Altmışlı
yıllardan beri Koç Holding’in toplu sözleşmelerde sendikalarla müzakerelerini
yürüten, daha sonra bu alandaki “üstün başarıları” sayesinde önce MESS, sonra
TİSK (Türkiye İşverenler Sendikası) başkanlığına ve en son Dünya İşverenler
Sendikası başkan yardımcısı konumuna terfi eden Tuğrul Kudatgobilik, bu yıl
içinde (2017) anılarını yayımladı. Burjuvazinin bu zeki ve deneyimli uşağı,
anılarında Gezi Direnişi sırasında patronların yaşadığı büyük bir korkuya da
yer vermiş:
“[…] Gezi olaylarıyla MESS
Grup Toplu İş Sözleşmesi arasında hiçbir bağ olmamasına rağmen çok önemli bir ‘sonuç’
ilişkisi vardı. Türk Metal Sendikası ile MESS arasında yürütülmekte olan
2012-2014 yılına ait grup toplu iş sözleşmesi müzakerelerinin aslında Eylül
2012’de biten sözleşmeden sonra başlaması gerekiyordu. Ancak Çalışma
Bakanlığı’nın yetki tespiti kararlarını verememesi nedeniyle ancak Mart 2013
başında başlayabilmişti. […] Türk Metal ile yürüyen grup toplu iş sözleşmesinin
bütün idari maddeleri ile sosyal yardım maddelerinde anlaşma sağlanmış, Mayıs
ayı sonuna sadece ‘ücret zammı’ maddesi kalmıştı. Türk Metal ile bu son celse
için anlaşılan tarih, 30 Mayıs 2013 Perşembe günü saat 14:00 idi. Toplantı
MESS’in Şişli’deki binasında yapılacaktı. Toplantı, saat 14:00 yerine 16:00’da
başladı ve tam da Gezi olaylarının ayyuka çıktığı 31 Mayıs gecesi saat 2:00’de
sonuçlandı.
Müzakere, gece 2:00’de
bitti ama zabıtların yazılması ve imzalanması saat 4:00’e kadar sürdü. Sabah
saat 6:00’dan itibaren de her iki taraf sözleşmenin bittiğini kendi tarafına
duyurmaya başladı.
Böylece Eylül 2012’den
beri süregelen işçi tansiyonu düştü, sekiz aydan beri devam eden heyecanlı
bekleyiş sona erdi. İşçiler, sekiz aylık farklarını biri peşin, diğeri 30 gün
içinde olmak üzere alarak sözleşmeden memnun ayrıldılar. Görüleceği üzere, 220
binden fazla metal işçisini ilgilendiren bu grup toplu sözleşmesi, Gezi
olaylarının hemen öncesinde bağlanmış, işçi ve işçi sendikaları Gezi Parkı
hadiselerinin tamamen dışında kalabilmişlerdi.
Sonradan yaptığımız
değerlendirmelere göre, biz ve karşı taraf, o gece bu akdi bitirememiş ve
işçiler ertesi gün ‘grev’ kararı alarak, Gezi olaylarına şu veya bu şekilde dâhil
olmuş olsalardı, çok daha sert ve çok daha vahim neticeler ortaya çıkmış
olabilirdi. Bu bakımdan, işçi hareketinin Gezi olayları dışında kalmış olmasını
tarihin ve talihin ‘olumlu bir neticesi’ olarak yorumluyorum." (Tuğrul
Kudatgobilik, Koç’larla Üç Nesil, s. 229)
Tekelci
kapitalistleri ve onların iktidarını her zaman en çok korkutan şey, ayrı ayrı
akan haklı emekçi, gençlik, ezilen ulus, kadın kitle hareketlerinin birleşip
önüne kattığı her şeyi yıkan dev bir nehre dönüşmesi, özellikle de bütün
bunların başında güçlü bir şekilde ayağa kalkan işçi sınıfının yer almasıdır.
Tekelci kapitalistlerin en büyük kâbusları ne ise, bizim temel programımız da
her zaman onu gerçekleştirmek için çalışmak olmalıdır.
İşçi Sınıfının Kurtuluşu
13
Haziran 2017
Kaynak
0 Yorum:
Yorum Gönder