20 Aralık 2024

,

Oksijen


Bugün sınıfsız bir düzene geçmek için en önemli görevimiz, ideolojik-teorik mücadeleyi geliştirip, emekçi sınıfların zihinlerini sömürünün ideolojik aygıtlarına karşı berraklaştırarak, birlikte bilinçlenmektir.

Kendimizi dönüştürüp aşarken, ideolojik ikna yeteneğimizi güçlendirmemiz gerekiyor. Sınıflar mücadelesinin emekçiler açısından gerilediği dönemlerde bütünlüklü bir ideolojik hesaplaşmayı yürütmemiz şart.

Bu bağlamda, şu soruların yanıtını vermemiz, ülkemiz solunun durumunu da açık edecektir:

Bugün emperyalist kapitalizm çağında solun emperyalizme karşı duruşu nedir? Bu konuda yazdıkları yazılarla ortaya koydukları deneyimleri ve tavırları tutarlı mıdır?

Sol, ideolojik aygıtlar ve yabancılaşma bağlamında, emperyalizm düzleminde teorik bir çözümleme yapabiliyor mu?

Solun önüne koyduğu kısa, orta, uzun vadeli yol haritası var mıdır? Varsa nelerdir?

Sömürü tüm hızıyla ilerlerken, solun ve yer aldıkları sendikaların emekçilere yönelik kurtuluş reçetesi nedir?

Sol, ülkemiz özelinde muhafazakâr kesimle hangi bağı kurmaktadır?

Solun mahalle, okul, iş yeri temelli bir mücadelesi var mıdır?

Solun uyuşturucu, kumar, bahis, fuhuş gibi yozlaştırma politikaları karşısındaki teorisi, tutumu ve karşı kampanyası var mıdır?

Solun kırmızı çizgi düzeyinde ilkeleri var mıdır? Varsa nelerdir?

Sol, kaç kentte emekçilerle ne düzeyde bağ kurabilmiştir?

Solun barınma, zincir market, sağlık, eğitim, tarım alanlarında bir programı ve mücadelesi var mıdır?

Solun kültürel alanda emekçilere araladığı kapı var mıdır?

Ulusların kendi kaderini tayin hakkı ile Wilson Prensipleri arasındaki ayrımı sol, emekçi sınıflara hangi argüman ve araçlarla açıklıyor? –

En geri sendikada bile kalınacağının şartı olarak sol neler söylüyor?

Solun anarşizm konusundaki yaklaşımı nedir?

Emperyalist kapitalizm çağında yaşıyoruz. Küreselleşme adı altında emperyalist sömürü; medyasından kültürüne, yaşam biçimine, duygulara, aile yapısına, insani ilişkilere kadar her alanda ideolojik aygıtlarla zihinleri işgal ediyor. İnsanı insandan, kendinden, halkından, yurdundan, kültüründen, değerlerinden özgürlük ve birey olma adı uzaklaştırıyor. Emeğin ve disiplinin değeri hiçe sayılıp kolaycılık aşılanıyor. Bu yapılırken, bencil bir kişilik yapısı inşa ediliyor. Teslimiyet zihinde başlayınca yozlaştırılan ve yabancılaştırılan bireyler toplamına dönüştürülen toplum sömürüye açık ve rıza gösteren bir karaktere büründürülüyor. Solun bu yabancılaşma ve yozlaştırmanın sınıfsal çözümlemesini yapacak bir teorisi bulunmuyor.

Solun önemli bir bölümü, sistemin ideolojik aygıtı olarak emekçilerin içinde emekçilere karşı faaliyet yürütüyor. İşçilerin-emekçilerin sendikası olması gereken yapılar, bugün emperyalizm lehine görev ifa ediyorlar.

Bugün sol diye göklere çıkarılan sendikaların hiçbirinin iş yerlerinin panolarına asmak için Filistin, Suriye, Donbass halklarına destek afişi mevcut değil. Oradaki emekçiyle, kadınla, çocukla sınıfsal dayanışma ve destek geliştirilmiyor.

En geri sendikada kalınması gerektiğiyle kalmanın gereklileri arasındaki farkı hiçbir sol çevre, bugüne kadar açıktan ifade edebilmiş değil.

● Sol, vekalet savaşlarıyla sahaya sürülen uluslararası çetelerin Irak’ı, Afrika’yı, Suriye’yi emperyalizmin işgal ettiğine dair bir çıkışa ve mücadele programına sahip değil. Diktatör karşıtlığı gerekçeye dönüştürülüp özgürlük aşkı bağımlılık ilişkisine dönüşüyor. Sol, o çetelerin yolunu açan, onlara İHA ve eğitim verenin emperyalizm olduğunu söyleyemiyor.

Çetelere Wilson Prensipleri gereği bakıp onları özgürlük timsali kabul ediyor. Bu bağlamda, ulusların kendi kaderini tayin hakkını anti-emperyalizm temelinde değerlendirmiyor. Emperyalizmin desteğiyle özerkleşmeyi ulusların kendi kaderini tayin hakkı diye kabul edip bağımlılık ilişkisinin üstü örtülüyor.

Sol, bahis oyunlarına ve uyuşturucu kullanımına sömürü ekseninde değil, bireysel tercih düzleminde yaklaşıyor. İşçinin emekçinin uyuşturulmasına karşı mücadele yürütülmüyor. Fuhşun adı “seks işçiliği” diye değiştirilip emekçi kültürüne ve insan onuruna bir darbe de sömürü adına soldan indiriliyor. Karşı çıkanlar “Eril” diye yaftalanıyor. Kadının özgürleşeceği tek yerin sınıfsız-sömürüsüz düzen mücadelesi olduğu gerçeği zihinlerden siliniyor.

Bugün barınma, eğitim, sağlık, beslenme, tarım konularında solun ne bir programı ne mücadele hattı ne de kampanyası var. Solun önünde seçimlere göre denge ve sendikalarda sekreterlik almak dışında koyduğu bir planı yok.  Kentsel dönüşüm adı altında müteahhitlere, avukatlara ve bankalara çalışan bir sol var.

Bugün mahalle düzeyinde solun yürüttüğü bir mücadele yok. Hiçbir mahallede kumara, fuhşa, uyuşturucuya karşı yürütülen mücadeleye rastlanmıyor. Hiçbir mahallede forum düzenlenmediği gibi, mahallelere sızan zincir marketler önünde protesto ve boykot örülmesi söz konusu değil, demek ki sol bireyler toplamı çevreler, daha komşusunu ikna edememiş.

Uzun bir yazının konusu olan tartışmanın genel hatlarını şu tespitler oluşturuyor: bugün sol, emperyalist kapitalizmin ideolojik aygıtıdır. Emekçiler için mücadele hattı teşkil edememektedir. Özeleştiri kültüründen uzaklaşmıştır. Ezilen kimlikleri emek gerçeği etrafında birleştirememektedir.

Bu yüzden önce ideolojik-teorik alanı güçlendirmek, sesimizi sınıfımıza duyurmak ve yan yana gelip yozlaşmayı, yabancılaşmayı, umutsuzluğu aşmak için İştiraki’ye çağırıyoruz. Bu çağrı; yazıları tartışmak, yaymak ve kendi çevremizde sohbet konusuna çevirmek, sorular yöneltmek, aynı kentte yaşıyorsak birbirimize ulaşıp mücadeleyi geliştirmek içindir. İki el, her zaman tek elden üstündür. Ellerimiz bir yerde buluşup bütün derelerimiz aynı yerde toplanmadıkça kurtuluşumuz mümkün olmayacak.

İştirakî
20 Aralık 2024

0 Yorum: