28 Aralık 2024

Fukaranın Kılıcı


Geçtiğimiz günlerde asgarî köleliği belirleme tiyatrosu sonucu açıklanan ücret, fakir aklın yoksunluğudur ve şaşıracak bir durum değildir aslında.

Sözde bir bilim adamı(!) da ortaya çıkıp/çıkarılıp utanmadan “Asgarî ücret ne kadar fazla olursa halk bir o kadar daha ister ve daha fazla harcar, bu yüzden fakir tip hayat en sağlıklı, en dengeli hayattır” diyerek fakir halkı aklı sıra hizaya getirmek istiyor. Dengeyi de bilmiyor, tam tersine ifadeler kullanıp da zengin çocuğu nasıl barınıyorsa, yiyorsa, giyiniyorsa, sağlık ve eğitimini vs. alıyorsa “dengeli” olabilmek için “aynı haklar fakir çocukların da hakkıdır” diyemiyor, o kendi bilimsel diliyle düşünüp, konuşuyor.

Aslında bu bilim adamı, arka planda halka şunu söylüyor: “Sizler vegan olun, vegan hayat daha sağlıklı bir hayattır.” Tam olarak bunu dile getirmek istiyor fakat bunu başka bir yolla yapıyor.

Veganlığı ve et yememeyi iyimserleştirerek, bir tür elitlik katarak fakir halkı ve çocuklarını manipüle ediyor, ama arka planda kendi elit grubuyla sofralarında etin en iyi bölümlerini mideye indiriyor, fakir halka et yememeyi tavsiye ederken, öğütlerken, kendileri ceplerini ve sofralarını boş bırakmıyor.

Kaldı ki fakir halk et buldu mu ki yemesin? Ancak fakir halk, sizin bu cümlelerinizi yemez, sen bunu veganlığın propagandasını ve reklâmını yapıp küreselciler tarafından fonlanan entelektüel elitlere yedirirsin. O küreselciler de en iyi hayvansal besinleri yiyorlar, çünkü onlar da biliyor ki özellikle nörolojik/psikolojik duruma etkisi en önemli kaynak B12 vitaminidir. B12’nin en fazla bulunduğu, en etkili besin ise hayvansal besinlerdir. Bu tür gıda ürünlerini tüketmek gerekliliktir (bilimsel çalışmalar da bunu destekliyor.)

Fakat onlar, akıl ve düşünme yetisini geriletmek için her türlü planı ortaya koyarlar bunu sadece veganlıkla değil, veganlık sadece bu oyunun bir ayağı, özellikle tıp/sağlık sektöründeki küreselcilerin “insanî duyarlılıkları(!)” “sağlıktaki ilerleme(!)”yi de göz önüne seriyor, öyle ki tıptaki, sağlık alanındaki bu gelişmeler birçok hayatı alıp götürecek.

Ivan İllic’in Sağlığın Gaspı eserinde yazar şu cümleleri kullanır. “Tıplaştırılmış ölüm beklentisi, zengini sınırsızca garanti edilmiş sigorta ödenekleriyle tavlar, yoksulu ise süslü bir sağlık tuzağına çeker.” (Bu noktada Sağlığın Gaspı adlı eseri okunulması gerekli bir kitap olarak tavsiye edelim.)

Evet, sağlık, küresel sermaye tarafından bu şekilde kontrol altında tutuluyor. O bilimsel liberaller de sadece liberal bir kafayla düşündükleri için dışarıyı görüp içeriyi göremiyor. Örneğin, birkaç zengin müteahhit için, rant için bölge halkının nefesi olan ormanlık alanları talan ederek bölge halkını nefessiz bırakabiliyor. Yine organize sanayi bölgelerindeki fabrikalardan çıkan gaz, duman ve kötü kokuların halk sağlığı için doğurduğu olumsuz sonuçlar hiç umurlarında değil, kaldı ki burada olumsuz ve kötü koşullar altında çalışan işçileri siz düşünün, bunlar sadece birkaç örnek ve niceleri, tabii bu durum devam edecek ki halk havasız kalıp, kötü koşullara alıştırılıp sonuç olarak hastane kapılarına düşsün, çünkü hastalanıp hastaneye gitsinler ki bu sömürü döngüsü devam etsin, çünkü sağlıkta bir sektör ayakta kalması lazım.

Sermayedarlar kendi aralarındaki ilişkiyi bu çıkar zemininde değerlendiriyor. Aydınlar onlar adına konuşuyor. Bu bilimsel, aydınlık liberallerin bu tür olumsuz ve kötü durumları gizleyip, söz etme gereksinimi bile duymazken halkın temel bir beslenme hakkına dil uzatmak tam anlamıyla ahlaksızlıktır, aklın fakirleşmesidir, çölleşmesidir.

Fakir halkın bu duruma örgütsel bir tepki gösterememesi de ayrıca sağlıklı beslenememenin, temel ihtiyacını karşılayamamanın bir göstergesidir. Çünkü fakir halkın aklı geçim derdi, ay sonunu getirememe, çocukları adına gelecek kaygısı, karın tokluğunu düşünme vs. gibi kendi özel durumların da olduğu için örgütlü, kolektif bir tepki de oluşmuyor, bu şartlarda oluşamıyor. Bu şekilde sermaye eliyle fakir halkın hayatı pasifize edilip suskunlaştırılıyor, bu sömürü sistemine karşı bir ses, bir direniş göstermek elzemdir. Bu sese, bu direnişe kolektif olalım, o kolektife katılalım.

Fakirlik Toplumsal Felakete Götürür

Fakirliğin toplum üzerindeki olumsuz ve kötü sonuçlarına değinmek gerekirse, fakir bir toplumda ahlaki olmayan durumlar da çok fazladır. Tabii ben burada “Bu ahlaki olmayan durumların tek sebebi fakirliktir” demiyorum, başka tetikleyici durumlar da olabilir, ekseriyetle en büyük sebebi, bazen de tek sebebi, maddi anlamdaki fakirlik, yoksulluk, adil olmayan yaşam koşullarıdır diyebiliriz.

Şu bir gerçek ki refah anlamında, maddi düzlemde kendisine yeterli olan bir toplum, sanatını da, felsefesini de, eğitimini de, kültürel çalışmalarını da çok iyi bir düzeye getirebilir. Dolayısıyla şunu görmek lazım: fakir halkın maddi yetersizlikleri, mevcut durumu, karşı sınıf için, sermaye için bir silahtır, kozdur.

Bu ahlaki olmayan duruma birkaç örnek vermek gerekirse;

Özellikle gençlerin daha rahat para kazanma biçimi olarak kumar oyunlarına meyilli olması ve bağımlı olması, işten eve gelen işçi babanın günde en az 10-16 saat (yol süresi ile birlikte) dışarıda zamanını gereğinden fazla harcaması sonucu eşine, çocuklarına, ailesine, yeteri zamanı verememesi ve bunun sonucunda ailevi sorunlar, huzursuzluklar, sıkıntılar ve hatta boşanma ve intihara kadar gidecek olaylar, dostlukların dahi çıkar zemininde değerlendirilmesi, uyuşturucu bağımlısı olmuş çocuğunu bu durumdan kurtarma pahasına tüm varlığını feda eden, akşama kadar oğlunun peşinde koşan fakir halkın anneleri, boşanmalar, bağımlılıklar, intiharlar, vs. bunun gibi birçok kötü örnek verilebilir. Ne yazık ki bu kötülüklerin altında yatan en büyük sebep, maddi yoksunluk durumu ve bu maddi yoksunluğa sebep olan aç gözlü sermayenin doyumsuzluğudur.

Bunun sonucunda oluşan toplumsal ahlaki yozlaşmanın ve kötülüğün arka planında, temelinde bu mülkiyet edinme mücadelesi yatar. Bu mücadelede adaletin, eşitliğin, paylaşımın, Hakkın yanında olup mücadele etmek en büyük sorumluluğumuzdur.

Direncimizi ve direnişimizi kolektif kötülüğe karşı kolektif mücadelenin safında olarak büyütebiliriz.

Ebuzer Gifari, “Gece yatağa aç girip de kılıcını çekmeyene şaşarım” buyurur.

O kılıç kuşanılmalı, aç kalmamak, fakirlikten kurtulmak adına, sermayeye ve sömürü düzenine savrulmalıdır.

Serhat Altın
27 Aralık 2024

0 Yorum: