Son
yıllarda Heyet Tahrirü’ş Şam lideri Ebu Muhammed Cevlani, HTŞ’nin kontrol
ettiği bölgelerde faal olan farklı aktörlerle bir dizi toplantı gerçekleştirdi.
İnternet üzerinden yapılan bu toplantılar, genelde kısa süreli. Bu anlamda, söz
konusu toplantılar, HTŞ’nin kontrolü altında olan topraklarda gerçekte ne olup
bittiği veya örgütün gelecekle alakalı planları konusunda çok fazla şey
anlatmıyorlar. Ama gene de bu toplantılar, incelenmeye değer kimi görüşlere
sahip olma imkânı sunuyor.
Temmuz
ayı içerisinde örgüt, Cevlani’nin beş konuşmasını paylaştı. Bunlar, Cevlani’nin
Suriye Selamet Hükümeti içinde çalışan bakanlar kuruluyla bir araya geldiğinde Hama,
İdlib, Cisri’ş Şuhur bölgelerinin ileri gelenlerine hitaben yaptığı
konuşmalardı. Bir konuşma da Aynü’z Zarka’dan Sahilü’r Ruc’a uzanan su hattı
projesinin açılışında yapılmıştı.
Örgüt,
son yıllarda kendisini dış dünyaya açmaya çalışıyor. Bu çalışma dâhilinde
Cevlani, HTŞ kontrolündeki bölgelerde faal olan ekonomik pazarların dış dünyaya
açılması, böylelikle HTŞ sisteminin küresel ekonomiye bağlanması ve uzun vadede
gelecek için sürdürülebilir bir düzenlemenin tesis edilmesi önerisinde
bulunuyor.
Bu
konuşmalarında Cevlani, bir yandan önceden ele aldığı konu başlıklarına
değiniyor bir yandan da örgütün bakış açısı üzerinden yeni detayları aktarıyor,
ayrıca kontrolü altındaki bölgelerin geliştirilmesiyle ilgili planlara
değiniyor.
Devlet
İnşası Projesi
Cevlani’nin
esas üzerinde durduğu konu, devlet inşası meselesi. Kurumların tesisi konusunda
elde edilen başarılara değinen Cevlani, bu çabaların sürdürüleceğini söylüyor:
“Daha fazla kurum inşa etmemiz, daha fazla örgütlenmemiz gerektiği hususunu aklımızdan
hiç çıkartmamalıyız.”
Her
ne kadar örgüt, liberal demokrasiye veya halk egemenliğine inanmasa da Cevlani,
devlet inşası projesini halkı kucaklayan bir çaba olarak takdim etmeye
çalışıyor. İdlib’in ileri gelenlerine yaptığı konuşmada, “biz hepimiz tek bir
kurumuz, otorite bize ait, biz halkız” diyor. Selamet hükümeti bünyesinde
çalışan bakanlara yaptığı konuşmada ise “Selamet Hükümeti’nin, Suriye
devriminin tarihinde çok önemli bir aşama olduğunu” söylüyor.
Cevlani,
hükümet yardımları ile karışıklık arasında bir orta yol bulmaya çalışıyor.
Cisri’ş Şuhur şehrinin ileri gelenlerine yaptığı konuşmada şunu söylüyor: “Biz,
kendi başına yaşayabilecek, kendi kendisini koruyabilen bir toplum inşa etmeye
çalışıyoruz.”
Aynı
şekilde, Sahilü’r Ruc su hattının açılışında yaptığı konuşmada “sırf
kurtarılmış bölgelere ilk yardım çantası veya süt kutuları gelecek diye
uluslararası kurumlardan gelecek yardımlara el açmak veya halkı buralardan
gelecek yardımlara muhtaç kılmak, Suriye halkı için utanç verici bir şeydir”
diyor. Ülkenin kendisine yeterli olmasını sağlamanın önemine vurgu yapıyor.
Bunun için tarım, sanayi ve kamu hizmetlerine odaklanan bir kalkınma planı
üzerinde duruyor.
Tarım
Cevlani,
tarımsal üretimin artması önündeki en büyük engel olarak gördüğü sulama
imkânlarındaki yetersizliğin giderilmesi meselesini tartışıyor. Sahilü’r Ruc su
hattı projesinin açılışında yaptığı konuşmada, tarımın geliştirilmesi için üç
aşamalı bir planın yürürlüğe konulması gerektiğini söylüyor. İlk aşama, “tarım
bakanlığının birikimiyle çiftçilerin birikimini bütünleştirmeyi” öngörüyor. Bu
aşama, çiftçilerin gıda güvenliğini sağlamak amacıyla mevsimlerden daha verimli
istifade etmesini şart koşuyor. İkinci aşama, birbiriyle bağlantılı kılınmış
tarımsal endüstrinin geliştirilmesiyle ilgili. Üçüncü aşamada ise dış dünyaya
yapılacak ihracata, buradan da çiftçilerin küresel ekonomiden yararlanma
imkânlarına odaklanılıyor. Cevlani, bu plan sayesinde çiftçilerin ihtiyaçlarının,
tarımsal endüstrinin ve dış piyasanın ihtiyaçlarının karşılanacağını düşünüyor.
Endüstri
İdlib’in
ileri gelenlerine yaptığı konuşmada Cevlani, şehrin Halep’e kıyasla endüstriden
mahrum olduğunu söylüyor. Yereldeki üretimin desteklenmesi için endüstri
sahasını geliştirecek adımlara alan açan, basit kanunların çıkartılmasını
öneriyor. Cevlani, endüstri için uygun ortamın ancak teknik hizmetlerin,
elektriğin, emlak yönetiminin, ticaret odalarının geliştirilmesi gerektiğini
söylüyor.
HTŞ,
bu tür adımları çoktan attı. Bugün eğer bir kişi sanayi bölgesi kurmak
istiyorsa gerekli izinleri üç dört gün içerisinde alabiliyor. Cevlani, bu
noktada nihai hedefin ihracat oranının ithalat oranından yüksek olması
gerektiğini söylüyor. Aktardığına göre, bugün kurtarılmış bölgelerin ihracatı
ithalatının üçte ikisi kadar. Örgüt, ihracat-ithalat dengesinin sağlanmasını
ardından da ihracat miktarının ithalat miktarını aşmasını amaçlıyor.
Kamu
Hizmetleri
HTŞ ve Suriye Selamet Hükümeti, esas olarak sokakların temizlenmesi, elektrik, su
ve çöp gibi temel ihtiyaçların giderilmesi meselesine odaklanıyor. Burada en
öncelikli konu ise endüstri ve tarımın canlanması konusunda gerekli yardımların
yapılması.
Konuşmalarında
Cevlani, son zamanlarda elde edilen başarılardan övgüyle söz ediyor. İdlib’deki
konuşmasında, son bir yıl içerisinde 110.000’den fazla eve, işyerine ve
endüstri-tarım bölgesine elektrik verildiğini, bunun büyük ve hızlı bir biçimde
edilmiş bir başarı olduğunu söylüyor. Tarım bakanlığının yeterli kaynağa sahip
olmadığını söyleyen Cevlani, çiftçiler, hükümet ve bakanlık arasında kurulan
işbirliği sayesinde iç tüketim oranının yüzde 30’dan kırka çıkartıldığını,
bunun iyi bir düzey olduğunu aktarıyor. HTŞ liderine göre, bahsi edilen su
hattı üretimi artıracak bir gelişme.
Diyaloga
Evet, İfade Hürriyetine Hayır
Birçok
konuşmasında Cevlani, herkesin meseleleri tartışıp sorunları gündeme getirebildiği,
böylelikle onları düzeltme imkânı bulduğu, herkese açık toplantılar düzenliyor.
Cisrü’ş Şuhur’daki toplantıda iki kişi gelip yol ve elektrikle ilgili sorunlara
dair şikâyetlerini dile getirdi. Hatta bu kişilerden biri, “birçok hizmetten
mahrumuz. Bu sorunlar çözülsün ki bu şehrin evlatları buradan başka bir yere
gitmesin” dedi.
Ama
gene de açık eleştiri ve tartışma imkânına karşın, HTŞ yönetimine karşı olan
kişilerin rejimin yetersizliklerini veya yanlışlarını açıktan dile getirdiler
diye öldürüldüklerini veya hapse atıldıklarını unutmamak gerekiyor. İnsanlar, uygun
kanallar bulup şehirdeki yetkililere ve hükümete elektrik gibi doğrudan politik
olmayan konulara dair şikâyetlerini iletebilseler de hassas ve kamusal güvenliğe
zarar verecek konularla ilgili şikâyetlerin sosyal medyada veya HTŞ’nin onay
verdiği, ona dost başka bir ortamda aktarılmasına izin verilmiyor (Örneğin el
konulmuş evlerde ikamet eden yabancıların şehir insanıyla yaşadığı sorunların
üzeri örtülüyor).
Bir
Savunma Bakanlığı Var mı?
İdlib’in
ileri gelenlerine yaptığı konuşmada Cevlani, HTŞ’nin öncülük ettiği askeri
operasyon odasının şehirdeki farklı grupların askeri çalışmalarını organize
ettiğini söylüyor. Ayrıca Cevlani, “kurtarılmış bölgelerde mevcut olan, ordudan
kaçmış subaylar içerisinden seçilmiş en iyi isimlerin denetleyeceği bir harp
okulu açmayı planladıklarından” bahsediyor. HTŞ liderine göre okul, ileride
kurulacak savunma bakanlığının çekirdeğini teşkil edecek. Böylelikle, zamanla gruplar
üzerine kurulu askeri örgütlenme modeli terk edilecek ve örgütlü bir yapıya
geçilecek. Bir teşekkül olarak HTŞ’nin ve diğer örgütlerin böylesi bir yapıyı
doğuracak altyapıyı ihtiva edip etmediğini zaman gösterecek. Eğer süreç bu
şekilde işlerse, HTŞ terörist örgüt olarak adlandırılmaktan kurtulacak ve
Suriye hükümetinin resmi bir parçası hâline gelecek.
HTS
Devletinin Hâkimiyet Sahası Genişliyor mu?
Cevlani
ve diğer HTŞ liderleri, nihai hedeflerinin Şam’ı, onun yanında, Halep ve Hama
gibi diğer önemli şehirleri özgürleştirmek olduğunu sürekli dile getiriyorlar.
Ama artık bu isimler yeni bir şey söylüyorlar ve inşa ettikleri kurumların HTŞ yeni topraklar elde ettikçe büyütülmeye hazır olduklarından bahsediyorlar. HTŞ,
“özgürleşen insanların güvenlik, eğitim, sağlık, tarım, ekonomi gibi hayata ait
tüm alanlarda hayat pratiklerinde büyük farklılıkların ortaya çıkacağı”
iddiasında. Bir yandan da ortalıkta Şam alındıktan sonra Efrin’den Cerablus’a
dek uzanan Kuzey Halep eyaletinde faal olan Türkiye destekli Suriye Milli
Ordusu’ndan toprakları geri almak istediğine dair söylentiler dolaşıyor.
Örgüt
Biraz İlerledi Ama Hâlâ Kısıtları Mevcut
Cevlani’nin
düzenlediği toplantılar, HTŞ’nin ilerleme kaydetmek ve devlet inşası projesiyle
ilgili imkân ve kabiliyetlerini artırmak için uğraştığını ortaya koyuyor. Örgüt,
bugün şehirlerdeki iş kollarını geliştirmeye, piyasaları küresel ekonomiye
açmaya ve bir savunma bakanlığı kurmaya çalışıyor. Ama örgütün ilerleyişi dört
mesele yüzünden kesintiye uğruyor. HTŞ ile ilişkileri değerli gören ABD
hükümeti içindeki isimler, örgütün ilerleyişini dört sebepten ötürü durduruyor:
1.
HTŞ’nin bölgedeki azınlıklara yönelik muamelesi;
2.
Örgütün önemli ideologlarının ölümü sonrası Eymen Zevahiri’ye övgüler düzmesi;
3.
İsrail’deki sivillere yönelik roket saldırıları esnasında Filistin İslami
Cihadı’na açıktan destek sunması;
4.
HTŞ topraklarında terörist kabul edilen, yabancı savaşçıların yönettiği
örgütlerin varlığı.
Cevlani
toplantılarında şu cümleyi tekrar tekrar dile getiriyor: “Uzun yılların yükü,
yüz yıllık zulmün, aşağılamanın, geriliğin, çöküşün yükü omuzlarımızda.” İdlib’deki
konuşmasında ümmetin son yüz yıldır yüzleştiği zulme benzer bir zulme maruz
kalmadığını, politik güçteki ayrışmanın yanında Müslüman kimliğinin tehditlerle
karşı karşıya olduğunu söylüyor. Hükümete mensup bakanlara hitabında Cevlani,
tam da bu sebeple şu cümleyi kurma ihtiyacı duyuyor: “Kurtarılmış bölgelerde
uygulamaya koyacağımız proje artık sadece devrime ve istibdada karşı devrim
değildir, artık meselemiz Sünni bir yapı teşkil etmektir, çünkü bugün Sünniler,
Suriye’de varoluşlarını tehdit eden bir tehlikeyle karşı karşıyadırlar.” Bu tür
cümleler, ülkenin çoğunluğunu oluşturan Sünni nüfusa zarar vermiş, elli küsur
yıllık mezhepçi rejimin ve onu yöneten Esad’ın varlığı sebebiyle sarf ediliyor.
HTŞ de Sünni kimliğine sahip olsa da Hristiyanlar ve Dürziler toplantılarda Cevlani’ye
beklentilerini aktarıyorlar. HTŞ, Nusret Cephesi iken Dürziler, birkaç yıl önce
inançlarını terk edip Sünni olmaya zorlanmışlardı. Üstelik bu zorla dönüştürme
siyaseti yerli yerinde duruyor. Dahası, şehirlerdeki Dürziler evlerine el
konulması ve miras haklarının ortadan kaldırılması gibi sorunlarla
uğraşıyorlar. Onları “kâfir” gören cihadi unsurlar, Dürzileri öldürüyor. Hatta bu
isimler, Dürzilerin Sünni olması fikrini bile kabul etmiyor.
Hristiyanlar,
Yahudilere verilen ikinci sınıf yurttaşlık statüsü dışında görülüyorlar. Klasik
İslam devletinde Hristiyanlar, gayrimüslimlerden alınan kelle vergisini ödemiyor
olsalar da tebaa olarak Sünni idareyi ve hâkimiyeti kabul etmek zorundalar.
Amerikalıların
üzerinde durdukları diğer iki mesele konusunda şu söylenebilir: Abdurrahim Atun
ve Ebu Mariye Kahtani gibi önemli HTŞ liderleri, ABD’nin dron saldırısı ile
öldürdüğü El Kaide lideri Eymen Zevahiri için baş sağlığı mesajı yayınladı. Atun,
Zevahiri’yi “dini için yaşayan, elli yılı aşkın bir süre boyunca kendi yolunda
dövüşmüş, direnmiş ve mücadele etmiş bir insan” olarak tarif etti, mesajın
devamında “inşallah peygamberlerle haşrolur” dedi. Ama gene de bu tür mesajları
cihadi unsurların siperlerdeki yoldaşlarına sundukları bir saygı olarak görmek
gerek. Bu anlamda ilgili mesajlar, HTŞ’nin yeniden El Kaide yuvasına geri
döndüğünü ortaya koymuyor. Hatta kısa süre önce Kahtani, El Kaide’ye bağlı
örgütlerin kendilerini feshetmeleri çağrısında bulundu, Arap Yarımadası’ndaki
El Kaide’nin “harici bağlarını kopartmasını” istedi, bu noktada HTŞ’nin El
Kaide’den kopuş sürecine değindi.
Gene
de bu tür ifadeler, HTŞ’nin politik ve ideolojik yönelimindeki sorunlu yönleri
ortaya koyuyor, onun cihadilik ve Suriye haricinde İslami militan mücadeleye
sempatiyle yaklaştığını gösteriyor. Bu gerçek, HTŞ’nin ABD’nin terörizm
listesinden çıkmak istediği günlerde üzerinde durulmayı hak ediyor.
HTŞ’ye
bağlı Manaratü’l Hüda Dava Merkezi, Filistin İslami Cihadı’nın İsrail’deki
sivil hedeflere yönelik füze saldırılarına destek veren bir açıklama
yayınladığını, o açıklamada “hepimiz Gazze’nin Yahudilere fırlattığı
mızraklarız” denildiğini unutmamak gerekiyor.
Son
olarak HTŞ’nin kontrolünde olan topraklarda Cemaatü’l Ensarü’l İslam, Katibat
İmam Buhari ve Katibatü’t Tevhid gibi yabancı savaşçılar içeren terörist
örgütlerin faaliyet yürüttüğü hususu üzerinde durulmalı.
HTŞ,
hâlen daha Batı’nın gözünde hoş kabul edilemeyecek özelliklere sahip. Tam da bu
sebeple Cevlani, konuşmalarının birinde HTŞ kontrolündeki bölgelerde yaşayan
insanlardan Batı işbirliği yapmasa bile, Batı karşısında güçlü durmalarını
istiyor. Cevlani’nin ve HTŞ’nin eylemlerine bakıldığında onun örgütünün
ideolojisine ait en sert ve dikenli yönlerinden fiiliyatta vazgeçmeden
meşrulaşmak istediği görülüyor. Bu, HTŞ’nin açmazı. Örgüt, cihadi ve İslamcı
davasına dönük sempatisini ülke içinde ve dışında terk ettiğini, azınlıkların
payını artırmak istediğini dile getirmezse yol alamaz, bu sebeple, kendi
topraklarında sürdürülebilir ve canlı bir varlık hâline gelmesini sağlayacak, o
ulvi kabul ettiği planlarını yürürlüğe koyamaz.
Harun Zelin
29 Ağustos 2022
Kaynak
0 Yorum:
Yorum Gönder