7
Ekim saldırısı sonrası Hamas’ın aslında İsrail tarafından kurulduğu, son
dönemde Filistin Yönetimi’yle yapılacak barış anlaşmasına mani olmak adına
Netanyahu’nun Hamas’a para verdiği iddiaları gündeme geldi.
Esasında
Hamas’ın İsrail tarafından kurulduğu iddiası, tarihsel olayların yanlış
yorumlanmasının bir sonucu. Peki bu iddialar nereden kaynaklanıyor, herhangi
bir temele sahip mi?
Bu
iddiaların kökenlerini tam anlamıyla idrak edebilmemiz için bizim Müslüman
Kardeşler örgütünün Filistinli üyesi Şeyh Ahmed Yasin’in Mücemmetü’l İslamiye
isimli örgütü kurduğu 1973 yılına dönüp bakmamız gerekiyor. Bu toplumsal
örgütün amacı, Gazze’de Sünni İslam’ın muhafazakâr bir yorumunu kitlelere benimsetmekti.
O
dönemde Gazze’yi doğrudan işgal altında tutan İsrail, Lübnan’daki üssünden
İsrail’e karşı silâhlı mücadele yürütmekte olan FKÖ ile bağlantılı direniş
örgütlerini ezmek için uğraşıyordu. O dönemde “İhvan” olarak anılan Mücemma
örgütü, İsrailli işgalcilere karşı şiddete başvurulmamasını vaaz ediyor,
şehirde Müslüman bir sivil toplum faaliyeti yürütüyor, bir yandan da kendisini
Filistin’deki seküler-milliyetçi, sosyalist ve komünist örgütlere karşı
konumlandırıyordu. İsrail bu ayrışmayı gördü ve Mücemma’nın bu duruşunu fırsata
çevirmeyi düşündü.
İsrail’in
Oportünizmi
O
dönem Washington Post’ta çıkan haberlere göre, İsrail işgal güçleri,
Mücemma eylemcilerine hoşgörüyle yaklaşıyordu. İsrail silâhlı kuvvetlerinde
eskiden tuğgeneral olarak görev yapmış olan İzak Segev, hükümetinin örgütün
bazı projelerine destek sunmak için yüz binlerce dolarlık bir bütçeyi tahsis
ettiğini söylüyordu. Oysa örgütün parasının önemli bir kısmı Körfez
ülkelerinden ve Mısır İhvanı’ndan geliyordu. 1979 yılında İsrail, Mücemma’yı
resmi bir örgüt olarak tanıdı ve ona İsrail makamlarının müdahalesi olmaksızın,
özgürce faaliyet yürütme izni verdi.
Elimizdeki
bu kanıt, Hamas’ın İsrail tarafından kurulduğu iddiasının ana dayanağı olarak
sunuluyor. Oysa yakından incelendiğinde bu çıkarım, esasen tarihsel olaylara
dair yanlış bir yorumdan neşet ediyor. İsrail’in Hamas’ı kurduğu, kontrol ettiği
veya bugün hâlâ onu etkisi altında tuttuğu ile ilgili görüş, örgütün oluşumu ve
gelişimiyle ilgili karmaşık gerçekleri görmezden geliyor.
Gerçekte
ilk başta Mısır İhvanı’nın etkisi altında olan ve toplumu İslamileştirip temel hizmetleri
sunacak Filistin şubesini kurmayı amaçlayan Mücemma, önemli güçlüklerle
yüzleşti. Bu engeller, nihayetinde stratejisinin değişmesine neden oldu, ilk
hedeflerinden uzaklaşan örgüt başka bir yola girdi. Zamanla bu değişim örgütü
militanlaştırdı, onu toplumsal ve dini muhafazakârlığa odaklı yapısından
uzaklaştırdı. İç ve dıştaki baskıların sonucu yaşanan bu dönüşüm, örgütün Hamas’a
evrilmesi için gerekli sahneyi hazırladı.
Silâhlı
Direnişin Doğuşu
Mücemma,
okul, cami ve kütüphane gibi bir dizi yapı inşa etti, hatta Gazze İslam
Üniversitesi’nin kuruluşunda öncü bir rol üstlendi. Dini kurumların inşasının
yanı sıra örgüt, tıbbi klinikler ve yetimhaneler işletti, ihtiyaç sahiplerine
gıda ve kaynak konusunda yardımlar sundu, böylelikle güçlü bir destekçi kitlesi
oluşturdu.
Ancak
yetmişli yılların sonunda Filistin’in İslami Cihadı isimli başka bir örgüt
şekillenmeye başladı. 1981’de kuruluşunu ilân eden ve Fethi Şikaki tarafından
kurulan örgüt, İhvan’dan beslenen ama esas olarak İran İslam Devrimi’nden
etkilenmiş olan bir yapıydı. Mücemma’nın ilk başta belirlediği şiddetten uzak
durma anlayışına karşılık Filistin’in İslami Cihadı, işgale karşı çözüm olarak
silâhlı direnişe işaret etti. 1982’de Lübnan’ın işgaliyle zirvesine ulaşan işgali
sürecinin derinleşmesi ve Gazze ile Batı Şeria genelinde kitlesel gösterilerin
patlak vermesiyle birlikte İsrail, işgal altındaki topraklarda baskı ve zulmü
esas alan taktiklerini uygulamaya koydu.
FKÖ’nün
1982’de Lübnan’da yaşadığı, İsrail ordusunun yaklaşık 20.000 Lübnanlı ve
Filistinliyi katlettiği, Sabra ve Şatila mülteci kamplarını kıyımdan geçirdiği
sürecin ardından Filistin direniş hareketi, önemli bir değişim yaşadı. FKÖ
savaşçılarının Kuzey Afrika’ya kaçtığı koşullarda FKÖ destekçilerinin önemli
bir kısmı Filistin’in İslami Cihadı örgütüne bağlandı.
Mücemma,
Müslümanları birleştirip kusursuz bir İslami toplum kurmanın İsrail işgalinin
ortadan kalkacağı sürecin zorunlu bir müjdecisi olduğuna dair yaklaşımını
muhafaza ederken, Filistin’in İslami Cihadı, kitlelere silâhlı direnişin acil
bir ihtiyaç olduğu mesajını veriyordu. İki örgüt arasındaki bu ideolojik
ayrışma, ara sıra çatışmalara yol açtı. Zira o dönemde Mücemma’nın toplumsal
örgütlenme ve dini birlik meselesine odaklanan yaklaşımına karşılık, İslami
Cihad direniş konusunda militan bir yaklaşımı savunuyordu.
Seksenlerin
ortalarında, Şeyh Ahmed Yasin’in liderliğinde hareket eden Mücemma, “Mecit” ismini
taşıyan bir güvenlik aygıtı meydana getirdi. Bu hamlesiyle faaliyetlerinin
içerik ve tarzını değiştiren örgüt, toplumsal ve dini misyon uyarınca hareket
ederken yüzünü militan bir gündeme çevirdi. Mecit denilen örgüt, Gazze’ye gizlice
silâh sokmaya başladı. Bunun neticesinde Şeyh Yasin ve operasyonla bağlantılı
başka isimler tutuklandılar.
Bu
gelişmeyle birlikte Mücemma, içten içe dönüşmeye başladı. Toplumsal projeleri
yanında askeri faaliyetler yürütmeye başlayan örgüt böylelikle sonrasında Hamas’a
evrileceği sürecin zeminini oluşturdu.
İsrail’in
Yanlış Hesapları
1987’de
İsrail’in yasa dışı işgaline yönelik tepki dâhilinde Batı Şeria ve Gazze’de ilk
İntifada başladı. İlk başta şiddet araçlarından uzak duran gösteri ve
eylemlerin damgasını vurduğu bu kitlesel ayaklanma, Filistinlilerle İsrail
güçleri arasındaki gerilimi tırmandırdı. Genel ayaklanma öncesinde Gazze’nin
Şucaiye mahallesinde Filistin’in İslami Cihadı ile İsrail güçleri arasında silâhlı
çatışma yaşandı. Bu da silâhlı direniş fikrini savunan örgütün büyümesini
sağladı.
Aynı
yıl içerisinde Mücemma, önemli bir değişime tanıklık etti. Önceden örgütün dini
ve toplumsal faaliyetlerine öncülük eden Ahmed Yasin, silâhlanma kararı aldı. Bu
karar neticesinde Mücemma, İslami Direniş Hareketi’ne, yani Hamas’a dönüştü. Örgütün
liderlerinin silâhlı direniş fikrini benimsemeleri üzerinden Hamas,
Filistinlilerin İsrail işgaline karşı verdikleri mücadele içerisinde militan ve
politik bir güç hâline gelmeye başladı.
Seksenlerin
sonunda Hamas’ın ortaya çıkışı, Ortadoğu’da ideolojilerin değiştiği, hayal kırıklığının
yaşandığı geniş tarihsel ve politik bağlam dâhilinde ele alınmalı. Diğer İslami
direniş hareketleri gibi Hamas da FHKC gibi Marksist hareketlerin Mısır
Cumhurbaşkanı Cemal Abdünnasır’ın yıkılışı ve Sosyalist Arap Milliyetçiliği vizyonunun
çöküşü sonrası öne çıkmasında olduğu gibi, Filistinliler arasında görülen
ümitsizlik ve hayal kırıklığıyla tanımlı dönemde doğdu.
İsrail’in
sürpriz bir saldırı gerçekleştirdiği, Temmuz 1967’deki Altı Gün Savaşı’nda
Mısır’ın yüzleştiği o ağır yenilginin ardından Nasır’ın bir vakitler coğrafyaya
hâkim olan ideolojisi, Arap dünyasında tüm itibarını ve güvenirliğini yitirdi. Oluşan
bu ideolojik boşlukta yeni devrimci hareketler gelişti. Bu hareketlerden biri
de bir vakitler Arap Milliyetçi Hareketi’ne öncülük eden Corç Habeş’in kurduğu,
solcu idealler üzerinden Filistin’in kurtuluşu hedefine ulaşmaya çalışan FHKC’ydi.
Aynı şekilde Mücemma içinden çıkan Hamas da İslamcı hareketlerin bağımsızlık
hedefine ulaşma konusunda hem dini direnişi hem de silâhlı direnişi savunduğu,
bu anlamda Filistinlilerden güçlü bir destek bulduğu koşullarda doğdu.
İsrail
ordusunun Lübnan içlerinde yürüttüğü askeri operasyonların Filistinli direniş örgütlerini
harap ettiği 1982 yenilgisi sonrası Filistin, önemli bir ideolojik değişime
tanıklık etti. Ümitsizliğin arttığı, İsrail’in baskılarının zirveye ulaştığı
koşullarda Müslüman Kardeşler’in Filistin şubesi olarak ortaya çıkan bir
toplumsal örgüt, yeni oluşan İslami direniş hareketi dalgasına öncülük edecek
güç hâline gelme fırsatına kavuştu. Hamas, İsrail zulmünün yoğunlaştığı,
seküler FKÖ’nün zayıfladığı koşullarda güçlendi.
İsrail’in
Mücemma’nın yetmişlerde ve seksenlerde yürüttüğü faaliyetleri istismar etmek
suretiyle Hamas’ın kuruluşunda rol oynadığı iddiası, esasında bu bahsini
ettiğimiz Filistin direnişinin geniş bağlamını görmezden geliyor. Söz konusu
argüman, örgütün ulusal kurtuluş mücadelesi içerisinde sahip olduğu anlam ve
önemi küçültüyor, onun İsrail işgaline karşı büyük bir güç olarak sahneye
çıkışını basitleştiriyor. Filistin’de, özellikle Gazze’de Hamas politik bir
yapı olarak itirazlarla yüzleşse de örgütün silâhlı kanadı, İsrail işgaline direnme
konusunda oynadığı rol üzerinden önemli bir desteğe kavuştu. Bu destek,
esasında Filistinlilerin bağımsızlık arzusunun yansıması, içteki politik
farklılıklara rağmen işgale direnme hakkının somut tezahürü.
İsrail,
başta Filistinlilere özel idari yapılar kurmak istedi. Bu, FKÖ’nün etkisini
kırmak ve işgal pratiği üzerindeki idari yükü hafifletmekle ilgili geniş
stratejisinin bir parçasıydı. Ancak denkleme silâhın dâhil olmasıyla birlikte
bu yapılar farklı bir tutum benimsediler. Önceleri bu türden çabalara yardım
etmeleri konusunda yüreklendirilen, Mücemma türü örgütler silâhlanmaya başlayınca
İsrail devleti tehdidi gördü ve tepki geliştirdi. Bu değişiklik, esasen İsrail’in
bu tür örgütlere yönelik desteğin koşullara bağlı olduğunun kanıtıydı. FKÖ’yü
zayıflatmayı amaçlayan İsrail, Filistinli örgütlerin silâhlanma potansiyeli
taşıdığı gerçeğini görmedi.
İsrail,
1982’de Lübnan’da yürüttüğü savaşın sonuçları üzerinden yanlış bir hesap yaptı.
Bu yanlışa bir de FKÖ’nün yaşayacağı yenilginin silâhlı direniş ihtimalinin
ortadan kalkmasını sağlayacağına dair yanlış değerlendirme eşlik etti. Bu noktada
İsrail, Hizbullah ve Hamas gibi örgütlerin ortaya çıkacağını öngöremedi. Bu
yanlış inanç, 1982’de “Sovyetler Birliği’ni ve bölgedeki baş vekil gücü FKÖ’yü
ortadan kaldırırsanız, uluslararası terörizm biter” tespitinde karşılık buluyordu.
Oysa İsrail’in Lübnan’ı işgal etmesi direnişi ortadan kaldırmadığı gibi Lübnan’da
Hizbullah’ın, Filistin’de Hamas’ın FKÖ’nün yenilgisi sonucu oluşan boşluğu
doldurduğuna tanık olundu.
Yaşanan
değişim, direniş hareketlerinin değişmekte olan coğrafi gerçekliğe uyum
sağladıklarının ispatı. İslamcı örgütler, eskiden solcu ve seküler-milliyetçi
örgütlerin boşluğunu doldurdular. İsrail’in Mücemma gibi Filistinli örgütlere
sunduğu destek, Filistinlilerin işgal karşıtı mücadelelerinde önemli ve güçlü
birer aktör hâline gelecek olan İslamcı direniş hareketlerinin ortaya çıkışını
izah etmez.
Burada
İsrail’in Filistin direnişiyle ilgili tutumunun hiç değişmediğini, Sovyetler Birliği’nin
yerini İran’ın, FKÖ’nün yerini Hamas’ın aldığını söyleyen yaklaşımın üzerinde
durmak gerekiyor. Bu yaklaşım, İsrail’in silâhlı direnişe karşı geliştirdiği
dilde belirli bir sürekliliğin bulunduğuna vurgu yapıyor. Kendisini önceleyen
örgütler gibi Hamas’ın da İsrail işgaline ve saldırılarına karşı bir cevap
olarak ortaya çıktığını söyleyen bu yaklaşım, bir yandan da Filistin
direnişinin muhtelif biçimlerini baskılayan İsrail eylemlerinin bu örgütlerin
ortaya çıktığı süreci farkında olmadan biçimlendirdiği gerçeğine işaret ediyor.
Üstelik
hikâyenin hepsi bu kadar değil. Oslo Anlaşmaları, bomba feda eylemleri dalgası,
Filistin iç savaşı, İsrail’in bu dinamiklerin oluşmasında oynadığı rol gibi
faktörler de dikkate alınmalı. Buna ek olarak, bölgedeki karmaşık güç dengesinde
Katar’dan Gazze’ye akan yardım parası da önemli bir rol oynadı.
Robert Inlakesh
11 Eylül 2024
Kaynak
0 Yorum:
Yorum Gönder