Fütürizm; Kübizm, Ekspresyonizm ve Dadaizm gibi sadece avangart sanat okulu veya eğilimi değil. Her şeyin ötesinde Fütürizm, İtalyan hayatına özgü bir şey.
Fütürizm, Kübizm, Ekspresyonizm ve Dadaizm gibi sanatsal yaratıma özgü bir anlayış veya biçim üretmedi. O, ilişki kurduğu hareketlerin anlayışlarını veya biçimlerini kısmen veya bütün olarak benimsedi.
Yeni bir sanat oluşturma çabası içine girmek yerine, eski sanatı yok
etmek için uğraştı. Ama Fütürizm, sadece sanatı yenileme hareketi değil, ayrıca
politikayı yenileme hareketi olmak istedi. Bir felsefe olmak için çabaladı. Bu yönüyle
Fütürizm, İtalya’nın yakın tarihindeki diğer olgulara ait manevi köklerle iç
içe geçen veya onlara dolaşan manevi köklere sahipti.
Fütürizmin vaftiz töreninin üzerinden
on beş yıl geçti. Şubat 1909’da Marinetti ve diğer sanatçılar Paris’te ilk
Fütürist Manifesto’nun altına imzalarını attılar ve metni yayınladılar. Fütürizmin
arzusu beynelmilel bir hareket olmaktı. Tam da bu sebeple Paris’te doğdu. Ama
onun alnında temelde İtalyanlara has biçime ve öze ufak adımlarla kavuşmak
yazılıydı. Onun reisi, (duçesi), lideri, harekete can vereni, İtalya mizacına
sahip bir sanatçıydı.
Marinetti, Güney İtalyalıların tipik
bir örneği. Tüm Avrupa’yı dolaştı. Paris’te, Londra’da ve Petrograd’da dersler
verdi. Ancak Fütürizm, İtalya dışında hiçbir yere uyum sağlayamadı, hiçbir
yerde kalıcı ve yaşamsal bağlar kuramadı.
Bir dönem Fütürist hareketin saflarında
olan insanlar, Papini, Govoni, Palazeschi ve Folgore gibi günümüz İtalya’sının
önemli sanatçılarının etkisi altına girdiler. Böylelikle Fütürizm, yenilenmeyi
hemen gerçekleştirmeye yönelik çok boyutlu bir arzuyu ifade eder hâle geldi.
Liderleri, Fütürizmin bir doktrin, bir
dogma olmasını istiyorlardı. Sonradan kaleme alınan Fütürist manifestolardaki
ana eğilim, bu doktrini ve dogmayı tanımlamak yönündeydi.
Nisan 1909’da o ünlü manifesto ortaya
çıktı. Nisan 1910’da yayınlanan Fütürist resim manifestosu geçmişçi Venedik
manifestosuna karşı çıkan bir metin olarak kaleme alınmıştı. Altında Boccioni,
Carrá, Russolo, Balla, Severini gibi isimlerin imzası vardı.
Ocak 1911’de Valentine de Saint Point,
Fütürist Kadın Manifestosu’nu, Nisan 1912’de ise Boccioni, Fütürist Heykel Manifestosu’nu
kaleme aldı. Mayıs ayında Fütürist Edebiyat Manifestosu, Marinetti’nin
imzasıyla yayımlandı.
Resim sanatı alanında Fütüristler şu
soruyu sordular: “Hareket ve ışık, bedenlerin maddiliğini yok ediyor mu?” Müzik
alanında ise Fütüristler, kalabalıkların, fabrikaların, trenlerin ve okyanusu
aşan gemilerin müzikal ruhunu yorumlama eğilimini başlattılar. Edebiyat
alanında özgürce kelimeler icat ettiler. Bunlar, sözdiziminden ve iç
tutarlılıktan yoksun kelimelerdi. Marinetti, bu işi “hiçbir bağı olmayan hayal
gücü” pratiği olarak tarif ediyordu.
Ekim 1913’de Fütüristler sanat
alanından politika alanına geçiş yaptılar. Önceki programların aksine beynelmilel
değil gayet de İtalya’ya has olan bir politik program yayımladılar. Bu programda
“saldırgan, kurnaz ve kuşkucu” bir dış politika anlayışı savunuluyordu. Dışarıya
yönelik yaklaşımı konusunda Fütürizm kendisini emperyalist, fetihçi ve savaşçı
bir güç olduğunu söylüyordu. O, anakronik bir yaklaşım dâhilinde, Roma
İmparatorluğu’nun yeniden kurulmasını istiyordu. İçeriye yönelik olaraksa
kendisinin sosyalizm ve ruhban sınıfı karşıtı olarak tanımlıyordu. Hâsılı,
kaleme aldığı program devrimci değil, gerici bir programdı. Fütürist değil geçmişçiydi.
Sadece estetikle alakalı sebeplerle üretilmiş bir edebiyat anlayışına sahipti.
Sonra Fütürist mimari manifesto,
ardından da Fütürist sentetik tiyatro manifestosu kaleme alındı. Böylelikle Fütürizm
farklı konularla ilgili fikirlerini içeren programını tamamlamış oldu. Artık bir
eğilim değil, eğilimler demetiydi.
Tüm bu eğilimlere Marinetti, ortak ruhu
ve ortak yazınsal birikimi kazandırdı. O dönemde Marinetti, Batı dünyasındaki
en ilginç ve en özgün karakterlerden biriydi. Birinin de ifade ettiği biçimiyle
o, “Avrupa’nın kafeini”ydi.
Marinetti, İtalya’da savaş konusunda en
aktif propaganda faaliyeti yürüten insanlardan biriydi. Fütürizmin kaleme
aldığı tüm metinler ve yazılarda “savaş dünyayı arındıracak yegâne temizlik
maddesi” olarak gösterilip yüceltiliyordu. İtalya’nın Trablusgarp’ı fethetmesinin
ardında Fütüristlerin teşviki ve tahriki vardı. Bu savaş girişiminde asker
olarak yer alan Marinetti savaş üzerinden temin ettiği motifleri ve vezni tüm
şiirlerinde ve kitaplarında kullandı. Örneğin Mafarka, sıcak Afrika
ikliminden ve toprağından ilham alan bir romandı. Sonrasında Marinetti ve
arkadaşları “Avusturya’ya saldırılsın!” korosunun en önünde yer aldılar.
Savaş, Fütüristlerin kendi damak
tatlarına, zevklerine ve kabiliyetlerine uygun bir mesleğe sahip olmalarını
sağladı. Barışa düşmanlardı. Savaşın yol açtığı çileler, barış yanlılığının
güçlenmesine neden olmuştu. İtalya’da emperyalizm ve savaş eğilimi zayıfladı. Sosyalist
Parti ve Katolik Parti seçimlerden zaferle çıktı, iktidarın gidişatında ve
yöneliminde güçlü bir etkiye kavuştu.
Aynı dönemde Fransa, Almanya ve Rusya’da
geliştirilmiş anlayışlar ve sanatsal biçimler İtalya’ya göç etti. Böylelikle Fütürizm
avangart sanat alanındaki tekel olma vasfını yitirdi. Carrá gibi isimler, Valori
Plastici [“Plastik Değerler”] dergisinde Rus ve Alman sanatında gelişmiş en
yeni akımları tanıtmaya başladılar. Evolá, Retina şehrinde Dadaist bir şapel
inşa etti. Bragaglia isimli sanat evi ve bu evin sakinlerinin çıkarttığı Cronache
di Attualitá [“Güncel Olayların Tarihçesi”] dergisi Avrupa’daki avangart
sanatın en seçkin örneklerine ev sahipliği yaptı.
Dinamizminden hiçbir şey yitirmemiş
olan Marinetti, sahneyi bir saniyeliğine bile terk etmedi. Şair arkadaşı
Cangiullo ile birlikte Fütürist tiyatro anlayışını geliştirdi. Paris ve Roma’da
dokunmanın gücü üzerine dersler verdi. Tabii bu arada politikayı hiç unutmadı. O
dönemin en yeni fikri ve eylemi Bolşevizmdi. Marinetti, Más allá del
comunismo [“Komünizmin Ötesinde”] isimli kitabını yazdı. Fütürist
ideolojinin komünist ideolojinin önünde yürüdüğünü söyledi. Zamanla faşist
harekete bağlandı.
Bugün Fütürizm, faşizmin manevi ve tarihsel
bileşiminin ana unsurlarından birisidir. Daha önce D'Annunzio’ya atıfla,
faşizmin dannunziyoculuk olduğunu söylemiştim. Fütürizm, bu dannunziyoculuğun
bir veçhesidir. Dannunziyoculukla Marinetticilik, aynı madalyonun iki yüzüdür.
D’Annunzio’nun kendisini klasik biçime sevdalı biri olarak takdim etmesinin,
Marinetti’ninse bu biçimi yok ettiğini söylemesinin bir önemi bulunmamaktadır.
Anlayış ve mizaç itibarıyla Marinetti de tıpkı D’Annunzio gibi pagan, estetist,
aristokrat ve bireycidir. D’Annunzio’daki paganizm, bezgin bir karaktere
sahipken, Marinetti’de ifrata varmış durumdadır.
Marinetti, İtalya’da Hristiyan düşüncesinin
en büyük düşmanlarından birisiydi. Antonio Labriola, onu faşizmi psikolojik
düzeyde imal eden isimlerden biri olduğunu söylerken haklıydı. Aktardığına
göre, Marinetti, İtalyan gençliğine şiddet tapıncını, insani duygulara yönelik
nefreti ve savaşa bağlılığı vaaz eden bir isimdi.
Faşizmin geliştiği ortam, Fütürizmi diriltti.
Fütürizm tarikatı, bugün hâlâ güçlü. Marinetti, İtalya’da Futurismo y
Fascismo [“Fütürizm ve Faşizm”] isimli kitabıyla bir kez daha sahneye çıkma
imkânı buldu. Bu kitapta yer alan ve kendisinin çıkarttığı Noi [“Biz”] dergisinde
yayımlanan bir makalesinde Niçeciliğe ve romantizme bağlı olduğunu söylüyor. Felsefecilerin
ve sanatçıların idaresi anlamında “Sanatokrasi (Artekrasi)” fikrinin pagan bir
anlayışla vücut bulmasını istiyor. Politikacıların örgütlediği ve yönettiği
toplum yerine sanatçıların örgütlediği ve yönettiği bir toplumun hayalini
kuruyor. Eşitliği temel alan kolektivist fikrin karşısına Eşitsizliği temel
alan bireycilik fikrini çıkartıyor. Sürekli adalet, kardeşlik ve demokrasi
kavramlarına saldırıyor.
Politik düzeyde Fütürizmi faşizm absorbe
etti, özümseyip kendi bünyesine kattı. Roma’da çıkan aşırı gerici ve faşist
gazete L’Impero’yu [“İmparatorluk”] Settimelli ve Carli isimli iki Fütürist
yazar çıkartıyordu. Bu gazetede çıkan bir makalesinde Settimelli, “mutlak
krallık rejiminin en mükemmel rejim” olduğunu söylüyordu.
Zamanla Fütürizm, ruhban karşıtı fikirlerinden
ve putkırıcılığından vazgeçti. Öncesinde Vatikan’ı ve tüm müzeleri yok etmek
isteyen Fütürizm, bugünlerde faşizmle uzlaştığı için bu arzularını terk etti. Faşizm,
güçlerini krallıkla ve kiliseyle birleştirdi. Tüm gelenekçi güçler, geçmişin
tüm güçleri, ister istemez, tarihsel düzlemde birbirine yakınlaştı ve zamanla
bir araya geldi. Böylelikle Fütürizm, çelişkili bir biçimde, geçmişçi bir akım
hâline geldi. Mussolini’nin ve kara gömleklilerin idaresine giren Fütürizmin
bugün simgesi, Roma İmparatorluğu’ndan alınmış olan, sapı çubuklarla örülü
baltadır.
José Carlos Mariátegui
1925
Kaynak
0 Yorum:
Yorum Gönder