20 Ocak 2016

,

İsrail ve Körfez Ülkeleri


İsrail, İran’a karşı muhalefet de dâhil, son yıllarda birçok meselede Birleşik Arap Emirlikleri ve diğer ülkelerle bağlar kurması ardından Körfez ülkeleri ile ilişkilerini daha da güçlendirmeyi umuyor.
Pazartesi günü İsrail Enerji Bakanı Yuval Steinitz Abu Dabi’ye gizli bir seyahat gerçekleştirdi. Burada İran’la, IŞİD’le ve diğer meselelerle ilgili ortak endişeler ele alındı.
Yapılan haberlere göre, İsrail Dışişleri Bakanlığı Abu Dabi’de büro açmak istiyor. Bu adım, İsrail’in Uluslararası Yenilenebilir Enerji Kurumu’nun (IRENA) Abu Dabi’deki genel merkezinde büro açması ardından atıldı.
IRENA’in bürosu diplomatik bir yapıya sahip değil, uluslararası enerji kurumunun bir parçası. İsrail 15 yılı aşkın bir zaman sonra Körfez bölgesinde resmi varlık imkânı buldu. Bu, kimi çevreleri şaşırtan bir gelişmeydi.
Katar ve Umman İsrail’de ticaret bürolarını 1996’da açmış, ikinci Filistin İntifadası patlak verince 2000’de kapatmıştı.
Bir İsrailli kaynağa göre, BAE’deki büronun amacı Arap Yarımadası’nda varlık imkânı bulabilmek.
“Bu hamle tümüyle İsrail dışişleri bakanlığına ait, gerekçesi de gayet açık: Körfez’e adım atmak.” IRENA’in Abu Dabi merkezini ziyaret eden bu kaynak bu tespiti yapıyor.
İsmini saklı tutan bu kişiye göre, büroda üç İsrailli çalışacak. Biri IRENA’ye resmî temsilci olarak hizmet edecek bir diplomat. Diğeri yenilenebilir enerji uzmanı. Üçüncüsü ise İsrail güvenlik hizmetlerinden.
İsrail gazetesi Haaretz’in Aralık tarihli haberine göre, diplomat Rami Hatan IRENA’in resmi temsilcisi olarak bu işin başına geçmek için Abu Dabi’ye yerleşecek.
IRENA web sitesinde kendisinin “yenilenebilir enerjiyle ilişkili meseleler konusunda uluslararası işbirliğine dair bir platform olarak iş gören uluslararası bir örgüt” olduğunu söylüyor.
İsrail 2009’da kurulan IRENA’in genel merkezinin BAE’de açılması için çok uğraştı. Böylelikle İsrailliler örgütün faaliyetlerine serbestçe katılabileceklerdi.
İsrail, uluslararası kurumları BAE’ye baskı uygulama konusunda bir araç olarak ikinci kez kullanıyor. İsrailli yetkililerin ifadesiyle, İsrail 2004’te Dünya Elmas Borsaları Federasyonu’na katılma hususunda Dubai’yi desteklediğini söylüyor. Bu sayede örgütün İsrailli üyeleri Dubai’ye rahatça gidip gelebilmiş.
Abu Dabi’deki IRENA’da bulunan İsrail bürosunun arkasındaki mimarlar İsrail Dışişleri Bakanlığı genel direktörü Dore Gold ve Dışişleri Bakanlığı’ndaki Özel Enerji Temsilcisi Ron Adam.
IRENA’in 2009’da kurulmasından beri İsrailli bakanlar sık sık BAE’yi ziyaret ettiler. Oysa geçmişte İsraillilerin IRENA konferanslarına katılması ve bu ülkeye girmesi yasaktı.
Eski Altyapı Bakanı Uzi Landau BAE’yi ziyaret eden ilk kişi. IRENA’e yapılan bu ilk resmî ziyaret 2010’da gerçekleşti.
Ancak Filistinli İslamcı hareket Hamas’ın bir üyesinin aynı yıl suikasta uğraması sonrası BAE yetkilileri Mossad’ı suçladı.
2014’te gerilim azaldı ve altyapı bakanı Silvan Şalom IRENA bürosundaki toplantıya katılmak için Abu Dabi’ye gitti.
IRENA’in Abu Dabi merkezinde resmî bir İsrail bürosunun açılması BAE ile stratejik ilişkiler kurma konusunda önemli bir adım. Bu adım İsrail’e Körfez ülkelerinin kapısını aralayacak.
“Emirlik’te ileride büro açılması bugün çok kıymetli bir adım olmasa da bu adım BAE nezdinde olumsuz bir sonuç doğurmayacak ve bir sonraki adım için gerekli fırsatı sunacak.” Körfez ülkeleri ile ilgilenen Bölgesel Düşünce Forumu’nda bir araştırmacı olarak çalışan Dr. Şaul Yanai bunları söylüyor.
İsrail ile ilişki kurmak tüm Körfez ülkeleri için oldukça hassas bir mevzu. Zira bu ülkelerde yaşayanlar büyük ölçüde Filistin davasının safında.
Buna karşın BAE-İsrail arasında perde gerisinde kurulan ilişkiler son yıllarda daha da güçlendi.
İsrail ve Körfez Ülkeleri İran’a Karşı Birleşiyor
İsrail’in BAE ve Körfez ülkeleri ile stratejik ilişki kurma potansiyeli bölge politikalarındaki önceliklerin çakışması ile birlikte arttı.
İsrail’in eski Mısır büyükelçisi Zvi Mazel, “İran’la yürütülen nükleer müzakerelerinde İsrail istihbaratı Körfez ülkeleriyle daha etkili bağlar kurmaya başladı. Emirlik İran ve İhvan’a karşı ortak çıkarlara sahip olmamız sebebiyle bizimle bağlar kuruyor. Belirli alanlarda Körfez ülkeleri ile İsrail daha da yakınlaşıyor” diyor. Mazel bugün Kudüs Halkla İlişkiler Merkezi’nde araştırmacı olarak çalışıyor.
İsrail ve BAE İhvan ve İsrail’e karşı mücadeleyi öne alsa da ilişkiler hassas dengeler üzerine kurulu. Bu noktada İsrail’in Körfez ülkeleriyle ne ölçüde bağlar kurduğu konusunda net bir bilgi yok.
İsrail Dışişleri Bakanlığı eski politika planlama başkanı Eran Etzion, “2009’da Körfez ülkeleri ve İsrail’in istihbarat ve güvenlik sahasındaki üst düzey uzmanları işbirliği içerisindeydi. Ama bu, diplomasi alanında ilerlemenin yaşandığı anlamına gelmiyor. Uzmanlarla politikacılar arasında bir tür metres ilişkisi vardır. Dolayısıyla bu ülkeler belirli bağlar kurma konusunda her şeyi gizli tutuyorlardır” diyor.
BAE İsrail ile pazarlığını IRENA bürosu üzerinden yürütürken, diğer Körfez ülkeleri ile kurulan ilişkiler hâlâ karanlıkta.
İsrail’in İran gibi bölgesel bir tehdit olarak gördüğü Suudi Arabistan mevcut nükleer anlaşmasına karşı yoğun bir lobi faaliyeti yürüttü. Bu anlaşma nükleer silâhlar yapma denemelerine girişmeme konusunda güvence verilmesi karşısında Tahran’a yönelik yaptırımlara son vermeyi öngörüyor.
Etzion’ın ifadesine göre, Suudiler ve İsrailliler Washington’da İran’a karşı yürüttükleri lobi faaliyetleri esnasında aynı taktiklere ve enformasyona başvuruyorlar.
Ona göre, “İran anlaşmasından iki yıl önce iki ülke koordineli çalışma yürüttü. Bir İsrail delegasyonu anlaşma karşıtı lobi faaliyetine başladı, ne tesadüf ki birkaç hafta öncesinde Suudi delegasyonu oradaydı. Her iki delegasyon benzer hazırlık çalışmaları yürüttü ve benzer kitaplara başvurdu.”
2010’da yayınlanan bir Wikileaks belgesine göre, Körfez ülkeleri “İran’a karşı İsrail’e bel bağlamanın mümkün olduğuna” inanıyor.
İsrail Dışişleri Bakanlığı yetkilisi Yacov Hadas, “Körfez ülkeleri İsrail’in yeteneğini konuşturacağına inanıyorlar” diyor.
2015’te İran ile yürütülen müzakereler bir anlaşmanın eşiğine gelince Suudi gazeteci ve Arabiya gazetesi yazı işleri müdürü kışkırtıcı bir makale kaleme aldı ve Obama’ya “İran konusunda Netanyahu’yu dinle” dedi. Bu makale, nükleer müzakereleri konusunda Körfez ülkeleri ile İsrail arasında politika konusunda yaşanan örtüşmenin bir simgesi olarak değerlendirildi.
Gizli Ticaret Anlaşmaları
İsrail’in Abu Dabi’de IRENA genel merkezinde büro açması iki ülkenin diplomatik ilişkiler kurma konusunda önemli bir adım, ama ilişkinin tam manasıyla kurulması için daha çok yol alınması gerekiyor.
IRENA bürosu, İsrail’in yetkili isimlerini ve yurttaşlarını BAE’ye girme noktasında nasıl meşru kılabildiğine dair bir örnek sunuyor. Ticaret burada önemli bir rol oynuyor.
İsrail Merkezî İstatistik Bürosu Tel Aviv’in 2013 yılında BAE’ye ihraç ettiği malın değerinin 5,3 milyon dolara çıktığını söylüyor. Muhtemelen gerçek rakamlar daha yüksek.
Körfez Piyasaları İstihbaratı şirketinin sahibi ve Körfez ülkeleri uzmanı İsrailli Dr. Nahum Şiloh, “ticaretin önemli bir kısmının resmî yapılmadığını, yurtdışında şubeleri bulunan özel şirketler eliyle gerçekleştirildiğini, Körfez ülkelerinin düşman görülmediğini, bu sebeple İsrailli işadamlarının serbestçe ticaret yapmalarına izin verildiğini” söylüyor.
Şiloh, İsrail’in BAE’ye yapılan ihracat malları listesini veriyor. Bu listenin ilk sıralarında zirai teknoloji, tıbbî teknoloji, haberleşme sistemleri, hava kontrol sistemleri ve iç güvenlik ürünleri bulunuyor.
İç güvenlik iki ülke arasındaki ticaretin en gizli ve en önemli sahası. Bu sahadaki gelişme iki ülke arasındaki ilişkilerin de yoğunlaştığının bir delili.
Kasım 2014’te ortaya konulduğu üzere, Abu Dabi ile Tel Aviv arasında düzenli uçuş gerçekleştiren özel uçak seferleri sayıca arttı. Şubat 2015’teki haberlere göre, İsrail Abu Dabi’de büyük bir gözetleme sistemi kurdu. Buna “Şahin Gözü” deniliyor.
İki ülke arasında uçan uçaklar Ürdün’ün başkenti Amman’da konaklıyor.
Bu konaklamanın sebebi iki ülke arasındaki ticaretin önemli bir kısmının Ürdün gibi ülkeler aracılığıyla gerçekleşiyor olması. Çifte pasaporta sahip İsrailli işadamları İsrail mallarını BAE’ye taşıyor. Bu, bazen Ürdünlü şirketlerin yardımıyla gerçekleşiyor.
Meseleye aşina, İsrail iş sektöründen bir ismin ifadesiyle, “gayriresmi hareket eden kimi Ürdün şirketleri Körfez ülkelerine ulaşma noktasında İsrailli işadamlarına yardım ediyor, bu, bazen iş ortaklıkları üzerinden gerçekleşiyor.”
Eskiden Körfez ülkeleri İsrail mallarına boykot uyguluyordu. Ancak bu boykot İsrail ile ticaret yapan şirketlere yönelik boykotu Körfez İşbirliği Konseyi kaldırıp sadece İsrail şirketlerine yasak uygulayacağını söyleyince, 1994 yılında gevşedi.
Son yirmi yıl içerisinde çokuluslu şirketlerin sayıca artması İsrail’in boykot edilmesi imkânını ortadan kaldırdı. Artık birden fazla ülkede üretilebilen ürünlerde İsrail’in pay sahibi olması gerçeği ile mücadele etmek mümkün değildi.
Eski bir devlet görevlisine göre, “iş dünyasının küreselleşmesi ve İsrail ürünlerinin yapısı boykotu güçleştirdi. Birçok İsrail ürünü büyük sistemlerin parçası olan ara ürünler, bu da imal eden ülkenin izini sürmeyi imkânsızlaştırıyor.”
Boykotun Etrafından Dolanmak
Ürünlerin kaynağını tanımlamadaki bu güçlük İsrail şirketlerinin boykot gerçeğinin etrafından dolanmasını ve BAE ile diğer ülkelerin onayı ile bu ülkelerle yapılan serbest ticaretin gerçekleştirilmesini kolaylaştırdı.
Abu Dabi’deki Şahin Gözü gözetleme sistemine İsrail’in dâhil olmasını görünmez kılan, bu işte uluslararası şirketlerin kullanılması.
İsrailli işadamı Mati Koçavi sistemi Abu Dabi’ye merkezi İsviçre’de bulunan Asia Global Technology isimli şirket üzerinden sattı. Sistem İsrail’e ait yan şirket Logic eliyle geliştirildi.
İsrail güvenlik bakanlığı sistemin satışını onayladı. Ardından 2015’te eski İsrailli istihbarat subayı David Meydan BAE’ye siber güvenlik teknolojisi satışı konusunda aracılık etmek amacıyla bir şirket kurdu.
David Meydan, uzun süre Mossad’ın başına geçmesi beklenen bir isimdi. Orada çalışırken, denizaşırı istihbarat kurumları ile ilişkilerden sorumlu olan “Tevel” şubesinin kurulması sürecinde çalıştı.
Onun döneminde Mossad, BAE dâhil tüm Körfez ülkelerinden istihbarat görevlileri ve işadamları ile bağlar kurdu.
Eski bir üst düzey devlet görevlisinin ifadesine göre, Körfez’deki özel ve kamu sektörlerinin birlikte faaliyet yürütüyor oluşu İsrail’in BAE ile ticaret ilişkileri kurmasını daha da kolaylaştırdı. Görevliye göre, “ileride bu iki sektör tam ve açık bir ilişki için gerekli yolu açabilir. Bazı İsrailli işadamları Körfez’deki yetkililerle bağlara sahip. Bu ülkelerdeki işadamları ve siyasetçilerin bir olması sürecin normalleşmesini sağlayabilir. Körfez ülkelerini yöneten isimler İsrailli işadamlarıyla ticaret yapılmasını hâlâ önemsemiyorlar, her şey hâlâ uluslararası örgütler veya yabancı şirketler eliyle, gizlice yürütülüyor.”
Hacer Şezaf
19 Ocak 2016

0 Yorum: