapan beyaz üstünlükçü Cliven
Bundy’nin oğlu. Diğer bir isimse İslam karşıtı beyaz aktivist Jon Ritzheimer.
Bu da ideolojik beyaz üstünlükçülüğün bu milis hareketinin temelini teşkil
ettiğini doğruluyor. O hâlde beyazların “hükümete karşı silâh almalıyız,
kıyımdan geçirileceğiz” diye sosyal medyada mesajlar yağdırmasına hiç gerek
yok. Biz sizden daha iyi kavrıyoruz meseleyi, böylesi kötü zamanlarda söz
konusu çelişkilerin nasıl bir hâl aldığını. Sizden tek istediğimiz, bu
insanların sizin insanlarınız olduğunu anlamanız. Facebook’ta “lanet olsun
şu milislere” diye yazmak yerine oturun, hısım akrabanızı örgütlemek için
kapsamlı bir strateji geliştirin. Onlara asıl kavganın kapitalist sisteme karşı
verilmesi gerektiğini öğretin. Bu sistemin Afrikalılara ve yerlilere de
zulmettiğini söyleyin. Sokaklarda bizim insanlarımızı o ajanları ile vuran
devlete karşı yaptığımız protestolardaki öfkeyle onların öfkesinin arasında bir
fark olmadığını izah edin. Onlara, mücadelemize somut bir destek sundukları gün
bu zulmün biteceğini anlatın (onlar bilsinler, bizim her zaman yoksul, çile
çeken Avrupalılarla dayanışma içerisinde olduğumuzu). Diğer beyazları eğitmek
için bir kıyaslama maksadıyla bizden istifade edin en azından. Bu bilgiden
yararlanmak suretiyle çok hayırlı bir iş yapmış olursunuz.
Bu çok önemli bağı kurmak beyaz solun sorumluluğudur.
O bağı kurmanız mümkün. Biz kuramayız, çünkü bu insanlar bize güvenmemek
üzerine programlanmışlar. Oysa bu insanlar sizin akrabalarınız. Komşularınız.
İş arkadaşlarınız, dostlarınız. Onların anlayacakları dilden konuşabilirsiniz.
Onları etkileyebilirsiniz. Onları örgütleyebilirsiniz. Peki ama neden
yapmıyorsunuz bunları? Biz kendi insanımızı kapitalist sisteme karşı
örgütlüyoruz, öte yandan da bir başına, başkalarından gayrı bir iş
yapamayacağımızı görüyoruz. Tarih kapitalist sistemin Afrikalı kitlelere ve
diğer adalet mücadelelerine karşı Avrupalı yoksul emekçileri birer nefer olarak
nasıl kullandığına dair örneklerle dolu. Ku Klux Klan’ın ve neonazi gruplarının
işçi sınıfı içerisinde üye bulmasının nedeni bu. Bu milislerin ekseriyetinin
işçi sınıfına mensup beyazlar olmasının sebebi bu. Mesele, bu insanları
bilinçlendirecek aktif ve kesintisiz bir politik eğitimin verilmiyor oluşu.
Başka bir deyişle, siz ilerici olduğunu söyleyen beyazlar, yapmanız gereken işi
yapmıyorsunuz. Bu nedenle biz böylesi olaylara tanık olduğumuzda sizin nasıl ve
neden hata yaptığınız geliyor aklımıza. Her sağcı milisin varlığı sizin
sorumluluklarınızdan kaçışınızın bir kanıtı. Bir köpeği kediyi kovaladı diye
suçlayamayız, dolayısıyla bu milislerin yaptıkları işlerden daha iyi şeyler
yapmasını bekleyemeyiz. Onlardan daha çok şey bildiğinize göre, suçlanacak olan
da sizlersiniz. Esasında bu laflara bile gerek yok, çünkü siz de çelişkilerin
gayet net bilincindesiniz. O hâlde işe aile üyelerinizden başlayın, yoksa sonra
sizler arasındaki farktan bahsetmek bizim için güç olabilir.
Ahjamu Umi
3 Ocak 2016
Kaynak
0 Yorum:
Yorum Gönder