14 Nisan 2025

Askeri Keynesçilik ve Avrupa


Eski ABD başkanı Dwight Eisenhower, 1961 yılında bir tehlike olarak gördüğü “askeri-endüstriyel kompleks”i eleştiriyor, savaş endüstrisinin, kongredeki temsilcilerin ve silahlı kuvvetlerin çıkarlarının kesiştiğini, bu kesişimin Amerikan siyasetini derinlemesine etkilediğini söylüyordu. Birkaç yıl sonra, 1966’da Baran ve Sweezy, iki Amerikalı iktisatçı olarak, Tekelci Sermaye isimli o önemli çalışmalarını yayımladı. Amerika’nın ekonomik ve toplumsal yapısını ele alan çalışmada, ABD kapitalizminin krizi göğüsleyip işsizlik sorununu kontrol altına almayı ancak askeri harcamalar ve savaş endüstrisi sayesinde becerebildiği ortaya konuluyordu.

Özünde savaş harcamaları ve savaşların bizatihi kendileri, bir tür “askeri Keynesçiliğin” yürürlükte olduğunun delili. Keynes, ilk çalışmasında kapitalist ekonominin canlı tutulabilmesi için hükümet harcamalarına ihtiyaç duyulduğunu söylüyordu.

Altyapı, refah devleti faaliyetleri gibi sivil sektöre yönlendirilmek yerine bu para orduya akıyor. Askeri harcamalar, sermayenin daha fazla kabul edilir bulduğu kamusal harcama tipini ifade ediyor. Çünkü burada devletin parası doğrudan şirketlere gidiyor, her şeyin ötesinde özel teşebbüsün bir rakibi kamusal yatırımlarla finanse edilmiyor. Örneğin, özel sağlık sektörü, kapsamlı ve verimli bir kamusal sağlık sistemini kendisi için tehlikeli bir rakip addediyor.

2024 yılında paralar, ağırlıklı olarak ABD’deki savunma sektörüne aktı. Bunun sebebi, Ukrayna’daki savaştı. Dünyadaki en büyük savunma bütçesi olarak Amerikan savunma bütçesi, 2023 yılı itibarıyla 913 milyar dolara ulaştı. AB’nin bütçesi 313 milyar dolarken, Çin’in 296 milyar dolar, Rusya’nınki ise 109 milyar dolardı.[1]

Uzmanların tahminlerine göre, Trump’ın yeniden başkan seçilmesiyle birlikte askeri harcamalar daha da artacak, paralar 2025 yılında da orduya akacak.

Ama yeni başkan, sadece dış politika ve Ukrayna’daki savaş değil, savunma bütçesi konusunda da eski yönetimlerden farklı bir konum alıyormuş gibi görünüyor. Esasında Trump’ın niyeti, Pentagon’un bütçesini ilk beş yıllık dönemde üçte bir oranında düşürmek. Bu anlamda, 2025’te 900 milyar dolar olan bütçenin 2030’da 600 milyar dolara çekilmesi öngörülüyor. Askeri harcamaların azaltılacağına dair haberlerin çıkması ardından New York Borsası’nın Lockheed Martin gibi silah ve savunma şirketlerinin hisse senetlerinin değerlerini düşürmesi, asla tesadüf değil. Bu açıdan Trump, ABD’deki politik iktidarın merkezlerinden ve ekonominin önde gelen sektörlerinden birini cezalandıracakmış gibi görünüyor. Bu, Trump yönetiminin toplumsal ve sınıfsal temellerinin askeri-endüstriyel kompleks ve finans dünyası gibi eski kapitalist elitlere dayanmadığını, imalat ve büyük teknolojinin yeni zenginlerine sırtını yasladığını ortaya koyuyor.

Trump, bir yandan askeri harcamaları azaltıyor bir yandan da Avrupa’dan askeri harcamalarını artırmasını istiyor. Ayrıca NATO üzerinden Avrupa’nın güvenliğini tehdit ediyor. Birçok Avrupa ülkesinin askeri harcaması GSYİH’lerinin yüzde ikisinden az (örneğin İtalya’da harcamaların GSYİH içerisindeki payı yüzde 1,61).

Bugün Trump, Avrupa ülkelerinden GSYİH’lerinin yüzde beşini orduya harcamalarını istiyor. ABD’deki kesintilerle ve Avrupa’daki artışla birlikte NATO’ya akan paradaki paylar da değişecek. Bugün NATO’nun bütçesinin üçte ikisini ABD, üçte birini Avrupa ve Kanada karşılıyor.

Askeri harcamaların artırılması, Avrupa’nın kendi ordusunu kurması gibi başlıklar bugün Avrupa’da yoğun bir biçimde tartışılıyor. Burada iki sorun üzerinde duruluyor: ilki, bütçe disiplinini dayatan, Avrupa ülkelerinin imzaladıkları anlaşmalar. Bu anlaşmalar, savunma harcamalarında artışı öngören adımları belli ölçüde kısıtlıyor. İlgili anlaşmalar yıllık açığın yüzde 3’ü aşmaması gerektiğini söylüyor. İkinci mesele ise Avrupa’da silah ve savunma sektörünün parçalı yapısı. Bugün Avrupa ülkeleri, kendi özel askeri araçlarını, kendi özel tanklarını imal ediyor. Amerika ise sadece tek tip üretim yapıyor, bu da ekonomiyi verimli kılıyor.

Bu meselelerle ilgili Avrupa Komisyonu için rapor kaleme alan[2], Meloni’den önce başbakanlık koltuğunda oturan Mario Draghi’nin 2025’teki Avrupa Parlamentoları Haftası’nda şunları söylemesi asla tesadüf değil:

“Avrupa ve Ukrayna’nın savunmasını tek başına güvence altına almak zorunda kalabiliriz. Savunma sektörümüzün mevcut kapasitesi ülkeler nezdinde bölünmüş durumda, bu da savunma sistemlerimizi kırılganlaştırıyor. […] Dünyadaki savunma harcamaları listesinde üçüncü sırada olmamıza rağmen üretim kapasitemizle savunma harcamalarını artırabilmiş değiliz. […] Ulusların kendi sistemleri arasında uyum olmadığı gibi tedarik zincirlerinin kimi önemli kısımlarında herhangi bir standardın gözetilmediğini görüyoruz. AB bu tür sebeplere bağlı olarak cirmi kadar yer yakabilecek bir güç değil.”[3]

Draghi’nin hesabına göre, AB’nin savunma, inovasyon ve rekabet kapasitesine yönelik yatırımları artırmak için ihtiyaç duyduğu bütçe, yılda 800 milyar doları buluyor. Draghi, bu paranın bulunmasının şart olduğunu, tek tek ülkelerin kendi hukuki çerçeveleri dâhilinde kullandıkları mali imkânları bu alana teksif etmeleri gerektiğini söylüyor.

Draghi’ye ilk cevabı, Avrupa Komisyonu başkanı Ursula von Der Leyen verdi. Başkan, bir zamanlar Meloni hükümetinin talebinde dile getirildiği biçimiyle, tek tek devletlerin kamu açıklarına dair hesaplamalarında savunma harcamalarının dikkate alınmayabileceğini söyledi. Bilindiği üzere, eğitim ve sağlık harcamaları için askeri harcamalara kısıtlamalar getirilmişti. Bu tür kısıtlamaları öngören anlaşmalara rağmen von der Leyen, Avrupa’nın silahlandırılmasını önerdi. Bu önerinin bedeli 800 milyar doları buluyor.

Bu plan uyarınca savunma harcamaları ayrı bir kalem olarak değerlendirilecek. Aynı zamanda Avrupa bütçesi üzerinden 150 milyar dolar temin edilecek. Bu para ülkelere silah üretsin diye verilecek. Yapısal uyum fonlarını savunmaya aktarma imkânı bulan devletlerin desteğine bir de Avrupa Yatırım Bankası’nın katkısı eklenecek. Burada amaç, savunma harcamalarının her bir ülkenin GSYİH’si içerisindeki payının ortalama yüzde 1,5 artırmak. Bu durumda İtalya’nın harcama tutarı 30-35 milyar doları bulacak.

Bu noktada ülkeler, harcamalarını karşılamak için borç almak zorunda kalacaklar. Dolayısıyla borçlar artacak. Ancak bu artış, Avrupa ölçütlerine göre pek sorun değil, zira ülkeler savunma harcamalarını ayrı bir kalem olarak ele almaya karar verdiler. Borçlar alındı, borç faizleri arttı. Dolayısıyla, sağlık ve eğitim için bulunamayan para silahlar için bulundu. Bugün asıl tehlike, borçlardaki artışı sınırlamak adına Avrupa hükümetlerin sosyal yardım harcamalarını kesmeye karar vermiş olmaları.

Avrupa ülkeleri, askeri harcamaları artırmaya çoktan karar verdiler. İngiltere, askeri bütçesinin GSYİH içerisindeki payını 2027 itibarıyla yüzde 2,3’ten 2,5’e çıkartacağını duyurdu. Bu yeni eğilim Almanya’yı da etkiliyor. Scholtz hükümeti, 100 milyar avroluk ek savunma bütçesine onay verdi. 200 milyar avronun plana dâhil edilmesi öngörülüyor. Şansölye adayı, Hristiyan Demokratlar Partisi başkanı Friedrich Merz, bu adımın hızla atılmasını istiyor. AfD ve Die Linke’nin bu tasarıyı boşa düşürme tehlikesi karşısında acele ediyor.

Silahlanma çabası ve savunma bütçelerindeki artışla birlikte Avrupa, savaşa yönelik adımlarını yoğunlaştırdı. Kıta, Ukrayna’daki savaşın ekmeğini yiyen asli güçlerden biri. Amerikalı silah ve savunma şirketlerinin borsada yaşadığı kayıplar karşısında Avrupalı şirketlerin hisse senetleri epey değer kazandı. Avrupa’daki borsalar yeni rekorlar kırıyorlar. Örneğin Alman Rheinmetall şirketinin borsadaki değeri yüzde 61, Fransa’nın Dassault Havacılık Şirketi’nin değeri yüzde 25, İngiltere’nin BAE Systems şirketinin değeri yüzde 20 oranında arttı. Sektörde faal olan İtalyan şirketleri de değer kazandı. Leonardo’nun değeri yüzde 49,7, Fincantieri’nin değeri yüzde 40,6 oranında arttı.[4]

Gelgelelim, Draghi’nin de belirttiği üzere, Avrupa savunma sanayiinin belirli kısıtları söz konusu. Hâlen daha ulusal sınırlarını aşamamış olan Avrupa şirketleri, henüz ABD ve Çin şirketleriyle rekabet edebilecek ölçeğe kavuşabilmiş, onlarla rekabete girebilecek gücü elde edebilmiş değil. SIPRI’nin hazırladığı en büyük savunma sanayii şirketi listesinde ilk beş şirket Amerikalı. Sekizinci, dokuzuncu ve onuncu sırada Çinli üç şirket bulunuyor. Yedinci sırada bir Rus şirketi altıncı sırada da bir İngiliz şirketi kendisine yer bulmuş. Fransız-Alman-İspanyol Airbus şirketi listeye 12. sıradan, İtalyan şirketi Leonardo 13. sıradan girmiş.[5] Avrupalı şirketlerin büyük şirketlerle bir araya gelmeye çalışmalarının sebebini bu listede aramak gerekiyor. Leonardo şirketinin CEO’su Cingolani’nin şunu söylemesi asla tesadüfi değil: “Ben, Dünya’daki işlerin yüzde 5’ini alabileceğimi bilsem şirketimin İtalya’daki hisselerinin yüzde 20’sini satardım.”[6]

Bu zafiyet sebebiyle Avrupa endüstrisinin tek tek devletlerin silah sistemlerini büyütmeyle ilgili taleplerini karşılama becerisinden yoksun olduğu söyleniyor. Dolayısıyla, Avrupa devletleri yüzlerini Amerikan silahlarına dönüyor. Ocak 2022’den beri Ukrayna’ya destek sunmak isteyen Avrupalılar 185 milyar dolar değerinde Amerikan silahı sipariş ettiler. Avrupa ülkelerinin silah ithalatının yüzde 70’i Avrupa dışı ülkelerden, yüzde 55’i ABD’den geliyor.[7] Bu da Amerika’dan bağımsız olmak isteyen Avrupa devletlerinin büyük sorunlarla yüzleşmeleri anlamına geliyor. İngiltere’den alınan F35 gibi silah sistemlerinin çalışması ABD’nin iznine bağlı.

Ayrıca, Avrupa’da bir Avrupa ordusunun kurulabilmesi için gerekli temeli teşkil edecek savunma sanayii oluşturmaya yönelik niyetler belirgin bir dirençle karşılanıyor. Ülkelerin kendi silahlı kuvvetleri ulusal egemenliğin güvencesi olarak gördükleri varlıklarını kıskançlıkla savunmaya çalışıyorlar. Yeni silah sistemlerinin inşasına dönük çalışmalara Avrupalı şirketler her daim dâhil olamıyor. Örneğin altıncı nesil savaş uçağı programı dâhilinde İtalya AB haricinde kalan iki ülkeyle, Japonya ve İngiltere ile çalışıyor. Bu listeye sonradan Suudi Arabistan ekleniyor. Öte yandan, Almanya, İspanya ve Fransa kendi programlarını geliştiriyor. Bu konuda verilecek diğer bir örnekse İtalyan Leonardo şirketleriyle Türk Baykar şirketi arasında askeri dron üretimi konusunda kurulan iş ortaklığı.

Bugün Avrupa neden silahlanıyor? Draghi’nin de dile getirdiği biçimiyle, bu kararda Trump’ın Avrupa’ya savunma konusunda artık destek vermeyeceğini söylemesinin belirgin bir etkisi mevcut. Alman seçimlerinde zafere ulaşan Merz, Almanya’nın ABD’den bağımsızlaşabilmesi için gerekli ilk adımın savunma sahasında atılması gerektiğini söyledi.

Ama şu söylenmeli: Avrupa, Zelenski’ye destek sunmaya devam eden İngiltere ve Fransa’nın ABD’nin Rusya ile yaptığı anlaşmaya şüpheyle yaklaştığı, Ukrayna’ya Avrupa askerleri göndermeyi önerdiği için silahlanıyor. Bu iradenin arkasında Fransa ve İngiltere’nin imparatorluk olduğu döneme dair nostaljik yaklaşımları var. Ama bir yandan da bu ülkeler, büyük güç statülerini muhafaza etmek istiyorlar.

İngiltere, bu süreçte Ukrayna’nın imtiyazlı ekonomik ortağı olarak elde ettiği konumu korumak, bu konumu Ocak’ta imzalanan anlaşmayla taçlandırmak istiyor. Bu anlaşma, Ukrayna’nın madenlerini İngiltere’ye tepsiyle sunuyor. Bunlar, Trump’ın da göz koyduğu madenler.[8].

Fransa ise Afrika’da Rusya’ya kaptırdığı alanların intikamını almak, Ukrayna’daki ekonomik çıkarlarını korumak istiyor. Amacı, tek nükleer güç olarak AB’nin savunması denilen sürece öncülük etmek. Bu iki güç, İkinci Dünya Savaşı’ndan yenilgiyle çıkmış olan İtalya ve Almanya’dan farklı bir tavır geliştiriyor. Fransa ve İngiltere, Ukrayna’ya Avrupa askerleri gönderilmesine sıcak bakmıyor. Buna karşılık, 2023 yılı itibarıyla savunmaya GSYİH’sinin yüzde 1,52’sini ayıran Almanya ile yüzde 1,61’ini ayıran İtalya[9], savaş harcamalarını artırma ve Ukrayna’ya askeri desteği sürdürme fikrine destek sunuyor.

Avrupa’nın silahlanma sürecini meşrulaştıran diğer bir zemin de “askeri Keynesçilik”. Bu tabir, durağanlaşan Avrupa ekonomisini, özellikle Alman ekonomisini iki yıllık resesyonun ardından canlandırmak için askeri harcamalar denilen aracı kullanmayı ifade ediyor.

Askeri harcamaların sivil alan da dâhil birçok alanı etkileyen bilimsel araştırmalar üzerinde de güçlü bir tesiri olduğunu unutmamak gerekiyor. Askeri teknolojiler, sadece askeri alanı etkilemiyor.

Draghi, bu noktada meramını gayet açık bir biçimde dile getiriyor. Avrupa Parlamentosu’nda yaptığı konuşmada da kaleme aldığı raporda da aynı cümleyi dile getiriyor: “Savunma sektörü, tüm ekonominin yenilenmesinde önemli bir itici güç olarak iş görüyor.”[10].

G20 ülkeleri maliye bakanları toplantısında yaptığı konuşmada Ekonomi Bakanı Giancarlo Giorgetti’nin önerdiği “Savunma İçin Islah Programı” da Avrupa endüstrisini tesis etmeyi ve büyütmeyi öngörüyor.[11] Aynı cihette, İngiliz maliye bakanı Rachel Reeves de savunmanın ekonomik büyümenin temelini teşkil edebileceğini söylüyor. Son olarak bir de Kiel Dünya Ekonomisi Enstitüsü raporundan bahsetmek gerekiyor. Burada Almanya’nın askeri harcamalarını yüzde 2 ilâ 3,5 seviyesine çekmesi durumunda tüm ekonominin GSYİH’nin yüzde 0,9 ilâ 1,5 oranında bir fayda sağlayacağı iddiasına yer veriliyor.[12]

ABD’nin Rusya ve Ukrayna konusunda geliştirdiği tavır üzerinden gelişen son olaylar, bize Avrupa’nın silahlanmasına dönük yaklaşımın güçlendiğini ortaya koyuyor. Burada Avrupalı ülkeler büyük güç niteliklerini muhafaza etmek istiyorlar bir yandan da “yeni askeri Keynesçilik”le dirilmeyi arzuluyorlar.

Gelgelelim, Avrupa’nın, ülkeler arasında tarihten gelen düşmanlıklarla oluşmuş ayrım çizgileri, farklı stratejik çıkarlar ve sanayinin küçüldüğü gerçeklik karşısında, ABD ve NATO’dan bağımsız, yeni bir emperyalist konum elde edebilmesi pek mümkün değil.

Domenico Moro
7 Mart 2025
Kaynak

Dipnotlar:
[1] SIPRI, Askeri Harcama Veri Tabanı.

[2] Mario Draghi, Il futuro della competitività europea, Eylül 2024. Eunews; Eunews.

[3] Aktaran: Luca Carrello, “Draghi: l’Europa resterà sola a proteggere l’Ucraina”, Milano Finanza, 19 Şubat 2025.

[4] Mara Monti, “Il settore della difesa vola in Europa sulla corsa alle armi”, Il Sole24ore, 28 Şubat 2025.

[5] Sipri, Silah Endüstrisi Veri Tabanı.

[6] Akt.: Simona Rossitto, “Leonardo: <<In Europa servono grandi alleanze>>”, Il Sole24ore, 3 Aralık 2024.

[7] Mara Monti, “Dai Paesi extra Ue arriva in Europa il 70% delle armi”, Il Sole24ore, 7 Mart 2025.

[8] Commons.

[9] SIPRI, Askeri Harcama Veri Tabanı.

[10] Mario Draghi, Il futuro della competitività Europea. Parte B-Analisi approfondita e raccomandazioni, Eylül 2024, s. 175.

[11] Emilia Patta, “Meloni: <<Pace sotto la Nato>> Crosetto: eserciti nazionali restano”, Il Sole24ore, 27 Şubat 2025.

[12] Tonia Mastrobuoni, “La prima sfida di Merz Abbattere il tabù debito per ripartire”, Affari & Finanza de la Repubblica, 3 Mart 2025.

0 Yorum: