Nikâh
Şahitleri
TKP’nin
Balıkesir’in Bandırma ilçesinde düzenlediği etkinlikte konuşan Engin Solakoğlu,
bu ülkeden ayrılmama nedenini yurtseverlikle ilişkilendiriyor. Koç Holding’in
önemli isimlerinden birinin oğlu olan Solakoğlu’nun nikâh şahidi de CHP ve Koç
Holding yöneticileri.
Kendisini
sosyalist hareket diye tarif eden çevrelerin egemenlerle ve burjuvaziyle
kıydığı nikâhın bedelini emekçi halk sınıfları ödüyor. Mürüvvet, semt evlerinde
kendini var ediyor. Bugün o ilçenin bağlı olduğu kentteki bir fabrikada meydana
gelen patlamada 11 işçinin yaşamını yitirdiği bilgisi ajanslara düşüyor. Bu
olay karşısında Kemal Okuyan "farkında mısınız?" diyerek emekçilere
parmak sallıyor. Çözüm, emekçileri kendi partisine ram etmek ama o partinin
Fatih Yaşlı’sı, sosyalist hareketi CHP tabanına örmenin tezini yeniden
üretiyor.
Onlar
için halk yok, CHP tabanı var. Hiçbirinin derdi, emekçileri sınıfsız sömürüsüz
bir düzene hazırlamak değil, emekçileri Koç’un sermayesine sömürtmek.
Emekçileri o nikâh töreninin organizasyonuna çalışan yapanlar, bugün partisine
komünist niteliğini iliştirip mızrakların ucuna Marksizmi asanlardır. O nikâhı
kıyan hoca da İsmail Saymaz. SEP başkanı Güneş Gümüş, partisiyle ilgili haber
yapan İsmail Saymaz’a “İsmail Hocam” diye hitap ediyor. İsmail Saymaz,
sosyalist harekete hoca tayin ediliyor.
Tekrar
TKP konusuna dönecek olursak, semt evlerinin ördüğü bir mahalle mücadelesi
hattı yoktur. Konduların yıkımlarına, uyuşturucuya ve çeteleşmeye karşı
mücadeleye o semt evleri kapalıdır. TKP’li psikolog-psikiyatristlerin
uyuşturucu bağımlısı genci semt evlerinde terapi-tedavi ettiğine
rastlamazsınız. Sözde antiemperyalistlerdir ama emperyalizmin uyuşturucuyla
bedene ve zihne saldırdığı gerçeği onların politik mücadelesinin dışındadır.
O beden ve zihin vatandır, TKP bu gerçeği göremez. TKP, 2007 seçimlerinde “Sürüden ayrılma zamanı” diyen partidir. Eğitim Sen içinde partiye yakın öğretmenlerini Eğitim İş’e çekip Fatih Yaşlı’nın tezini hayata geçirendir. Ömrü hapis, sürgün ve bedellerle geçen Nazım Usta’nın adını verdiği kültür merkezinde alkol satar, o merkeze saldıran ülkücüleri püskürtemez.
Eğitim Sen’den ayrılır fakat
ayrıldığı sendikanın yönetim kadrosu, zaten başka bir sol partinin bar-meyhane
ortağı kişilerden oluşur, özünde onları ve TKP’yi birleştiren nokta,
işçileşmeye düşmanlıktan ve burjuvalaşma arzusundan ileri gelir.
Şimdi
sorulması gereken sorulardan bazıları şunlardır: Bir müzik grubu bile baskı
görürken TKP, EMEP, SOL Parti, DİP, Halkevleri, TÖP neden baskı görmez? Sokak
röportajına katılan insanlar bile yargılanırken Kemal Okuyan ve diğer parti
başkanları neden herhangi bir zorlukla karşılaşmaz? Bunun nedeni, emperyalizme
uzlaşıda aranmalıdır.
O
uzlaşıda Troçkist olunması da sorun teşkil etmez. İDP’ye yakın Nisan
gazetesinin Suriye’de yaşanan gelişmeleri değerlendirmesi, emperyalizmin
beslemesi çeteleri “halk” diye göstermesidir ki bu yaklaşım Ufuk Uras’ı bile
geride bırakmıştır.
Gürcistan
sorununda solun hiç beklenmedik çevreleri bile her türlü tepkide umut arıyor
fakat gösterilerin asıl amacı, AB müzakerelerine devam edilmesini ve
emperyalizmin fonlarının kesilmesine yol açacak politikaların engellenmesini
sağlamak.
Bugün
ideolojik alanda kendiliğindencilikle, küreselcilikle, postmodernizmle, üç
dünyacılıkla ve anarşizmle mücadele etmemiz gerekiyor. Politik alanda ise
kendini sol gösterip laisizm ve yaşam biçimcilik dışında hiçbir siyaseti
olmayan sol çevrelerin emperyalizmin ideolojik aygıtı olduğu gerçeği emekçi
sınıflara açıklanmalı ve bu gerçek her seferinde dile getirilmelidir.
Mehir
Egemenlerle
ve burjuvaziyle kıyılan nikâhın bedelini halk ödüyor. Bugün asgari ücret 22 bin
lira olarak açıklanıyorsa bunun nedeni sol ve sendikalardır. Zincir marketleri
boykot edemeyen o semt evleri, sendikalar ve sol, serbest piyasanın
güvencesidir. O çok geri diyerek tepeden baktıkları çevreler Filistin için
İsrail ürünlerini boykot ettikçe fiyatlar yarıya indi. Buradan çıkarılması
gereken ders, solun serbest piyasayı ve şirketleri boykot edememesidir.
Asgari
ücrete yapılan zammı CHP'nin, solun ve sendikaların eleştirmesi bile politik
etiği aşar çünkü İBB memur ve emekli maaşının zammının yüzde on beşi
geçmeyeceği beklenen ortamda daha zam oranları açıklanmadan İspark, ücretlerine
yüzde elli ile yüzde yüz on beş arası zam yaptı. Buna hiçbir sol çevrenin
yayını ses çıkarmadı.
Sol,
sermayenin ve egemenlerin çıkarına zeval gelmeyecek şekilde hareket ettiği
sürece emekçiler asgari yaşam sürdüreceklerdir. Geriye kalan kendiliğindencilik
politikasına teslim olmayacağız. En işçici olduğunu iddia eden EMEP bile
kendiliğindencidir. Onun ve diğer sol çevrelerin yönetim ittifakı kurduğu
Eğitim Sen ve KESK’te şubeden genel merkez düzeyine kadar birçok yöneticisinin
söylemi, “Bize ‘ne yani, hepimiz işçi mi olacağız?’ diye soruyorlar, ‘yok
yanlış anladınız, düzen değişirse hepimiz burjuva olacağız’ diyoruz iş yerleri
ziyaretlerinde”, “Biz bir türlü STK olmayı başaramadık”, “Biz 1 Mayıs için
yürüyüşten çekiliyoruz, alanda kalmak üyenin inisiyatifidir” cümleleri üzerine
kuruludur.
Bugün
o sendikaları emek özgürlük ittifakının vekil adayları yönetiyor. Ne CHP’nin ne
de emek özgürlük ittifakının ve tüm bunların bileşenlerinin eşit ve adil bir
düzen diye derdi var, onların derdi, asgari yaşamın emekçilere dayatılması için
burjuvaziye kırmızı halı sermektir. O halıyı onların elinden çekmediğimiz
sürece sömürüle sömürüle insanlığımızı yitireceğiz. Çözüm, emekçiler olarak
doğru hatta bir araya gelip sömürüye karşı mücadele etmenin yollarını
geliştirmekten geçiyor.
S. Adalı
25
Aralık 2024
0 Yorum:
Yorum Gönder