10 Aralık 2024

,

Hamas’ı İsrail mi Kurdu?


7 Ekim saldırısı sonrası Hamas’ın aslında İsrail tarafından kurulduğu, son dönemde Filistin Yönetimi’yle yapılacak barış anlaşmasına mani olmak adına Netanyahu’nun Hamas’a para verdiği iddiaları gündeme geldi.

Esasında Hamas’ın İsrail tarafından kurulduğu iddiası, tarihsel olayların yanlış yorumlanmasının bir sonucu. Peki bu iddialar nereden kaynaklanıyor, herhangi bir temele sahip mi?

Bu iddiaların kökenlerini tam anlamıyla idrak edebilmemiz için bizim Müslüman Kardeşler örgütünün Filistinli üyesi Şeyh Ahmed Yasin’in Mücemmetü’l İslamiye isimli örgütü kurduğu 1973 yılına dönüp bakmamız gerekiyor. Bu toplumsal örgütün amacı, Gazze’de Sünni İslam’ın muhafazakâr bir yorumunu kitlelere benimsetmekti.

O dönemde Gazze’yi doğrudan işgal altında tutan İsrail, Lübnan’daki üssünden İsrail’e karşı silâhlı mücadele yürütmekte olan FKÖ ile bağlantılı direniş örgütlerini ezmek için uğraşıyordu. O dönemde “İhvan” olarak anılan Mücemma örgütü, İsrailli işgalcilere karşı şiddete başvurulmamasını vaaz ediyor, şehirde Müslüman bir sivil toplum faaliyeti yürütüyor, bir yandan da kendisini Filistin’deki seküler-milliyetçi, sosyalist ve komünist örgütlere karşı konumlandırıyordu. İsrail bu ayrışmayı gördü ve Mücemma’nın bu duruşunu fırsata çevirmeyi düşündü.

İsrail’in Oportünizmi

O dönem Washington Post’ta çıkan haberlere göre, İsrail işgal güçleri, Mücemma eylemcilerine hoşgörüyle yaklaşıyordu. İsrail silâhlı kuvvetlerinde eskiden tuğgeneral olarak görev yapmış olan İzak Segev, hükümetinin örgütün bazı projelerine destek sunmak için yüz binlerce dolarlık bir bütçeyi tahsis ettiğini söylüyordu. Oysa örgütün parasının önemli bir kısmı Körfez ülkelerinden ve Mısır İhvanı’ndan geliyordu. 1979 yılında İsrail, Mücemma’yı resmi bir örgüt olarak tanıdı ve ona İsrail makamlarının müdahalesi olmaksızın, özgürce faaliyet yürütme izni verdi.

Elimizdeki bu kanıt, Hamas’ın İsrail tarafından kurulduğu iddiasının ana dayanağı olarak sunuluyor. Oysa yakından incelendiğinde bu çıkarım, esasen tarihsel olaylara dair yanlış bir yorumdan neşet ediyor. İsrail’in Hamas’ı kurduğu, kontrol ettiği veya bugün hâlâ onu etkisi altında tuttuğu ile ilgili görüş, örgütün oluşumu ve gelişimiyle ilgili karmaşık gerçekleri görmezden geliyor.

Gerçekte ilk başta Mısır İhvanı’nın etkisi altında olan ve toplumu İslamileştirip temel hizmetleri sunacak Filistin şubesini kurmayı amaçlayan Mücemma, önemli güçlüklerle yüzleşti. Bu engeller, nihayetinde stratejisinin değişmesine neden oldu, ilk hedeflerinden uzaklaşan örgüt başka bir yola girdi. Zamanla bu değişim örgütü militanlaştırdı, onu toplumsal ve dini muhafazakârlığa odaklı yapısından uzaklaştırdı. İç ve dıştaki baskıların sonucu yaşanan bu dönüşüm, örgütün Hamas’a evrilmesi için gerekli sahneyi hazırladı.

Silâhlı Direnişin Doğuşu

Mücemma, okul, cami ve kütüphane gibi bir dizi yapı inşa etti, hatta Gazze İslam Üniversitesi’nin kuruluşunda öncü bir rol üstlendi. Dini kurumların inşasının yanı sıra örgüt, tıbbi klinikler ve yetimhaneler işletti, ihtiyaç sahiplerine gıda ve kaynak konusunda yardımlar sundu, böylelikle güçlü bir destekçi kitlesi oluşturdu.

Ancak yetmişli yılların sonunda Filistin’in İslami Cihadı isimli başka bir örgüt şekillenmeye başladı. 1981’de kuruluşunu ilân eden ve Fethi Şikaki tarafından kurulan örgüt, İhvan’dan beslenen ama esas olarak İran İslam Devrimi’nden etkilenmiş olan bir yapıydı. Mücemma’nın ilk başta belirlediği şiddetten uzak durma anlayışına karşılık Filistin’in İslami Cihadı, işgale karşı çözüm olarak silâhlı direnişe işaret etti. 1982’de Lübnan’ın işgaliyle zirvesine ulaşan işgali sürecinin derinleşmesi ve Gazze ile Batı Şeria genelinde kitlesel gösterilerin patlak vermesiyle birlikte İsrail, işgal altındaki topraklarda baskı ve zulmü esas alan taktiklerini uygulamaya koydu.

FKÖ’nün 1982’de Lübnan’da yaşadığı, İsrail ordusunun yaklaşık 20.000 Lübnanlı ve Filistinliyi katlettiği, Sabra ve Şatila mülteci kamplarını kıyımdan geçirdiği sürecin ardından Filistin direniş hareketi, önemli bir değişim yaşadı. FKÖ savaşçılarının Kuzey Afrika’ya kaçtığı koşullarda FKÖ destekçilerinin önemli bir kısmı Filistin’in İslami Cihadı örgütüne bağlandı.

Mücemma, Müslümanları birleştirip kusursuz bir İslami toplum kurmanın İsrail işgalinin ortadan kalkacağı sürecin zorunlu bir müjdecisi olduğuna dair yaklaşımını muhafaza ederken, Filistin’in İslami Cihadı, kitlelere silâhlı direnişin acil bir ihtiyaç olduğu mesajını veriyordu. İki örgüt arasındaki bu ideolojik ayrışma, ara sıra çatışmalara yol açtı. Zira o dönemde Mücemma’nın toplumsal örgütlenme ve dini birlik meselesine odaklanan yaklaşımına karşılık, İslami Cihad direniş konusunda militan bir yaklaşımı savunuyordu.

Seksenlerin ortalarında, Şeyh Ahmed Yasin’in liderliğinde hareket eden Mücemma, “Mecit” ismini taşıyan bir güvenlik aygıtı meydana getirdi. Bu hamlesiyle faaliyetlerinin içerik ve tarzını değiştiren örgüt, toplumsal ve dini misyon uyarınca hareket ederken yüzünü militan bir gündeme çevirdi. Mecit denilen örgüt, Gazze’ye gizlice silâh sokmaya başladı. Bunun neticesinde Şeyh Yasin ve operasyonla bağlantılı başka isimler tutuklandılar.

Bu gelişmeyle birlikte Mücemma, içten içe dönüşmeye başladı. Toplumsal projeleri yanında askeri faaliyetler yürütmeye başlayan örgüt böylelikle sonrasında Hamas’a evrileceği sürecin zeminini oluşturdu.

İsrail’in Yanlış Hesapları

1987’de İsrail’in yasa dışı işgaline yönelik tepki dâhilinde Batı Şeria ve Gazze’de ilk İntifada başladı. İlk başta şiddet araçlarından uzak duran gösteri ve eylemlerin damgasını vurduğu bu kitlesel ayaklanma, Filistinlilerle İsrail güçleri arasındaki gerilimi tırmandırdı. Genel ayaklanma öncesinde Gazze’nin Şucaiye mahallesinde Filistin’in İslami Cihadı ile İsrail güçleri arasında silâhlı çatışma yaşandı. Bu da silâhlı direniş fikrini savunan örgütün büyümesini sağladı.

Aynı yıl içerisinde Mücemma, önemli bir değişime tanıklık etti. Önceden örgütün dini ve toplumsal faaliyetlerine öncülük eden Ahmed Yasin, silâhlanma kararı aldı. Bu karar neticesinde Mücemma, İslami Direniş Hareketi’ne, yani Hamas’a dönüştü. Örgütün liderlerinin silâhlı direniş fikrini benimsemeleri üzerinden Hamas, Filistinlilerin İsrail işgaline karşı verdikleri mücadele içerisinde militan ve politik bir güç hâline gelmeye başladı.

Seksenlerin sonunda Hamas’ın ortaya çıkışı, Ortadoğu’da ideolojilerin değiştiği, hayal kırıklığının yaşandığı geniş tarihsel ve politik bağlam dâhilinde ele alınmalı. Diğer İslami direniş hareketleri gibi Hamas da FHKC gibi Marksist hareketlerin Mısır Cumhurbaşkanı Cemal Abdünnasır’ın yıkılışı ve Sosyalist Arap Milliyetçiliği vizyonunun çöküşü sonrası öne çıkmasında olduğu gibi, Filistinliler arasında görülen ümitsizlik ve hayal kırıklığıyla tanımlı dönemde doğdu.

İsrail’in sürpriz bir saldırı gerçekleştirdiği, Temmuz 1967’deki Altı Gün Savaşı’nda Mısır’ın yüzleştiği o ağır yenilginin ardından Nasır’ın bir vakitler coğrafyaya hâkim olan ideolojisi, Arap dünyasında tüm itibarını ve güvenirliğini yitirdi. Oluşan bu ideolojik boşlukta yeni devrimci hareketler gelişti. Bu hareketlerden biri de bir vakitler Arap Milliyetçi Hareketi’ne öncülük eden Corç Habeş’in kurduğu, solcu idealler üzerinden Filistin’in kurtuluşu hedefine ulaşmaya çalışan FHKC’ydi. Aynı şekilde Mücemma içinden çıkan Hamas da İslamcı hareketlerin bağımsızlık hedefine ulaşma konusunda hem dini direnişi hem de silâhlı direnişi savunduğu, bu anlamda Filistinlilerden güçlü bir destek bulduğu koşullarda doğdu.

İsrail ordusunun Lübnan içlerinde yürüttüğü askeri operasyonların Filistinli direniş örgütlerini harap ettiği 1982 yenilgisi sonrası Filistin, önemli bir ideolojik değişime tanıklık etti. Ümitsizliğin arttığı, İsrail’in baskılarının zirveye ulaştığı koşullarda Müslüman Kardeşler’in Filistin şubesi olarak ortaya çıkan bir toplumsal örgüt, yeni oluşan İslami direniş hareketi dalgasına öncülük edecek güç hâline gelme fırsatına kavuştu. Hamas, İsrail zulmünün yoğunlaştığı, seküler FKÖ’nün zayıfladığı koşullarda güçlendi.

İsrail’in Mücemma’nın yetmişlerde ve seksenlerde yürüttüğü faaliyetleri istismar etmek suretiyle Hamas’ın kuruluşunda rol oynadığı iddiası, esasında bu bahsini ettiğimiz Filistin direnişinin geniş bağlamını görmezden geliyor. Söz konusu argüman, örgütün ulusal kurtuluş mücadelesi içerisinde sahip olduğu anlam ve önemi küçültüyor, onun İsrail işgaline karşı büyük bir güç olarak sahneye çıkışını basitleştiriyor. Filistin’de, özellikle Gazze’de Hamas politik bir yapı olarak itirazlarla yüzleşse de örgütün silâhlı kanadı, İsrail işgaline direnme konusunda oynadığı rol üzerinden önemli bir desteğe kavuştu. Bu destek, esasında Filistinlilerin bağımsızlık arzusunun yansıması, içteki politik farklılıklara rağmen işgale direnme hakkının somut tezahürü.

İsrail, başta Filistinlilere özel idari yapılar kurmak istedi. Bu, FKÖ’nün etkisini kırmak ve işgal pratiği üzerindeki idari yükü hafifletmekle ilgili geniş stratejisinin bir parçasıydı. Ancak denkleme silâhın dâhil olmasıyla birlikte bu yapılar farklı bir tutum benimsediler. Önceleri bu türden çabalara yardım etmeleri konusunda yüreklendirilen, Mücemma türü örgütler silâhlanmaya başlayınca İsrail devleti tehdidi gördü ve tepki geliştirdi. Bu değişiklik, esasen İsrail’in bu tür örgütlere yönelik desteğin koşullara bağlı olduğunun kanıtıydı. FKÖ’yü zayıflatmayı amaçlayan İsrail, Filistinli örgütlerin silâhlanma potansiyeli taşıdığı gerçeğini görmedi.

İsrail, 1982’de Lübnan’da yürüttüğü savaşın sonuçları üzerinden yanlış bir hesap yaptı. Bu yanlışa bir de FKÖ’nün yaşayacağı yenilginin silâhlı direniş ihtimalinin ortadan kalkmasını sağlayacağına dair yanlış değerlendirme eşlik etti. Bu noktada İsrail, Hizbullah ve Hamas gibi örgütlerin ortaya çıkacağını öngöremedi. Bu yanlış inanç, 1982’de “Sovyetler Birliği’ni ve bölgedeki baş vekil gücü FKÖ’yü ortadan kaldırırsanız, uluslararası terörizm biter” tespitinde karşılık buluyordu. Oysa İsrail’in Lübnan’ı işgal etmesi direnişi ortadan kaldırmadığı gibi Lübnan’da Hizbullah’ın, Filistin’de Hamas’ın FKÖ’nün yenilgisi sonucu oluşan boşluğu doldurduğuna tanık olundu.

Yaşanan değişim, direniş hareketlerinin değişmekte olan coğrafi gerçekliğe uyum sağladıklarının ispatı. İslamcı örgütler, eskiden solcu ve seküler-milliyetçi örgütlerin boşluğunu doldurdular. İsrail’in Mücemma gibi Filistinli örgütlere sunduğu destek, Filistinlilerin işgal karşıtı mücadelelerinde önemli ve güçlü birer aktör hâline gelecek olan İslamcı direniş hareketlerinin ortaya çıkışını izah etmez.

Burada İsrail’in Filistin direnişiyle ilgili tutumunun hiç değişmediğini, Sovyetler Birliği’nin yerini İran’ın, FKÖ’nün yerini Hamas’ın aldığını söyleyen yaklaşımın üzerinde durmak gerekiyor. Bu yaklaşım, İsrail’in silâhlı direnişe karşı geliştirdiği dilde belirli bir sürekliliğin bulunduğuna vurgu yapıyor. Kendisini önceleyen örgütler gibi Hamas’ın da İsrail işgaline ve saldırılarına karşı bir cevap olarak ortaya çıktığını söyleyen bu yaklaşım, bir yandan da Filistin direnişinin muhtelif biçimlerini baskılayan İsrail eylemlerinin bu örgütlerin ortaya çıktığı süreci farkında olmadan biçimlendirdiği gerçeğine işaret ediyor.

Üstelik hikâyenin hepsi bu kadar değil. Oslo Anlaşmaları, bomba feda eylemleri dalgası, Filistin iç savaşı, İsrail’in bu dinamiklerin oluşmasında oynadığı rol gibi faktörler de dikkate alınmalı. Buna ek olarak, bölgedeki karmaşık güç dengesinde Katar’dan Gazze’ye akan yardım parası da önemli bir rol oynadı.

Robert Inlakesh
11 Eylül 2024
Kaynak

0 Yorum: