TKP,
girdiği yolda tutarlı davranmalı. CHP’nin açtığı bu yolda ilerlerken önümüzdeki
1 Mayıs podyumunda tüm parti yöneticileri alana ön safta, yukarıdaki resimde
görülen kıyafetle girmeli. Sanmasınlar olmaz, bu kostüm Kemal Okuyan’a çok
yakışacaktır. Hadi olmaz ya, Özgür Özel “Taksim” dedi, alana girip şu ABD’deki
Demokrat Partililerin şovunda olduğu gibi, heykel önünde diz çökülmeli,
müsamere bu şekilde başlamalıdır. Birilerine “iyi huyluyuz” mesajı
verilmelidir.
“Bu
memleketi, her şeyi ona borçluyuz”dan başka bir şey söylemeyen TKP’nin sermaye
“düşmanlığı”nın yalan olduğu görülmeli. “İşçiyle sermayeyi ortaklaştırma
niyetlerine karşı çıkarız” pozlarına inanılmamalı. Bu parti, bu devletin
sermayesinin KP’si. Danışma kurulunda Vehbi Koç’un adamı var. Parti, sermayeyle
güçlü ilişkilere sahip. Sermaye düşmanlıkları sadece holdinglerle ilgili, yoksa
ufak şirketlere karşı değiller ki partiyi ve hareketi bu şirketler yönetiyor.
Neticede
TKP, “Boyun eğme!” diyorsa boyun eğmiştir. “Diz çökme!” diyorsa çoktan diz
çökmüştür. Bunu şimdi açıktan söylüyorlar. 1920’den beri burjuvazinin ve siyasi
temsilcilerinin önünde diz çöktüklerini ikrar ediyorlar. Bunlar, sermayeyi
ancak mektupla “ikaz” edebilirler.
Yıllardır
“bize gelin, biz güvenliyiz”den başka bir şey söylemiyorlar. Bu güvenli olmaya
dair imajın bozulduğunu gören Başkan Okuyan, endişeyle telefona sarılıp
kendisini TV programında terör listesine yanlışlıkla TKP-ML yerine yazan
muhabiri arıyor. Utanmıyor. O muhabir, Okuyan’dan özür diliyor. Telefonda
Okuyan, o muhabire şunu söylüyor: “Siz n’apıyorsunuz kardeşim. Biz Sabih
Kanadoğlu’nun partisiyiz, devletten izinliyiz, bizi başkalarıyla
karıştırmayın.” Parti, hemen “terör listesi”nden çıkartılıyor.
Siyaset
alanı, sosyalist örgütleri CHP’ye örgütlüyor. O listedeki örgütler, hep
birlikte burjuva devriminin şanlı öncüsü Ekrem’in maskesini takıyor. Bu
rüzgârla yelken şişecek zannediyorlar.
O
burjuvazinin rüzgârına iman etmedik, o maskelerin sahiplerini eleştirdik diye
Amerika’da istihbaratın ajanı olan örgütün Almanya mümessili Cilasun, bize
küfrediyor. Bu adam, devletin kendisine kitap yazma görevi verdiğini utanmadan
söyleyen biri. Sonuçta herkes, gerici İslam’a karşı burjuvanın ve tekellerin
askeri! Cilasun da asker maaşıyla geçinen biri. Eleştirince biz kötü oluyoruz!
Onca
yaranma çabasına, o maskenin takılmasına rağmen, bugün o maskenin sahipleri, o
İboculara “fazla havlamayın, bize biat edin” diyor. Alın size “ilerici kitle.”
Adapte olun…
Tarihte
Kemalizmi eleştirmiş bir İbrahim kalmayana dek devam edecekler, bu belli.
Neticede Çin’in milli mücadelesine karşı Japon emperyalizminin temsilcilerinin
maskeleri takılmalı. Maoizm, altüst, tepetaklak, tersyüz edilmeli. Bu yalan,
parti-zannı ile gizlenmeli.
Bunların
adapte oldukları CHP ise AKP içi “çatlaklar”, içteki temizlik, çekidüzen verme
çabası kadar muhalefet yapabilir. O, hükümet içredir, kendisine muhalefet
bakanlığı verilmiştir. Hakan Fidan, Süleyman Soylu, Bilal Erdoğan üzerinden
döndüğü söylenen, “AKP’nin gelecekte tepesine kim yerleşecek?” tartışmasına
kenar süsleri işleyebilir. CHP, ancak o tartışmadan dökülenlerin yaygarasını
kopartabilir. Gerçek bir muhalefet sergileyemez. Devlet ve sermayeyle
ilişkileri buna izin vermez.
Bu
açıdan, CHP’den burjuva devrimi yapmasını bekleyenler, ahmaktır. 27 Mayıs
hayalleri kuranlar, uşaktır. Burjuva düzenini burjuva devrimiyle yıkacağını
söyleyen örgütlerden uzak durulmalıdır.
O
beklentiler ve hayallerin kendisi, onlardaki sınıfsal nitelik, sorgulanmalıdır.
Erdoğan’ı Saddam’a, Kim İl Sung’a ve Esad’a benzeten akla örgütlenmiş sosyalist
hareket, kendisini sigaya çekmelidir. Çekmiyorsa, tasfiye olmalıdır.
TKP
gibi yapılar, hem zenginin hem fakirin olabilen bir Atatürk imgesiyle
düşünmektedir. Bu, teslimiyettir. Zengine ve emperyalizme “şu AKP’den bizi
kurtarın” diye yalvarmanın bir anlamı yoktur. Bu örgütler, AKP’nin karşısına
gerçek bir kudret inşa edemezler. Ancak AKP’nin muhalefet bakanlığına taşeron
hizmeti verebilirler. Bu hizmet, kitlesel kolektif kavganın ateşini düşürmek
içindir. O ateş, bireycilikle, liberalizmle, küçük burjuvanın çırpınışlarıyla
düşürülür.
* * *
Bir
restorana girersiniz, duvarında “kredi kartı geçmez” yazısını görürsünüz.
Sahibine bu yazının sebebini sorarsınız. Solcu olan bu kişi, size bankacılık
denilen örümcek ağından, “sömürü”den vs. bahseder. Kredi kartının geçmemesini
ideolojik kılıfa büründürür. Oysa aslında bu işletmenin sahibinin tek derdi
vardır, o da vergi vermemektir.
TİP’li
Özgür Aybaş diye biri var. Sosyal medyadaki tek siyaseti, vergi karşıtlığıdır.
“Vergi vermeyeceğimiz bir dünyaya uyanmak istiyorum”dan başka bir şey söylemez.
“İçtiğiniz içkinin büyük kısmı vergiye gidiyor” diye ağlar durur. Sosyalist hareketin
sarıldığı yılan budur.
Proletarya
diye geri, cahil, yobaz ve yabani sınıfı terk edip orta sınıfın ilericiliğine,
gelişkinliğine, modernliğine sığınan sosyalist hareket de “vergi”nin ödenmesine
zemin teşkil eden millete ve topluma düşmanlık eder. Bu talepteki sınıfsallığı
sorgulamaz. Kolektife karşı bireyin hak ve özgürlüklerini savunur. “Bireye
dokunma!”dan gayrı bir şey söyleyemez. Sermaye, millet ve toplumun
ağırlıklarından rahatsızsa solu güçlendirir. Bu güçlenme, solun millet ve
toplumla kurduğu tarihsel bağları kesip atar.
Dün
bukalemun karakteri uyarınca doksanlarda Dev-Genç’i “aşk partisi” yalanı
üzerinden Sev-Genç yapan, ÖDP’yi kuran, onu AB’ye bağlayan örgütler, bugün
yeni bir oyuncak, yeni bir maske, yeni bir kovuk bulmuştur: Dev-Genz’in hiçbir
gerçek karşılığı yoktur.
Son dönemde Trump çizgisine çekilen, Pentagon uzantısı Silikon Vadisi’nin imalatı olan Z Kuşağı’na “yaşlıları
öldürün, gelecek sizin. Dijitalle her şey yeniden başladı. Geçmiş sıfır. Siz
birsiniz. Yürüyün” denildi. Bu aklı “sermayeden ve devletten fazla
nemalanamadık, bari çocuklarımız nemalansın. Yazlık kasabalarımızda otururken
zengin çocuklarımız bize iyi baksın” diyen ebeveynler fısıldadı. Otobüste büyüklere
yer vermeyin öğüdünde bulunan bu ebeveynler, komünistti, sosyalistti,
devrimciydi, artık hepsi dümdüz liberal, aleni CHP’li. Milletsiz ve toplumsuz
bir vakumda yaşıyorlar. Çocuklarına liberalizm öğütlüyorlar.
Dev-Genç,
Dev-Genz’e dönüştü. Sev-Genç’e niye dönüştüyse o yüzden dönüştürüldü.
Liselerdeki isyan millete ve topluma sızmaya görsün, hemen müdahale edecekler.
Gezi’de halkın isyanından en çok solcular korktu. Bugün de korkan onlar.
Bu
düzlemde Bir Mayıs’taki “Bir”, giderek bireye dair bir imgeye dönüştürülüyor.
Artık Mayıs, bireyin baharına delalettir. Bundan böyle işçi sınıfıyla, onun
kurtuluş davasıyla ve mücadelesiyle bir alakası yoktur. Ekremî İsyanları’nı 1
Mayıs’a bağlama iradesi, bu liberalizmle ve liberalizmin dönüştürücü
niteliğiyle alakalıdır. İmaro, yeni önderdir.
* * *
Bugün
CHP’nin taşeron örgütleri olarak EMEP, İDP ve TÖP öne çıkmaktadır. Sahadaki
eylem birliktelikleri ile ilgili yaşanan anlaşmazlıklarda, başka örgütlerle
yaşanan tartışmalarda bu üç örgütün birlikte ünlediğine, birlikte tepki
geliştirdiklerine şahit olunmaktadır. Bu noktada “CHP yönetiminin İngiliz
yönetimiyle alakası var mıdır?” “Bu örgütlerin İngiliz’le bağı nedir?”, meşru
sorulardır.
Neticede
İDP, Ahmed Şara’nın ve HTŞ’nin Suriye’de iktidara geldiği günlerde “Esad’ın
düşüşü, Suriye halkı ve dünyanın tüm ezilenleri için bir zaferdir” diyendir.
EMEP, bu söz gerçekleşsin diye yıllarca dua etmiş bir örgüttür. Yayınlarında
Esad düşmanlarını, CIA ve MİT beslemesi çeteleri desteklemiştir. Demek ki bu
denklemde İngiliz’in desteklediği Ahmed Şara ile EMEP’in desteklediği Ekrem
arasında bir bağ vardır. Özgürlükten kasıt, sermayeye özgürlüktür. O hâlde
özgürlük talepleri, bir yanıyla bireylere “kendi varlığınızı sermayeyle
tanımlayın, kendinizi onunla özdeşleştirin, o özgürleşirse siz de
özgürleşirsiniz” sözünü fısıldamaktadır. Suriye ordusunu Türk ordusu inşa
edecekse, yüz yıl önce “orduya bağlanması gerektiği” söylenen “komünist
hareket” de o inşa çabasına omuz vermek zorundadır. Hareket varolmak istiyorsa,
bu bağı kesip atmalı, işçiyle, köylüyle, ezilen halklarla bağ kurmalıdır.
Bugün
ya solculuğunu geçim kapısı yapanlar, solculuğun ekmeğini yiyenler ya da geçim
kapısını solculuk zannedenler konuşuyor. Bir kesim, örgütün imkânlarıyla
yaşıyor, bir kesim, solculuğu kendi mesleğinin imkânlarına örgütlüyor. Komünist
hareket yol almak istiyorsa bu iki kesimin sultasından kurtulmalıdır.
Eren Balkır
17 Nisan 2025
0 Yorum:
Yorum Gönder