Şam
düştü ve Suriye’de bir dönem bitti.
Dualarım
Suriye halkıyla birliktedir, inşallah yüzlerin güldüğü, esenlik içinde
yaşayacakları aydınlık bir gelecek onları bekliyordur.
Suriye
halkında büyük bir sevinç ve mutluluk var. Allah’tan niyazım, bu sevincin
kalıcı olmasıdır.
Kuşkusuz,
artık gidenin değil, gelenin önemli olduğu bir süreç başlıyor. Yeni statükonun
nasıl oluşacağı netleşmiş değil. Filistin başta olmak üzere bütün bir bölgede
etkilerini göreceğimiz bir dönemin başındayız. Düşüncelerimi birkaç madde hâlinde
paylaşmak istiyorum:
1.
Bütün bir sürecin en dikkat çekici noktası, gelişmelerin hızıydı. Pek çok
farklı görüşe sahip uzman, Şam’ın bu kadar kısa sürede düşeceğini beklemiyordu.
Birkaç istisna nokta hariç hemen her şehir çatışmasız bir şekilde düştü.
Muhtemelen sahanın değil, masanın daha belirleyici olduğu bir sonuçla karşı
karşıyayız. Masadan kastım, sadece Rusya-İran-Türkiye değil. ABD ve
İngiltere’nin dâhil olduğu pazarlıklardan söz ediyoruz.
Ancak
masada da Rusya’nın tutumunun belirleyici olduğu anlaşılıyor. Tabii ki bu
pazarlıklarda neler konuşulduğunu bilmiyoruz. Merak ettiğim soru şu: Rusya’nın
Ukrayna meselesi karşılığında ABD’yle bir anlaşması oldu mu? Bunu Ukrayna
savaşındaki gelişmeler gösterecek.
2.
Türkiye sonuçtan memnun mu? Bunu bilemiyorum. Cumhurbaşkanı Erdoğan,
muhaliflerin Şam’a kadar yürümesini beklediğini belirtmekle birlikte, bu
yürüyüşte bazı sıkıntıların olduğunu da söylemişti. Yeni statükoda PYD-YPG’nin
konumu ne olacak? Sanırım Türkiye’nin gelişmelerden memnuniyetini bu sorunun
cevabı belirleyecek.
Yine
Cumhurbaşkanı X’ten yaptığı açıklamada Suriye’nin toprak bütünlüğüne vurgu
yapmıştı. Suriye bütün olarak kalacak mı, belli değil. Bölünmesi ihtimal dâhilinde.
Bazı uzmanlara göre ikiye ya da üçe bölünecek. Eğer bu konuda masada bir
anlaşma olmadıysa bölünmenin kanlı geçmesi muhtemel.
3.
İran, bu süreçten en zararlı çıkan ülke oldu. İran’ın stratejik ilerlemesi
muhtemelen duracak ve savunmaya çekilecek. İran, bu aşamadan sonra
ABD-İngiltere-İsrail için daha kolay hedef hâline geldi. Aksa Tufanı’nda ağır
darbeler alan Hizbullah’ı ise Lübnan’da zor günler bekliyor. Yeni statüko belli
değil ancak büyük ihtimal Hizbullah’la bağlantısı kesilecek ya da zorlaşacak.
Bu, Hizbullah ve dolayısıyla direniş cephesi için büyük bir darbe demek.
4.
Bunun Filistin’de sonuçları olacaktır. Hizbullah’la birlikte Yemen cephesinin
de hedefe girmesi mümkün. Zaten uluslararası sistem tarafından tanınmıyor ve 14
aydır ABD-İngiltere tarafından vuruluyor. Nitekim dün (ya da önceki gün) Biden
bu konuda açıklama yaptı. Diğer taraftan 14 aydır savaşan HAMAS, liderlerini
kaybetti ve Gazze zor durumda. Şunu söylemek mümkün: 14 aydır savaşan direniş
cephesi (HAMAS ve Gazze’deki direniş grupları, Hizbullah, Yemen, Irak İslami
Direnişi) ağır yaralar alırken, normalleşme cephesi işine baktı. Burada
Netanyahu’nun savaşın ilk günlerindeki sözünü yeniden hatırlamakta fayda var:
“Tahtlarınızı korumak istiyorsanız, sessizce oturun”.
Muhtemelen
sessizce oturanlar ödüllendirilecek, bedel ödeyenler suçlanacak ve
cezalandırılacaktır. Kendini Kuzey’de rahat hisseden İsrail, muhtemelen önce
Gazze’yi bitirecek ve sonrasında Batı Şeria’yı ilhak edecek. Nitekim Maliye
Bakanı Smotrich, geçtiğimiz gün Batı Şeria’da 24 bin dönüm toprağın yeni
yerleşimler için ilhak edildiğini duyurdu. Filistin direnişini zor günlerin
beklediğini söyleyebiliriz.
5.
Yeni Suriye’nin İsrail’le ilişkileri nasıl olacak? Filistin direnişiyle
ilişkileri nasıl olacak? İsrail’i tanıyacak mı? Bunları zaman gösterecek ancak
ABD’nin gelişmelere yaklaşımını ve bazı işaretleri esas aldığımızda Suriye’de
kurulacak yeni statükonun İsrail’i rahatsız etmeyeceğini, bu konuda bir güvence
alındığını düşünebiliriz. Aksi takdirde Yemen’i bombalamaya giden
İngiltere-ABD-İsrail uçaklarının ellerinde “HTŞ terör örgütüdür” argümanı
varken gelişmeleri neden izlemekle yetindiğini sormak durumundayız.
6.
Son olarak şunu söylemek isterim, pek çok kez söylediğimiz gibi: Mazlumların
arasında bir fark gözetmiyorum: Dini, dili ve ırkı ne olursa olsun. Yine de
sevinçlerimizin, acılarımızın ve umutlarımızın bölgemizi işgal eden
ABD-İngiltere-İsrail tarafından yönlendirilmesi kaygısını hep taşıyorum.
Allah’tan başka yalvaracak ve yakaracak kimsemiz yok. Ona yalvarıyorum:
Allah’ım, Suriye halkının sevincini baki kıl. Bu sevincin düşmanlarımız
tarafından istismar edilmesine izin verme.
Mücahit Gültekin
8 Aralık 2024
Kaynak
0 Yorum:
Yorum Gönder