09 Aralık 2024

,

Suriye’deki İsyancılar İsrail’i Sevdiklerini Söylüyor


ABD, Suriye’de birçoğu El Kaide ve IŞİD ile bağlantılı militanları silahlandırmak ve eğitmek için yıllarca milyarlarca dolar harcadı.

Şu anki ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, 2012’de “El Kaide’nin Suriye’de bizim tarafımızda” diyerek bir gerçeği itiraf ediyordu.

Kasım 2024’ün sonlarında silahlı aşırılık yanlıları, NATO üyesi Türkiye’nin desteklediği bir operasyonla Suriye’nin en büyük ikinci şehri Halep’i ele geçirdi.

Suriye’nin Halep ve İdlib vilayetlerini yöneten El Kaide bağlantılı “isyancılardan” bazıları, İsrail medyasına “İsrail’i sevdiklerini” söylediler. Suriye’de Batı yanlısı yeni bir rejim kurma sözü verdiler.

İsrail, yıllardır kendisini tanımayı reddedip bölgedeki direniş örgütlerine askeri yardım sağlayan Esad hükümetini şiddet yoluyla devirmeye çalışan El Kaide gibi aşırılık yanlısı “isyancılara” silah ve başka türden destekler sağladı.

Yeni Bir İmaja Kavuşturulan El Kaide Halep’i Ele Geçirdi

Kasım ayı sonlarında Halep’e saldıran Selefi-cihatçı militanlar, Batı medyasında sempatik bir şekilde “isyancılar” olarak takdim edilse de, onlara esas olarak, yeni bir imaja kavuşturulmuş olan El Kaide öncülük ediyor.

Halep’i fetheden ana silahlı grup, Suriye’nin El Kaide kolu Nusret Cephesi’nin içinden çıkan Heyet Tahrirü’ş Şam (HTŞ) olarak adlandırılıyor. Bu örgüt, öncesinde El Kaide’nin dünyadaki en büyük koluydu.

HTŞ, kendisini daha “ılımlı” olarak göstermek adına, süreç içerisinde yüzeysel bir hamle ile, El Kaide ile arasına mesafe koydu. Bu halkla ilişkiler kampanyasının parçası olan hamle dâhilinde örgütün liderleri Vaşington’daki yeni muhafazakâr düşünce kuruluşlarınca “çeşitlilik dostu cihatçılar” olarak takdim edilip aklandılar, oysa örgüt hâlen daha aynı faşist ideolojiyi muhafaza ediyor.

Aslında, örgüte yeni bir imaj kazandırma çabasına rağmen ABD hükümeti 2018’de HTŞ’yi resmen terör örgütü olarak tanıdı ve aşırılık yanlısı grubu önceki adıyla, Nusret Cephesi ile birlikte andı.

Bununla birlikte, örgüte “terörist” yaftası yapıştırma gayretleri ABD’yi ve onun İsrail, Türkiye, Körfez monarşilerindeki müttefiklerini Suriye’deki El Kaide bağlantılı gruplara destek sağlamaktan alıkoymadı.

HTŞ, Suriye’nin kuzeybatısındaki İdlib vilayetinde, NATO üyesi Türkiye’nin doğrudan yardımıyla, demir yumrukla yönettiği fiili bir hükümet kurdu.

Yeni bir imaja kavuşturulan El Kaide milisleri, Kasım 2024’te komşu Halep’e yönelik saldırıyı başlatmak için İdlib’i operasyon üssü olarak kullandı. Fransa’nın önde gelen medya kuruluşu AFP, “Türk istihbaratıyla temas hâlinde olan Suriyeli muhalif kaynakların Türkiye’nin saldırıya yeşil ışık yaktığını söylediğini bildirdi.

Jake Sullivan: “El Kaide Suriye’de Bizim Tarafımızda”

Suriye El Kaidesi’nin Batı ile müttefik olduğu gerçeğini, Joe Biden yönetiminde ulusal güvenlik danışmanı olarak görev yapan Jake Sullivan da kabul ediyordu.

Barack Obama başkan olduğunda Sullivan, Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın üst düzey yardımcısıydı. 2012’de Dışişleri Bakanlığı eposta adresini Clinton’a bir mesaj göndermek için kullandı ve bu mesaj sonrasında WikiLeaks tarafından kamuoyuna açıklandı.

Sullivan, El Kaide yerine “EK” kısaltmasını kullandığı mesajında “EK Suriye’de bizim tarafımızda” diyordu.

Çınar Kerestesi Operasyonu: Suriyeli İsyancılara CIA Desteği

2011’de Suriye’de şiddetli protestolar patlak verdikten sonra ABD ülkeyi silahlarla doldurmaya başladı.

CIA, Suriye hükümetini devirmeye çalışan isyancı grupları silahlandırmak ve eğitmek için gizli bir programı yürürlüğe koydu. Washington Post yaptığı haberde, 2015’te bu girişimin “yılda 1 milyar dolara yaklaşan bir bütçe”ye sahip olduğunu, yani “Suriye ile ilgili operasyonların CIA’in genel bütçesindeki her 15 doların yaklaşık 1 dolarını oluşturduğunu” söylüyordu.

New York Times’ın sözleriyle, “Çınar Kerestesi Operasyonu” adı verilen bu CIA programı, “teşkilatın seksenlerde Afganistan’daki mücahitleri silahlandırma programından bu yana isyancıları silahlandırmak ve eğitmek için ortaya koyduğu en pahalı çabalardan biriydi.

Tıpkı Afganistan’da yürütülen Kasırga Operasyonu’nun El Kaide ve Taliban için zemin hazırlaması gibi, Suriye’deki Çınar Kerestesi Operasyonu da El Kaide ve IŞİD’in büyümesini sağladı.

Pentagon, 2015 yılında, ABD ve müttefikleri tarafından silahlandırılan ve eğitilen isyancıların silahlarını Suriye El Kaidesi kolu Nusret Cephesi’ne verdiğini açıkça itiraf etti.

Uluslararası Af Örgütü de IŞİD’deki soykırımcı faşistlerin de ABD silahlarını kullandığını tespit ediyordu.

Avrupa hükümetlerinin finanse ettiği İngiliz örgütü Conflict Armament Research (Çatışma Silahlanma Araştırması) da benzer şekilde, ABD ve Suudi Arabistan gibi müttefiklerinin Suriye’deki isyancılara sağladığı silahların çoğunun IŞİD’e gittiği sonucuna ulaşıyordu.

DIA Belgesi, Suriye Muhalefetine Başından Beri
El Kaide ile IŞİD’in Hâkim Olduğunu Kabul Ediyor

Vaşington, Suriye’de El Kaide ve IŞİD’i kasıtlı olarak desteklemediğini açıktan iddia etse de, devlet içinden gelen belgeler, ABD’li yetkililerin politikalarının soykırımcı aşırılık yanlısı grupları güçlendirdiğini bildiklerini ortaya koyuyor.

Savunma İstihbarat Teşkilâtı’nın (DIA) 2012’de gizliliği kaldırılmış olan ve bomba etkisi yaratan notu, en başından itibaren “Selefi, Müslüman Kardeşler ve El Kaide’nin Suriye’deki isyanı yönlendiren başlıca güçler olduğunu” gösteriyor. Belgede “AQI” ifadesi sonrasında IŞİD’e dönüşen Irak El Kaidesi’ni ifade ediyor.

DIA, ABD Dışişleri Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı, İç Güvenlik Bakanlığı ve FBI’ın yanı sıra doğrudan Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ve Savunma Bakanı Leon Panetta’ya iletilen telgrafta, “IEK başından beri Suriye muhalefetini destekledi” diye yazıyordu. “IEK”, Irak El Kaidesi’ni ifade ediyor.

Devamında söylenen şuydu: “Batı, Körfez ülkeleri ve Türkiye muhalefeti destekliyor; Rusya, Çin ve İran ise rejimi destekliyor.”

DIA, 2012’de “Doğu Suriye’de (Haseke ve Deyrizor’da) ilan edilmiş veya edilmemiş bir Selefi prenslik kurma olasılığının olduğunu, Suriye rejimini izole etmek için muhalefeti destekleyen güçlerin tam da bunu istediğini” açıktan dile getiriyordu.

Deyrizor, daha sonra DIA’nın öngördüğü gibi IŞİD tarafından ele geçirildi.

Pentagon istihbarat analistleri de benzer şekilde, “Irak IŞİD’inin Irak ve Suriye’deki diğer terör örgütleriyle birleşmesi yoluyla bir İslam devleti ilan edebileceğini”, bunun “Arap dünyasının her yerinden terörist unsurları” çekeceğini öngörüyorlardı. Irak’ın Musul kentini bu “Selefi prenslik” için bir başka potansiyel yer olarak gösteriyorlardı.

Takip eden yıllarda bu söylenenler birebir gerçekleşti: Irak IŞİD’i Musul’u ele geçirdi ve Suriye’ye doğru genişledi, IŞİD'i meydana getirdi. Örgüt süreç içerisinde soykırım ve toplu katliam yapmak için ABD silahlarını kullandı.

Bu belge, ABD’li yetkililerin, Suriye’ye yönelik kirli savaşlarının başından itibaren, “isyancılara” verdikleri desteğin El Kaide ve IŞİD gibi aşırılık yanlısı grupları güçlendireceğinin tamamen farkında olduklarını açıkça ortaya koymaktadır. Buna karşın ABD, ülkeyi silahlarla doldurmak için milyarlarca dolar harcamaya devam etti.

İsrail, El Kaide Dâhil Tüm Suriyeli İsyancıları Destekliyor

İsrail, Suriye’deki El Kaide bağlantılı “isyancıları” da doğrudan destekledi. 2019’da İsrail Genelkurmay Başkanı Gadi Eisenkot, İsrail’in Cumhurbaşkanı Esad hükümetini devirmeye çalışan Suriyeli isyancılara silah verdiğini açıktan itiraf etti.

İsrail, Suriye El Kaidesi’ne doğrudan yardım bile etti. Times of Israel, 2015 yılında “İsrail’in Nusret Cephesi ve devam eden iç savaşta yaralanan El Kaide savaşçılarına tıbbi tedavi sunmak için Suriye sınırını açtığını bildirdi.

El Kaide’yi “ehven-i şer” olarak niteleyen Wall Street Journal o dönemde, İsrail’in eski askeri istihbarat şefi Amos Yadlin’in, Lübnan Hizbullahı ve İran gibi Şii İslamcı-milliyetçi siyasi güçlerin “İsrail için radikal Sünni İslamcılardan çok daha fazla tehdit teşkil ettiğini” aktarıyordu.

Yadlin, El Kaide’nin “İsrail’i rahatsız etmediğini”, bunun yerine İsrail’in düşmanlarıyla savaşmaya odaklandığını memnuniyetle dile getiriyordu. “Golan Tepeleri’ndeki sınırın yaklaşık üçte ikisi ila %90’ını kontrol eden Sünni unsurlar İsrail'e saldırmıyor” diyen eski askeri istihbarat şefi, “Bu, gerçek düşmanlarının kim olduğunu anladıklarını düşünmeniz için bir temel sağlıyor. Bu düşman muhtemelen İsrail değil” diyordu.

NATO için sözleşmeli işler yapan önde gelen bir İsrail düşünce kuruluşu, 2016'da Batı’nın IŞİD’i yok etmemesi gerektiği, zira bu örgütün İran, Hizbullah ve Suriye hükümeti karşısında “kullanışlı bir araç” olduğu fikrini savunan bir makale yayımladı. O makalede söz konusu düşünce kuruluşu, “IŞİD’in devam eden varlığı stratejik bir amaca hizmet ediyor” diyordu.

Şii Müslümanlara ve diğer dini azınlıklara soykırım uygularken IŞİD mensupları İsrail’e beğenilerini açıktan dile getiriyorlardı. 2017’de İsrail’in eski savunma bakanı Moşe Yalon, IŞİD’in uluslararası hukuka göre İsrail tarafından on yıllardır yasadışı olarak işgal edilen egemen Suriye toprağı olan Golan Tepeleri’nde İsrail güçlerine yanlışlıkla saldırdıktan sonra Tel Aviv’den “özür dilediğini” açıkladı.

Suriyeli İsyancılar “İsrail’i Sevdiklerini” Söylüyor

El Kaide’nin Kasım 2024’ün sonlarında Halep’i ele geçirmesinin ardından, birkaç Suriyeli “muhalif aktivist”, İsrail medyasına konuştu. İsrail, Gazze’de apaçık bir soykırım gerçekleştirmek için ABD silahlarını kullanırken, bu Suriyeli “isyancı” liderler, Filistin halkına karşı işlenen insanlığa karşı suçlar nedeniyle Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde tutuklama emriyle karşı karşıya olan Netanyahu’nun rejimine övgüler yağdırıyorlardı.

İsrail devletinin Halep ve İdlib’den isyancılarla röportaj yapan Kan isimli medya kuruluşu isyancıların şu sözünü aktarıyordu: “Biz İsrail’i seviyoruz, ona hiçbir vakit düşman olmadık. […] İsrail, senden nefret etmiyoruz, seni çok seviyoruz.”

Times of Israel’e göre Suriyeli militanlar, İsrail’i Hizbullah’ı bombaladığı için övüyordu. İsrail’in Lübnan’a karşı yürüttüğü savaşı, Halep’i fethetmelerine yardım ettiği için takdirle karşılıyorlardı.

Suriyeli bir isyancı komutan, İsrail’in Kanal 12 televizyonuna, militanların Devlet Başkanı Beşar Esad’ı devirmeye ve “İsrail dâhil” bölgedeki tüm ülkelerle iyi ilişkileri olan yeni bir hükümet kurmaya çalıştıklarını söyledi.

İsrail’den Suriye’ye doğrudan saldırmasını isteyen komutan o açıklamasında, “İsrail liderliğini, Suriye topraklarındaki İran destekli milislerin mevzilerine ve birliklerine karşı yoğun saldırılar başlatmaya çağırıyoruz” diyordu.

İsrail, son on yıl içerisinde Suriye’yi yüzlerce kez bombaladı, bu saldırılarda Direniş Ekseni’ne mensup sömürgecilik karşıtı savaşçıları hedef aldı.

ABD, ayrıca 2011’den bu yana, en sonuncusu Kasım 2024’te olmak üzere Suriye’yi onlarca kez bombaladı.

ABD Direniş Ekseni’ni Bölüp Ele Geçirmeye Çalışıyor

Vaşington, İran, Irak, Suriye, Lübnan, Yemen ve Filistin’deki sömürgecilik karşıtı siyasi güçlerden, bunun yanında Hizbullah, Ensarallah ve Hamas gibi silahlı örgütlerden oluşan Direniş Ekseni’ni bölmek için çalıştı.

Suriye, işgalci ABD ve İsrail güçleriyle savaşan direniş örgütlerine silah sağlayan söz konusu ağın önemli bir parçası hâline gelmişti.

Reuters Aralık ayında yaptığı bir haberde, ABD hükümetinin ve Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki müttefiklerinin Suriye’ye İran’la yakın bağlarını kesmesi ve Hizbullah gibi ulusal kurtuluş gruplarına silah sevkiyatını durdurması için baskı yaptığını aktarıyordu.

Vaşington, Direniş Ekseni’nin parçalanması karşılığında, Suriye’ye uyguladığı boğucu yaptırımları kaldırmayı teklif etti.

ABD ve Avrupa Birliği, uluslararası hukuku açıkça ihlal ederek, Suriye’yi ezen, ona tek taraflı olarak dayatılmış olan yaptırımları uygulamaya yıllardır devam ediyor.

BM’nin en üst düzey uzmanı olan özel raportör Alena Douhan, Batı’nın Suriye’ye yönelik uyguladığı bu yaptırımların “çirkin” olduğunu, bunların milyonlarca sivili “boğduğunu” söyledi. Bu yaptırımların “insanlığa karşı işlenmiş suç teşkil edebileceklerini” yazdı.

Batı yaptırımları Suriye ekonomisini harap ederek yüksek enflasyona, bunun yanında, gıda ve yakıt kıtlığına neden oldu.

Bu kıtlık, ABD ordusunun, petrol rezervlerinin bulunduğu, egemen Suriye devletine ait toprakların işgal edilmesiyle birlikte daha da ağır sonuçlara yol açtı.

Ben Norton
7 Aralık 2024
Kaynak

0 Yorum: