29 Aralık 2024

,

“Ilımlı” Kelle Avcıları


Suriye trajedisi İsrail için bir ödül, Direniş Ekseni için ise stratejik bir yenilgidir. Aynı zamanda Rusya için de stratejik bir yenilgidir, Ukrayna’da olası bir barış çözümüyle telafi edilebilecek olsa bile.

Kana susamış cihatçı komutan ve “emir” Ahmed Şera, daha çok bilinen adıyla Ebu Muhammed Cevlani, Suriye’nin yeni devlet başkanı olmaya hazırlanıyor. Suriye’de Esad ailesinin ve Baas Partisi’nin dönemi sona erdi ve Batı, cihatçıların Şam’a girmesini büyük bir coşku ve tezahüratla kutluyor.

Mayıs’ta Acımasız Emir, Aralık’ta Pragmatik ve Ilımlı İsyancı

Cevlani, El Kaide’nin resmi Suriye kolu olarak kurduğu kötü şöhretli Nusret Cephesi’nin isim değiştirmiş hâli olan Heyet Tahrirü’ş Şam’ın (HTŞ) lideridir. Bu olay, 2011 yılında, Iraklı El Kaide lideri Bağdadi’nin doğrudan emriyle, sözde Arap Baharı Şam’a ulaştığında, Bağdadi’nin Irak Şam İslam Devleti’ni (IŞİD) ilan etmesinden iki yıl önce gerçekleşti. Cevlani, o kadar kana bulandı ki 2017’de ABD onun nerede olduğuna dair bilgi için 10 milyon dolar ödül koydu.

Aranan Kafa Kesiciden Ilımlı Kurtarıcıya Dönüşüm

Artık bunun bir önemi yok. Neredeyse tüm Batı medyası ve devlet başkanlarının gözünde Cevlani, birdenbire bir kahramana ve kurtarıcıya dönüştü. Seçilmiş Başkan Donald Trump, bu konuda istisnai bir isim. X’te (eski adıyla Twitter’da) “Unutmayın, tüm bu insanlar binalarımıza uçak göndermek istiyor” yorumunu yaptı.

Kötüden Çok Daha Kötüye

Medya anlatı, şu anda Moskova’ya sığınmış bulunan Beşar Esad’ın Suriye’yi ekonomik olarak yerle bir eden bir canavar olduğunu söyleyip duruyor. Ama aynı medya, halkı açlığa mahkûm eden Batı yaptırımlarından ve kuzeydoğudaki ABD işgalcilerinin ülkenin petrol kaynaklarını ele geçirip çaldıklarından hiç söz edilmiyor.

Batı’nın ve İsrail’in yeni hamisi, Nusret Cephesi’nin eski lideri HTŞ komutanı Cevlani ile kıyaslandığında Esad ailesi pazar okulu öğretmenleri gibi görünüyor. [HTŞ çatısı altında bir araya gelen -ç.n.] 37 farklı silahlı grup, siyasi muhaliflerin, Hristiyanların, Alevilerin ve diğer dini azınlıkların ve birbirlerinin kafalarını kesmeye başladığında, milyonlarca Suriyelinin eski yozlaşmış rejimi bile özleyebilecekleri düşünülemeyecek bir şey değildir.

Baba-oğul Hafız ve Beşar Esad, onlarca yıl boyunca baskıcı bir rejimi yönettiler. Ayrıca, Suriye laikti (Esad ailesi Alevi dini azınlığa mensuptu) ve Baas Partisi’nin Suriye’si, nesiller boyunca bir dizi Filistinli direniş örgütü için nispeten güvenli bir sığınak olarak hizmet etti. Rejimin baskısı genel olarak örgütlü muhalefeti kapsamakla birlikte, öncelikli olarak İslamcı ve mezhepçi hareketlere yönelmişti.

Esad Tuzağa Düştü

13 yıldır İsrail ve Katar tarafından finanse edilen terörist gruplara karşı verilen savunma mücadelesi, Esad’ın iki cepheli bir savaş başlatmasını etkili bir şekilde engelledi. Suriye, Siyonist devlete topyekûn savaşa girmek için bir bahane vermekten korktuğu için, İsrail’in Suriye topraklarına yönelik düzenli füze ve hava saldırılarına yıllarca karşılık vermeden katlandı. Eğer Suriye, düşmana askeri olarak karşı koyacak cesarete ve kapasiteye sahip olsaydı, Suriye, Filistin ve Lübnan’daki durum farklı olabilirdi. Şu andakinden daha kötü veya daha iyi olabilirdi. Hangisi olurdu, asla bilemeyeceğiz.

Suriye, Türkiye, İran ve Rusya arasındaki Astana görüşmelerinin ardındaki fikir, Türkiye’nin İdlib’deki HTŞ çetelerini kontrol altında tutacağı, böylece Esad’ın güvenliğini sağlayacağı şeklindeydi. Suudi Arabistan ve diğer Arap devletleri, Suriye’yi 2023’te yeniden birliğe dâhil ettiklerinde, Esad’ın bir tuzağa düşürüldüğüne işaret eden birçok gösterge var. Şam rejimi, bu diplomatik yumuşamanın Körfez ülkelerinin İslamcı uzantılarının Suriye’de iktidarı devirmeye yönelik yeni girişimlerine karşı bir sigorta poliçesi olduğuna inanıyordu. Bu nedenle, İran ve Rusya’nın askeri desteğini sonuna kadar reddettiği söyleniyor. Ve bir noktadan sonra geri dönmek için iş işten geçmişti.

Rus Yenilgisi

29 Kasım gibi geç bir tarihte Ruslar Esad’ı, belki de Tartus’taki deniz üssü ve Hmeymim’deki hava üssünü güvence altına almanın bir parçası olarak, sözümona daha “meşru” isyancı gruplarla müzakere etmeye ikna etmeye çalıştı ancak Esad bunu reddetti. Rusya’nın Lazkiye vilayetindeki üslerin akıbeti konusunda yeni rejimle anlaşmaya vardığı ve diplomatik söylemini değiştirdiği bildiriliyor.

Üsler, 1971’den bu yana Rusya’nın ve eski Sovyetler Birliği’nin bölgedeki tek doğrudan askeri dayanağı konumundaydı. Bunları kaybetmek, Rusya için önemli bir yenilgi olacaktır. Ancak Rusya için BRICS ittifakının geleceği gibi daha da önemli şeyler söz konusu. Rusya’nın ortak devlet olarak gördüğü Türkiye, BRICS devletleri olan Rusya, Çin ve İran ile doğrudan bir çarpışmaya girme yolunda ilerliyor. ABD ve NATO’nun diğer uzantıları olan Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri de BRICS üyesi.

Suudi Arabistan çuvallamazsa, eski Türk-Amerikan rüyası olan Katar’dan Türkiye'ye Suriye toprakları üzerinden bir petrol ve doğal gaz boru hattının önü açılmış olacak. Bu hat, hem İran hem de Rusya’dan gelen petrolün yerini alabilir. Esad, bu planlara ayak diremişti. Katar da Suriye’deki vekil milislerine daha fazla para ve silah aktararak karşılık verdi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Katar Emiri Sani’nin, Müslüman Kardeşler aracılığıyla kurulan ilişkiler de dâhil olmak üzere, çeşitli düzeylerde müttefik oldukları unutulmamalıdır.

Ukrayna İçin Pazarlık

Bazı kaynaklar, Vladimir Putin ile Vaşington’daki yeni Trump yönetimi arasında gizli bir anlaşma yapıldığına inanıyor. Özetle şu söyleniyor: Trump, Ukrayna’nın Rusya’nın taleplerini büyük ölçüde karşılayan bir barış anlaşmasına girmesini sağlaması karşılığında, Rusya’nın ABD’nin Ortadoğu’da istediğini yapmasına izin verecek (İran, muhtemelen önemli bir istisna olmak kaydıyla).

Söylentiler, Trump’ın sosyal medyada yaptığı ve müstakbel ABD başkanının Ukrayna’da ateşkes çağrısında bulunduğu ve gönülsüz Volodimir Zelenski’nin ağzından Ukrayna’nın zayıflamış bir Rusya ile barış anlaşması yapmak istediğini söylediği bazı açıklamalarla destekleniyor.

Batı ve Norveç’teki siyasetçiler ve “uzmanlar” sinyalleri aldılar, şimdi söylemlerini buna göre uyarlıyorlar. Dışişleri Bakanı Espen Barth Eide, son iki yıldır duymaya alıştığımız zorunlu savaş çığlıklarının aksine, “barış çözümü” ve “Ukrayna” gibi kelimeleri aynı paragraf içinde kullanmaya başladı. Oysa aynı Eide’nin “Rusya ve Ukrayna arasında bir uzlaşma istemiyoruz” demesinin üzerinden sadece iki ay geçti. Barış anlaşması [Rusya’ya verilmesi düşünülen -ç.n.] bir ödün.

Filistin İçinYenilgi

Suriye’de yaşananlar, Lübnan’daki Hizbullah ve özellikle de Filistin direnişi için ciddi bir yenilgiyi ifade ediyor. Suriye, İran’dan Lübnan’a silah sevkiyatı için çok önemli bir geçiş güzergâhı olmuştur.

İdlib’den başlayan yıldırım harekâtı Türkiye, İsrail ve ABD ile yakın işbirliği içinde gerçekleşti. İsrail’in aylardır Suriye hedeflerini her gün bombalaması ve Türkiye’nin baskısı, Suriye’de bir tür güç paylaşımına yönelik Türk-Siyonist planına tanıklık etmektedir. Her ne kadar Pentagon ve CIA, Suriyeli, Türkmen ve Kürt milislerden oluşan kendi savaşçı gruplarını beslese de, bu Türk-Siyonist planı ABD tarafından da desteklenmektedir. Türkiye ve ABD, terör örgütlerinin boşluğu doldurmasını önlemek için Suriye içinde “kendi” himaye ettikleri güçler lehine bombalama ve topçu saldırıları gerçekleştiriyor!

Kökleri El Kaide’ye dayanan “İslamcılar” hakkında komik olan şey, Siyonist İsrail devletiyle hiçbir anlaşmazlıklarının olmamasıdır. Aksine, onlar için İsrail; Şii ağırlıklı “Direniş Ekseni”ne, özellikle de İran, Hizbullah, Irak'taki Şii milisler ve Gazze’deki Sünni Hamas’a karşı mücadelede bir müttefik ve dosttur.

İsrail Doğuya Doğru Genişliyor

“Kurtarıcılar” Şam’ı alır almaz İsrail, her zamanki gibi bütün uluslararası hukuku ihlal ederek Golan Tepeleri’ndeki tampon bölgeyi işgal etti. Şam’ın “kurtarılmasından” bu yana İsrail, HTŞ, SMO ve ÖSO terör gruplarının en ufak bir tepkisiyle karşılaşmadan, Suriye’de yüzlerce hedefi vurdu. İsrail medyası, hava saldırılarını, ülkenin hava kuvvetlerinin tüm tarihi boyunca gerçekleştirdiği en büyük saldırılar olarak tanımlıyor. Bu da bir şey ifade ediyor. Donanma da füze saldırılarına katıldı ve Suriye’nin deniz kuvvetlerini imha etti. Saldırıların bahanesi, silah stoklarının “yanlış ellere” geçmesini önlemek.

İsrail’in “isyancılara” yaptığı silah ve teçhizat sevkiyatının izlerini silme çabası içinde olması da bir o kadar muhtemel. İsrail güçlerinin Suriye başkentinin birkaç kilometre batısına kadar ilerlediğine dair çeşitli haberler geliyor. Norveçli BM elçisi Geir O. Pedersen’in İsrail’e saldırıları durdurması için yaptığı çağrılar şu ana kadar karşılık bulmadı.

Büyük İsrail Suriyeliler Hilafına Kurulacak

İslamcıların Şam’ı ele geçirmesinden iki gün sonra İsrail’in uluslararası alanda yargılanmak üzere aranan kişi durumundaki Başbakanı Binyamin Netanyahu, 99 gün aradan sonra ilk basın toplantısını düzenledi.

Netanyahu, “Söz verdiğim gibi Ortadoğu’nun çehresini değiştiriyoruz. İsrail Devleti, onlarca yıldır görülmedik şekilde bölgemizdeki bir güç olarak konumunu sağlamlaştırıyor” dedi. “Kim bizimle işbirliği yaparsa büyük kazançlar elde eder. Kim bize saldırırsa büyük kayıplar yaşar” diyen Netanyahu, hem İsrail’in hem de Suriyelilerin yararına olacak farklı bir Suriye görmek istediğini sözlerine ekledi.

Bu mesajdan, Büyük İsrail’in Suriyeliler hilafına kurulacağı sonucunu rahatlıkla çıkarabiliriz. Ya Şam’ın önde gelenleri İsrail’in dediğini yapacak ya da İsrail, ABD ve NATO’dan, iktidara getirdikleri teröristlere karşı yeni bir “terörle savaş” bekleyeceğiz.

Revolusjon
Norveç Komünist Platform-Marksist Leninistler Yayın Organı
Kaynak
Çeviri: Enternasyonal Marksist-Leninist Arşiv

0 Yorum: