Aram Pehlivanyan gençlik yıllarında ailesi ile birlikte
TKP’nin
gösterime sunduğu Medusa’nın Salı belgeselinin şimdiye kadar beş bölümü
yayınlandı.
Belgeselde
Hrant Dink’in katledilmesine giden sürece değiniliyor. TKP, 1915’in yüzüncü
yılı olan 2015’te yaptığı açıklamada, “Aram Pehlivanyan (Ahmet Saydan),
Şahabettin Bakırsan, Armenak Bakırcıyan (Orhan Bakır)” isimlerine yer verip, bu
insanların halkların kardeşliği ve eşitlik mücadelesi için bedel ödediğinden
bahsediyor.
2015’te
yapılan açıklama göstermeliktir. Asıl adı “Anarad Hığutyun Rahibeler Okulu”
fakat bugün TKP'nin en önemli gelir kaynağı olan Kadıköy NHKM binasının 100
yıldan daha önceye dayanan öyküsünden bir bölüm şu şekildedir:
“1982 yılında öğrenci
sayısı 80 civarına düşünce Okul, Milli Eğitim’e yapılan başvuru ile
kapatılmıştır. Öğrencilerin bir kısmı, Moda’daki Aramyan Uncuyan Okulu’na bir
kısmı da devlet okullarına gitmiştir. Bakanlık, ‘3 yıl içinde tekrar
açabilirsiniz’ demiş ama tekrar açılamamış. Vakıf Yöneticileri, binayı başka
bir okula, daha sonra özel bir sağlık kuruluşuna kiralamak istemişler. Bakanlık
izin vermemiş. Bina, yıllarca boş ve metruk kalmış. 2000’li yıllarda AB uyum
yasalarında yapılan düzenlemeler doğrultusunda, Bakanlık’tan ‘Kültürel konularda
kiralanabilir’ izni çıkmış. 2004 yılında bina, bahçesiyle birlikte, Nâzım
Hikmet Kültür Merkezi’ne kiralanıyor. Bu sözleşme sonrası bina ve bahçesi
derlenip toparlanıyor ve aslına zarar vermeden kullanılmaya başlanıyor.”[1]
NHKM
sayfasında yer alan tarihçede bu bilgilerin hiçbirisine değinilmez. Bina, sanki
öylesine metruk bırakılmış ya da tarihten soyutlanıp gökten zembille
inmişçesine bir gerçeküstülüğe sahiptir.
Açıklamada
dikkat çeken bir nokta var: Bakanlık, binanın okul ve sağlık kuruluşuna vakıf
tarafından kiralanmasına izin vermiyor, fakat AB uyum yasalarından sonra
kültürel konularda kiralanması için TKP’ye izin çıkıyor. Yani NHKM Kadıköy, AB
emperyalizminin açtığı iskanda kuruluyor.
Okula
ve sağlık kuruluşuna izin verilmeyip TKP’ye izin verilmesinde sorun
görmeyenler, TKP’yi komünist parti olarak görmeye devam edebilirler. TKP’nin
geminin kaptan koltuğuna oturtmak istediği, tam olarak AB emperyalizmidir.
Bir
ülkenin komünist partisine emperyalist kapitalizm aşamasında rahatça bina
kiralanıp gelir kaynağı çıkarılması ve insan toplaması için izin veriliyorsa
orada konuşulması gereken konu, o partinin sermaye düzenine ideolojik aparat
olduğudur.
Tekrar
yazının başında değindiğimiz, TKP’nin sözde sahiplendiği isimlere dönecek
olursak, Aram Pehlivanyan partili bir şairdir, yoksulluk içinde geçen ömrü
Suriye’ye ve orada bir süre yaşadıktan sonra Doğu Almanya’ya kaçışla
şekillenmiştir. Almanya yıllarında da Nâzım Usta’nın ev ziyareti yapacak kadar
dostluğunu kazanan biridir, aynı partide yoldaş olup ikisi de İstanbulludur.
Ne
komünist ne de partili bir şair olmasının TKP için önemi vardır. Aram’ın adı
TKP'nin hiçbir kurumuna verilmediği gibi onun kitabını Aras Yayıncılık
basmasaydı TKP, adını bile anmazdı.
Aram
üzerine TKP’nin yazdığı bir eser bulunmadığı gibi onu anan şiir etkinliği de
yapmaz, Ermeni vakfının binasına AB uyum yasalarıyla çöken TKP, Aram’ın
fotoğrafını da o binaya asmaz.
TKP’nin
gerçeği ve arzuladığı düzen, İttihatçı ideoloji üzerine kuruludur. O yüzden, 19
Mart sürecinde ona ilk birlik daveti Vatan Partisi’nden geldi.
Medusa’nın
Salı
belgeseli her yönüyle eleştirilmesi mümkün bir belgeselken biz, yazımıza sadece
bir yönünü aldık. Bugün şu soruyu tekrarlayarak sormak, ideolojik kavgada TKP’nin
komünist olduğunu netleştirecektir: Okul ve sağlık kuruluşuna kiralanması için
izin çıkmayan vakfa, komünist olduğunu iddia eden partiye kültür işleri için
kiralanması konusunda izin çıkmasının tarihsel-politik karşılığı nedir?
İdeolojik
mücadelenin en karmaşık ve kitle bağı kuran ayağı, kültür alanıdır. Sistem
demek ki TKP’yi komünist parti olarak kabul etmiyor ki Ermeni halkına ait bir
binada Nâzım’ın adı altında bar-meyhane kurulmasında beis görmüyor.
Nasıl
Bir kültür merkezidir ki 100 yılı aşkın tarihe sahip olan Ermeni kültürünün
eseri olan bir binanın dokusunu bünyesinden kazıyıp atıyor? Bu yönüyle TKP’nin
laiklik söylemi kuru gürültüden ibarettir. Binanın sokağa bakan kısmına meyhane
masası atıp halka yürüyecek alan bırakmayanların kamuculuk söylemi de
safsatadan ibarettir.
TKP
işçi emekçi sınıflar eşit bir düzene kavuşamasın diye vardır. Nâzım’ın adına
gölge düşüren, “Komünist” adını tekeline alan, bar-meyhaneden gelir elde edip
hiçbir partili çalışanı ihraç edilmeyen TKP’dir.
Ekonomi-politik
ve ideolojik açıdan bakıldığında TKP çok iyi bir Kemalist partidir. Sınıflar
mücadelesi açısından bakıldığında, TKP değil komünist, reformist bile
olamayacak kadar ideolojik geriliğin sembolüdür.
Bugün
“Kadıköy izni çıkmazsa Taksim’i zorlarız” diyen (aslında Taksim’de 1 Mayıs’ın yapılmasını
istemeyen) Okuyan’ın TKP’si ile Taksim’de 1 Mayıs kutlayacağı yalanını
kitlelere söyleyen Özel’in CHP’si arasında hiçbir fark yoktur.
1980
öncesi TKP’nin de ideolojik-politik kodları bugünkünden farklı olmadığından, Türkçe ve Ermenice şiirler yazan Aram Pehlivanyan sürgünde yaşamını
yitirdiğinde bir bildiri yayımlar fakat o bildiride Aram’ın Ermeniliği bir kez
daha sürgün edilir.
S. Adalı
29
Nisan 2025
Dipnot:
[1] Arif, Atılgan, “Anarad Hığutyun Rahibeleri Okulu (Nazım Hikmet Kültür
Merkezi)”, 13 Mayıs 2019, Mimdap.
0 Yorum:
Yorum Gönder