New
York Times gazetesinin sayfalarında Martinikli eleştirel düşünür Frantz Fanon’a dair bir yazıyı her gün
bulamazsınız. Böyle bir yazıya denk gelmişseniz, siz gene de dikkatli olun.
Yazı,
Fanon’un etkisini kırmak, böylelikle Filistin ulusal kurtuluş mücadelesinin sömürgecilik
karşıtlığının ve dekolonizasyon mücadelesinin en güçlü devrimci düşünürlerinden
birine sahip çıkmamasını sağlamak gibi bir amaca sahip. Bu yazılar,
Filistinlilerin bir İsrailli yetkilinin tabiriyle, “insanımsı hayvanlar” veya
eski bir elçinin ifadesiyle, “insanlıktan çıkmış hayvanlar” olarak görüldüğü
koşullarda yazılıyor.
Filistinliler
şiddet eylemi gerçekleştirdiklerinde, bunun “terörist” olmalarının bir sonucu
olduğu söyleniyor. Kendilerinden çalınmış vatanlarını yeniden ele geçirmek gibi
çağımızın en makul devrimci düşüncelerinden birinden neşet eden meşru bir sebebin
varlığındansa kimse bahsetmiyor.
New
York Times’da çıkan yazıda Filistin yanlısı sosyal medya kullanıcıları, “Fanon’un
sözlerini bağlamından kopartıp paylaşmak”la suçlanıyorlar.
Yazının
yazarı, doğalında okuruna kendisini ispatlama gereği duyuyor:
“Ganalı lider Kwame Nkrumah,
Hintli Cevahirlâl Nehru ve Fanon gibi sömürgeci zulmün boyunduruğunu söküp
atmış ikonik isimler, benim de çocukluk kahramanlarımdı, onlar bugün de
düşüncelerime yol gösteriyorlar. Ama gene de bugünlerde dekolonizasyondan
bahsedenlerde bu isimlerin ruhunu ve fikirlerini bulmak epey zor. Bugün kimse,
İsrail ve Filistin olarak bilinen toprakların yerli halkının kim olduğuna dair net
bir şey söyleyemiyor.”
Aslında
burada anlamayacak bir şey yok. Yahudileri, Hristiyanları, Müslümanları vs. ile
birlikte Filistinliler, bu toprakların yerli halkı. İsrail, Avrupalı
yerleşimcilerin kurduğu bir koloni olarak var. Bunlar, Cezayir’deki Fransızlarla,
Kongo’daki Belçikalılarla, Güney Afrika’daki İngilizlerle aynı konum ve
niteliğe sahipler. Mesele, aslında bu kadar basit.
Yazının
yazarı ise Fanon gibi sömürgecilikle mücadelenin ikonlarının vatanları için
mücadele eden Filistinlilerle bir alakasının ve bağının olmadığını iddia
ediyor. Bu iddiayı da Yeryüzünün Lanetlileri’nde şiddetle ilgili
tespitlerine bağlıyor. Fanon orada, “şiddetin arındırıcı bir güç olduğunu,
yerli halkı aşağılık kompleksinden, ümitsizlikten ve eylemsizlik hâlinden
kurtardığını, onu korkusuz kılıp onun kendisine saygı duymasını sağladığını”
söylüyor.
Yazar
Konuyu Çarpıtıyor
Gazetede
çıkan yazı, argümanını desteklemek adına Amerikalı bir kaynağa atıfta
bulunuyor.
“Yazar Adam Shatz, Fanon’un
hayat hikâyesini aktardığı İsyancının Kliniği isimli kitabında, bu ‘arındırma’
ifadesinin yanlış çevrildiğini ve okurların yazarın asıl söylemek istediğini
anlamalarına mani olduğunu söylüyor: Shatz’e göre, la violence désintoxique
ifadesinin “arındırıcı bir güç olarak şiddet’ şeklinde çevrilmesi yanlış, bu hâliyle
mevcut kirlerin toplumu ve kişiyi iyileştirecek şekilde yok edilmesine işaret
ediliyor. Buradan da Shatz şu tespiti yapıyor: ‘Fanon, aslında klinik sahasına
ait bir kelime kullanıyor ve bu kelimeye sömürgeciye yönelik teslimiyetin yarattığı
sarhoşluk ve uyuşukluk hâlinin ortadan kaldırılması anlamını yüklüyor.’[…]”
Yazar
konuyu çarpıtıyor, Filistinlilere acımasız bir vahşilikle uygulanan soykırım
karşısında onlara şiddetsizliği vaaz ediyor. Neticede soykırım uygulanan bir
halka şiddetsizlik vaaz etmenin iler tutar bir yanı yok.
Herkes,
7 Ekim’de öldürülen İsraillilere bakıyor, onlarla ilgili ahkam kesiyor ama Ekim
ayının sonunda BM genel sekreteri Antonio Guterres’in de dediği gibi şiddet 7
Ekim günü başlamadı: “Filistin halkı, kendisini boğan işgalin çilesini 56 yıldır
çekiyor.” 7 Ekim ile ilgili yorumda bulunanlar, nedense onlarca yıldır İsrail’in
acımasızca katlettiği on binlerce Filistinliden, kendi yurdundan kopmuş
milyonlarca insandan hiç bahsetmiyor.
Fanon,
tarafsız biriymiş gibi sunulamaz. O, devrimci bir düşünürdü. Bugün sömürge
halkları, sömürgeci hâkimiyetin uyguladığı, Gazze’de tanık olduğumuz türden vahşetten
kurtarma davasına bağlı bir isimdi.
O
Yeryüzünün Lanetlileri’nde şunu söyleyendi:
“Şiddet, halkın
uyguladığı, halk liderlerinin örgütleyip fikren beslediği şiddet sayesinde
kitleler, toplumsal gerçekleri anlarlar. O mücadele ve eylem pratiğine dair
bilgi yoksa halkın elinde şık kıyafetlerle yapılan geçit törenlerinden ve
trampetlerin tantanasından başka bir şey kalmaz.”
Hadi
bakalım, bu da mı yanlış çeviri?
Shatz,
bize şunu söylüyor:
“Fanon tabii ki
sömürgeciliğe karşı silâhlı mücadele verilmesi fikrini savunmuştur ama o şiddet
kullanımının ‘arıtıcı’ değil, ‘uyuşukluk hâlinden kurtarıcı’ olduğunu
söylemiştir. Sömürgecilik karşıtı şiddeti ve bu şiddetin ölümlere yol açan türlerini
bir psikiyatrist olarak ele alan Fanon, şiddeti bir reçete değil, sömürgeci
zulüm koşullarında intikam duygusunun yol açtığı bir maraz olarak görür.”
Gerçekten
öyle mi? Fanon, yerleşimci sömürgecilerin uyguladığı yoğun ve ağır şiddete
cevap olarak geliştirilen şiddeti detaylı biçimde inceler. Sartre’ın Fanon’un
kitabı için yazdığı önsözde de dile getirdiği gibi, “sömürgelerde uygulanan
şiddetin yegâne amacı, köleleri belirli bir mesafede tutmak değil. Bir amacı da
onları insanlıktan çıkartmak. Sömürgeciler, geleneklerini yok etmek, dillerini
söküp almak, kendi dilini hâkim kılmak, sömürge halka kendi kültürünü kazandırmadan
onun kültürünü yok etmek için ellerinden geleni yapıyorlar.”
İsrail’in
son yüzyıl boyunca dünya sahnesinde uyguladığı soykırımcı şiddetin ahlaktan
yoksunluğu, Fanon okurlarının bazılarının gözünden kaçan bir gerçeklik sanki.
Yazar
Kıvrak Zekâsıyla Hamle Yapıyor
Shatz,
yazısında Fanon’un kitabının özgün Fransızca hâlinin İngilizce çevirisindeki
bir yanlışa işaret ediyor. İyi de bu yanlış kimin umurunda? Burada kıvrak
zekâsıyla hamle yapan yazar, Fanon’un Filistinlilerle ilişkisini kopartmak için
onun şiddeti devrimci manada teorileştirme çabasının yol açtığı etkiyi kırmak
istiyor.
Fanon,
İsrail devletinin uyguladığı, katliamlara sebep olan, sistematik şiddete karşı
Filistinlilerin uyguladıkları şiddetin kaynağı değil elbette. Fanon’un özgün
militan Fransızca metninin onu pasifize edecek şekilde İngilizceye çevrilmiş
olması kimsenin umurunda değil. Dünya halkları, Fanon’un eserlerini ya Fransızcasından
ya da Arapça, Farsça, Türkçe, İspanyolca ve Hintçe gibi başka dillerdeki
çevirilerinden okudular.
Fanon’un
şiddeti sömürgelik hâlinden kurtulmak için gerekli bir araç olarak teorize
eden, o cesur ve akıl dolu çalışmalarının etkisini kırma konusunda İngilizce
çevirilerin neden bir önceliği olsun ki? İngilizceye Fanon’u ilk kazandıran
ehil çevirmenlerin emeğine neden şüpheyle yaklaşalım? Fanon’u ilk kim çevirdi,
nasıl çevirdi, hangi dile çevirdi soruları akademisyenlerin ilgileneceği bir
konu. Ne yani, bugün Filistinliler, İsrail’in kurşunlarının ve bombalarının
üzerine yağdığı koşullarda oturup akademinin sorduğu sorulara cevap vermesini mi
beklesinler?
Fanon,
şiddeti teorinin konusu kılan tek isim değildi. Zor zamanlarda Che Guevara’dan Aime
Cesaire’a, Karl Marx’tan Hannah Arendt’e birçok isim, şiddetin özgül yanlarına
dair düşünceler geliştirdi. Kitapta geçen Fransızca bir ifadeye dair spekülasyonda
bulunup Fanon’u buradan etkisiz kılma çabası, kendi vatanlarını “gerekli her
türden araçla” özgürleştirme mücadelesi veren Filistinlilerin ellerini
kollarını bağlayamaz. Malcolm X de mi yanlış çevrildi, Afrikalı-Amerikalılar
yanlış metinleri mi okudular? Bu çeviri dedektifliğinin anlamsız ve saçma
olduğu ortada!
Filistinlilerin
uyguladığı her türden şiddet, Siyonistlerin uzun zamandır sistematik bir
biçimde ve tüm acımasızlığıyla uyguladığı, son dönemde Gazze’de binlerce çocuk
dâhil 30.000’den fazla insanın öldürülmesiyle zirveye ulaşan şiddete dönük bir
cevaptır. Fanon’un şiddetle alakalı teorileri konusunda altı boş ama jan janlı
fikirler geliştirmek yerine, analizciler, sahada bilfiil tanık olduğumuz
gerçeklerden yola çıkmalıdırlar.
Avrupa’dan
gelen yerleşimcilerin oluşturduğu bir koloni, Filistin’i istila etmiş, oraya
yerleşmiş ve toprak üzerinde hak sahibi olan bir halktan onu çalmıştır. Bu,
Fanon’un da bildiği bir gerçekti. Bugün Fanon okumak gibi bir derdi olanlar, bu
gerçeğin bilincinde olmalı.
Önceden
sömürgelerde uygulanmış olan zulümler, sömürgecilerin iyi kalpleri neticesinde
veya Mahatma Gandi’nin kibarca “sonlandırın artık şu zulmü” demesiyle bitmedi. O
zulümler, onlara maruz kalan halkların direnişi sayesinde sona erdi. ABD’de
yeni yeni Fanon okuyan insanlar önce bu basit dersi bilince çıkartmalıdırlar.
Hamid Dabaşi
5
Mart 2024
Kaynak
0 Yorum:
Yorum Gönder