Bugün
sınıfsız bir düzene geçmek için en önemli görevimiz, ideolojik-teorik
mücadeleyi geliştirip, emekçi sınıfların zihinlerini sömürünün ideolojik
aygıtlarına karşı berraklaştırarak, birlikte bilinçlenmektir.
Kendimizi
dönüştürüp aşarken, ideolojik ikna yeteneğimizi güçlendirmemiz gerekiyor.
Sınıflar mücadelesinin emekçiler açısından gerilediği dönemlerde bütünlüklü bir
ideolojik hesaplaşmayı yürütmemiz şart.
Bu
bağlamda, şu soruların yanıtını vermemiz, ülkemiz solunun durumunu da açık
edecektir:
● Bugün
emperyalist kapitalizm çağında solun emperyalizme karşı duruşu nedir? Bu konuda
yazdıkları yazılarla ortaya koydukları deneyimleri ve tavırları tutarlı mıdır?
● Sol,
ideolojik aygıtlar ve yabancılaşma bağlamında, emperyalizm düzleminde teorik
bir çözümleme yapabiliyor mu?
● Solun
önüne koyduğu kısa, orta, uzun vadeli yol haritası var mıdır? Varsa nelerdir?
● Sömürü
tüm hızıyla ilerlerken, solun ve yer aldıkları sendikaların emekçilere yönelik
kurtuluş reçetesi nedir?
● Sol,
ülkemiz özelinde muhafazakâr kesimle hangi bağı kurmaktadır?
● Solun
mahalle, okul, iş yeri temelli bir mücadelesi var mıdır?
● Solun
uyuşturucu, kumar, bahis, fuhuş gibi yozlaştırma politikaları karşısındaki
teorisi, tutumu ve karşı kampanyası var mıdır?
● Solun
kırmızı çizgi düzeyinde ilkeleri var mıdır? Varsa nelerdir?
● Sol, kaç
kentte emekçilerle ne düzeyde bağ kurabilmiştir?
● Solun
barınma, zincir market, sağlık, eğitim, tarım alanlarında bir programı ve
mücadelesi var mıdır?
● Solun
kültürel alanda emekçilere araladığı kapı var mıdır?
● Ulusların
kendi kaderini tayin hakkı ile Wilson Prensipleri arasındaki ayrımı sol, emekçi
sınıflara hangi argüman ve araçlarla açıklıyor? –
● En geri
sendikada bile kalınacağının şartı olarak sol neler söylüyor?
● Solun
anarşizm konusundaki yaklaşımı nedir?
Emperyalist
kapitalizm çağında yaşıyoruz. Küreselleşme adı altında emperyalist sömürü;
medyasından kültürüne, yaşam biçimine, duygulara, aile yapısına, insani
ilişkilere kadar her alanda ideolojik aygıtlarla zihinleri işgal ediyor. İnsanı
insandan, kendinden, halkından, yurdundan, kültüründen, değerlerinden özgürlük
ve birey olma adı uzaklaştırıyor. Emeğin ve disiplinin değeri hiçe sayılıp
kolaycılık aşılanıyor. Bu yapılırken, bencil bir kişilik yapısı inşa ediliyor.
Teslimiyet zihinde başlayınca yozlaştırılan ve yabancılaştırılan bireyler
toplamına dönüştürülen toplum sömürüye açık ve rıza gösteren bir karaktere
büründürülüyor. Solun bu yabancılaşma ve yozlaştırmanın sınıfsal çözümlemesini
yapacak bir teorisi bulunmuyor.
Solun
önemli bir bölümü, sistemin ideolojik aygıtı olarak emekçilerin içinde
emekçilere karşı faaliyet yürütüyor. İşçilerin-emekçilerin sendikası olması
gereken yapılar, bugün emperyalizm lehine görev ifa ediyorlar.
Bugün
sol diye göklere çıkarılan sendikaların hiçbirinin iş yerlerinin panolarına
asmak için Filistin, Suriye, Donbass halklarına destek afişi mevcut değil.
Oradaki emekçiyle, kadınla, çocukla sınıfsal dayanışma ve destek
geliştirilmiyor.
En
geri sendikada kalınması gerektiğiyle kalmanın gereklileri arasındaki farkı
hiçbir sol çevre, bugüne kadar açıktan ifade edebilmiş değil.
● Sol, vekalet
savaşlarıyla sahaya sürülen uluslararası çetelerin Irak’ı, Afrika’yı, Suriye’yi
emperyalizmin işgal ettiğine dair bir çıkışa ve mücadele programına sahip
değil. Diktatör karşıtlığı gerekçeye dönüştürülüp özgürlük aşkı bağımlılık
ilişkisine dönüşüyor. Sol, o çetelerin yolunu açan, onlara İHA ve eğitim
verenin emperyalizm olduğunu söyleyemiyor.
Çetelere
Wilson Prensipleri gereği bakıp onları özgürlük timsali kabul ediyor. Bu
bağlamda, ulusların kendi kaderini tayin hakkını anti-emperyalizm temelinde
değerlendirmiyor. Emperyalizmin desteğiyle özerkleşmeyi ulusların kendi
kaderini tayin hakkı diye kabul edip bağımlılık ilişkisinin üstü örtülüyor.
● Sol, bahis
oyunlarına ve uyuşturucu kullanımına sömürü ekseninde değil, bireysel tercih
düzleminde yaklaşıyor. İşçinin emekçinin uyuşturulmasına karşı mücadele
yürütülmüyor. Fuhşun adı “seks işçiliği” diye değiştirilip emekçi kültürüne ve
insan onuruna bir darbe de sömürü adına soldan indiriliyor. Karşı çıkanlar “Eril”
diye yaftalanıyor. Kadının özgürleşeceği tek yerin sınıfsız-sömürüsüz düzen
mücadelesi olduğu gerçeği zihinlerden siliniyor.
● Bugün
barınma, eğitim, sağlık, beslenme, tarım konularında solun ne bir programı ne
mücadele hattı ne de kampanyası var. Solun önünde seçimlere göre denge ve
sendikalarda sekreterlik almak dışında koyduğu bir planı yok. Kentsel dönüşüm adı altında müteahhitlere,
avukatlara ve bankalara çalışan bir sol var.
● Bugün
mahalle düzeyinde solun yürüttüğü bir mücadele yok. Hiçbir mahallede kumara,
fuhşa, uyuşturucuya karşı yürütülen mücadeleye rastlanmıyor. Hiçbir mahallede
forum düzenlenmediği gibi, mahallelere sızan zincir marketler önünde protesto
ve boykot örülmesi söz konusu değil, demek ki sol bireyler toplamı çevreler,
daha komşusunu ikna edememiş.
Uzun
bir yazının konusu olan tartışmanın genel hatlarını şu tespitler oluşturuyor:
bugün sol, emperyalist kapitalizmin ideolojik aygıtıdır. Emekçiler için
mücadele hattı teşkil edememektedir. Özeleştiri kültüründen uzaklaşmıştır. Ezilen
kimlikleri emek gerçeği etrafında birleştirememektedir.
Bu
yüzden önce ideolojik-teorik alanı güçlendirmek, sesimizi sınıfımıza duyurmak
ve yan yana gelip yozlaşmayı, yabancılaşmayı, umutsuzluğu aşmak için İştiraki’ye
çağırıyoruz. Bu çağrı; yazıları tartışmak, yaymak ve kendi çevremizde sohbet
konusuna çevirmek, sorular yöneltmek, aynı kentte yaşıyorsak birbirimize ulaşıp
mücadeleyi geliştirmek içindir. İki el, her zaman tek elden üstündür. Ellerimiz
bir yerde buluşup bütün derelerimiz aynı yerde toplanmadıkça kurtuluşumuz
mümkün olmayacak.
İştirakî
20 Aralık 2024
0 Yorum:
Yorum Gönder