25 Nisan 2025

Yapay Zekâ Manyaklığı



Bugün yapay zekâ manyaklığı, her yanı kuşatmış durumda. ChatGPT gibi dil modeli tabanlı sohbet robotlarının yapıp ettikleri herkesi şaşkına çeviriyor. Sohbet uygulamalarının menzili ve derinliği hayret verici bir düzeye ulaşmış durumda. Kendi kendisini eğiten, algoritmaya dayalı Büyük Veri işlemleri ve Makine Öğrenimi/Derin Öğrenme denilen nöral ağ modeli tabanlı bilgisayar bilimi tekniğinin ürettiği uygulamaları esas alan sistemlere bugün her yerde tesadüf ediliyor. Yapay zekâ tabanlı metin üreticileri ile görüntü üreticileri öylesine gelişti ki bunlar, insanın yarattığı metin ve görüntülerle rekabet edecek hatta onların varlığını tehdit edecek düzeye ulaştı. Bugün birçok insan, yapay zekânın bizden daha “zeki” olması, bizi aşağı bir mertebeye çekmesi ve insan olmanın anlamını ortadan kaldırması ihtimali karşısında korkuya kapılıyor.

Bence yapay zekâ manyaklığı, dört önemli hatayla malul.

1. Yapay zekânın son kırk-elli yıldır bilişim alanının varlık gerekçesinden bir kopuş olarak görülmesi yanlış. O, daha çok bu alanının bir uzantısı.

Görebildiğimiz kadarıyla yapay zekâ, insanlar gibi düşünebilen, öğrenebilen ve etkileşim kurabilen makinelerin ve malzeme gruplarının gelişimini hedefleyen Enformasyon Teknolojisinin kollarından farklı bir olguymuş gibi tarif ediliyor. Oysa “Teknoloji felsefesi”, uzun zamandır şu soruyu soruyor: “Bilişim, geç dönem kapitalizmde toplum ve yurttaşların hayatı üzerinde nasıl bir tesire yol açıyor?”

Dijitalleşme sürecinin ilk dalgasının ortaya çıktığı, bu anlamda, kişisel bilgisayarların, internetin, akıllı telefonların icat edildiği momentten beri avam ve havass, bilgisayar ve onu temel alan işlemlerin gündelik hayat üzerinde bıraktığı zararlı etkilere pek dikkat kesilmedi. Ama gene de insanlar, son kırk yıldır kimi konulara endişeyle yaklaştılar. Oysa enformasyon teknolojisinin önceki uygulamalarından hiçbir farklılığı bulunmayan yapay zekâ, lojistik, ekonominin örgütlenmesi ve yönetimi, finans, sağlık hizmetleri ve ulaştırma gibi alanlarda pratik işlevlere sahipti.

2. Yapay zekânın gelişimi, onun kapitalizme içsel niteliği bağlamından kopartılıp ele alınıyor. Paniğe yol açacak, felaket tellallığına zemin hazırlayan bir üslupla konuşmanın bir âlemi yok. Yapay zekâ, ileride dünyayı ele geçirmeyecek. Zira yapay zekâ, hayatlarımıza hükmeden büyük şirketlerin gücüne bağlı bir kodlama sistemi ve araç.

Biz, platform kapitalizminin ve gözetim kapitalizminin biz internette dolaştıkça ve o “dikkat ekonomisi” içerisinde varoldukça kontrol ettiği kişisel verilerimize erişim denilen olgunun idaresi altındayız. Elektronik cihazlarımıza giderek daha fazla bağımlı hale geliyoruz. Düşünsel planda yalnızlaşıyoruz, filtrelenmiş baloncuklar ve yankı odalarında insanlardan kopup kutuplaşıyoruz, yalan haberlerin ve komplo teorilerinin içinde boğuluyoruz, bizi daha çok başkalarına yönelik nefret duygusu yönetiyor.

Irk ayrımcılığı ve gelir düzeyine göre başkalarını aşağılayan anlayış, bunun yanında, enformatik-kapitalist ekonominin hazırladığı, verileri temel alan eğitim setlerindeki önyargılar, yapay zekâ algoritmalarına da sızıyor.

Yapay zekâ, tarihten kopuk, genel bir insan zekâsını taklit etmiyor. O, esasında Ford’un montaj hattı ve Frederick W. Taylor’ın “bilimsel yönetim” anlayışı gibi çalışma pratiği ile bilginin otomasyona tabi kılındığı, geçmişte örnekleri görülen uygulamalardan istifade eden, emekle sermaye arasındaki tarihsel açıdan hiyerarşik ve asimetrik güç ilişkisinin bir ürünü.

3. İnsan merkezli karar alma süreçlerinden bağımsız olarak işleyen otonom sistemlerin gelişimini ifade ettiği varsayılıyor. Esasında bizim yapay zekâ sistemlerinin tasarlandığı ve uygulandığı süreci, toplum, ekonomi ve politik yönetişim alanlarında insanlarla insan dışı teknoloji aktörleri arasındaki sorumluluk paylaşımına ait bir mesele olarak görmemiz gerekiyor.

Bugün mühendis kafasına sahip olan veya para kazanmayı tek mesele olarak gören insanlar, Otonom Yapay Zekâ’yı büyük bir coşkuyla reklâm ediyorlar. Bu teknoloji, karmaşık işleri insanın müdahalesi olmaksızın yapabilecek, böylelikle verimliliği ve kârları artırabilecek zeki makinelerin üretilmesini mümkün kılacak ana unsur olarak görülüyor. Bu düzlemde, otonomiyle işbirliği arasındaki ilişki, saf tekniğe kapatılmış bir söyleme indirgeniyor. Bu anlayışın bariz bir örneğini, ahlaki, toplumsal, politik ve ekolojik değerlendirmeleri görmezden gelen yaklaşımlarda ayrıca bilim kurgu alanında simgesel öneme sahip olan yapay zekâ ile ilgili kültürel tahayyülün yaptığı uyarılarda bulabiliyoruz. Bizim asıl derdimiz, insanlarla yapay zekâ arasında bir ortaklık tesis etmek olmalı.

4. Birçok bilim-kurgu filminde dile getirildiği biçimiyle, bugün birçok insanda yapay zekânın güç için yanıp tutuşan bir şeye dönüştüğüne dair korku hâkim. Aynı korku, süper zekâ, teknolojik tekillik ve her şeyin yapay zekânın kontrolüne girdiği gerçeklikle ilgili değerlendirmelerde de çıkıyor karşımıza. Hepsinde de ilgili olgular, insanda görülen güç düşkünlüğü ve insanın şiddet üzerine kurulu tarihine dair tespitler üzerinden değerlendiriliyor. Uzay Yolu: Orijinal Seri içerisinde yer alan Kıyamet Savaşının Tadı filminin sonuç bölümünde radikal özgürlük anlayışındaki varoluşçu felsefeyi dile döken Kaptan Kirk de aynı korkuyu şu şekilde dile döküyordu:

“Biz, elleri bir milyon yıldır dökülen kana bulaşmış insanlarız. O vahşete son veremiyoruz. Katil olduğumuzu kabul edebiliriz ama bugün öldürmeyeceğiz. Elimizden sadece bugün kimseyi öldürmeyeceğimizi bilmekten başka bir şey gelmiyor.”

Liberal politik devletlere veya AB gibi devlete aşkın yapılara ait kurumlar, yapay zekânın nasıl düzene sokulacağını anlama konusunda epey güçlük çekiyorlar. ChatGPT’nin duygusal düzeyde yol açtığı tesirin de örneklediği biçimiyle, teknoloji, siyasetçiler veya uzmanlar onu daha idrak dahi edemeden gelişme kaydediyor.

Bugün Avrupa Birliği, yapay zekânın önyargıları ve ayrımcılığı algoritmalara kazıması, sözde gerçekliği temel alan yanlış bilgileri yayması ve iş imkânlarını ortadan kaldırması gibi zararlarını kontrol altına almak istiyor ama bunu yapay zekânın sunduğu ekonomik faydaları ortadan kaldırma hatasına düşmeden yapmaya çalışıyor.

Siyasetçiler, bir gerçeği idrak edemiyorlar: yapay zekâ, bilişim alanında, kural temelli mantık ve eylemden model temelli mantık ve eyleme doğru gerçekleşen bir paradigma değişikliğidir. Büyük şirketler, genelde kapitalizm, bu değişimi çoktan kavradı ve bu yönde adımlar attı. Yola devam etmek istiyorsa, liberal politik felsefe de aynı değişimi gerçekleştirmek zorunda. Artık yürünecek yol, kanun ve yönetmelikler hazırlamaktan geçmiyor. Bugün yapay zekânın olumsuzluklarına karşı koymak isteyenler, ahlaken iyi olan alternatif yapay zekâyı geliştirmeye mecburlar. Kapitalizmin yoluna karşı çıkmak için modeller geliştirilmeli.

Alan N. Shapiro

[Kaynak: Decoding Digital Culture with Science Fiction: Hyper-Modernism, Hyperreality, and Posthumanism, Digital Society, 2024, s. 325-327.]

0 Yorum: