30 Aralık 2024

,

Değişmeyen Gündem: Sömürü

Genel Grev

Asgari ücretin 22 bin lira olduğu açıklanınca sosyal medyada genel grev paylaşımı/talebi üst sıralara tırmanarak gündeme yerleşti. Bu sesi duyan CHP, miting düzenledi. Ortada bir sendika ve sendikacılık olmayınca boşluğu CHP dolduruyor, sendikalar da yetkilerini ona devretmek için varlar. Bunu en açık yapan ise DİSK.

Konfederasyonun kendisini sendikacılıktan DİSKalifiye etmesinin bedelini emekçiler ödüyor. Oy yönelsemesi üzerinden sendikaların aforoz ettiği ve sendikacılık yapmamanın gerekçesine dönüştürülen emekçilerden biri şunu diyor: “O zincir marketler var ya işte onlar boykot edilmeli, önünde protesto gerçekleştirilmeli, Samsun’da yol üzerinden patatesin çuvalının 8 lira olduğu dönemde İstanbul’a geldik markette kilosu bundan fazlaydı. Ancak yan yana gelirsek marketleri durdurabiliriz.” (Kamu emekçisi, 52 yaşında)

Kahve zinciri markalardan birinde yıllardır çalışan meslek lisesi mezunu genç şunu diyor: “Yedi yıldır farklı şubelerde çalıştım, üç yıldır asgari ücretin biraz üzerinde maaş alıyorum. Sınava girip iki yıllık sağlık bölümü okuyunca yurt dışına gitmeye çalışacağım, akrabalarım var Avrupa ülkelerinde, sağlık bölümü diploması işime yarayabilir.” (İşçi, 25 yaşında)

Liseyi İstanbul’da bitirip mühendislik son sınıf okuyan ve garsonluk yapan Suriyeli bir öğrenci ise şöyle diyor: “Bu yıl okul bitsin, Avrupa ülkelerine diplomam aracılığıyla geçmeye çalışacağım.” (Mülteci işçi, öğrenci, 22 yaşında)

Bu sözlerin emperyalizm düzleminde buluştuğunu ülkemiz solu ve onun sendikaları anlayamaz, sınıfsal çözümlemesini yapamaz. İlki zincir market üzerinden burjuvaziye karşı ne yapılması gerektiğini ifade ediyor, verdiği oydan dolayı o “geri, yobaz” diye nitelenen emekçi çözümü kendi öz gücünde arıyor fakat Evrensel gibi işçi gazetesi olduğunu iddia edenler, “sorun zincir marketlerde değil, enflasyonun nedeni onlar değil” minvalinde başlık atarak burjuvaziyi koruyor. Kendi partilisi bar ortağı olup sendika genel merkezinde görev alıyor. Halk gerçeğine yabancılaşmaları olağan bir durum, aksi yönde hareket edemezler çünkü onlar, emperyalistlerin bölgeden çıkmaması için imza kampanyası düzenleyen, şirketlere daha fazla kâr için proje geliştiren yazarlara köşe veren gazete.

İki gencin birinin Türk diğerinin Suriyeli, birinin lise mezunu diğerinin üniversite öğrencisi olması bir farklılığa yol açmıyor. Aradaki değişkenleri emperyalizm sıfırlayarak ikisini de yurtsuzlaştırıyor. Genç işçinin ve öğrencinin sınıf bilincini politize edecek bir sol bulunmuyor.

İntihar

Marmaray’ın bir durağında intihar vakası gerçekleşti. Kayıtlara göre bu istikametteki altıncı intihar. Siyanürle intihar yayılınca siyanür satışına yasal düzenleme getirilmişti fakat metro durdurulamaz, metro ve toplu ulaşım halk için değil sömürü için bir hizmettir.

İntihardan dolayı kapitalist hız durunca işe geç kalan insanların tepkisi sosyal medyada eleştirilerek bu insanların “vicdanı” tartışmaya açıldı. Sömürü tam olarak bu şekilde işler; yürüyen merdivenler ve bantlar, asansörler, alt ve üst geçitler işe geç kalınmaması içindir. İşe geç kalmamak hayatın merkezine kapitalizm tarafından yerleştirilir. İşçi emekçi, hem kendi vicdanına ve duygularına hem de toplumsal acıya yabancılaştırılır. İnsan, birbirinin kurduna dönüştürülür. Seküler kesimin bunu anlaması beklenemez. İntihar artıyorsa orada toplumsal sınıfsal nedenler aranmalıdır.

Alevi

Asgari ücret, emekli ve kamu emekçileri zamlarının tartışıldığı, 11 işçinin iş katliamında can verdiği, intihar vakasının konuşulduğu günlerde sosyal medyada “siyasal Alevilik” diye bir adlandırma üzerinden Esat rejimi bahane edilerek Alevileri hedef alan paylaşımlar yapıldı. Zulme karşı çıkmak siyasal Alevilik oluyorsa demek ki Ehl-i Beyt Kerbela çölünde, İran İsrail’e füzeler yağdırırken, Lübnan Hizbullah'ı ve Yemen Ensarullah’ı Filistin’e askeri destek verirken siyasal Alevilik yapmıştır.

O “diktatör” Esat’ın ülkeye terk ettiği ana kadar İsrail, Suriye sınırından geçemezken şu an Suriye’yi karadan da işgal edip tatlı su kaynaklarını denetimine almıştır. Nusayri halka çevrilen kılıç İsrail’e dönmemiştir, o yüzden ne HTŞ ne de Cevlani Ehli Beyt'tir. Asıl Siyonist Yezid'e karşı savaşan Hüseyin'dir.

Emperyalizm de burada işler. Önce HTŞ “terörist” ilan edilir, sonra Esat. Esma Esat İngiliz vatandaşıdır fakat onun İngiltere’ye girişi yasaklanmıştır. Şu an Cevlani, emperyalistler için demokrasi havarisidir.

Ülkemiz özelinde siyasal Alevilik adı altında yapılan paylaşımlar hakkında değinilmesi gereken bir nokta daha vardır: Her çözüm sürecinde geliştirilen ittifakta İdris-i Bitlisi-Yavuz ittifakı güncellenir ve oklar Alevilere döner çünkü bilinmelidir ki asıl ok İran’adır. Sünni Müslüman’ın emperyalizmle çelişkisi uzlaştırılırken Aleviler de hizaya getirilmeye çalışılır çünkü Alevi’nin sola ve antiemperyalizme eğilimi bertaraf edilmelidir(!) O yüzden sorun ne Alevilik ne de Sünniliktir, sorun emperyalizm için düzleştirilmeye çalışılan yoldur.

Taviz tavizi doğururken politika da doğa da boşluk tanımıyor. İki yıldır okul ve mahalle duvarlarına faşist yazılamalar yapılmasına karşı solu ve sendikaları bu konuda adım atmaya çağırırken bugün Alevilerle ilgili bu faşist paylaşımlar yapılıyorsa bunun sorumlusu yetkiyi CHP’ye devreden soldur. Maraş’ın ve 19 Aralık’ın yıldönümünde bu paylaşımların yapılması, yeni bir faşizm anlayışının inşasının ve İran’a yönelik olası bir hamlenin hazırlandığını gösterir.

Maraş Katliamı’nın yıldönümünde HDP, MHP liderinin adının önüne “Sayın” ibaresini yerleştiriyor. Bu hitap, ezilenlerin tarihini paranteze alan pragmatizmin bir yansımasıdır. Linç, katliam, hedef gösterme hepsi de artık o “Sayın” ile birer vesairedir.

Çözüm

Sosyal medya paylaşımları ve gündemi sorunlarımıza çözüm olmayacaktır fakat güncel durumun kavranmasına yardımcı olabilir. Yaşadığımız tüm sorunların nedeni emperyalist kapitalizmin sömürüsüdür. Emeğimiz temelinde ortaklaşıp mücadele etmedikçe geriye kalan tüm kimliksel/aidiyet farklılıklarımız bölünüp daha fazla sömürülmemize yol açar. Bizi kurtaracak olan gerçek çözüm, sömürüye karşı mücadele etmektir. Çelişkilerin bu denli yoğunlaştığı düzende emperyalizmin kimlik politikaları ve solun yaşam biçimciliği kurtuluşumuza çare olmayacaktır.

S. Adalı
30 Aralık 2024

0 Yorum: