1.
“Liberalizmle Mücadele” başlıklı yazı hangi
bağlamda kaleme alındı? Mao’yu bu tür bir yazıyı yazmaya iten sebepler nelerdi?
Jose
Maria Sison: Mao, “Liberalizmle Mücadele” yazısını 1937
yılında Yenan’da, teorik ve politik eğitim kampanyasının sürdüğü süreçte yazdı.
Aralık 1936’da Japonya’ya Karşı İkinci Birleşik Cephe’nin anlaşma metninin
imzalanması sonrası Çin Komünist Partisi ile milliyetçi parti (Kuomintang)
arasında ateşkesin hüküm sürdüğü koşullardı. Bu kısa makale, 1942’de Yenan’daki
Arınma Hareketi ile bağlantılı olarak, yeniden yayımlandı.
Yazı,
kolektifle ve demokratik merkeziyetçilik ilkesiyle çatışan kimi parti
üyelerinin bireyci tavırları ve bencil davranışlarına odaklanıyor. Komünist
parti içerisinde açığa çıkmış olan bu sağlıksız olgunun toplumsal zeminini ise
küçük burjuvazi teşkil ediyor. Partiye katılmış olan bazı üyeler partiye küçük
burjuva kir-paslarını da taşıyorlar. Bunların proleter devrimciler kalıbına
dökülmesi ihtiyacı açığa çıkıyor.
Bazı
yorumcular, bu yazının başlığını görünce liberal felsefenin eleştirisini
okuyacakları beklentisi içine giriyorlar. Oysa somutta Mao, isabetli bir
müdahaleyle, muhtelif biçimler alan küçük burjuva ideolojisinin özünü teşkil
eden bireyciliği eleştiriyor. Liberallerin, anarşistlerin, troçkistlerin, diğer
bireyci ve öznelci eğilimlerin pek haz etmedikleri bu yazı ağır bir dille
eleştiriliyor. Devrimci mücadele dâhilinde kolektiviteye, demokratik
merkeziyetçiliğe ve kitle çizgisine karşı olan bu kesimler yazıyı yerden yere
vuruyorlar.
2.
Liberalizm, bazı insanlar için farklı anlamlara sahip. Bu broşürde Mao’nun
üzerinde durduğu liberalizmi netleştirebilir misin? İdeolojik mücadeleye karşı
çıkan liberalizm derken neyi kastediyor?
JMS: Mao, liberalizmin
on bir tezahürünü ele alır. Bunlar şu hususları içerir:
1.
Bir kimse açıkça hata işlediğinde huzur ve dostluk uğruna işi oluruna bırakmak;
eski bir tanıdık, bir hemşeri, okul arkadaşı, yakın bir dost, sevilen biri,
eski bir meslektaş ya da alt kademeden eski bir arkadaştır diye ilkelere bağlı
tartışmadan kaçınmak.
2. Düşüncelerini örgüte aktif olarak iletmek
yerine, özel çevrelerde sorumsuz eleştirilere girişmek. Kişilerin yüzlerine
karşı hiçbir şey söylemeyip arkalarından çekiştirmek ya da toplantıda bir şey
söylemeyip sonradan dedikodu yapmak.
3. Kendini şahsen ilgilendirmeyen işlere kayıtsız
kalmak; yanlış olanı pek iyi bildiği hâlde, mümkün olduğu kadar az şey
söylemek, açıkgöz davranıp, kaçak güreşmek; sadece, suçlanmamaya bakmak.
4.
Emirlere uymayıp kendi görüşlerini her şeyin üstünde tutmak. Örgütten özel bir
ilgi beklemek, buna karşılık örgüt disiplinini tanımamak.
5.
Birlik, ilerleme ya da çalışmanın gerektiği gibi yapılması için hatalı
görüşlere karşı tartışmak ve mücadeleye girişmek yerine, kişisel saldırılarda
bulunmak, hır çıkarmak, kişisel kin gütmek ya da öç almaya bakmak.
6.
Karşı çıkmaksızın yanlış görüşleri dinlemek ve hatta karşı-devrimci düşünceleri
duyup da haber vermemek, bunları sanki hiçbir şey olmamış gibi kayıtsızlıkla
karşılamak.
7.
Kitleler arasında olup da propaganda ve ajitasyon yapmamak ya da kitle
toplantılarında konuşmamak, […] bir komünist olduğunu unutarak, komünist
olmayan sıradan biri gibi davranmak.
8.
Birinin kitlelerin çıkarlarına zarar verdiğini görüp de tepki duymamak, onu
vazgeçirmemek, engellememek, ya da ikna etmemek ve bunu sürdürmesine göz
yummak.
9.
Belli bir plan ya da yön olmadan, gönülsüz, baştan savma çalışmak, gün
doldurmaya bakmak, “gözlerimi kaparım vazifemi yaparım” tavrı takınmak.
10.
Kendisini devrime büyük hizmetlerde bulunmuş saymak, kıdemli olmakla
böbürlenmek, büyük görevler için yetersiz olduğu hâlde küçük görevlere dudak
bükmek. Çalışmada savruk, öğrenmede gevşek olmak.
11.
Hatalarının farkında olmak, ama onları düzeltme yolunda hiçbir çaba
göstermemek, kendine karşı liberal bir tavır takınmak.
Mao’nun
yerinde tespitiyle, liberalizmin parti içerisindeki tüm eylemleri ideolojik
mücadeleye yönelik reddiyenin somut tezahürü ve ifadesidir. Bunlara bir ekleme
yapmak gerekirse, parti içerisinde liberalizmi icra edenlerin fiiliyatta kendi
küçük burjuva ideolojilerini yaymaya, Marksist eğitime dönük ihtiyaçlarının
üzerini örtmeye çalıştıklarından bahsedilebilir. Bu kişiler, Marksist eğitime
olan ihtiyaçlarını kabul edecek tevazuya sahip değildirler. Parti üyeleri
olarak kendilerini geliştirmeye yemin etmiş olanlar bu eğitime muhtaç
olduklarını bilirler.
Makalenin
bir yerinde Mao, bazı parti üyelerinin hem liberalizme hem de Marksizme aynı
anda bağlı kalabileceklerini düşündüklerinden bahseder. Bu kişiler, birinden
diğerine istedikleri zaman geçebileceklerini hatta ikisini
harmanlayabileceklerini düşünürler. Hatta bu harmancılar, kendilerindeki
eklektizm sebebiyle çok zeki olduklarını zannederler. Oysa liberalizmi çöpe
atmadan, onunla mücadele etmeden tutarlı, sisteme bağlı, bilgili bir Marksist
olunamaz.
3.
Liberalizm, kendisini farklı yollardan ortaya koyuyor. İlk başlıkta Mao, bir
kimse açıkça hata işlediğinde huzur ve dostluk uğruna işi oluruna bırakmaktan,
kişisel ilişkiler üzerinden ilkelere bağlı bir tartışmadan kaçınmaktan
bahsediyor. Ama burada söylenenin pratikte uygulanmasının güç olduğunu söylemek
gerek. Bazen her yanlış hususu eleştiren ve tartışan yoldaşlara rastlıyoruz.
Örgütleme safhasında kitlelerin her yanlış görüşünü ve fikrini hemen anında
eleştirmenin sakıncaları ortada. Daha başta kitleleri kendimizden uzaklaştırmak
istemeyiz. Burada gerekli dengeyi nasıl sağlarız, neyin liberalizm olduğunu
neyin olmadığını nasıl anlarız?
JMS: Yoldaşların
ve kitlelerin her bir yanlış fikri veya yanlış olguları temel alan her bir
iddiası, saygılı, dostane ve ikna edici bir üslupla cevaplanabilir,
açıklanabilir. Öncelikle devrimci hareket içerisinde birbirimizden öğrendiğimiz
hattı propaganda ederiz. Sırf dile döken kişi gücenmesin diye yanlış fikrin
dillendirilmesine izin veremeyiz.
Marksistler,
tartışmada diğer tarafı ezmeden veya ona hakaret etmeden, yanlış bir fikri ya
da iddiayı sorumlu ve ikna edici bir üslupla nasıl cevaplayacaklarını, nasıl
açıklayacaklarını bilirler. Alabildiğine antikomünist olan fikirleri dile döken
birçok öğrencim oldu. Ama bunlar, açıklamalarından bir şeyler öğrenecek zekâya
sahiplerdi. En azılı antikomünist olanlar, zamanla bir eylemciye, hatta bir
yoldaşa, Marksizmin sadakatli bir öğrencisine dönüştüler.
4.
Mao, sorumsuz eleştiriden bahsediyor. Burada neyi kastediyor? Örgütlerimizde
sorumlu eleştirilerin yapılabilmesi için hangi yöntemleri kullanmalıyız?
JMS: Parti
yaşamı dâhilinde demokratik merkeziyetçiliğin ve kolektivitenin önemini ve
gerekliliğini bildiğini iddia edenler bile çıkıp kolektif organların çalışma
birimlerinin aldığı kararlar hilafına adımlar atabilirler veya yoldaşlarının olmadığı
ortamlarda sorumsuz eleştirilere imza atabilirler, bu hâlleriyle liberal veya
bireyci bir tavır sergilerler.
Bu
tür sorumsuz yoldaşlara rastlanıldığında, onlar derhal gerekli organın veya
kolektifin huzuruna çıkartılıp bu kişilerin eleştirileri dinlenmelidir. Bu kişiler,
aynı zamanda uygun şekilde rapor edilmelidir. Böylelikle eleştiriler, ciddi bir
mesele varsa onu gizleyecek her türden ayrışmaya mahal vermeden önce dinlenmiş
olacaktır.
5.
Emirlere uymamak ama kişinin kendi görüşlerini yüce tutması. Örgütten özel ilgi
talep edilmesi ama örgütün disiplininin reddedilmesi. Bu da liberalizmin bir
biçimi. Bize verilen emirleri kabul etmediğimiz durumlarda ne yapmalıyız?
Örgütümüzde demokrasiyi nasıl güvence altına alabiliriz?
JMS: Bir alt
organ veya kolektif, yukarıdan gelen bir emri kabul etmediğinde emrin neden
yanlış olduğuna ve neden anında düzeltilmesi gerektiğine dair gerekçelerini ve
konuyla ilgili gerçekleri hemen yukarıya iletmelidir. Partili herhangi bir
birey, hatta partinin herhangi bir örgütü veya alt organı başıbozuk hareket
edip disiplini bozamaz.
Üst
ve alt organlar ve teşkilatlar arasında diyalektik ve interaktif bir ilişki söz
konusudur. Üst organlar raporları, önerileri, eleştirileri ve yeni talepleri zamanında
değerlendirir. Parti ve üst organları bürokratik merkeziyetçilikten ve komutacılıktan
uzak durur. Komünist ilke ve tarz, kolektif üzerinden, demokratik
merkeziyetçilik uyarınca çalışmayı temel alır.
6.
Kitleler içinde olmak ama toplantılarda ajitasyon-propaganda faaliyeti
yürütmemek, konuşmamak. Bu da liberalizmin bir biçimi. Bu başlığı birkaç
örnekle açabilir misiniz?
JMS: Komünist,
her zaman kitlelerin içinde olmalı, propaganda ve ajitasyon faaliyeti yürütme
fırsatlarını hiçbir şekilde kaçırmamalıdır. Her zaman yakıcı sorunlarla
karşılaşılır. Kitleler içerisinde devrimci bilinci artırmaya, militanlık
düzeyini yukarı çekmeye her daim ihtiyaç vardır. Fırsatları heba edenler,
görevini de yapamamış demektir. Bu da liberalizmin bir biçimidir, kolaya kaçmak,
görevi ihmal etmektir.
7.
“Gözlerimi yaparım vazifemi yaparım” ifadesi ne anlama geliyor, bu tavır
örgütümüz için neden zararlı?
JMS: Bu tabir,
devrimci çalışmanın düzeyini yukarıya, yeni bir düzeye çekmek için başka
yoldaşlarla birlikte yeni inisiyatifler almamayı, kişinin her gün kendi
rutinini yinelemesini ifade ediyor. Her gün aynı şeyi yapmaktan, statükodan
memnun olanlar, devrimci hareketin güçlenmesi ve ilerlemesi için daha fazla
insanın ayağa kaldırılması, örgütlenmesi ve harekete geçirilmesi gerektiği
gerçeğiyle yüzleşmiyorlar.
8.
Kendisini devrime büyük hizmetlerde bulunmuş saymak, kıdemli olmakla
böbürlenmek, büyük görevler için yetersiz olduğu hâlde küçük görevlere dudak
bükmek. Çalışmada savruk, öğrenmede gevşek olmak. Bu da liberalizmin bir türü. Yoldaşlarımızın
bu liberalizm türüne meyletmemelerini sağlamak için ne yapmalıyız?
JMS: Daha
fazla eğitime ihtiyaç duymasına rağmen kendisini kaf dağında görür, işlerini
baştan savma yapar, kendi seviyesinin altında gördüğü işleri hor görür. Kendisine
fazla değer veren ve işlerini eksik ve yanlış yapan yoldaşlarımız hem gerekli
organlar ve kolektifler hem de kitleler aracılığıyla denetlenmeli ve
yönlendirilmelidir.
9.
Mao, broşüründe liberalizmin on birinci tezahüründen bahsettikten sonra daha
fazla tezahürün bulunduğunu söylüyor. Biz okurlarımıza söz konusu metni bütünüyle
okumalarını öneriyoruz. Yoldaş Joma, liberalizmin asıl kaynağını izah edebilir
misin?
JMS: Mao, “Liberalizm,
küçük-burjuva bencilliğinden kaynaklanır, kişisel çıkarları birinci plana alır,
devrimci çıkarları ikinci plana iter ve bu da ideolojik, politik ve örgütsel
liberalizme yol açar. […] Liberalizm, oportünizmin bir ifadesidir ve Marksizme
tamamen aykırıdır. Olumsuzdur ve nesnel olarak düşmana hizmet eder; içimizde
sürüp gitmesinden düşmanın hoşnut olması bundandır. Bu niteliğinden dolayı
liberalizmin devrim saflarında yeri olmamalıdır” der.
10.
Son olarak, liberalizmin devrimci kolektif için neden zararlı olduğunu, onunla
nasıl mücadele edeceğimizi, bu gerçeği nasıl aşabileceğimizi izah edebilir misin?
JMS: Mao
bize şunu öğretiyor:
Liberalizm,
devrimci bir kolektife aşırı ölçüde zararlıdır. Birliği bozar, içteki bağları
kopartır, kayıtsızlığa yol açar, nifak tohumları eker. Örgütün devrimci
unsurlarını tasfiye eder, disiplini bozar, politikaların uygulanmasına mani
olur, parti teşkilatlarını partinin öncülük ettiği kitlelerden kopartır.
Liberalizm alabildiğine kötü bir eğilimdir.
Olumsuz
bir özü olan liberalizmin üstesinden gelmek için olumlu bir özü olan Marksizmi
kullanmalıyız. […] Bütün sadık, dürüst, faal ve açık sözlü komünistler,
aramızdaki bazı kimselerin gösterdiği liberal eğilimlere karşı koymak için
birleşmeli ve onları doğru yola getirmelidirler. Bu, ideolojik cephemizdeki
görevlerden biridir.
Liberalizmi
Mao’nun “Liberalizmle Mücadele” yazısını okuyup inceleyerek aşabilir, onunla bu
metin üzerinden mücadele edebiliriz. Yazı, bizi liberalizm konusunda
bilinçlendirecek, onu çıktığı her delikte ve her durumda dikkatle ve militan
bir üslupla eleştirebilmemizi sağlayacak. Mao bize şunu tembih ediyor:
“Biz, aktif ideolojik
mücadeleden yanayız, çünkü bu mücadele, parti ve devrimci örgütler içinde
verdiğimiz kavganın lehine olan birliği güvence altına alan bir silâhtır. […] Buna
karşılık liberalizm, ideolojik mücadeleyi reddeder ve ilkesiz barıştan yana saf
tutar, böylelikle yozlaşmış ve bayağı bir tavra yol açar, parti ve devrimci
örgütler içindeki bazı birimlerde ve bireylerde siyasî soysuzlaşmaya neden
olur.”
20 Aralık 2020
Kaynak
0 Yorum:
Yorum Gönder